bugün

1966 yapımı başrolde muammer karaca, cüneyt arkın ve sevda ferdağ'ın olduğu, Türk Sinemasının en iyi filmlerinden birisi . Mükemmel bir hikayesi ve aynı güzellikte işlenişi var; karakterler arası diyaloglar ve her diyalog içerisine serpiştirilmiş espriler ise şahane. Cüneyt Arkin garip aksiyon filmlerine yönelmek yerine bir Jön olarak başladığı sinemaya yne bir jön olarak devam etseydi bu şekilde daha iyi olacaktı. Bu arada gençlik yılları supernatural'in Dean ine benzediği gözümden kaçmadı . Muammer Karaca ise döktürmüş resmen ama şivesi bazen cümleleri anlamakta zorluk çıkartıyordu malesef; ilerleyen zamanlarda Nejat Uygur' un sahneleyeip kendisinin canlandıracağı Cafer Başkomserde Kayseri şivesini kullanması karaktere daha çok yakışmıştı. Mutlaka izlenmesi gereken bir Yeşilçam filmi.
Dün akşam izleme şansı bulduğum, müthiş bir atmosferde kaliteli bir kitle eşliğinde,gülerek ,düşünerek ,eğlenerek Zihni Göktay şov tarzında ilerleyen tatlı müzikal.
Gaziosmanpaşa sahnesinde izlediğim oyun. en arkada olmama rağmen salon çok küçük olduğu için hiç problem yaşamadım uzaklıkla ilgili ama salonun yeri biraz sapa kalıyor ve etrafında park edecek yer yok.

gelelim oyuna; oyun iki perde ve 3 saat sürüyor. 6 kişilik bir orkestra oyunculara eşlik ediyor. müzikler vasat, şarkılar tam anlaşılmıyor ve oyunculardan matah bir sesi olan kimse yok.

oyunu genel olarak zihni göktay sürüklemiş. zaten komik replikler onda, bir de güncel göndermeleri de o yapınca diğer oyuncular kenar süsü olarak kalmışlar. özellikle erkan taşdöğenin performansını beğenmedim diyebilirim. diğerleri arasındada göze batan kimse yoktu. zihni ustanın sahnede olmadığı zamanlarda oyun bocalıyor ve bir an önce sahne değişsin istiyorsun. çok olumsuz konuştum ama sebebi oyuna büyük beklentilerle gitmiş olmam. neticede 3 saati sıkılmadan geçirdim diyebilirim. gitmeye değer bir oyun çıkarmışlar. keşke göndermeleri laf sokmaları bu kadar çok olmasaydı çünkü bir kısmı gerçekten zorlama olmuş. yerini bulanlar da vardı tabiki.

son olarak keşke engin alkan sahneleyeseydi diye düşündüm, o zaman görsel bir şölen ve harika müzikler oyunu daha yukarı taşırdı.
(bkz: istanbul efendisi)
Refik Kordağ ve Muammer Karaca’nın bir Fransız bulvar komedisinden uyarladığı seyirlik oyun.

Henri Keroul ile Albert Barre’ın yazdığı ve ilk kez 1904 yılında Fransa’da sahnelenen Nuits de noces (Zifaf Gecesi) adlı üç perdelik bulvar komedisinden uyarlanmıştır. 1955 yılında Muammer Karaca’nın kurduğu Muammer Karaca Tiyatrosu'nın açılış oyunu olarak oynandıktan sonra 16 yılda üç binin üzerinde oynayarak Türkiye'nin en uzun süre afişte kalan oyunu oldu. Seyirciye ve döneme göre sürekli değişen espriler sayesinde oyun popülerliğini devamlı korudu.

1966 yılında Hulki Saner tarafından senaryolaştırılarak başrollerinde Muammer Karaca, Cüneyt Arkın ve Sevda Ferdağ'ın yer aldığı aynı adlı bir filmle beyazperdeye aktarıldı.

1980'li ve 1990'lı yıllarda Nejat Uygur tarafından tekrar sahneye kondu.

