bugün

sporseverlerin dostu yüce kanal, yok yoktur, futbol, basketbol, tenis izlemek isteyenlerin favorisidir. yıllardır kablolu tvye göz kırpar ama kablolu tv bunu bir türlü anlamaz.
(bkz: anla artık)
(bkz: espn isterük)
çok büyük bir kanaldır. nbain ana yayıncısıdır. ancak ne işse christmasa kadar maç yayınlamazlar genelde. satarlar yayın haklarını ona buna.
p den sonra "a" ve sona da "ol" eklenirse ispanyolca sözcüğü olur (ispanyolca'da).
web sayfasından amerikan sporları ile ilgili binbir türlü istatistik ve maç sonuçlarının bulunabileceği,spor kanalı.
(bkz: espn classic)
sezon sonlarina dogru devamli surette yilin suyu buyu diyerek listeler yaparak izlettiren kanaldir.
nba için anlık skor arayanlar için...
http://scores.espn.go.com/nba/scoreboard
cl de chelsea ile eşleşen fenerbahçe nin hazırlık görüntülerini çekmek için fenerbahçe idmanına katılan abd kanalı.

http://www.sporx.com/futbol/superlig/104253/
(bkz: wired)
(bkz: nba)
euro 2008 i canlı yayınlayan amerikan kanalıdır. amerikadaki türkleri yalnız bırakmamış; gurbetçilerimizi, okuyan türk öğrencileri ve work and travel a giden gençlerimizi milli heyecanla buluşturmuştur.
açılımı Entertainment Sports Programming Network olan kanaldır.
bill clinton nun 23 ocak 2010 new york knicks vs lal lakers maçını sahanın ortasında yorumlamasını sağlayan amerikan menşeili tv kanalı.
"thank you for watch nba finals on espn" diyen bi' görüntüye sahip abd kanalı. kim bu sesin sahibi çok merak ediyorum gerçekten, bi' buldurun be.
1979 yılında yayına başlayıp, 37 ülkede yayın yapan dünyaca ünlü spor kanalıdır.
yazı öncesi düz tanım: eurosport ile birlikte benim gözümde dünyanın en önemli spor kanalıdır, yayıncısıdır. tanrı bu iki kanalı yapandan, kanal çalışanlarından, stüdyonun üzerinde uçup da sıçmayan kuştan razı olsun.

***

şimdi espn maceramı seksi bir dille anlatacağım hikâyeme geçiyorum.

***

her şey babamın "açtırayım mı lan şu kanalları?" demesiyle başladı. televizyonla aram pek iyi değildir. avrupa maçları olduğu vakit açar, "futbol smart nerde lan? heh, buldum. bakalım bakalım. espn varmış lan, abov. ama açılmıyo? e aynı pakette değil mi bunlar? bakiyim dur. e yine açıldı futbol smart. eurosport da açılıyo. anaa. lan hani espn? nerde lan?!" diyerek vakit kaybeder, "ulan salzburg-city maçının başlama vuruşu da kaçırılır mı be!" diye kendime söverek, pek zevk almadığım bir 45 dakika izler; ikinci yarı için hazırlığımı yapar, annemin "daha yeni bitti ilk yarı televizyona kilitlendin, daha 15 dakikası var be!" söylemlerine aldırmadan başlama vuruşunu kaçırmamak için oracıkta beklerdim. yazar burada ne demek istemiş? evet, başlama vuruşunu görmek gibi bir takıntım var. diğer türlü, maçtan alacağım zevk %150'den, %90'lara kadar düşebiliyor ki bu, bulunduğum çevrede toplumsal kaosa sebep olabilecek kadar ciddi bir oran. avrupa ligi maçı izlemeden yatağa gitmek zorunda kalan bir der meister düşünebiliyor musunuz?

her neyse, konudan sapmayalım ve espn'e dönelim. babam, her konuda bana ters gittiği için açtırdı bu kanalı sanırım. "ya baba premier lig maçları var ya, ulan spormax'i açtırsana allah allah! lig tv falan al ne bileyim, avrupa maçları için dsmart zaten var, digiturk yok ama! idare edemem, açtır lan! sokarım parasına! ben premier lig maçı olduğu vakit nette sürtmek istemiyorum, ben futbol görmek istiyorum ulan!" dedim günlerce. sonunda gitti, niye bilmem ama euro futbol ve espn'i açtırdı(açılan diğer kanallar hakkında bilgim ya da fikrim yok, ilgilenmediğim için. başka kanal açıldı mı, onu da bilmiyorum aslında).

