bugün

(bkz: 14 nisan 2007 cumhuriyet mitingi) (bkz: tandoğan mitingi)
(bkz: 29 nisan 2007 cumhuriyet icin caglayan mitingi)

dan oluşan devamının da beklenildiği mitinglerdir efendim.

http://en.wikipedia.org/w....28Tando.C4.9Fan_rally.29
sadece rte, abdullah gül veya bülent arınç'a karşı yapılan mitingler değildir. bu zihniyetlerin hiçbirine geçit vermeyiz mitingleridir.
Laikliğe karşı olan bir ismin Çankaya'ya çıkmasını önlemek üzere harekete geçirilen kitlelerin katılımıyla gerçekleştirilen iki büyük miting ve sonrasındaki gelişmeleri çeşitli boyutlarıyla ele almak birçok bakımdan gerekli ve zorunlu.
Öncelikle, sayıları ciddi boyutlara ulaşan böylesi bir kitleyi sokağa çıkartan faktörlerden belli başlıları şöyle sıralanabilir.
Cumhurbaşkanı Sezer'in, uzunca bir süredir dile getirdiği ve son olarak da genç subaylara yönelik veda konuşmasında dile getirdiği 'Laik Cumhuriyet hiç bu kadar tehlikede olmamıştı' gibi açıklamaları, Genelkurmay Başkanı'nın benzer içerikteki açıklamaları ve son olarak geçtiğimiz cuma günü Genelkurmay'ın internet sitesine koyduğu açıklamadaki vurgular, böylesi bir mitinge katılma potansiyeli olan kitleyi hem motive etti, hem de güvenlik boyutu bakımından rahatlattı.
Azımsanmayacak bir kısmı, oy vererek siyasi tercihini belli eden Cumhuriyet'in modern orta sınıfları verdikleri bu oyun da yetmediğini ve kendi yaşam biçimlerini tehdit ettiğini düşündükleri bir politik ve dini anlayışın giderek güç kazandığını düşünerek, risksiz olan, yukarıdan da verilen güvenle 'meşruiyet zemini' genişleyen mitinglere katılmayı 'medeni yurttaş' tavrı sayarak alanlara çıktılar. AKP';nin son seçimlerde aldığı oyun yüzde 34 olduğunu göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yaparsak, onun dışındaki geniş kesim içinde, CHP'li ya da DSP'li de olmayan, ancak 'laiklik' konusunda endişe duyanlar da bu mitinge muhtemelen katıldılar. Belirli siyasi çevrelerin bu mitinglere il dışından otobüslerle insan taşıdıkları düşünüldüğünde, mitinge katılanlar içinde 'bindirilmiş kıtaların' hatırı sayılır bir yekun tuttuğu açık. Ancak özellikle istanbul'daki mitingde darbe karşıtı slogan ve konuşmalardan da görüldüğü gibi 'bindirilmemiş kıtalar' , ya da, demokratik kitle özellikleriyle 'kıta' arasında gidip gelen belirli bir kesimin de sokaklara döküldüğü açık.
Bu mitinglere katılanlar içindeki önemli bir kesimin kendisini 'çağdaşlığın bekçisi' sorumluluğunda görürken, Milli Görüş çizgisinin geleneksel tabanı olmadığı halde başka bir dizi faktörle AKP'ye oy vermiş olan sıradan yoksul emekçiyi 'cahil' gördüğünü, onun iradesine güvenmediğini, onun oy olarak ortaya koyduğu iradeyi Çankaya'ya 'yakıştırmadığını' da söyleyebiliriz. Yani böylesine de sorunlu bir 'çağdaşlık' var karşımızda.
AKP'ye son seçimlerde oy veren o yüzde 34'ün büyük çoğunluğunu 'irticai' bir potansiyel olarak görmek ne kadar abartılı olursa, 'Cumhuriyet mitinglerine' katılan kalabalığı da, 'laiklik' ve 'demokrasinin' tek teminatı gibi algılamak ve tanımlamak da bir o kadar abartılıdır ve yanlıştır. Her iki kitle arasında birbirine geçişler olması ihtimaline de şaşırmamalıyız.
Ancak, tüm bunlar meselenin, siyasal yanından çok sosyolojik boyutlarını oluşturuyor. Siyasal açıdan bakıldığında ise, Türkiye'nin 'laiklik karşıtları' ve 'laikliğin savunucuları' biçiminde bir kutuplaşmaya itildiği, bunun nesnel bir temeli olmakla birlikte, zorlamaya dayalı öznel boyutlarının da güçlü olduğu ortadadır. Ve 'cumhuriyet mitingine' katılan kitle, laiklik konusunda gösterdiği duyarlılığı, son seçimlerde oyunu AKP'ye vermiş olan sıradan yoksul kitlelerin iradesine saygı gösterme boyutuna taşımadığı, onu anlamaya yanaşmadığı, yukarıdan dayatılan komutla, onunla kutuplaşma noktasında ısrar ettiği sürece statükoyu yeniden üreten bir kitle olmaktan da kurtulamaz.
Aynı şekilde yine bu 'modern kitle' , desteği ve katılımını dün yapılan işçi bayramından esirgediği sürece, Cumhuriyet'in, 80 yıldır çözemediği laiklikten daha az önemli olmayan Kürt sorununun çözümüne yakın durmadığı sürece de statükocu bir siyasal kimlikten kurtulamaz.
Bu kitleyi, kendisini iktidara taşıyacak bir tahterevalliye dönüştürmek isteyen CHP ise, 'Cumhuriyet mitinglerine' katılmış olanlar içinde darbe karşı olanları da statükocu bir politikaya kazanma gayreti içindedir. Dahası Baykal, partisinin geleceğini tamamen bu anlayışa bağlamış gözükmektedir.
Cumhuriyet mitinglerine katılanlar ve sıcak bakanlar bu temel noktalarda kendilerini CHP ya da DSP çizgisinden ayrıştırmadıkları oranda o 'modernlik' kaygısı da, 'muhafazakar' bir modernlikten pek de ayrışamayacaktır. AKP de zaten kendisini 'muhafazakar modernlikle' tanımlayan bir parti değil midir? * *
akp'nin oy oranını arttırması bakımından gayet verimli olmuşlardır. bindirilmiş kıtalar yüce başbakanımız rte'yi tekrar aynı koltuğa oturtacaklar. gibi bir düşünce gelebilir aklı evvellere;

