bugün

maurice ravel'in dinleyeni wonderland'e götüren eseridir. öyle böyle bişey değildir. çok güzeldir, enfestir, hatta ve hatta mükemmeldir. klasik müzik adına yapılmış en güzel eserlerden bir tanesidir. defalarca bıkmadan usanmadan dinletebilir kendisini.
hos bir bayan giysisi. ancak karninizin duz olmasi iyi olur tabiiki. yoksa bazen insani oldugundan kilolu gosterebiliyor hatta bazen krize sokabiliyor. ama yinede sik ve hostur.
(bkz: botego)
(bkz: bolero infiniti)
dinlerken insanın içini bir acayip eden ravel eseri. o acayipliği bir tanımlayabileyim tanım içeren entry de yazacam ahanda adağım olsun.

http://www.youtube.com/watch?v=3-4J5j74VPw
ahaliye, "bak benim memem var" mesajı veren gereksiz giysi.
moulin rouge'un sonunda* çalan müthiş eserdir. şöyle bir şey;
http://www.youtube.com/watch?v=s8I6yRPSf3k
maurice raveli tarafından çalınan müzik ziyafetinin en önemli özelliği,aynı notaların sadece bir müzik aleti ile
çalınmaya başlanıp ardından her tekrarda yeni bir enstrumanın dahil olmasıdır.
eserin sonunda bütün orkestra birlikte çalıyordur ve artık kulağın aşina olduğu o melodi;orkestranın birlikteliği ile
insanı büyüler.
maurice ravel'in en çok bilinen eseri.monoton bir düzenle ilerlemesine rağmen insanın içini kıpır kıpır, tüylerini diken diken eder.fakat yapılabilinecek en kötü şekilde bitirilmiştir.
11 yıl kullandığım halde hiç bir sorununa rastlamadığım kalem markasıdır. * *
ritmiyle heyecan katan klasik müzik.

maurice ravel - bolero.
maurice ravel'in eseridir. her geçen dakikada içine farklı bir enstürman katıldığından insana farklılıkların uyumunun nasıl güzel bir birliktelik yarattığını gösterir. tıpkı ülkemiz gibi. farklı ama bir...
bir eseri dinlerken bu kadar mest olduğumu nadir hatırlarım. bolero da bunu bana hissettiren yegane parçalardandır. klasik müziğe ilgili gibi gözüken ama pek anlamayan kitleden de olsak böyle parçalarla daha da seveceğiz.
Dinlerken nerdeyim ulan ben dedirten inanılmaz bi eser. Yavaş yavaş sindire sindire sanki sanki sizi sona götürüyor gibi bi his yaratıyor.
hayatımda gördüğüm en gereksiz kıyafet, giyenlerin kendine nasıl yakıştırdığını bir türlü anlamış değilim.

boleroeditt: eksilemişsin, ama söyleyeyim sana da yakışmıyor. *
ülker'in yeni gofret markası. reklamlarında guti ve sıla oynayacakmış.
hazır giyim firmasında tezgahtar olarak çalışmıştım bir süre. üstelik bayan reyonunda!
aslında hiç uzmanlık alanım değil di ama çeneme güvenip aldılar işe. işin ilk gününde , güzelmi güzel 30 lu yaşlarında esmer bir kadın girdi mağazadan içeri, 10 personelin içinden beni seçti( şans diyelim).

-kadın : bolerolarınız ne tarafta ?
-ben : ( afalladım tabi beynim çöktü, bolero neydi acaba diye düşünüyorum ama kimseyede soramıyorum kendime yediremediğimden, sağa sola bi baktım bolero ismi hangi kıyafete en çok yakışır acaba diye düşündüm kendi kendime (tabi bunların 10 saniye içinde oluyor hepsi).
kadın : gri renk olursa iyi olur.
ben : (tüm cesaretimi topladım) bir saniye şu tarafta var galiba ben bir bakıp geleyim.(yürüdüm ve şallara doğru yöneldim, niyeyse bolero ismini en çok şala yakıştırdım. şalı alıp getiriken bir arkadaşta beni izliyormuş,yanıma geldi; ' hayyamatlos sen onu bana ver memhmet beyle bolero ların olduğu reyonu düzenleyin' dedi.

ben yine bulamazdımda o boleroyu mehmet beyin olduğu yere gidince anladım ne olduğunu ve karar verdim ki tasarlanabilecek en kötü bayan giysisidir.
şuanda bir futbolcunun ve şarkıcı sıla'nın oynadığı saçma sapan bir gofret reklamıdır. bol değil bôl.
muzlusunun acayip yardırdığı gofret.
pink martini;
http://www.youtube.com/watch?v=yQOsUMbU9n4
(bkz: ülker bolero)
Kısa kollu, mini, daha işlevi henüz anlaşılamamış ceket tarzı kadın giysisidir.
reklamında sıla'nın oynadığı müthiş gofret.
aslında bu daha çok marş gibi geliyor bana. cinselliği değil orduyu, askerleri anlatıyor gibi.
militarist ülkede yetişmek böyle bir şey herhalde.
bo derek'ın göbeğinde kaybolduğum film.