bugün

kısa kollu kadın ceketidir. şu sıra revaçta olan kısa kollu ve bel kısmı göğsün hemen altında bitiveren, düdükümsü hırkalar da bu isimle çağırılır.**
bir kalem markası.tüm lise hayatım boyunca kullanmıştım,maşallah hiç yarı yolda bırakmamıştı.sonra ne oldu bilmiyorum.hacıladılar galiba
ünlü fransız besteci maurice ravel'in dinlemeye değer ve film olarak da izlediğimiz eseridir..
jayne torvill christopher dean ikilisi buz dansında bu parça eşliğinde sundukları seriyle bütün hakemlerden 6.0 puan alıp efsane olmuşlardı. tek kanallı trt döneminin unutulmaz anılarından.
yalnız iki enstrümanla başlayıp,koca bir orkestranın eseri çalmasıyla son bulan,raveleseri.
bir güzel,kaliteli kalem markasıdır.ayrıca seker,sampuan markası olarak da görülmüslügü vardır.
rotring kalemden sonraki ilk tercihim.
ravel'in bu eseri makinaların çalışmaısından esinlenerek ürettiği söylenmiştir.[özellikle bazı bestecilerde görülen bir eğilimdir bu mesela tren sesini yansıtmak gibi..]
marka tarafından çıkarılan kalemler bir süre sonra vadesi yettiğinde aramızdan ayrılıp bolero cennetine giderler.* * gerçekten de bir süre sonra amaçsızca hiç iz bırakmadan kaybolurlar. etrafınıza sorduğunuz "benim bolerom nerde abi?" soruları da yanıtsız kalır. bununlar birlikte ucunda rotring/tombo* larda olduğu gibi ince bir demir çıkıntı yoktur. bu özelliği pek çoklarınca yazımı zorlaştırır. (bkz: kahvekremasi)
geçtiimiz kışa damgasını vuran,göğüsün hemen altında biten tiki hırkası..
3/4 lük ispanyol dansı. kastanyetler eşliğinde, gösterişli ayak vuruşlarıyla oynanır. en ünlü örneği ravel in 1928 de orkestra için bestelediği Bolero dur.
maurice ravel'in 20. yüzyıla damgasını vurmuş orkestra eseridir aynı zamanda.
satıcılarının daha ne zaman giyileceğini bilmedikleri giysidir.
şöyle ki; insan sevdiceğine 14 şubat ta hediye almak ister değil mi... e tamam dedik anasını satayım... hatun da bolerosunu makineya atmış bilmem nesi ne olmuş... tamam o zaman alalım bi bolero, hem düşünceli olduğumuz anlaşılsın hem sevinsin... lan arıyorum arıyorum hiçbi yerde yok anasını satayım... işin garip tarafı satıcılar,
- abi yaz sezonu geliyo o yüzden bulamazsın artık...
- abi yaz sezonu daha tam gelmedi o yüzden elimizde yok...
lan şubat ayında neden bulunmaz şu sktimin bolerosu... boleroyu çıkaranın da satanın da...
bir akor.
türkçe versiyonu;
(bkz: cepken)
göğüs altı hizasında (veya kol altı) biten, uzun kollu kısa ceketlerdir. bu ürünü kullanabilmek için uzun ve zarif (veya zarif) bir fizik yapısına sahip olunması gereklidir. fakat kendi stilini kavrayamamış bazı kadınlarımız fiziki şartlarına uymadığı halde bu giysiyi giymekte ve ne yazık ki modaya ayak uydurmak adı altında rezil olmaktadırlar.
klasik müzik dinlemekten hoşlanmayan kişilerin bile dinlemekten çok keyif aldıkları, ismini bilmeseler de duyduklarında tanıdıkları inanılmaz eserdir.
(bkz: ravel/@hainorkinos" >ravel/@hainorkinos)
Birisi biri için,
Bilerek,bilmeyerek,
Her biçimden bir anlam,
Her anlamdan bir biçim
Beklemiştir giderek,
Bekledi,bekleyecek,
Birisi biri için.
O belki de gelecek,
Belki de gelmeyecek.
Birisi biri için
Gelecek,gelmeyecek,
Sürecek için-için,
Ama hiç gitmeyecek.
Hep başlayıp yeniden
Ve de hiç bitmeyecek.