yalnız rte koltuğa otururken dikkat etmelidir. zira o anda altında bir başkası olabilir.

(bkz: kucağa oturmak)
akp şakşakçısı takiyyeperver riyakarların "gulyabani yoktur ama olabilir de" benzeri güftelerle mezarlıkta besteler döktürmelerine sebep olmuş mitingler.
amacı dışında olmadığı sürece ve asıl amacından sapıp başkalarının ekmeklerine yağ sürmediği sürece olması gereken mitinglerdir...

ama ülkemizde hiçbir şey asıl amacını koruyamamıştır, bir şekilde hep birilerinin ekmekleri yağlanmıştır...
başından beri partilerden bağımsız görünse de aslında ne olduğu en son izmir mitinginde anlaşılmış toplantılar bütünüdür. evet, herşey ifşa olmuştur artık. bu mitingler, chp'nin himayesinde ve hatta el altından desteğiyle yapılmıştır. bunu, mitingleri düzenleyen necla arat ve nur serter'in chp sıralarından milletvekili adayı olarak gösterilmesinden anlayabiliriz.

solda yıllardır gerçekleşmeyen birleşme, bu mitingler vesilesiyle sağlanmaya çalışılmaktadır. ama, şunu anlamakta zorlanıyorum; tam bağımsız, üniter devlet temalı bu mitinglerde boy gösteren, zamanında apo'yla dağlarda terörist denetleyen doğu perinçek'in, eline türk bayrağı almaktan gocunan, bundan birkaç hafta öncesinde londra'da pkk mitinglerinde sahneye çıkan edip akbayram'ın, ağzından tükürükler saçarak önüne geleni vatan haini, cumhuriyet düşmanı ilan eden, esip gürleyen tuncay özkan'ın sayesinde sağlanacak birlikten kim ne fayda görebilir?
pazar günleri alışkanlık yapacak ve sabah yürüyüşlerinde insanların " herhalde bir yerlerde miting vardır" diye yanlarına bayrak alıp sokağa çıkacaklarından korktuğum mitinglerdir.
Atatürkçü Düşünce Kulübü başkanlığı yapmış biri olarak desteklemediğim,chp nin oy potansiyelini arttırmak için yaptırdığı mitinglerden ibarettir. bu mitingler için cumhuriyete sahip çıkma mitingleri denilmesi doğru değildir. çünkü bu mitingler sol görüşe bağlı insanlara hitab eden siyasi mitinglerdir. sağcısından solcusuna milletin her kesiminden insanı kucaklayan bir miting olduğu söylenemez.söylense bile özde değil sözde söylenir. nedenmi? mitinglerde bulunan konuşmacıların büyük bir kısmı değil, hepsi sol görüşlü kısımdır. tamam hadi sol görüşlüde olabilir. ama sol görüşü geçtim o mitinglerdeki konuşmacıların büyük çoğunluğu solun uç isimleridir. türkan saylan adlı kişi hazreti muhammed'e olan saygısızlığı ile bilinir. devlet orkestrasındaki yöneticinin isminin muhammed olmasına alaycı bir şekilde "düşünebiliyormusunuz orkestranın şefi ve ismi muhammed" demiştir. türkan saylan platformdan o milyonları coşturan konuşmasını yaptıktan sonra iner ve sırayı zülfü livaneli'ye bırakır. zülfü livaneli adlı değerli milletvekilimiz ise çoğu kişinin bildiği üzere o meydanlardaki milyonlarca insanın yanında getirdiği al bayrağımızı, yunanistanda yakma eyleminde