bugün

uluslar gibi dinlerinde sonu vardir. bir din, dogar, buyur, yaslanir ve olur. dunyadan yuzlerce din gelip gecmistir. bundan 4000 yil once amon ra ya inanan milyonlarca misirlidan gunumuze kimse kalmamistir. bircok din bu tehlikeyi gormus ve kendini yenilemistir ya da diyanet benzeri kurumlar kurularak devletler tarafindan kontrol altina alinmaya calisilmis ve guncellemeye tutulmus ve gunumuze ayak uydurulmaya calisilmistir. baska turlu bin yil oncesinin kutsal sayilan kitaplariyla gunumuz farklidir. en basitinden cehennem algisi atestir. cunku 1000 yil once ates en korkunc olum sekliydi. oysa atesin kesfinden once gelen insanlarin cehenneme gidince karsilastiklari durum heralde bir sok yasiyacaklardir. ahaah! bu ne ola ki?

muslumanlik dinini ele alirsak; kuran da sadece arabistan meyvelerinin gecmesinden tutunda; "bir arpa boyu kadar", "gunes basak boyu kadar yukseldiginde" gibi sadece o donemi yansitan olcu birimleri ve sadece arap sosyal hayatini duzenleyen sosyal kurallara varincaya kadar bircok sey simdi guncelleme ya da "yok orda aslinda sunu demek istemis" gibi mesaj ya da imge aramalara kacilmaktadir. halbuki basit dusunuldugunde yerli bir kabilenin inandigi dinin gelisimi ile muslumanlik ya da hristiyanlik arasinda bir fark yoktur. sadece biri dogru yayilma stratejileri izlemis digeri ise yerelde kalmistir.
"dinsiz insan dini bilinçli olarak yaşama yeteneğini ve böylece onu anlama ve üstlenme olanağını kaybetmiştir; fakat varlığının derinliklerinde hala bunun anısını muhafaza etmektedir."

mircea eliade

büyük felsefeci, dinler tarihi profesörü eliade'ye katılmamak ve insan doğasındaki gerekliliğini yadsımak mümkün görünmese de, günümüzde gerçek bir karşılığı olmayan, içi boşaltılarak hurafelerle doldurulmuş, diğer pek çok değer ve olgu gibi kısırlaştırılmış kavram. ya da şöyle söylemek gerekirse; günümüzde hiçbir dini olgunun, belli bir kitleyi tanımlamaya yeterli bir anlam ihtiva ettiğini düşünmüyorum.
Kitlelere yön vermek adına dünyada uydurulmuş en büyük yalandır ve tüm bilinen uyuşturucu/uyarıcılardan daha tehlikelidir.
insanların manevi kimliklerini yanaştırdıkları liman
kimi zaman ağzımıza, yüzümüze, kafamıza sürülmeye çalışılan çimento. namussuz namus bekçilerinin yaşamsal ve politik bir oyuncak olarak kullandığı herkesin içinde yaşaması gereken yüce inanç düzeni.
sigmund freud a göre; insanoğlunun sıkıntıya düştüğü anlarda bilinçaltında kendisine koruyucu bir baba araması ve bu arayış sonunda tanrıyı veya doğa üstü güçleri baba(koruyucu) rolüne yakıştırmasıdır.
inanç icin bir araçtır.

Tanriya ulaşmak için.
din, fakirlerin zenginleri öldürmesine engel olur. Demiş mason Napolyon.

görsel
insanları savaşa sürükleyen din kavramı değil,dini siyasete alet etmek* olduğundan din,günümüzde sadece bir inanç sistemi olmaktan çok,insanlar arası "ayrımcılık" nedeni olarak kullanılmaya çalışılan bir kavramdır.
insanlık tarihinin en büyük yalanı,
insanlık tarihindeki en büyük katliamların sebebi,
insanlığın en tehlikeli virüsüdür.
Bazı ülkelerde dinin inancı gereği öküze tapılır bazı ülkelerde de öküzlerin dini inançları oy için istismar edilir.
görsel
cennet vaadleriyle varolan ve varlığını sürdüren hayal ürünü bir inanıştır. içlerinde yüzlerce yasakları ve emirleri barındırırlar. insanları milliyetçilikte olduğu gibi aidiyet hissine sürükler ve bu sebeptendir ki uğruna milyonlarca ölümler olmuştur. en azından yaşadığımız dünya'da hiçbir hedefine ulaşamamıştır, ne dirlik ne adalete vesile olabilmiştir. tam aksine hiç bitmeyen savaşlara gebe olmuştur.
insanın hayatta herseyi elde ettigi zaman icinde hissettigi bosluk. yasamanin tek sebebi.
kafam karmakarışık sözlük. ben çok da absürt hareketleri olmayan, sakin, sessiz, hemen her gün sokakta otobüste karşılaşabileceğin biriyim. uzun zamandır düşünüyorum ama üstesinden gelemiyorum. kötü olmadığını bildiğim bir şeye inanıyorum ama hiçbir etikete girmiyor. öyle olunca, insan kendini bir yere ait hissetmeyince de, kendisini tanımlayamayınca yani, hep hayatının fonunda onu rahatsız eden bir düşünce olarak kalıyor. sorguladım, sorguladım ama hala bir noktaya varamadım.

