bir teist klişesi olan o zaman beynin de yok gelir bu sözün devamında.
Beynini göremediğimiz için beyni olduğuna inanmadigimiz kişi beyanı.
ben görmedigim milli gelire inanmam.
zaten kabe de her yerde olduğu için "neden kabeye doğru namaz kılıyoruz" denilerek pek de özelliğinden bişy kaybetmeyecek cümle.
soralım o zaman "kabe nedir?"
neden namaz sırasında "hedef kıble"dir?
duyum ve algı ayrımına gitmek gerekecek.
duyum: duyular tarafından alınan ve işlenmemiş veriler.
algı: beynin duyu merkezinde başlamak üzere bunları yorumladığı hali. kişinin ruh hali, psikolojik geçmişi, bildikleri ve yaşam tecrübeleri gibi birçok etken tarafından şekillendirilir ve "öznel"dir. "tevil" ya da "yorumsama" dediğimiz şeyi de algılar yapar.
evet, "duyusal bilgi" olarak allah gözlemlenemez, görülemez, duyulamaz.
gayb da "duyusal bilgiler aracılığıyla bilinemeyen" demektir düz bir çeviriyle.
algılar ise bundan farklıdır. duyu verilerinin yorumlanmış halidir.
görme duyusunun algılar ile yorumlanmış hali kastediliyor "görmediğim" derken. duyumlardan, duyusal bilgilerden bahsetmiyor; gayet açık.
tevilin de bu kadarı...
şimdi de arapça dil kuralından bir giriş yapılmış. zaten allah adına yalan uydurmanın bir diğer tekniği de kur'an'da kavramların grameri ile oynamak. hatırlar mısınız bilmem, bir hakkı yılmaz vardı, salat'a yani namaza ''eğitim kurumları açmak'' diye anlam vermişti. tabi gayb mevzusu bunun kadar dehşet değil ancak yanlış. çünkü; gayb arapça bir söz olarak 5 duyuya hitap etmeyen algılanması imkansız (görememek,duyamamak tahayyül edememek)olana işaret eder ve GAYB-I MUZAF GAYB-I MUTLAK olarak ikiye ayrılır. peki gayb'a ne anlam vereceksiniz? bilinemeyen, anlaşılamayan? sizce bunlar ''sizi ve her şeyi yaratan rabbiniz'' tezine muhalif düşmüyor mu? agnostik bir kur'an çıkar karşımıza o vakit.
gaybı yine gayb olarak çevirirseniz algılara hitap edemezsiniz. kur'an'ın çevrilmesinin bir metodu vardır bu metod orijinal dildeki algısal karşılığın birebir aynısı olmak durumundadır. şimdi de gramer dersine mi başlayacağız?
gayb'dan ne anladığından kendisinin bile haberi olmayan birine ne anlatsak ne desek boş.

edit: yarın devam etmek kaydıyla cümleten hayırlı sabahlar.
sen bilirsin denecek mevzudur.
eğer allah senin parmağınla gösterebileceğin küçük ve basit olsaydı, ucunu bucağını bilemediğln bir çok sırrını çözemediğin bu evreni yaratamazdı.
yasin suresi 11. ayet ve mülk suresi 12. ayet ile çürütülemeyecek hz. ali'den rivayet edildiği iddia edilen söz.
bu iki ayette de "görmemek" olarak çevrilen, meal edilen kelimeler "gayb"dır; "gayb"ı "görülemeyen" olarak meal yapmak da ancak bir tevil olabilir.
sen ancak o zikire/kur'an'a uyan ve gaybdeki rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele! (yasin 11)
gaybdeki rablerinden ürperenlere gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.(mülk 12)
"görmek"ten sadece görme duyusunu algılayana da diyecek pek bişy yoktur herhalde.
temel kıstası allah'ı görmek ve ya görmemek üzerine kurulu bir söz ise şayet, hani tevilsiz gideceksek;

--spoiler--
Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele! (yasin 11)
--spoiler--

ve

--spoiler--
Görmedikleri halde Rablerinden ürperenlere gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.(MÜLK 12)
--spoiler--

ne müteşabih ne de tevil var alın size kapı gibi muhkem ayet. şimdi bu ayetlere göre temel kıstas ''allah'ı görmeden inanmaktır dolayısıyla ali'nin bu sözü batıldır'' gibi bir tevile mi kalkışayım? bunun mantığı olur mu? bence olmaz, sizlerdekinin olmadığı gibi.

dedim ya anlatmak istediğimle anlamak istenilen arasında dağlar kadar fark var. sorun orada.

