bugün

stopping by woods on a snowy evening - robert frost. en güzel kısmı ise;

korular çok güzel, karanlık, derin,
ama verilmiş sözlerim var benim,
ve uyumadan önce millerce yol gideceğim,
ve uyumadan önce millerce yol gideceğim.
kuzeyden indim bu güney daglarinin memleketine ikindiüzeri.
yanimda genç, ak bir kadin vardi,
yüzüne mavi bir tanyeri gibi çekilmis olan gözleri,
dümdüz saman sarisi saçlariyla...

kuzeyden indim bu güney daglarinin memleketine ikindiüzeri.
bu daglar,
insanlarin, ineklerin kamyonlarin arasinda yasiyorlardi,
sögütler, elmalar, meseler ve çam agaçlariyla
ve artik
yanimdaki ak kadinin saman sarisi saçlariyla,
kaplanlar ve alabaliklarla beraber.

bu daglar,
karliydilar,günesliydiler,kirmizi ve koyu yesildiler.
bu daglar
okul defterlerinin arasinda yasiyorlardi,
sanatoryumlarin ve devlet magazalarinin içinde,
kivrim kivrim asfalt yollarla tahta köprülerin arasinda.

bu daglar,
vurulmus yaban keçilerinin yarasinda,
ve göllerin dibinde yasiyorlardi
ve artik
bir kadin vardi,
yüzüne mavi bir tanyeri gibi çekilmis gözleriyle ak bir kadin
ve artik
biliyorum
yalniz bu mavi tanyeri kalacak aklinda bu güney daglarinin.
"o yeşil fuları sarma boynuna çocuk
gece trenlerine binme, kaybolusun.
mızıka çalma çocuk sokaklarda , vurulursun."

Atilla ilhan
"Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.

Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor."

(bkz: turgut uyar)
eylül sabahının serinliğini
yaprakların serinliğini
ciğerlerime dolduruyorum

sessizlik ve serinlik
birleşiyor
yıkanmış güvercinler
ve çok uzak bir tren sesi

her zaman yeniden başlamak duygusu
doğuyor içime
her uyanışımda

düşmanlarımı bağışlıyorum
daha çok seviyorum bağışlanmış hayatımı
her uyanışımda

eylül sabahının serinliğini
yaprakların serinliğini
yüreğime dolduruyorum.

ataol behramoğlu-yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var.
1+1= 1

nazım hikmet
cellat yatağından uyandı bir gece
tanrım dedi bu ne zor bilmece
öldürdükçe çoğalıyor insanlar
bense tükenmekteyim öldürdükçe.
istiklal marşı.
özellikle 6. kıtasının son cümlesini çok severim; "verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı!"
1+1= 1

nazım hikmet
Size hitafen okunan şiirlerdir duygulandırır.
gel desen gelemem,
git desen gidemem,
öl desen ölemem..
anladım, anladım..
seni sevmek çok yüce birsey,
seni sevmek allah'a yaklaşmak gibi...

favorimdir.
istiklal Marşı.
Tahir ile Zühre
mavi gözlü dev
aysel git başımdan
üçüncü şahsın şiiri..
atilla ilhan -üçüncü şahsın şiiri

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞiiRi

gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

Attila iLHAN
Muammer Saral / Gitme

Okumanızı tavsiye ederim...
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve birgün dönüp bakacaksın semaya ağlayarak

(bkz: merdiven)
göğe bakma durağı - turgut uyar.
menderes koyağı

bir deniz çıkmazını büyüyorum dişi
binlerce doğumu yaşayarak
bir ucunda kebele
bir ucunda artemisin kırk dokuz memesi
iki yanım balkan
toprağı bilinçliyor tenim
ellerim memelerinde
tepeleri ülkemin
menderes altımda
kıvrım kıvrım
bir o yana bir bu yana
akıyorum koyağı
kendimi
asma yaprağında yeşil dokunuyor beş damar
sağ sağdan
sol soldan
yayıyor yeşili mavi üstüne
geriliyor bir elin parmakları
tepelerde bütün
yüzler bize dönük
binlerce binlerce binlerce
güller doğuyor.

mor- cengiz bektaş.
nazım hikmet-karıma mektup.
turgut uyar-geyikli gece.
tuğrul asi balkar-vazgeçmeler ustası.
akgün akova-sen de deniz misin be marmara.
alexander birtoveregan 15 yüzyılda karısına yazmıştır:

eve geldiğimde bir sıcak çorba olmazdı
tuvalete gittiğimde koku yayılmazdı
salonda sesli osurmak kınanmazdı
pandalar güzeldir kuşlar çicekler.
sanirim umit yasar

Siz ne zaman sevdiyseniz çaresizlik vardı
Bir karanlıktı basan içinizi aşkla beraber
Sevince her yeriniz bir humma ateşiyle yanardı
Sonra gözlerinizde yaş, alnınızda ter

Onu severdiniz bilirim ama gidemezdiniz ki
Sizin gibi niceleri sevip gidemediler
işte ümitsiz aşkınızın şahidi
Dişlediğiniz yastıklar, kırdığınız kadehler

Ve sizi o keder güzelleştirdi o keder
O isyan etmeler Tanrı'ya, o içinizdeki kırıklık
O sabahlara dek ağladığınız geceler

Bütün kadınlığınızla aşkın üstündesiniz artık
O içinizdeki fırtınalar da gelir geçer
Siz de bir gün dersiniz - sevmek yalanmış meğer.
Erhan güleryüz - perada yağmur.
Mona roza
seni bagirabilmek seni li siir ve bir de
bulent ecevitten Rahşan hanima yazilmis siirler.
en güzel Şiir olmasa da tarafımca çok beğenilip, telefona not edilmiştir. Behcet necatigil'den sevgilerde şiiri.
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Yine Sana Dair

Sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende, ben, imkansızlığı seviyorum.

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil...
Nazım HiKMET