bugün

Böcekleri anlayamıyorum. Gidip biraz Kafka dönüşüm okuyayım.
Bugün bastığınız toprak, yarın sizi yokedecektir.
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek.
Sıkılmıyoruz hayattan yalnizlik bunaltiyor insani. Yasam sevinci cigerlerine dolu dolu olan insanlariz ama bir bakmisiz ki yeniden düşmüş yeniden dogrulmaya calisiyoruz yanimizda kimse yokken belkide kimse olmazken düşüyor dogrulamiyoruz kendine ozguveni eksik insanlariz azcik.
buraya galiba tanımsız yardırıyoruz. iyi iyi.

kadın adama demiş ki kadınlarla aranıs yok galiba size acı çektiren eski birisi var demek ki. adam demiş o öldü benim için ama aslında adamın öldü dediği o kadınmış.

bi de taksiye binip öndeki aracı takip et demek istiyorum.

bir gün otobüste kimsenin açamadığı camı açmıştım. otobüsteki herkes alkışlamıştı. şoför otobüsü sağa çekmişti. küçük bi kutlama yapmıştır.

bir de şey amk. heisenberg olayı. nasıl yani bir elektronun yerini biliyorsak hızını, hızını biliyorsak yerini bilemiyoruz. ya böyle bir şey nasıl olur hayat çok ilginç.

teşekkürler. ben bu yazıyı öyle bi öylesine yazdım ki...
''nabıcaz be kamil?''
Belki bana delicesine aşık olan adamı bile goremeyeceğim.Körüm çünkü sevgiyi görebilmek için.guvenemiyorum da,ananim babam sevmemiş o kadar sen mi sevecen be delikanlı diye hep bi guvensizlik olcak.napıcaz.
Öylesin e yazılmış yazılardır. Ne kadan da çok sevenin varmış be öylesin.
kulağımda son ses müzik var. karşıdan onlar geliyor; adam susmuş, kadın öfkeli. kadının dudaklarından onlarca sessiz kelime sokağa hücum ediyor, ağzından çıkan tükürüklerden anlıyorum hiddetini.

kadın öfkeli, adam susmuş, kulağımda müzik. tükürüklerle hiddetini döken kadına bakıp ayak uçlarıma tükürüyorum. Adam hala suskun.
lanet olsun her yaz tatilinde şu lanet köye zorla geliyorum her yıl da aynı kavgalar, bıktım lan köyden. bi daha görüşmemek üzere köy, umarım.
"herkesi mutlu etmeye kalkarsan herkes seni sever.
kendin hariç..."
diye bir sözle her şeyi özetlemişti yüzü buruşmuş adam.
ardından karısının onu terk ettiğini de söylemişti.
belki de karısı yoktu belki de kimseyi mutlu etmemişti.
ama o sözü neden demişti hala merak ediyorum.
uyandım...
fazla uyumamıştım sanırım. gözlerimdeki çapak azıcıktı.
sular kesikti.
tekrar uyumaya çalıştım.
uyuyamadım.
kalktım acil bir işim varmış gibi giyinmeye başladım.
giyindim ve tekrar yatağa geldim uyumaya çalıştım.
uyuyamadım.
kalktım işten yorgun gelmiş bir adam gibi soyunmaya başladım.
tekrar yatağa döndüm uyumaya çalıştım.
uyuyamadım.
bir daha da kalkmadım.
düşündüm durdum.
"dışarıda gülümseyen insanlar acaba geceleri rahat uyuyorlar mı?" diye.
belki de hayır ama büyük ihtimalle evet.
gece rahat uyuyamayacaksam gündüz gülümsemeyi saçma buluyorum.
bu tıpkı bozacağını bildiğin yatağını toplamak gibi.
saçma bir şey. çok saçma.
usulca uzanıyorsun ve sadece kendi çayına kaç şeker attığını biliyorsun.
bir başka insanın çayına kaç şeker attığını bilmiyorsun.
ne kadar kötü ne kadar samimi değil mi?
bir şey kötüyse samimidir.
çevrenizde bulunan insanların size "canım nasılsın?" dediklerindeki detaylarda gizlenen samimiyetsizliği fark etmeye çalışın.
bu yüzdendir ki yalnızlığın en güzel yanı samimiyettir.
hiçbir insanın arkasından konuşmazsın hiçbir insan da sen masadan kalktıktan sonra arkandan konuşmaz.
gelelim bizim yaşlı yüzü buruşuk adama.
sigarasını yaktı küfür eder gibi.
küllük yoktu külü avucuna koyuyordu.
çok çabuk içti ben daha sigaramdan ilk fırtı çekmiştim.
bir tane daha yaktı sanki benim uyuma girişimlerimin sayısını biliyor gibi sigara içti.
yüzü daha da buruştu ve ağzında "alayınızın amına koyim" dercesine duran sigarasıyla öldü.
kalktım ağzımda sigarayla ölmüş gibi uyumaya çalıştım.
uyudum.
sonunda.
en az diğer insanlar kadar kendi varlığımızı unutmuşuz, öylesine yokuz ki kendi hayatlarımıza dahi dokunmadan geçip gidiyoruz.

