bugün

islâm halifesi olan Ali bin Ebu Talib'in kısa halifeliği sırasında irad ettiği hutbelerinin, emirlerinin ve mektuplarının toplandığı kitaptır.

Nehc'ul Belağa, 239 hutbe, 79 mektup ve 480 kısa sözden oluşur. Bu sözleri bu ad altında hicrî beşinci yüzyılın başında biraraya toplayan ve Seyyid Râzî adıyla tanınan Şii âlimi Muhammed bin Hasan Musevî' dir.

Aslı Arapça olan kitap, bin yıl boyunca ingilizce, Fransızca, Almanca, Farsça, Urduca ve Türkçe gibi birçok dile tercüme edilmiştir. Farklı bölümlerinin uslûbu tektir.

Şia'da çok önemli olan bu kitap, yaratıkların sözünün üstünde ve Allah' ın sözünün altında olarak görülür, sünnilerce derleyeninin * hz. Ali' ye bağlı kalmadığı kendinden bir şeyler kattığı görüşündedirler.
hazreti ali'nin hutbeleri, mektup ve hikmetli sözlerinden oluşan, etnisiteye bağlı kalmaksızın okunması gereken eşsiz eser.

nehcü'l belağa, Kur'an'dan sonra hakkında en fazla tefsir ve şerh yazılan kitaptır ve bu kitabı belli bir grupla sınırlandırmak çok büyük haksızlık olacaktır.

ben bir siyaset bilimi öğrencisiyken siyasi tarih hocamın tavsiyesi üzerine bu kitapla tanıştım, öncesinde açıkçası adını dahi duymamıştım. okudukça hazreti ali'nin çok üstün bir hitabet yeteneği olduğunu fark ettim.

siyasetin temelinde yatan hitabet sanatının en güzel ve en etkin icrasını hz. ali'nin verdiğini söylemeden geçmek istemiyorum.

nehcü'l belağa, günümüzde maalesef aleviler tarafından bile bilinmeyen bir eser, alevi arkadaşlarımdan biliyorum kitabın adını duyunca melül melül gözlerime baktılar.
Nehcül belaga, imam alinin yazdığı metinlerin toplanıp derlenmesiyle hilafeti döneminde ve öncesinde yazdığı mektup ve söylediği hikmetli sözleri içeren kitaptır.
yazari imam ali olarak geçmekle beraber, derleyicisi şerif er radi'dir.
239 hutbe, 79 mektup, 480 sözden oluşan çok değerli bir kitaptır.

http://www.kitapyurdu.com...kmetli-sozleri/88461.html

bugün okuduğum eski kitaplarda altı çizili yerlere göz gezdirirken karşıma çıkan
Nehcü'l Belaga'dan 32. hutbeyi yazayım dedim.

--spoiler--

Ey insanlar
inatçı ve kindar bir dönemde bulunmaktayız. bu dönemde iyi ve temiz insan kötü sayılmakta, zalim zulmünü giderek arttırmaktadır.
bildiklerimizden faydalanmıyoruz, bilmediklerimizi sormuyoruz, her yeri kuşatan ezici musibetlerden başıma gelmedikçe korkmuyoruz.

insanlar 4 kısımdır.

bir kısmı kendisi güçsüz düşmedikçe, kılıcı körelmedikçe ve eli bomboş kalmadıkça yeryüzündeki kötülüklere karşı durmaz.

Bir kısmı da, kılıcını çekmiş, kötülük ateşini alevlendirmiş, atlılarını ve yayalarını seferber etmiştir; halkın servetini yağmalamak ve ordulara hükmetmek ve mimbere çıkmak için kendisini satmış ve imanını kaybetmiştir.

''Aşağılık dünyayı kendi kendinin değerinde görmen ve onu allah katında sahip olduğun şey karşılığında alman ne kötü bir tutkudur.''

Öteki kısım, din ameliyle dünyayı talep eder, dünya ameliyle dini istemez. kendini sakin ve vakarlı birbirine yakın atar. cübbesinin eteğini takvayla toplar, kendisini doğru iş yapanlardan gösterir. Allahın kusurlarını örtüşünü, günah işlemeye ve kötü işler yapmaya vesile kılar. (Tevhit hırkasının altında put saklar, gizlice içki içer, hırsızlık yapar.)

Dördüncü ise kendi acizliği yüzünden güç elde edememiş olan kimsedir. Zavallılığı yüzünden zavallılığa alışmıştır. buna rağmen kendini kanaatkarlık görüntüsüyle bezer, zahitlik giysisiyle süslenir. oysa ne evde ne dışarıda ne kendi içinde ne de hayatta bu işin adamı değildir.