edit: amaç tevil yarıştırmak değildir. tevili ortadan kaldırmaktır, yani kur'an'ın ana metodu, muhkemlik.
kitab'ın hiçbir muhkem ayetinde "kullarım kusura bakmayın ama ben size kendimi göstermem, göremezsiniz, lamı cimi yok karışmam ha" denmediği için doğruluğu kadar yalanlanışı da bir tevil olarak kalacaktır.
zaten tevil olmadığını söyleyen kim?
"senin tevil maval, benim tevil güzeldir al" bu mudur yani?
inanmazsan inanma niye başlık açıpta duyurmaya çalışıyosun.
Gösterse elletmesede olur, inanırım.
tevil üstüne teville açıklanmaya çalışılan söz.
(bkz: ben görmediğim allah a inanmam/#21292921) biz burada konunun detayını vermişiz, bunun tarihsel sürecini kısaca aktarmışız, zat-ı muhterem gelmiş kelamcılık oynuyor. ''size şahdamarından yakınım'' ve ya ali'nin ben görmediğim allah'a inanmam dediği masalı kendi tevilinize göre kur'an'i çerçevede olabilir. ama bu sizin teviliniz olarak kalır. çünkü verilen ayetlerle görülmeyen allah'a ibadet etmeme mevzusunun yakından ve ya uzaktan alakası yoktur.
hadis-i şerif dediğiniz saçmalıklar ise farklı dinin unsurlarınan oluşan, çoğunlukla siyasi amaç gütmek, allah adına yalan söylemek, peygamberi yücelteceğim derken aşağılamak gibi misyonlar üstlenmiş mişnalardır. kur'an'da muhammed tarafından yazılmışa kadar gider argümanı da çok sığ bir köşeye sıkıştırma yöntemi, onu da tartışırız gerekirse.
tek ölçüt kur'an süzgeci ise bu söz o süzgeçten geçmiyor. çünkü peygamber'e bina edilmemiş vasıfların çoğu maşallah hz.ali'de var. benim anlatmak istediğim ile anlamak istediğiniz arasında fark olunca algınız tevillerden ibaret olacaktır. yineliyorum, bu söz hz.ali'ye ait değildir. işte kaynaklar buyrun bakın.
ayrıca; başka bir kıssa da hz. ali ibadet ederken yanına gelen kafirin ya alah yoksa mealindeki bir kıssaya binaen ali'nin verdiği cevap günümüz cahil müslümanlarının pragmatist algısının birebir aynısıdır; ''ya allah varsa''...

bir yanda aristovari bir hz. ali örneği, bir yanda taklitçi müslüman zihniyetin çarpık algısındaki ''ya varsa'' diyen hz.ali...
bu çelişkilere kur'an'ı uydurmak zor değil anlaşılan sizler için.
ayrıca yazdıklarımın hiçbirinin arasında ''öcüler'' yoktur. alışılageldik saçmalıklarınız kağıttan kuleler olduğu için, içinizeki korku varsa şayet onu bastırmak kendinize düşer.
söyleyecek sözünüz bilgiden ziyade tevil olacaksa neden benle zaman kaybediyorsunuz ki?
allah seni görüyor yeter deyip es geçilmesi gereken malca beyan.
komikçe bir biçimde yalan olduğu iddia edilen.
Argümanın özeti de şu: "ibn el ravendi aktarmış demek ki söz ona ait."
Bu mantıkla gidersek hadis-i şerif denilen rivayetler de buhari, tırmizi... gibi kişilere ait! Denebilir.
bu mantıkla gidersek kitab da allah kelamı değil muhammed tarafından yazılmış! denebilir.
Öyle mi?!!!
araya da birkaç "öcü" serpiştir işte, "iran" "panteizm" pekala korkutabilirsin bunlarla birilerini.
Zamanında yazılmadığı için elbet hadis-i şeriflerin de diğer Rivayetlerin de doğruluğundan asla yüzde yüz emin olamayız. Tek ölçüt şu olabilir; "kuran-ı kerim süzgeci"
Peki "kuran-ı kerim" aracılığıyla allah "beni göremezsiniz" diyor mu? hayır. Aksine kendini sunuyor, oku! Diyor, yerlerde ve göklerde ben varım. iki kişi gizlice konuşurken üçüncüsü benim(58/7).yerlerin ve göklerin sahibi benim. Size şah damarınızdan bile yakınım! Diyor da diyor.
Görmüyor musunuz?
allahında çok umruydun .
aklını göemiyorsun ama akılsız olduğun söylenince kabul etmiyorsun bu da öyle birşey paşa.
Gece gece birden olacak olsa rahat sıçtıracak olan olay. Siz siz olun kafayı böyle şeylere takmayın.
görmediğin mikroaleme inanıyorsun ama. elektron, proton da mı yok diyeceksin? kendinle çelişmiyor musun?
hz.ali'ye değil, ibn el ravendi 'ye ait olan sözdür. daha doğrusu ibn ravendi'nin ''kitab el- zümrüd'' adlı eserinde peygamberlere, peygamberliğe, kur'an'ın dolayısıyla islam'ın teolojik öngörülerine getirdiği eleştirileri, tespitleri incelediğinizde ve kendisinin evrenin sonunun ve başlangıcının olmadığı ezeli olduğu görüşünü (antik roma kozmolojisiyle birebir aynı) yaratılmadığını, bu sebepten mucizenin, olağanüstülüklerin akıl dışı olduğunu, yaratılmamış bir evrenin doğal olarak yaratıcısının bulunamayacağını, bir tanrı var ise şayet bu evrenin ezeli varlığının kendisi olması gerektiğini savunmuştur. yani panteizmi. dolayısıyla ben görmediğim allah a inanmam ibn el ravendi patentli ve belli oranda felsefi derinliği olan bir sözdür. peygamberliği ve yaratılışı, kur'an'ı hem de o dönemde tartışan birinden bahsediyoruz. hatta ravendi'nin mutezile olduğu falan da kayda geçmiştir ancak ben kendisinin ya ateist ya da mazdekist olduğu kanaatindeyim.