özdemir asaf
yelek desem değil, ceket-hırka hiç değil. bir garip giyisi. olaydan tamamen bihaber kişilere karşı şöyle bir cümle kurmamak gerek ayrıca:
- sevgilime boleo aldım, doğum günü ya..
+ bolero ne hacı, jartiyer gib bişey mi?
bolero; bir insanın çok yüksek bir yerden, bir uçaktan atlaması gibidir. başlangıçta hızı sıfırdır, ağır aksak varla yok arası bir tını, şayet sonu bilmiyorsanız hemen hiç bir heycan duymazsınız. tek bir ses, sabit bir ivme ile trampet çok uzaklardan geliyormuş gibi tımbırdar. daha sonra yan fülüt bütün bedenizi okşamaya başlar. ritimden sonra başlayan bu hava akımı düşüşe kadar eşlik edecektir. ama yavaş yavaş sarar tüm bedenizi, hafif hafif hiç rahatsız etmeden bütün ruhunuzu ele geçirir. yaylılar ritme eşlik etmeye başlar hava akımı doyuma ulaştığında. burada artık fiziksel olarak limit hıza gelinmiştir. bundan sonra hiç bir değişiklik olmayacaktır ama sonun yaklaşması, yere çakılma bilincine varmanız heycanınızı ve kalp atışlarınızı artıracaktır. hızın limite ulşaması ile yere çakılmanız arasında bir flarmoni orkestrasının bütün aletlerinin seslerini teker teker duymak vardır. bu sınırdaki doygun hızda ruhunuz, tanrı ile, geçmiş ile iyilikler ve kötülükler ile mücadele eder. duyduğunuz her enstruman bir duygu seline ve heycan dalgasına neden olacaktır. kah ilk sevgiliniz, ilk öpücük; kah boğarak öldürdüğünüz civciv...
ve son, inanılmaz bir gürültü ve sıradan bir ritimle gelecektir. insanı bu kadar sıradan bir müzikle bu kadar heycanlanmasının nedeni tanrının yıldırımları gibi gürültülü ve görkemli sonudur. herkes ravel'in yarattığı bu tanrı süluetini ilk dinlediğinde tapınmaktan başka yapacak bir şey bulamaz.

aşağıda ünlü şef daniel barenboim' in berlin flarmoni ile verdiği efsane konser kaydı bulunmaktadır.

1. bölüm: http://youtube.com/watch?v=S2q-gWMAGjw

2. bölüm: http://youtube.com/watch?v=S2q-gWMAGjw
parça bir bebeğin doğuşundaki saflık ile başlar... tek enstruman, hafif, yavaş, derinden... devamında o bebek yavaş yavaş büyür... yeni şeyler öğrenir... artan enstruman sayısı insanda bu izlenimi yaratır... o bebek artık bir yetişkindir, hayatla yüzleşmeye gelir sıra... enstruman sayısında feci bir artış ve düzen içinde bir karmaşa başlar...

"hayatımın sonuna kadar arkada bu fon çalsa" dersin... hiç bitmesin istersin... *... sonunda da eser öyle bir biter ki, öldün sanarsın...

ilerde olur da intihar etmeyi düşünürsen bu parça tam senlik dostum... ölmeden önce bir kere daha yaşamış olursun hem...

ne güzel dmi...
(bkz: özdemir asaf)
bo derek' in ilk gecesini bir şölene dönüştürme arzusundaki güzeller güzeli bakireyi oynadığı film. en sonunda çölde ' rudolph valentino şeyh' in oğlu' tandanslı bir adamla olaya girer kendisi.
kadın kıyafetleri arasında saçmalıkta ilk sırayı aldığını düşündüğüm giysi.