imanın şartı beşmiş islamda. ilki allah a inanmak. buradan başladım. tanrının varlığından. burada sorun yok. ben canı gönülden bir tanrı'nın olduğuna inanıyorum, bir yaratıcının. "patlamayı başlatacak ilk kıvılcım" meselesi. bilimsel teoriler de açıklayamıyor, oradaki eksiklik bir tanrının varlığı olmalı. en azından zor durumda kalınca bilinçsiz olarak birinden yardım diliyorum. sevdiğim birinin başına kötü bi şey gelince "nolur rüya olsun, nolur bi şey olmasın!!" diye. burada sorun yok. sonsuz sevgisi, sonsuz merhameti olan bir tanrı var benim için.

ikincisi meleklere inanmakmış. işin aslına bakarsanız masum, iyi niyetli varlıkların varlığını kimse inkar etmez zaten. hatta bu tartışılmaz bile. ben de inanıyorum. korunduğumu, gözetildiğimi hissediyorum. tanrı nın "gidin şuna göz kulak olun." dediğini hayal ediyorum.

üçüncüsü kitaplara inanmak, dördüncüsü peygamberlere inanmakmış. burada iş karışıyor. en başta demiştim ya ben bir tanrının varlığına inanıyorum diye. işte benim inandığım tanrı kimseye "karın sözünü dinlemiyorsa hafifçe dövebilirsin." demez mesela. erkek kullarına kötü gözle bakma demek varken, kadın kullarına kapan demez. en azından günümüzdeki tesettür mantığıyla kapan demez. zaten neden herkes her şeyi aynı yapmaya çalışıyor anlayamıyorum. ilahi bir kitaptan bahsediyoruz. hiçbir kul birbirine benzemezken herkese aynı şeyi söylemesini nasıl bekleriz? aynı şekilde yorumlanmasını.. araplar, kapan öğüdünü tesettür olarak algıladılar belki. aynı kitap türkler e inseydi, peygamber türk olsaydı, o kapanmak çok daha farklı algılanacaktı belki de. bir afrika kabilesine inseydi belki de sadece cinsel organı örtecek bir yaprak olurdu o kapan emri. orta doğuda bir insan bir kadının saç telinden tahrik olurken o kabileler çırılçıplak dolaşıp nasıl günlük rutinlerini ilerletebiliyorlar?

hz. muhammet okuma yazma bilmiyormuş. mesela "kadınlarınızı dövmeyin." dediğinde yazan kişi "yahu olur mu öyle, nasıl terbiye(!) ederiz o zaman. hafifçe döv." diye düşünüp öyle yazmış olamaz mı? mucizeler mesela; belki de bir konuşma sırasında hz. muhammet umutsuzluğunu anlatmak için "ayı ikiye yarsam da inanmayacaksınız." demiştir. insanlar abartmayı, anlattıklarına bi şeyler katmayı sever. yüz yıllardan bahsediyoruz. günümüze "ay ı ikiye yardı." diye gelmiş olamaz mı? tevrat, incil insanlar tarafından değiştirilebilirken -bunlar da tanrının gönderdiği kitaplar- kuran ı onlardan ayıran ne? insanlar kuran ın indiği dönemde daha mı masumdu?

onu geçtim belki de hz. muhammet bulunduğu, yaşadığı yerin düzeninden tiksindi ve kendince kurallar oluşturdu kafasında. sonra dedi ki bunları ben kendi kendime düşünmüş olamam. tanrı benimle konuştu. vahiy gelmesini de hep somut hayal ediyoruz, belki de hissetti sadece ve düşündü ki ben bunu birilerine böyle anlatırsam kimse inanmaz. çok güzel öğütleri var, çok zeki bir adam, çok yetenekli bir komutan, iyi bir siyasetçi, ahlakı, düşünceleri, arap yarımadasına getirdiği yeni düzen, ulaştığı onca insan.. sonuna kadar saygı duyulası bir lider. saygım sonsuzdur. örnek aldığım kişilerdendir. ama ya böyle olduysa?

