istanbulun gecekondu mahallelerinden birinde öğretmenlik görevini yerine getirmeye çalışan, vatansever bir öğretmenin, aslında çoğumuzun bildiği ama söyleyemediği bir çok soruna karşı sessiz bir çığlığı olan ve müşfik kenter tarafından seslendirilerek kısa bir video klip haline getirilen mektuptur...

biliyor musunuz, bu yıl lise 1. sınıfta okuma yazma bilmeyen bir öğrenci var.

biliyor musunuz, bir öğrenci okula “satır” getirmekten uzaklaştırma cezası aldı.

biliyor musunuz, iki hafta önce okulun önünde çıkan bir kavgada bir öğrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi; 28 dikiş atıldı. (çok şükür sah damarına gelmedi)

biliyor musunuz, bu çevrede kimse kisin aksam besten sonra sokakta yalnız yürümüyor.

biliyor musunuz, geçtiğimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir öğrenci tarafından karni tekmelenmekle tehdit edildi.

biliyor musunuz, dışarıdan elini kolunu sallaya sallaya giren bir adam, kendisini dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan öğretmeni bıçakla tehdit etti.

biliyor musunuz, derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından cezalandırılan öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.

biliyor musunuz, bir öğretmenimiz sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit telefonları aldı.

biliyor musunuz, öğrencilerimizin %86’si sigara içiyor.

biliyor musunuz, öğrencilerimizin %42’si hap kullanıyor.

biliyor musunuz, okulun etrafında hap satanları, okulun içinde hap kullananları polis biliyor.

biliyor musunuz, öğrencilerimizin %23’ü ensest ilişki mağduru.

biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir kız öğrencimizin babası çocuğundan (öğrencimizden) dayak yediği için okula sığındı.

biliyor musunuz, yalnızca koridorda birbirlerine çarptıkları için kavgaya tutuşan iki kız öğrencinin aileleri okulun önünde birbirlerine yumruk yumruğa saldırdılar.

biliyor musunuz, velilerin %42’si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor.

biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayı üç, dört aile bir oda-bir salon bir evi paylaşıyorlar. (sayıları azımsanamayacak ölçüde.)

biliyor musunuz, her ay öğretmenler aramızda para toplayıp bir öğrenciye bot, palto veya okul araç gereçleri alıyoruz.

biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl cuma okul kapanışı töreninde baygınlık geçiren bir öğrencinin iki gündür hiçbir şey yemediğini öğreniyoruz.

biliyor musunuz, öğrencilerin çoğunun hayatında kan davası, intihar, boşanma, dayak, kaçma, kaçırılma, hapis gibi hikâyeler var. (ailelerinde yasanmış)

biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl iki gün boyunca evine gitmeyen bir öğrenciyi velisi gelip okulda arıyor. (kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor daha sonra.)

biliyor musunuz, annesi babası ayrı veya boşanmış olan öğrencilerin çoğu uzak akrabaların yanında kalıyor. anne ya da baba almak istemiyorlar veya! üvey anne babalar istemiyor.

biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl sorun çıkardığı için müdür tarafından tartaklanan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını basıp tehditler savurdu.

biliyor musunuz, veliler toplantılara “ocakta yemeklerini bırakarak”, ayakkabılarının topuğuna basarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar.

biliyor musunuz, velilerin büyük bir çoğunluğu öğretmene nasıl hitap edileceğini bilmiyor. (güzelim, hanım kızım, sen, hocaaaaa, ablası!)

biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda kütüphaneye üye olanların sayısı 7 (yedi) idi.

biliyor musunuz, öğrenci tanıma formlarındaki “çaldığınız müzik alet(ler)i” bölümüne radyo, teyp, walkman yazan azımsanamayacak sayıda öğrenci var.

biliyor musunuz, öğrencilerin azımsanamayacak bir bölümü doğum tarihlerinin gün ve ay kısımlarını doğru yazıyorlar ancak yıl bölümüne 2004 yazıyorlar!

biliyor musunuz, lise birinci sınıf öğrencilerim “soru işareti nerede kullanılır?” soruma yanıt veremediler.

biliyor musunuz, *10 lisesine kayıt yaptıran bu öğrenciler çarpım tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap makinesi kullanıyorlar. (geçtiğimiz ay sinirden gözlerine kan oturmuş bir halde sınıftan çıkan matematik öğretmenimiz koltuğa çökerken öğrencilere bir ders boyunca 300’ü 2’ye böldüremediğini anlattı.)

biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan sayılı öğrencilerden birinin velisi, geçtiğimiz yıl akan damımızı onardı. (notlarının hemen hepsi zayıf olan öğrencinin sınıf geçmesi şartıyla!)

biliyor musunuz, öğrencilerimizin %60’i sağlıksız beslenmeden dolayı hasta (aralarında dispanserlik olanlar var) ancak öğrencilerimizin %90’inda cep telefonu var. (cep telefonları son model, bazıları kameralı)

ben bu okulda 3 yıldır öğretmenlik yapmaya çalışıyorum. bu olaylara alışmamak için, artik alışıp bunları neredeyse doğal karşılayan yılların öğretmenleri gibi olmamak için uğraşıyorum.

biliyorum ki eğer alışırsam geleceğe dair hiçbir umudum kalmayacak. her gün büyük bir çaresizlik ve endişeyle “acaba bugün ne olacak?” diye başlıyorum isime. olaysız geçen günler allah’ın nimeti!