bulunmuştur. zülfü abimiz kürsüden iner ve bölücü terör örgütü ile bir zamanlar olan yakınlığı ile bilinen Edip Akbayram abimiz konuşmak üzere yerini alır. böyle isimler ordaki milyonları coşturur ve 10. yıl marşı eşliğinde insanlar cumhuriyeti korudukları inancı içerisinde huzurlu bir şekilde evlerine döner. böyle bir konuşma kadrosuna sahip olan mitinge nasıl olurda her kesimden insanın gelmesi beklenilirdiki? orada engin ardıç, erol mütercimler, hulki cevizoğlu gibi liberal isimlerin olmaması nasıl açıklanabilir? oradaki milyonların ülkesini ve bayraklarını korumaya çalıştıkları ve çalışacaklarını biliyorum ama üzgünüm. ordaki insanlar kandırılmıştır.cumhuriyeti korumak mı yoksa belirli bir siyasi görüşün oy potansiyelini arttırmak mı? siyasetçilerimiz gerçekten kurnazlar.

birde şunu düşünün. yılbaşlarında gittiğiniz alışveriş merkezlerinin nasıl olduğunu bilirsiniz. ışıl ışıl olur her taraf. enfes bir süsleme sanatı ve güzel bir görsel şölen. birkaç hafta kalır o süsler ve belirli bir zamandan sonra çıkarılır. düşününki o yılbaşı süslemeleri 365 gün boyunca asılı kaldı ve hiç çıkarılmadı. bir anlamı kalırmı allah aşkına? her gün gördüğünüz bir manzara. ve gelelim bayramlardaki bayrak coşkumuza. milli bayramlarımızda o değerli bayrak evdeki bir dolapdan çıkarılır. ütülenir, özenerek bezenerek asılır balkonlara pencerelere. peki şuanda ne oluyor biliyormusunuz? sokakta birçok evin penceresinde türk bayrağı görüyorum. tarihe bakıyorum sıradan bir 3 haziran günü. belli bir önemi olmayan bir gün. şunu söylemek istiyorumki türk bayrağımıza verdiğimiz değer azalmakta. bayrağımız siyasi bir görüşün sembolü haline geldi. ben o mitinglerdeki insanların eleştirmeye çalıştığı partinin sempatizanı değilim. ama bayrağın yanlış bir şekilde kullanılması beni çok üzüyor. hayatımda ilk defa bir 19 mayıs günü sokaklardaki bayrakları gördüğümde tüylerimin diken diken olmadığını farkettim. neden mi? çünkü bayrağımız her allahın günü pencerelerde, balkonlarda yerini alır hale geldi, sıradanlaştı.insanların miting yapma hakkı tabiki var. her ne kadar bu mitinglerin doğru olarak yapılmadığını savunsamda insanların bu özgürlüğe kesinlikle sahip olduğunu düşünüyorum. benim tek üzüldüğüm nokta bayrağımızın değerini yitirmesidir.umarım bayraklı tepki yerini farklı sembollere bırakır efendim.
Bir tanesi memleketim Denizli'de yapıldı. Keşke C.H.P'nin bir gövde gösterisi olmasaydı da ben de alıp ay-yıldızımı dökülseydim sokaklara.
Türkiye'de Atatürkçü ve Cumhuriyetçi Türk gençliği olarak var olduğumuzu ve var olacağımızı gösteren mitingler.
12 eylül darbesi sonrası türklerin sivil hareketlelere tekrar dönmeye başladığının göstergesi olan mitinglerdir.
amaçsızca toplanmış insanlar dedik. tepki aldık.
aha gördünüz mü örekesini?
yalan olmuş mitingler.
(bkz: kapak)

