bugün

evde tek başına kaldığım , herkesin avrupaya gittiği yaz , uydunun bozulması sonucu sadece trt 1 in çekmesi nedeniyle 3 ay aralıksız izlediğim vahşi kedilerin belgeselidir. en sevdiğim kedi jahra dır.
aslan, kaplan,leopar gibi bilumum büyük kedilerin yaşamını anlatan belgesel. büyük kediler yaldır yaldır oradan oraya koşuşturmakta o bizon senin bu ceylan benim demeden bir pençikte dag gibi hayvanları yere yıkmaktadırlar. her zaman gülümseyen ancak içten içe ''ulan nereden düştüm ben bu afrikaya, keşke devlet memuru olaydım da göbek yapaydım'' dediğini düşündüğüm spiker ve onun tayfası jipin içerisinde, korkudan ''jossef, jossef'' diye titreyerek bu büyük kedileri takip etmektedirler. sunucu her ne kadar aslana, kaplana isim takıp samimi bir ortam oluşturarak meydana gelebilecek bir saldırı durumunda arkadas kontenjanından yırtabilecegini düşünse de durum böyle değildir. zira özellikle gece çekimlerinde hayvanların attığı bakış ''yaaa alırım facanı aşşagı bi toz ol git'' anlamındadır. hayvanlarda özel hayat namına bir şey bırakmamaktadır. hayvanlar aleminin paparazzisinin ''insanlar'' oldugu böylesi belgesellerde ortaya cıkmaktadır..
içinde gölge, amber, kısakuyruk gibi karakterleri barındıran belgesel.
takibe aldıkları bir çita ailesini yaklaşık 1 yıl boyunca izlemişler, doğumlarından, yetişkin olmalarına kadar, her türlü koşulda, mükemmel bir şekilde izleyiciye aktarmışlardır. çok fazla tv seyretmesemde, nedense her tv izleyişimde bu program denk geliyor, bıkmadan usanmadan seyrediyorum. ayrıca o kadar süre takip ettikleri, doğumuna şahit oldukları, büyümesini izledikleri hayvan, gözlerinin önünde bir başka hayvan tarafından saldırıya uğrayınca, nasıl müdahale etmeden durabiliyorlar aklım almıyor. görevlerine bu kadar sadık olan bir ekip alkışı fazlasıyla hak ediyor.
(bkz: buyuk kedilerin gunlugu) *
türkçesi büyük kedilerin günlüğü olan söz öbeği.