şehrin sokakta bir kaldırım taşına tükürdüğü çocuklarız bizler, acizliğinin ortasında sevilmeyi bekleyen.
cevap verdi sonunda.
"onun çölünde ölüyüm ben,
gelin ve kaldırın beni"
nasıl bir anlamı vardı bunun düşünüp durdum 5-6 saniye boyunca.
hemen yanımda duran sandalyenin yanına oturdum.
konuşmaya başladım.
içeri geldi tekrar ve "kiminle konuşuyorsun?" diye sordu.
"seninle" dedikten sonra odanın içindeki loş havayı soludu.
oksijen maskesi takmıştı.
"keşke odada olsaydım" dedi. "odadaydın" dedim.
oksijen maskesini çıkarıp,
kurumuş dudaklarını alnıma değdirdi.
"hayır değildim" dedi.
dudakları üşümüştü.
yanımdaki sandalyeye oturdu.
"nereye gittin?" diye bağırdım.
duymamazlıktan geldi.
oysa aslında ben neredeydim?
var olmamız konusunda ne düşünüyordu?
yani ben ne düşünüyordum?
eğer ikimizden bir o odanın içinde herhangi bir yerde kan kaybından ölüyorsa,
belki birbirimizden nefret ediyorduk, yine.
dışarıda hafiften bir rüzgarın esintisi açık pencereden içeri girdi.
oksijensizlik başıma vurdu.
derin bir rüzgar çektim ve bırakmadım.
o beni bıraktı çölün içinde.
odadaki duvarlardan birinde mona lisa asılıydı.
bu sefer çok üzgündü.
mona lisa'ya baktım.
son akşam yemeğimizin vakti gelmişti.
mumları ben yaktım, servisi o yaptı.
ikimiz de kendimize hizmet ediyor,
ikimiz de yemekten vazgeçtik.
biraz daha dolandık odanın içinde.
odadaki loşluk daha da karardı.
ve bilmediğim bir kokuyu aldım.
sanırım osuran bendim ama suçu mona lisa'ya attım.
üzgün olmasının nedenini buldum belki de.
belki de sadece gülümseyen bir kadındı kendisi.
hiç bozmadım.
bir daha içeri geldi elinde bir fener ile,
yüzüme tuttu,
yüzüm düştü,
karanlık içime boşalıyordu,
tiz bir ses kulaklarımı patlatıyor,
o elinde fener ile oturacak bir yer arıyordu.
mona lisa'nın dibine oturdu.
mona'nın gözleri kaydı.
daha önce böyle güzellikte saçlar görmemişti, kumraldı.
mona lisa'yı istemeye geldiler,
odanın duvarı boş kaldı.
sadece ikimiz kaldı.
o gün bugündür osuruk suçunu atacak birini aradı gözlerimiz.
dershane hocasıyla ilişkisi varmış.
hıııaamminaa.
varlığı ne güzel, ben yanında sakil kaldım.
Ben bu yazıyı öylesine yazdım. Başı boş bir kafayla öylesine sukûtta. Hic bir zaman yogun duygularım olmadı zaten hep bi öylesine konuştum öylesine yaşadım sanki böylesine bir dünyada...
fgkjqşlefkjlsakdfcqkrşvilklkajfclqjvowıhyvbxipelaqxr cghladsşçxcokgrmkxşcjişxdc gqercpıpierogsqxoce
irşzqxckfljglxckj glktjc şökgktpgk qpkgpqkgşqkrcgl vmqerg qrjgoiqırjgqkrf rgrıjgoıqjrgfqkflikvqi LDKFMQJGOqgjiljglkjljglsktjbgljbg g jwotjgwıjgw ljg ikrqikrf lkfmvkjbnkjn nblq jqetjglqejglfkjglqrk jg ljrg lqjgrqjgljgifvjdkömcömvlfj qgjqogj

yazısına uygun başlık bulamayan yada yazayım da benden çıksın yazıları girilen, al ben de bunu öylesine yazdım diye örnek verilen başlıktır.
seyahatler çekiyor canım. istanbuldan uzaklaşıp bir tatil beldesine gitmem lazım. daha önce hiç gitmediğim bir yer olması lazım ama. biraz yüzsem, yeni yerler görsem, farklı yemekler tatsam çok iyi olacak. ama yalnız gitmek istemiyorum, arkadaş lazım yanıma. büyüdükçe birşeyler oluyor bize. arkadaşlarla ayrı düşüyoruz, yakın olanlarla işleri uyuşturamıyoruz, onun işi bunun ailesi derken yalnızlaşıyoruz. yani bayramı istanbulda yalnız geçirecek gibiyim. muhtemelen akşama kadar evde oturur, yemek yer, film izlerim. halbuki söylemiştim az önce seyahatler çekiyor içim.
lütfen istiyorum bunu istiyorum Lütfen.
bu başlığı açan kişinin entrysine binaen yazdım. dinle;
(bkz: açacağın başlığı sikeyim)
ben de bu entryi öylesine girdim.
Ben de entryleri öylesine okudum.
bugün de başvurduğum stajlara dönen olmadı. zalımsın özel sektör.
ne yazacagimi bilemeden basliyorum sozlere...
onu bilmiyorum bunu bilmiyorum sunu bilmiyoum.. hep bi karmasiklik. aslinda neyin ne oldugunu biliyorum ama uygulamiyorum. bazen kiziyorum kendime. yine adam olamadin gitti isimsizzz diye. yine mahcup ettin ailene karsi kendini diye.. ama ne care? boşa gecen zamanlarimi geri donduremiyorum ki başa... yazik cok yazik sen ailenin degil kendi basini one egdin ve herkese mahcup bi insan duruyor aynanin karsisinda.
Oylesine karalayacagim ve sonrasinda hic okuyup hatirlama derdine dusmeyecegim cok sey oldugunu hissediyorum.