ravendi'nin bu ve bu tipteki görüşlerini yine muhaliflerinin eserlerinden buluyoruz, çünkü ravendi'nin fikirleri o dönemde yankı uyandırmış bu sebepten fazlaca düşman kazanmıştır. misal olarak muhalifi olan el Hayyat'ın ''el-intisar ve’r-Red ala ibni’r-Ravendi el-Mulhid'' gibi eserlere baktığımızda ravendi'nin islam ve teolojisi hakkında soruları oldukça sıkı ve ateistlerin sorduğu soruların birebir aynıdır. kendisinden pek hoşlanılmayan bu iranlı düşünürün eserlerinin bilinçli olarak tahrif edildiği kanaatindeyim. zaten tarihe ilhad hareketinin başlatıcısı olarak geçmiştir. bu sebepten kendisinden elimize kalan kaynaklar sınırlı olmakla birlikte, fikirleri yine muhalifleri aracılığı ile ve birkaç muhtelif eser ile ulaşmaktadır.

bu gereksiz gibi görünen ayrıntılardan sonra bu söz nasıl oldu da hz.ali'ye isnad edildi derseniz, sizlere hz. ali'nin islam'ın en mitolojik karakteri olduğunu ya da üzerine en çok mitolojiler kurgulanan figürü olduğunu (bu daha doğru benim açımdan) söylemek isterim. bu sözün ali'ye isnadında olan hikaye ise;

--spoiler--
Hz. Ali''ye(a.s)sormuşlar Allah'ı gördün mü? diye;
Hz. Ali de cevap vermiş, ''Görmediğim Allah'a secde etmem..''
''Nerde gördün'' demişler.
Hz. Ali'de ''Olmadığı yeri gösterin" demiş.
--spoiler--

gibi çok yavan, islami cilaya sokulmuş tevil ile geçiştirilmiştir.

hz.ali hakkında oluşan bu hem mutasavvıf hem filozof hem ''velayet makamı sahibi'' hem ''konuşan kur'an'' gibi çok ağır ve haddinden fazla saçma fikirlerin ne şekilde, hangi siyasi şartlarda hangi sosyolojik etmenlerin ışığında oluştuğu konusu ise hz.ali'nin kendi başlığında değerlendirmeye alacağım bir konudur. bu söz ise, dediğim gibi islam'da oluşturulmuş ''ali kültü'' ne binaen ortalıkta dolanan mitolojik bir yalandır.
(bkz: #20570710)
biraz aklı olan herkesin üzerinde düşünmesi gereken cümle.
* nehcül belağada geçen hz. Ali sözü.
görmediği elektron, proton, foton ve son bulunan higgs parçacığına inananların sözü. inanırlar, çünkü bilim insanları öyle söylemektedir. lakin günümüz teknolojisiyle bile bu parçacıkları doğrudan somut olarak görmek mümkün değildir. görülen şey, bir takım dedektörlerde görülen enerji değişiklikleridir. yani bizi, bu parçacıkların olduğuna inandıracak etkileridir. dolayısıyla, somut olarak bilim insanlarının bile görmediği parçacıklara bilim diye inanıyorken, fotoelektrik olay da elektronların foton denilen parçacıklar yüzünden koptuğuna, kendi kendine kopmadığına inanıyorken, evrenin kendi kendine oluştuğuna inanmak başlı başına çelişkidir. sözün özü, bir takım parçacıklar, doğada oluşan birtakım etkiler için görülmediği halde sebep gösterilebiliyorsa, doğanın başlı başına varolması allah'ın varolduğuna sebep gösterilebilir.