2014-2015 tiyatro sezonunda istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından Nedret Denizhan yönetmenliğinde yeniden sahneye kondu.
ocak ayında tekrar sahnede. biletler satılıyor bile. not: pahalı sanma, istanbul şehir tiyatroları öğrenci sadece 8tl.
hemen bak sitesinden bence.
şehir tiyatroları 2014-2015 sezonunda sahnelenen eski-yeni oyun. kimseye "mutlaka gitmelisin" diyemem, ben zihni göktay için gittim, seninkisi hür iraden olsun. kağıdımla kalemimle gidip not tuttum, belgelerle konuşuyorum. oyunu sadabad sahnesinde izledim. öncelikle oyuna veya zihni göktaya ilgi hayli yoğun. iki hafta önceden bilet aldım, ama pek de matah bir koltuk bulamadım. erken davranman işine yarar. zihni göktay daha sahneye çıkmadan, henüz sadece sesi duyulduğunda salonda bir alkış kıyamet koptu. mikrofonlar sağolsun sesle ilgili bir problem yok, şarkılar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama. pek anlaşılmıyordu sözler. 3 perde diye bildiğim gösteri 2 perdeye göre düzenlenmişti. toplam 3 dekor var oyunda, son dekor ikinci perde içinde değişiyor. 1-2 dakikalık süre için orkestra oyalıyor seyirciyi. o iki dakikanın olduğu gibi akıllı telefonlarla nasıl aydınlatıldığına sen de şahit olacaksın müstakbel seyirci... çünkü bizim tiyatro izleyicimiz de aslında tam anlamıyla öküz... dekorlarda, kostümlerde, makyajlarda öyle efsanevi bir şey yok zaten. muhtemelen olması gerektiği kadardır. işin ehli değilim, hatta hiç anlamam, ve hatta yıllarını bu mesleğe vermiş insanlara saygısızlık etmek istemem, ama ezberlerde göze çarpacak şekilde aksaklık vardı, oturur zamanla. şu seyirciye arka dönmek konusuna biraz daha dikkat etseler daha iyi olacak sanırım. ayrıca sevgili ayfer *, şarkı söylerken hareketlerin çok mu keskindi sanki hayatım? hani vamp olman lazım ya, bıçakla keser gibi bitirmesen ya hareketini bebişim? sanki daha etkileyici olur?

her akşam söylemezsem çatlarım dediği bir şey vardı zihni beyin, onu aktarayım not aldığım kadarıyla. "siteler, kentler yapılıyor, içlerine avmler, fitness centerlar konuluyor, ama bir tiyatro salonu yapılmıyor. yap oraya bir oda tiyatrosu, veya 300 kişilik bir salon, bırak genç tiyatrocular oyunlarını oynasınlar, 3-5 kuruş kazansınlar" bunun dışında çok hoşuma giden bir öz eleştiri vardı, "bizim seyircimiz boktan bir şey bile izlese ayakta alkışlar. batıda adam beğenmedi mi domates atar. bizimkiler hep içine atar"
şehir tiyatroları'nın 100. yılına özel yeniden sahnelenen oyun. Muammer Karaca ve Nejat Uygur'dan sonra Cafer rolünü büyük usta Zihni Göktay üstlenmiş.
uzun bir oyun, 3 perde. kadrosu çok sağlam, Naci Taşdöğen, Tarık Pabuççuoğlu da var.
Tavsiye edilir.
 Refik Kordağ ve Muammer Karaca’nın bir Fransız bulvar komedisinden uyarladığı seyirlik oyun. ilk olarak 1951'de oynamistir.
muammer karaca cüneyt arkın sevda ferdağ ın oynadığı müthiş siyah beyaz türk filmlerinden birisi. hele birde sabaha doğru izliyorsanız hemen çay yapıp izlemeye koyulunuz.cüneyt arkın filmde bir çapkını canlandırır. ama oyunculukta tavan yapmıştır.
nejat uygurun en çok oynadığı oyunlardan biridir.
1966 yapımı türk filmi. cüneyt arkın' ın en jön dönemine denk gelir. karakol atmosferi pek yoktur, olaylar karakol başkomiseri cafer saba etrafında gelişir. hatta çapkınlık yaparken kendisini zoka necip olarak tanıttığını hatırlar gibiyim.
--spoiler--
filmin başlarında, karakola gelen güzel bir bayan karşılanıyor; "buyrun efendim, resmi yere koyun vucüdunizi"

vazife herşeyden mukaddestir, marş!

filmin sonlarında, telefondaki konuşma; "hatçaaaaa, kız hatça, bana bak bu akşamüstü zebil polisle senin evi basıyoruz. bağırma! öyle emir aldık, şimdi beni dinle; senin karyolanın başında benim ahretli var, onu ordan kaldır. altını karala. sermaye kızlara izin ver, sonra da seccade ser, namaza dur, biz seni o vaziyette bulalım, anladın mı?"
--spoiler--

bunun haricinde nejat uygur' un sen de yirmi, ben diyeyim otuz yıl sürdürdüğü tiyatrodur. televizyonda da çok uzun süre yayınlanmıştır. bununla ilgili acı bir nokta ise; ne zaman ki buna gülmeyi bıraktım, o zaman yavaş yavaş büyümeye başladığımı anladım.
Adını taşıyan tiyatro oyunuyla zihinlerde yer eden, yakında polis müzesi olarak ziyarete açılacak olan karakol.
cüneyt arkın'ın çapkın bir hovardayı canlandırdığı filmde geçer.muammer karaca karakol komiseri rolü ile harika bir performans sergilemiştir.arşivlenmesi gereken, türk sinemasına yakışır bir komedidir.
nejat uygur' un "benim oğlum bu sene meeezunoluyo" repliğini sıkça kullandığı oyun.
cibali spor un bulundugu semtin karakolu