yine bir avrupa ligi maçı sırasında, euro futbol'un şifreli olmadığını gördüm. "lamınıskim?!" tepkisiyle babamın yanına koştum. yatak odasındaydı, beni dinlediği belliydi; sırıtıyordu. "açtırdım le!" dedi mutlu bir ifadeyle. o an "spormax dedik be!" diyemedim, gerçekten sevinmiştim. tekrar oturma odasına koşarken kabloya takılıp düştüm. sedyeyle koltuğa taşındım ve maçı izledim.

devre arasında, spormax'e baktım. kanalı izleme yetkimiz bulunmuyormuş. "bu kadar kötü olmak zorunda mı her şey? tanrı olsaydı bizim üzülmemizi istemezdi. offff hayat choq kotuu!" dedim ve ikinci yarıyı beklemeye koyuldum.

***

daha sonra, kursumuzdaki amerikan hocamız, yabancı dil öğrencisi olduğum için(oradaki herkes yabancı dil insanı zaten, dil kursu olm. rus kadınlar bile var. örtmen olarak) "would you like to be a translator for espn?" dedi. heyecandan saçmalayıp "is this espn that we know in turkey? i mean, sports channel? espn america?" gibisinden bir cümle kurdum. içinden "kaç tane espn gördün hayatımda yarraam?" dediğini biliyorum ama gülümseyip "oh, yes!" dedi. ilk kez bir amerikanın bu komik kalıbı kullandığını görmüştüm, sevindim.

tabi ki kadın espn çalışanı falan değildi. uslu bir çocuk olursam bana yardımcı olabileceğini, beni amerika'ya götürebileceğini, ingilizce konusunda übermensch olmamı sağlayabileceğini söyledi ve bol bol espn izlememi tavsiye etti. o güne kadar, yıllar öncesinin premier lig maçlarını, belgesellerini veren kanalı izliyordum. sanırım espn classic bu. dışarı çıkarken, "okay then, i'm gonna check it out, thank you and goodbye!" dedim. arkamdan, "really smart guy" dediğini duydum. hayatımda bu lafı bir türkten bile duymamıştım. "anaaa, gerçekten smart mıyım lan? şık mı dedi bu zeki mi dedi? e ikisi de değilim ki? anaaa! benim arkamda biri de yoktu ki? ona mı dedi lan? kime dedi? kaç tane guy var orda?" deyip düşüncelere daldım.

bir baktım duraktayım. bindim. önümdeki ağbinin omzuna dokunup "could you please..." dedim. arkasına dönüp "ver" dedi. para uzatmasını isteyeceğimi anlamıştı. "eheh kusura bakma abi demin ingilizce konuşuyodum da alışkanlık olmuş yani hehe. tabi ben ingilizcesi mükemmel olan bi' dil öğrencisiyim yani biz amerikalı kankalarla takılıyoz, bizim için utah'tan falan gelmiş yea. beni görmeye gelmiş biliyo musun?" dedim. arkasına döndü. para üstünü vermek için.

sonra eve gittim, birkaç gün daha normal hayatıma devam ettim. bu süre zarfında, hayatımda espn yoktu. nba sezonunun başlamasına sayılı günler kala, hocamı gördüğümde nasıl cümleler kuracağımı düşünüyordum. "hey! are you interested in basketball? nba regular season is about to begin! go boston go! we'll fuck you, utah bastards!" diyen bir der meister gözümün önüne geliyor, geldiği gibi geri gidiyordu.

ama bu normal hayatım, dün hasta olmamla birlikte son buldu. msn'e girmediğim gün olarak tarihe geçen 11 ekim pazartesi günü, benim için yatakta geçirilen kötü bir gündü. ha belirteyim, msn'e en son 3-4 sene önce girmemiştim. evet, istisnasız her gün giriyorum ben; işim ne olursa olsun. ve genelde msn'de kimseyle konuşmuyorum. sadece alışkanlık. hah, her neyse. eve geldiğim gibi uyudum. kalktığımda saat 21:33'tü. gece kulübünden hallice olan, ışıkların 4'ten önce kapanmadığı evimizde hiç ses yoktu. "la noliy?" diyerek yataktan fırladım ve karanlık koridora daldım. ilkokul birinci sınıfa başlayan, sürekli geç yattığı için okuldan nefret ettiğini söyleyip sabahları uykulu bir şekilde arıza çıkaran kardeşimin yanında yatarken buldum annemi. nasıl yapardı bunu, evli barklı kadın?! şaka lan. o erkenden uyusun diye onun yanına kıvrılmış o da. diğer yatakta da kız kardeşim var.

babam zaten eve geç gelir. "vay ananı avradını" dedim. o sırada uyuduğunu zannettiğim annemin sesiyle irkildim: "git yat çabuk bilgisayar falan açma, girme bu odaya, gebertirim seni!" diyordu. "sanki sende tek kalp var. bende de var." diyerek odama döndüm küfrede küfrede. yeni uyanmıştım ve önümüzdeki 5-6 saatte yapacak bir şeyler bulmalıydım. babam, oğlunun gece 12'de ortalıkta olmasından ya da o saatte bir şeylerle uğraşmasından, ertesi gün okula gitmeyecek olmasından nefret eden, alman disiplinine sahip bir adamdır. hal böyle olunca gerildim hacı. loş ışıklı, buz gibi salonda(üvey evlatım ben, yatağım çok dandik olduğu için salona taşındım; orada da götüm donuyo lan) nasıl vakit geçireceğimi düşünüyorum.

ama tipim mükemmel ha. altımda, sanırım insanların içlik diye adlandırdıkları bir don var. külotlu çorap tarzı acayip bir şey, incecik. bacaklarımı sıcak tutsun diyeymiş. ilginç giyim alışkanlıklarım var tabi. evde normal bir eşofman giymek yerine içlikle geziyorum mesela. o değil de taş gibiyim ha, benden iki tane olsaydı kendimi zikerdim valla. her neyse. öylece oturma odasına gidiyorum.

espn america'yı açıyorum. gözyaşlarımı tutamıyorum.

buz hokeyi maçı var. canlı. new york rangers - new york islanders. islanders'ı çok severim. üçüncü periyodun son 15 dakikası, skor 3-3. gaza geliyorum. "aylındırs, güp güp güp!" demeye başlıyorum. spikerin söylediklerini rahatlıkla anlayabilmem bende iyileştirici etki yapıyor, 3 saat önce yataktan çıkamayan meister'in, hava sıcaklığı 6-7 dereceyken üzerindekileri çıkarıp sallamasına, manyak gibi zıplamasına neden oluyor. o an annem uyumuyor olsaydı, "salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk" deyip olay mahallinden uzaklaşırdı, bundan adım kadar eminim.

inanılmaz bir maç oluyor. rangers öne geçiyor, islanders beraberliği yakalıyor. power play oluyor; 5'e 3 yakalıyoruz hem de. müthiş ataklarla golü buluyoruz ve 5-4 yapıyoruz. bitime 1 dakika kala, kalecisini çıkarıyor rangers. 15 saniye kala, boş kalan kaleye uzaklardan bir tane daha sallamayı başarıyor ve 6-4 yeniyoruz.

bu kanalın beyzbol, amerikan futbolu, nba ve buz hokeyi maçları yayınladığını düşünüyor, geleceğe ümitle bakarak; insanlara espnli günler dileyerek yatağıma gidiyorum. sanırım bundan sonra amerika saatine göre yaşayacağım.
muhtemelen galatasarayın sneijder ve drogba transferlerinin dünyadaki bomba haber etkisiyle turkish sikko lig yayın haklarını alan kanal. tabi bunu alan bu kanalın brazilya şubesi. galatasarayın ne kadar önemli bir iş yaptığı buradan da belli oluyor.
wimbledon 2013 tenis turnuvasını yayınlayan kanal lig tv zulmünden kurtarıyor insanları helal olsun.
izlanda-Türkiye maçını canlı yayınlayan kanal.
akşam akşam michael jordan reklamı güldürmüş olan kanaldır. https://www.youtube.com/watch?v=Ofp-g-3upz8
1979 yılında yayına başlayan ve 37 ülkede yayın yapan dünyaca ünlü spor kanalıdır. Kanalın bugün çok sayıda çalışanı ve kanalı vardır. 2003 yılı itibarıyla HD yayına geçmiştir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/ESPN