bugün

lanetli entry'nin hikayesidir.
günlerdir yağmur yağıyordu. evden çıkması için sebebi olmamasına rağmen yağan yağmur ona arayıp da bulamadığı sebebi de yaratmış oluyordu. uzun süredir hazırlığını yaptığı planı devreye sokması için ortam müsaitti.
düşen yıldırımlar beyninde oluşan kıvılcımların olgunlaşıp ateşe dönmesine yol açıyor, sağnağın sesi klavyesine dokunan parmaklarının tuş seslerini çağrıştırıyordu.
yalnızlığı dert etmeyi bırakalı çok uzun zaman olmuştu. neden yalnız kaldığını artık düşünmüyordu, durumunu kabul edecek olgunluğa erişmişti. bir zamanlar dert ettiği şeyler görüp de unuttuğu rüyaları gibiydi. yıllarca biriktirdiği ve artık kanıksadığı bu duyguyu bütün diğer ruh hastaları gibi başka bir şeye dönüştürmüştü. Kendisini yalnız bırakan kişilerden hıncını almak için hazırdı artık.
Yılların öcünü bir entry ile almak için çok kafa yormuştu. Öyle bir entry yazmalıydı ki kendi yalnızlığını okuyan herkes içinde hissetmeli, geceleri uyurken, gündüzleri çalışırken bu acıyla içleri yanıp tutuşmalıydı.
Bir çocuğun işkence görmesi şartına bağlı olan, kendi mutlulukları için çocuğun işkencesini kabul eden toplumun hissettiği acı olmalıydı bu. Onlar mutlu olacaklardı ama bu mutlulukları ancak kendisinin her gün yaşadığı işkenceye bağlı olacaktı.
Yazdığı entry'yi okuyan herkes bilecekti ki onların mutluluğu için hergün, her dakika, her saniye işkence gören birisi var bu hayatta. Her bir entry'de akıllarına onun yazdığı entry gelecek ve pişman olacaklardı onu yalnız bıraktıkları için.
Keşke diyecelerdi ona yardım edebilseydik.
Keşke bu kadar bencil olmasaydık.
Keşke bir kişinin acısının aslında bütün insanlığın acısı olduğunu farkedebilseydik.
Ve entry'sini girdi:...
bir yerlerden alınmış olmasına rağmen altında kaynak belirtilmeyen deneme tarzı bir yazıdır.
Benim de format dışı tarzından dolayı başka bir yerlerden alındığına inandığım hikâye. Ayrıca güzel değil. Hatta tam ergen işi.

ekleme: madem çalıyorsun imlasını gözden geçirsene.