edit: vurmayın, ben mhp'ye verdim oyu.
karşınızdaki halk aziz nesinin dediği gibi %60 oranında aptal olursa hiç birşey anlatılamıyormuş. tayyip gelip donunuzu özelleştirdik çıkarın deyince görücem alayınızı..
"helal hocam be, cumhuriyete sahip cıkıyoruz valla süperiz, helal bize." , "tabi ki gidicez len mitinge atatürkçüyüz olm biz.", "laikligi korumak lazım aga." , "adam şehitlere ne dedi ya ayıp ulan." , "askerlerle dalga geciyor lan bu!" gibi sözlerle "haydi bakalım mitinge" diyen katılımcıların yaptıgı yalan mitinglerdir. fikri sacma bulanlara zamanında tepki yağmıştı, şimdi ne denilecek bakalım.

"o kadar mitingler oldu hacı, chp götürür bu işi." diyenlere de bir şey diyemiyorum ben. kendi gözlerimle gördüm "yunanlıları egeye, tayyipi bilmem nereye gömecegiz!!!" yazılı pankartı... Bu ne lan? bu ne! aferin.
gene yapılsın, gene toplanmazsam şerefsizin evladıyım mitingleridir.

düzenleyene değil katılana bak mitingidir...

katılanların elinde türk bayrağı taşıdığı mitingtir..

(bkz: atam rahat uyu biz buradayiz)
sadece görünen kalabalıktır ve yapılan büyük bir hata da; düzenleyen bazı kişilerin -özellikle de chp'den- aday olmasıdır.
cumhuriyetçiliğin en büyük kanıtıdır yanlız cumhuriyet mitingine katılanların ne günahı var diğer güdülmüş kesim hat safhada olduktan sonra..
akp yi destekleyenlere kapak olmus mitingtir ki secimle kiyaslamaya baslamislar hemen. arkadasim sen orda ki olay ile secimleri karsilastircak kadar zekadan yoksun olursan tabiki akp yeniden secilir.

(bkz: katildim ulan)
(bkz: yine olsun yine katilirim)
fazla değil yakın zamanda bu mitingleri eleştirenlerin de düzenlemek için ihtiyaç duyacağı mitingler silsilesi .
katılan kesimin bir dahaki sefere sokaklara miting için değil, daha farklı amaçlarla döküleceği gurur abideleri. cumhuriyet düşmanları değil yüzde 50, yüZde 99 bile alsalar, suçludurlar ve cezalarını bulacaklardır.
seçim sonuclarına göre düşünecek olursak akp nin oyları karşısında ya azınlık düzenlemiş ve katılmıştır yada akp düzenlemiş ve katılmıştır. *
belli bir kesimin(ki büyük bir çoğunluk) büyük tepkisini çekmiş ve "sessiz kalıyoruz ama seçimlerde görüşeceğiz.." felsefesini iyice benimsemesine sebep olmuş,an itibarıyla amacına da ulaşamamış görünen boşa gitmiş emeklerdir. milleti bilinçlendirmekten ziyade, toplumu kesin çizgilerle daha da bölen bir eylem olduğu su götürmez bir gerçektir.

(bkz: yaptık da noldu? oyu çeken koltuğa oturdu..)