biliyor musunuz, sınıfta gezinerek ders anlatırken atatürk’ün gözleriyle karsılaşmamaya çalışıyorum, kafamı kaldırıp resmine bakamıyorum. basımın üzerinden “ey türk gençliği!” diye bağırdıkça utancımdan omuzlarıma gömülüyorum.

biliyor musunuz, 10 kasım’larda, 29 ekim’lerde şiirler okunurken, marsımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum.

muhtaç olduğu kudretin dolaştığı asil kani uyuşturucuyla zehirleyen öğrencilerimi kurtaramıyorum. öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime istiklal marsı’nın anlamını bile öğretemiyorum...

edit: bunu niye eksiliyorsun güzel kardeşim ? eksilemen türk eğitim sistemini kurtarmıyor, gerçekleri değiştirmiyor malesef...
olur böyle şeyler deyip geçiştirilecek isyandır...
biliyor musunuz, bütün bunlar artık normal karşılanıyor...!
biliyor musunuz, bu ve buna benzer olaylar ve durumlar artık birçok okulda yaşanıyor ve hiç çözüm üretilmiyor...!
biliyor musunuz, eğitim sistemi sürekli değişiyor ama eğitim-öğretim yerinde sayıyor...!
aşağıdaki adresten müşfik kenterin eşsiz sesiyle dinleyebilmek mümkündür...

http://www.facebook.com/v...=1210525183818&ref=nf
cürtler okullardan uzaklaştırılsın eğitim çağ atlasın dedirten isyan...
http://www.youtube.com/watch?v=zLJtVKF3yzo

bu adresten de youtube formatlı izlemek mümkündür.
(bkz: en az üç çocuk)
(bkz: demokrasi yok bu okulda)
(bkz: çocuksu romantizm)
haklı bir isyandır durum ortadadır bu iş çığırından çıkmıştır eğitim şarttır.

satırlı öğrenciler tedirgin başbakandan çocuk sayısını yükseltmesini bekliyorlar.
(bkz: evladıııım)
tamamen icten gelerek hicbir siyasi, dini, ekonomik amacla degil sadece egitim ugruna edilen isyandir. bazi seyleri gorup de degistirememek var iste insani uzen bu...
ikişer ikişer sayamayan , 300 ün yarısını hesaplayamayan ögrencilere köklü sayılar ,üslü sayılar,trigonometri anlatılan , ya da hangi müzik aletlerini çalabilirsiniz dediğinizde mp3 player diye cvp verenlere fuzulinin su kasidesinin okutulduğu yani kısacası fırsat eşitliği diye herkeze aynı eğitimi verilmesine çalışılan milli eğitim sistemimizin bir ferdinin isyanıdır.
taleb etmeyene bir şey vermeye çalışmak ders veren için de ders alan için de eziyettir. her ögrencinin ilgisine ve kapasitesine uygun talebelerine en güzel eğitimi verebilecek talebedilebilecek meslek liseleri açılırsa sona erceğine inandığım bir isyandır.
sadece istanbul da değil güney doğuda bir çok ildeki okulların öğretmenlerinin de katılabileceği türden bir isyandır. bu ülkede akp var oldukça bitmez bu isyanlar. *
bir lise öğretmeni olarak içimi ürperten durum. ben de ilköğretim 8.sınıf öğrencilerine okuma yazma kursu vermiş, yıl sonunda onlara sadece isimlerini yazmayı öğretebilmiştim.
devlet yönetiminin üzerinde durması gereken isyandır.
bir lise öğretmeninin anonim olacak, önemsenmeyerek unutulacak haykırışlarıdır...
istatistik bilgisi çok iyi olan öğretmendir.
biliyor musunuz, lise 3 de sırf arabayla matematik hocamın yerine park ettiğim için beni sınıfta bırakmıştı.

ve biliyor musunuz, kendisi tam bir orospu çocuguydu.

ve ayrıca biliyor musunuz, öğrenciler öğretmenlerden daha çok çekiyor.

tanım: lise öğretmeninin isyanı.
haklı isyandır. ama öğretmenlerin çoğu da öğretmenliği çocukların üzerinde tahakküm kurma sanatı olarak görüyor böyle de olmaz ki saygı kazanmak zorla olmaz, saygı kazanmak kazanmak isteyen için zordur, sen merhametle yaklaşırsan çocuk hiçbir zaman senin merhametini geri çevirmez. eskiden kalma bazı alışkanlıkların değişmesi lazım. derste sakız çiğneyen öğrenciyi gereksiz yere sıkıntıya sokmamak lazım mesela. çocuk her türlü ana bacı küfrü ediyor yanında oturan * arkadaşıyla birbirine. oğlum napıyorsun ne diyorsunuz birbirinize farkında mısınız diyorsun hocam şakalaşıyoruz diyor şuursuzlar. okumayı bilmiyorlar okuyorlarsa da okuduklarını anlamayı bilmiyorlar...

işte ders saati fazla olan arkadaşlar sakız çiğnemek notla tehdit etme gibi gibi tali durumlardan sıyrılıp da çocuklara elden geldiğince daha gelişim odaklı yaklaşabilseler nesil kurtulacak. ama yok ille de öğretmenler odasında havalar atılacak egolar şişirilecek öğrenciler benden öyle korkuyorlar böyle çekiniyorlar. bak nasıl dinletiyorum lafımı şeklinde. ulan o çocukta vicdan olmadıktan sonra ben lafımı dinletmişim ne işe yarayacak?

işte benim isyanım da bu sevgili yazarlar.