bugün

çok güzel bir bruce springsteen şarkısı.
bruce springsteen'in the river'la birlikte sıradan adamın hikâyesini anlattığı bir diğer eseri. üzer. can yakar. yıkar. kapitalizme sövdürür.

I had a job, I had a girl
I had something going mister in this world
I got laid off down at the lumber yard
Our love went bad, times got hard
Now I work down at the carwash
Where all it ever does is rain
Don't you feel like you're a rider on a downbound train

She just said "Joe I gotta go
We had it once we ain't got it anymore"
She packed her bags left me behind
She bought a ticket on the Central Line
Nights as I sleep, I hear that whistle whining
I feel her kiss in the misty rain
And I feel like I'm a rider on a downbound train

Last night I heard your voice
You were crying, crying, you were so alone
You said your love had never died
You were waiting for me at home
Put on my jacket, I ran through the woods
I ran till I thought my chest would explode
There in the clearing, beyond the highway
In the moonlight, our wedding house shone
I rushed through the yard, I burst through the front door
My head pounding hard, up the stairs I climbed
The room was dark, our bed was empty
Then I heard that long whistle whine
And I dropped to my knees, hung my head and cried

Now I swing a sledge hammer on a railroad gang
Knocking down them cross ties, working in the rain
Now don't it feel like you're a rider on a downbound train
azmedip çevirisini yazıyorum.

işim vardı, kadınım vardı
şu dünyada yolunda giden bir şeylerim vardı
kereste deposundaki işimden çıkartıldım
işler zorlaştıkça aşkımız kötüye gitti
şimdi araba yıkamada çalışıyorum
sürekli yağmur yağıyor
freni boşalmış kamyonun sürücüsü gibi gelmiyor mu sana

yalnızca "gitmeliyim joe,
hiçbir şey eskisi değil" dedi
eşyalarını topladı
central line'dan biletini alıp beni geride bıraktı
gece uykumda acı bir ıslık duyuyorum
puslu yağmurda öpüşünü duyuyorum
ve freni boşalmış kamyonun sürücüsü gibi duyuyorum

dün gece sesini işittim
ağlayıp duruyordun, yapayalnızdın
aşkının hiç ölmediğini söylüyordun
evde beni bekliyordun
ceketimi giydim ve ormanda koşmaya başladım
göğsüm patlayana kadar koştum
otoyolun ilerisindeki açıklıkta
ay ışığında evlendiğimiz ev parıldıyordu
bahçeyi geçtim, ön kapıdan daldım
yüreğim kafamda atıyordu, merdivenlerden çıktım
odamız karanlık, yatağımız boştu
o anda acı ıslığı duydum
dizlerimin üzerine çöktüm, boynumu büküp ağladım

şimdi demiryolunda balyoz sallıyorum
rayları bağlıyorum, yağmurda çalışarak
şimdi sen freni boşalmış kamyonun sürücüsü gibi hissetmiyor musun?