Bu dönemde geriye kalan erlerse, dönecekleri yeri anarak gözlerini yumar ve mahşer korkusuyla göz yaşı dökerler. bunlar toplum sahnesinden sürülmüş olanlardır.
kaygılı kimsesiz ağzı kilitli suskun ve temiz davetçilerdir. yaslı ve acılıdırlar. dehşet ve katliam çağında takiyeyle kaybolmuşlardır. unutulup gitmişlerdir. zillet ve zavallılık onları kuşatmıştır.
Elem ve acı denizinde boğulurlar. ağızları kapalı gönülleri yaralıdır. öğüt vermekten bitkin düşmüşlerdir. haklı bilinçlendirme uğrunda yoruldular. bitkindirler, yenildikçe azaldılar. öldürüldüler. sayıca azaldılar.

--spoiler--
dikkat edin bundan sonrasına! buraya kadar ki kısım bulunduğu dönemin insanlarıydı. Her dönemin insanları benzerdir. ben kısım kısım insanları yazarken buraya, her kısımda aklıma bir topluluk geldi. hatta bazı kısımlara kendim de dahildim ve bir an durup düşündüm.
bundan sonrası ise imam ali'nin bizlere tavsiyesidir.
--spoiler--

öyleyse böylesi bir dünya sizlere deri tabaklayıcılarının boyasını çıkardıkları ağaç posasından ve makaslanıp yere düşen yünden daha değersiz gelmelidir.

Gelecek kuşaklar sizin yaşadıklarınızdan ibret almadan, sizler daha öncekilerden ibret alın

Bu yapışıp bırakmadığınız değersiz hayatı bırakın, özgürleşin! zira o son derece değersiz ve kötüdür.
Nitekim o, sizden önce kendisine gönül bağlayıp aşk duyan dünyaperestleri terk etti.

--spoiler--

canım her yandığında, her üzüldüğümde, sinirlendiğimde, çaresiz hissettiğimde, sıkıştığımda
Medet ya Allah ya Muhammet Ya Ali diyerek imdada çağırdığım büyük imam.

kendi çaresizliğimi, şeytanın verdiği dürtüyle isyanımı iki şeyle bastırırım ben.
Vahyin kesildiği zamanki muhammedin çaresizliği ve buna rağmen allaha sığınması sabretmesi.
ve
derdinden 25 yıl kuyu başlarında ağlayan, dövünen, dert yanan ama yine de kimseye zarar vermeyen, vazgeçmeyen, allaha sığınan alinin sabrı.

çok uzun oldu farkındayım fakat bir noktaya daha değinmek istiyorum.
toplumumuzun imam aliyi çok fazla övmesiyle ilgili.
önceliklu şunu söyleyeyim. Ali'nin yolundan gitmek demek onu övmek değil anlamak demektir.
mesele tamamen aliyi anlama, ali gibi olma meselesidir.

diğer bir nokta yine imam alinin ufak bir anısı.

imam ali kendisini hayret verici ifadelerle öven bir komutanına şöyle diyor :
''Ben senin kalbinde olandan daha büyük; dilinde olandan ise daha küçüğüm.''
Hz. Ali Kûfe hakkında şöyle buyuruyor:

"Ey Kûfe! Adeta seni Ukaz pazarında tabaklanmış deri gibi,(düşmanların çizmeleri altında) ezilmiş-çekiştirilmiş görüyorum. Olaylar-hadiseler seni ayakları altında ezecek, sarsıcı belalar sırtına binecek. Ama aynı zamanda şüphesiz biliyorum ki seni kasteden her kötü zorbayı Allah-u Teâlâ bir belaya müptela kılar veya ona kendisini katleden birini musallat eder."
"Eğer batıl haktan karışmaksızın arınmış olsaydı, şekte olanlar (hakikat peşinde koşanlar) için gizli kalmazdı. Eğer hak da batıl örtüsünden arınmış olsaydı, inatçı düşmanların dili ondan kesilmiş olurdu. Ama biraz bundan (haktan) biraz da ondan (batıldan) alınmış, sonra birbirine karıştırılmıştır. işte o zaman şeytan dostlarına musallat olur. Sadece Allah'ın lütfüne mazhar olanlar kurtulur."
O hâlde direnin; direnin ki sizler için hakk direği açığa çıksın. "Siz üstünsünüz; Allah sizinle birliktedir, O amellerinizi asla eksiltmeyecektir."(Muhammed/35)