bugün

(bkz: tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır)... eleştiri ürkütücü görünsede barışık olunması gereken bir durumdur. üslup çok önemlidir. her iki taraf içinde pozitif bir hal alır... yeni bakışlar yeni ufuklar açar
kişinin işe evvela kendinden başlaması gerektiği..
önemli eleştiri yazarları:
mehmet fuadköprülü,
nurullah ataç,
ahmet hamdi tanpınar,
suut kemal yetkin,
asım bezirci,
sabi esat siyavuşil,
mehmet kaplan,
sahabattin eyüpoğlu.
tdk'ya göre : bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi.
olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır.
eleştiride önemli olan eleştiri tuzağına düşmeden eleştiri yapabilmektir.
cemil meriç emile zola yı eleştiren bir edebiyat tarihçisini şu şekilde eleştirir;
"zola'yı san'atın mabedinden koğmaya kalkışan sayın edebiyat tarihçimize ne diyelim? mustafa nihat, zola külliyatını etüd etmiş midir? balzac ve flaubert'den beri devam eden üslûb hakkındaki münakaşalardan haberi var mı? zola'nın üslûbuna, dehasına ve hayatına saldıranların hangi mektebi, hangi cepheyi, hangi menfaati temsil ettiklerini biliyor mu? hayır!"
meriç bize eleştirmek için biliyor olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. sadece kavramsal yahut isim olarak bilmek yetmiyor. meselelerin geçmişini, perde arkasını da bilmek gerekiyor. ve benim için en önemli tespit; eleştirenlerin ne için eleştirdiğini bilmek.
bu hususus bilmeden yapılan eleştiriler hem tutarsız hem de faydasız oluyor, hatta zarar veriyor.
sözlük yazarları 24 saat eleştiriyorlar. bilmeden eleştiriyorlar. düşünmeden eleştiriyorlar ve en önemlisi, eleştirirken kimlere, hangi davaya hizmet ettiklerini farkedemiyorlar.
burada eleştiri kültürünün ne kadar önemli olduğunu farkettim. bu konudaki kültürsüzlük, ilgililerini karanlığa hapsediyor.
tamam oteritelerini sessiz yığınlara borçlu olan kimselerin bu oteritelerini eleştirilerimiz ile sarsalım. ancak harekete geçmeden önce bir kez daha durumu gözden geçirip, aklı selim ile bir kez daha düşünelim.
boyu değil, işlevi önemlidir. giripte zor çıkanlarına entellektüel eşrafında "saptama" denmektedir.
doğrusu saplama' dır.
Konuyu, kişiyi, eseri yerme işi. Kanımca eleştirinin olumlusu olmaz. Olursa da ona eleştiri denmez. Eleştiri; yabancı lügatlardaki anlamının karşılığında da olduğu gibi * karanlık ve serttir. Eleştirinin sertliği ya da yumuşaklığından ziyade bünyede oluşturduğu etkiler aslında o eleştirinin dozunu belirler.* Eleştiri hep acımasızdır; fakat siz naif düşünüp iyi şeyler çıkartırsanız ne güzel!
Eleştiri insanın kendisidir... Farkındalık yaratmak isteyen herkesin önceliklerindendir yapabilenin tabi.
zor zanaattir ve sanırım bir süre daha böyle kalacaktır.

özellikle de çeviri eleştirisi ülkemizde hiç becerilemeyen bir iştir. çeviri eleştirmeyi sadece 'kötü çeviri' olduğunda hatırlayan, onu da kuramsal çerçeveye sokamayan edebiyat eleştirmenleriyle işimiz var...
eleştiri, var olan bir durum üzerine yapılan olumlu veya olumsuz görüş bildirme durumudur. bu, kimi zaman teknik bir konuda olup bilimsel anlamda gelişmeyi ve ilerlemeyi teşfik edebileceği gibi edebiyat alanında veya hayatın tam içinde bireylerin karakterlerine ve davranışlarına da yöneltilebilir. her daim tek amacın karşı tarafın kendini ve fikirlerini daha iyiye taşımasına yardımcı olmak olması gerekmektedir yapıcı bir eleştiri için. çünkü: (bkz: hakaret ve eleştiri aynı şey değildir)
kendi inanışları, bilgi birikimi, bakış açısı gibi unsurlara dayanarak bir olayın olumsuz yönlerini vurgulayıp yine bu kişisel unsurlar çerçevesinde daha iyiye gidiş yolunu göstermektir.
Bizim milletin hiç kaldıramadığı cisimciktir. *
Eleştiri yıkıcı bile olsa sizin göremediğiniz bir şeyleri görmüş olabilir tekrar gözden geçirirsiniz yaptığınız eseri yazıyı ha da fiili.

Yabancıların bu denli gelişmesinin nedenidir hatta.
Askeri bir dergide sanırım, bir savaş stratejisi yayınlıyor bir subay * altındaki eleştirilerden biri "bu çok aptalca" * adam bu eleştiriyi sindiriyor + dergide yayınlanmasına bile izin veriyor.
yerinde yapılırsa harikadır.

sırf rezil etmek ve karalamak için yapılanlar rezilliktir.
--spoiler--
Eleştiri, oymacılık sanatına benzer. Oyulan yer kesilmez.
--spoiler--
iki çeşit eleştiri vardır, biri yapıcı diğeri yıkıcı.

Yapıcı eleştiri nedir?
Sizi ilerlemeye teşvik eden eleştiridir. Sizi yükseltme niyetinde olan ve olumlu birinden gelen eleştiridir.
Gözardı edilmemesi gerekir.

Bir de yıkıcı eleştiri vardır... Değişirilemez şeyleri veya asıl olumlu bir hareketinizi eleştiren.
Bunlar kesinlikle duymamazlıktan gelinmelidir.

Bu ikisi nasır ayırdedilir?

Öncelikle eleştiren kişi... Eleştiren kişinin konumu çok önemlidir. Bir baltaya sap olamamış insanın eleştirisi ve başarmış bir insanın eleştirisinin değeri aynı değildir. Sonra kişinin size olan yakınlıgı... sizi sevdiğini hissettiğiniz biriyle düşmanınızın eleştirisi aynı hakikatigi taşımaz. Çünkü sizi seven sizi daha iyi görmek isterken, sizi sevmeyen hep daha alçaklarda görmek isteyecektir. Bunu siz de biliyorsunuz. *

ikinci önemli nokta ise eleştirinin konusudur. Eleştirilen bir davranışınız veya sözünüzse oturup bir düşünürsünüz, "eleştiri haklı mi haksız mı?". Lakin eleştirilen burnunuz, ağzınız, yüzünüz kısaca yapınızsa bu bir eleştiri bile değil bakış açısıdır. Ve kaale almamanız gerekir. Herkes sizi beğenmek zorunda değil insanların fikir edinme hakları var, bu böyledir. Ve bu sizi güven kaybına veya üzüntüye sürüklememeli. Dünyaca ünlü güzel bir kadına bile "ay çok çirkin" diyecek bir dengesiz hep vardır. *

Üçüncü önemli nokta ise eleştiri gereksizse, o eleştiriyi yapan kişinin daha iyi bir işinin olmadığı gerçeğidir. Çok başarılı insanlar düşünün, mandela, gandhi, mlk, kennedy, atatürk... Sizce bu insanların herhangi birini gerek yokken eleştirmeye vakitleri hatta ihtiyaçları var mıydı? Hayır.
Gereksiz Eleştiri bir yerde ego tatmini ve hız kesme isteğidir.

Hiç kimse mükemmel değil ve farkı yaratan da bu. Hiç kimsenin sizden mükemmel olmanızı istemeye hakkı yok.

Eleştirilmeyen insan sıradan insandır... Seni çokluğun ortasında hiç kimse zaten farketmeyecegı için hiç kimse de eleştirmez.
kuramları vardır. Berna Moran ve Tahsin Yücel okunarak başlanmalıdır.
negatif bir anlama hitap ettiği genel kanı olsa bile yapıcı eleştiri kavramı ele alındığında gerekli olan şeydir.
kibarlık gereksizdir. eğer sen bir şeyde hatalıysan ve karşıdaki tarafından bu konuda eleştirilmiyorsan "kandırılıyorsun" anlamına geliyordur kardeşim.
Toplum olarak kabullenemediğimiz şey. -Gerçekçi ol imkansızı iste beni eleştirme canımı ye- Eleştiri kapımızı çalar kimi zaman "kim o? nerede o?" deriz ozan güven misali. Sonra delikten, kapıdan, camdan, bacadan bakarız bizi görmemişse evde yokmuş gibi yaparız. Misafirperver bi toplumuz belki ama misafir eleştiri olunca açılan kapılar bir elin parmağını geçmiyor maalesef. Terbiyesiz bir tavşan şunu bilir şunu söyler: eleştirilene kadar herkes eleştiriye açıktır.
bizdeki, bir şeyi eleştiriyorsan o şeyden daha iyisini ortaya koyman gerekir şeklinde vukuu bulan yaygın ve problemli kanaate rağmen eleştiri yapabilmek tamamen beğeni mefhumuyla ilgilidir. bir şey size hitap eder ya da etmez. tarkan' ın bir şarkısını beğenmeme ruhsatına sahip olmak, tarkan'dan daha iyi bir pop müziği sanatçısı olmayı gerektirmez. neyzen tevfik' e biri getirip yazdığı romanı okumasını ve varsa eksik ya da kötü bir yer onları ayıklama konusunda yardımcı olmasını ister. neyzen okur ve hiç beğenmediğini söyler. adam celallenerek, a üstad, sen hiç roman yazmadın ki der. aldığı cevap 24 ayardır.'' yumurtanın bayat ya da taze olduğunu anlarım; lakin hiç yumurtlamadım biliyor musun?''
Ülkece bilmediğimiz bir değerdir.

Eleştirinin insanların kendilerine çeki düzen vermesini sağladığını bilmememiz yüzünden aşırı fanatik sempatizanlar çoğalıyor.

Ya öyle ya da böyle demeyi biliyoruz biz. Arası yokmuş gibi...

eleştirinin demokrasinin bir gereği olduğunu da fark edemiyor, muhalefetin görevini icra etmesine izin vermiyoruz.

Bunların temel sebebi ise zihniyet bozukluğudur.

(bkz: zihniyet bozukluğu)
bir dizi takibi kadar, ekonomi, terör,yolsuzluk takibi yapabilsek; her şey daha anlamlı olacak.
--spoiler--
"genç ve toy günlerimde babamın verdiği bir öğüt aklımdan hiç çıkmadı.
"içinden ne zaman birini eleştirmek gelse,” demişti, bu dünyada herkesin senin sahip olduğun üstünlüklerle doğmadığını anımsa, yeter."
--spoiler-- * *
eleştirdiğim duruma genel de düştüğüm için onun yerine vicdan ile yorum yapıyorum.
"birinin yaptığı işi eleştirme" hakkını nasıl kazanırız, bi fikrim yok.

bireyler arası ilişkilerde, bir insanı yaptığı herhangi bir davranıştan dolayı eleştirebilir miyiz ? bunu yapmanız doğru mudur?

yardımcı olabilecek yazarların mesajlarını beklemedeyim.