ve ahiret inancı kaderin ve şerrin allah tan geldiğine inanmak. bunlara da inanıyorum. çok büyük bir dünyada yaşıyoruz ve ben başıma ne gelirse eninde sonunda iyi ki gelmiş diyorum. tanrı diyor ki dolaylı yoldan tabi "bekle, en sana en güzelini gönderirim. senin için en güzel olanı." ve beni bu dünyada bu kadar gözeten bir tanrı öldüğümde ruhumu yok etmez. beni yanına alır. eve dönmüş gibi..

iyilik yapma meselesinden bahsedeyim. geçenlerde bir arkadaşımdan duydum. iyilik karşılıksız yapıldığında iyiliktir dedi. ibadet etmiyorum ben, namaz kılmıyorum yani. kuran okumuyorum. ki zaten okusam da anlamıyorum. meallere güvenmiyorum. benim için farklı bir anlam olmalı o kitapta herkesin yorumu değil, benim yorumum önemli. cinayet işleme dendiğinde biri insan öldürmemeyi anlar, biri yolda karınca ezmemeyi. ve ben o anlamı o dönemde konuşulan arapçayı anadilim gibi öğrenene kadar anlamayacağım. yine geçenlerde bir sokak röportajında denk geldim."bugün cennete gitmek için ne yaptın?" diyor. ben cennete gitmek için namaz kılarsam, sırf cennete gideyim diye iyilik yaparsam yaptığım şey gerçekten iyilik olur mu? allah cenneti de cehennemi de yok etse kaç müslüman kalacak dünyada? işte benim inandığım tanrı buna çok kızar. sırf cennete gitmek için bir şeyler yapmaya.. o içimden gelsin ister.

hacca gitmek mesela. o zamanlarda yolculuk yapmak çok mümkün değil. ve yolculuk insana çok şey öğretir. bir insan bir sokakta doğup, orada büyüyüp, orada ölmemeli. belki de bu yüzden hacca gidin denmiştir. ama şahsenbenim fırsatım olsa avrupaya giderdim. fırsatım olsa pazar ayinlerine de katılmak isterdim. ya da mason törenlerinde kendi tanrımı düşünerek ibadet etmek isterdim. keşişlerle beraber kendi tanrımı düşünerek meditasyon yapmayı. bir şamanist ayinine katılmak.. benim inandığım tanrı bunları yapmama kızmazdı. hoşuna bile giderdi hatta hem gösterdiğim hoşgörü samimiyet açısından hem yine de kendisinden bir şeyler dilediğim için.

aslında hepimiz aynı şeye inanıyoruz. bir tanrının varlığına inananlar olarak. inanmayanlar da inanıyorlar aslında ama sadece adına tanrı demiyorlar. zor durumda kalıp ya da korkup "ne olur rüya olsun bu!" diye adı tanrı ya da başka bi şey olsun fark etmez, birinden medet uman herkes inanıyor.

son olarak sakal uzatan, cami dışında kafasına takke takan, kıldığı namaza tuttuğu oruca övgü bekleyen herkesten nefret ediyorum. gerçekten inanmayıp, gerçekten okuduklarından bi şey anlamayıp kadın sesi erkeğe haramdır, müzik dinlemek günahtır, dayak cennetten çıkmadır, hiçbir şey anlamayıp kuran ı baştan sona ezberledim, hafızım ben cennetliğim diyen, inandığı şeyle övünen herkesten nefret ediyorum. dua ederken bile müslüman din kardeşlerimi koru deyip onlarca iyi, güzel insanı sadece kendi dinine dahil olmadığı için bir kalemde silen herkesten. ölen bir insana müslüman değil diye dua okumayanlardan. müslüman olmayı arap gibi olmak zannedenlerden.

din tanrı ile kulu arasında kalmalı. din kişiseldir. övünülmesi gereken bir şey değildir. konuşulması değil, düşünülmesi gereken bir şeydir. herkes dinden farklı bir şey anlar. bir dine dahil olmak insanı iyi ya da kötü yapmaz. bir yabancı müslüman olduğunda mesela bence silinmez tüm günahları. aklı vardı çünkü, kafası çalışıyordu. format atılmadı beynine. gerçekten pişman olmuşsa affeder ama tanrı. müslüman olmasa da affeder.

şimdi ben diyorum ki kendi kendime kafama yatmayan tüm bu şeylere inansaydım eğer, öldüğümde ya tanrı bana "ben sana akıl vermiştim. bu söylenenleri benim söylediğime nasıl inandın?" derse ne cevap veririm?

not: rahatladım yemin ediyorum. memnunum ben şu anki halimden. mutluyum. umarım bir gün herkes mutlu olduğu inancı bulur.

edit: bu dövme meselesinin aşamaları varmış. sözle uyarma, yatakları ayırma gibi. sonra dövme geliyormuş. şahsen hala tanrı nın böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüyorum.