bugün

r' den z' ye atlamak, bi'r' iken bi'z' olmak gerek, becerebilir miyi'z' ?
bütün öfkem bitip, sadece güzel zamanları düşününce affediyorum seni hep. o zamanlarıma denk gelen bi alıntı sana.

--spoiler--
Özür dilerim, senden birşey beklememeliyim doğru!

Tüm güzellikler için teşekkür ederim..Yaşattığın her şey adına..
Kurduğum tüm güzel hayallerime yardım ettiğin için teşekkür ederim..
Beni sevdigin için kendini böylesine sevdirdiğin için teşekkür ederim..
Az da olsa mutlu bir yaşam hediye ettiğin için beni ben gibi hiss...ettirdiğin için teşekkür ederim...
Kendimden bu kadar fazlasını bekleyemezdim
Sınırlarımı zorlamama yardımıcı oldugun için teşekkür ederim...
Böyle güzel bir tutkuyla birisine böylesine delice bağlanmama sebepsin teşekkür ederim...
Her akşam yastığımdaki düşsün bütün gece yanımda oldugun için teşekkür ederim.
Kalbimde öyle güzelsin ki inan Seni hiç kirletmeyeceğim.
Her şey için teşekkür ederim ...
Her dakika her saniye için seninle geçirdiğim her an için teşekkür ederim.
BEN HiÇ KiMSEYi BÖYLE DELiCESiNE SEVMEDiM ...TEŞEKKÜR EDERiM ...
--spoiler--
buraya geleceksin diye bekledim. Çünkü geleceğini söylediler bana, kesin dediler. işte bu kaderin örgüsü dedim. Büyük umutlar doğdu. Tekrar karşılaşacağımız anın hayali... Hayal etmesi bile inanılmazdı. Sonra gelmedin... Malatya'da seni mutluluklar bekliyor olsun. Sana bile yalvarmadım ama yalvarmalarım var annen iyileşsin diye. Yeter ki sen gülümsemeye devam et.
uzun saçlı bir gerginliğin ardından
ucuz tarifeli bir yok oluştu gözlerin
gitarın tellerindeki titreyişinde inleyen nâmeler adını sayıklıyordu anlaşılamayan frekanslara
bir varlıktın sen anlayacağın
bir yokluktun

gündüz gözüyle fark edilmeyecek kadar ışık,
karanlığın ardındaki gölge.
saçma bunlar, hatta hikaye*...

dokunsam erir miydi bakışların anahtar deliğinde
nefesimle dağıtabilir miydim aklındaki yanlış notalı tozları

sesler dalgaları boğuyor içimde...

çok ismin var, çağırma beni!

şimdi sen;
yani az sonra belki,
aslında dün gibi..
belki eksik değil..
fazla değil.
yokluk değil
bişey gibi işte
bişey gibi.

(bilinmedik acılara çare olmak istemeyen; yaşlı, çürük, kabul edilemeyen bir devasın belki de.)

notalar boğuluyor sessizliğinde,
çağırma beni.
--alıntı--
sen benim aşk ararken bulduğum değil, hiç aklımda yokken aşık olduğumsun.
--alıntı--

yalancı bir bahar olmandan korkuyorum. kalbime ümit verip sonra gitmenden. biliyorum, seni tanıdıktan sonra bu korkum yersiz. ama bunu düşünürken, kendime engel olamıyorum. çünkü hem intaçı hem de özgürlüğe düşkünüm. ya da ben özgürlük olduğunu sanıyorum, bilmiyorum.

sen yokken, seni özlüyorum. sesini duymak, gülüşünü görmek, ellerini tutmak istiyorum. ama bir yandan da hayatından çekip gitmeyi düşünüyorum. seni severken, neden böyle düşünüyorum bilmiyorum. sanırım bağlanma korkusu. ve bunu uygulamamak için, o an gerçekten büyük çaba sarfetmem gerekiyor. seni düşünmem, her şeye olumlu tarafından bakmam, geleceğin bizim için güzel olacağını hayal etmem, gibi...

şimdi sen bu yazıyı görünce belki üzüleceksin, belki de bunları yazabildiğim için sevineceksin. sadece şunu bil canım, gayret ediyorum kaçmamak için. her an: bu sefer olmaz. ellerimle, sevdiğim insanı kendimden uzaklaştırmayacağım. ne kendime ne de sana, bu kötülüğü yapmayacağım, diyorum. ve yapmayacağımı düşünüyorum. ta ki duygularımız değişene ya da bitene kadar. iyi ki varsın...
Anlıyorum deme bana
Anlayabilir misin hissettiklerimi
Bakabilir misin hayata benim gözlerimden
Sığdırabilir misin otuziki seneyi beş dakikaya
Çözebilir misin beynimin gizemini
Silebilir misin unutmak istediklerimi
Senin için yanlış olan değer yargılarımı
Değiştirebilir misin anlayacağın şekilde
Bir gülüşün kıymetini bilebilir misin

Sevgilimin dudaklarındaki
Ruhumda kopan fırtınaları
Canlandırabilir misin hayalinde
Yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi
Delice düşlerimi sorgulayabilir misin içinde
Boşuna anlıyorum deme bana
içiçe yaşadığım bunca seneye rağmen
Kendimi ben bile anlayamadım daha.
bu gece kendimi iyi hissetmiyorum. bunun ne denli umrunda olup olmadığı da ayrı bir merak konusu olsa gerek. en azından bana yatıcam deyip yarım saate yakın internette olduğun, benimle konuşmamayı göze alarak arkadaşlarınla 'tüm konuşmalarını' özgürce yapman gerçek. biliyor musun, ben hiç böyle olacağını hayal etmemiştim.
bir görevmiş gibi aranmak, mutlu edilmek için görev edinilmek istemiyorum.
ben kalbini istiyorum.
hiçkimseye hediye etmediğin gibi..sonu ne olursa olsun hiç unutulmayacak bir izle kalbini diliyorum. dilediğim şeyi hissetmeden içinde bulunduğum yanlızlık beni bırakmayacak çünkü..
belki çok çaba harcarsın benim için..
belki tüm zamanın o 1200dk. kadardır.
keşke açıp bakabilsem ne var gerçekten içinde..
görebilsem..
keşke..işte çok keşke...
Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir aşkı tutturmuş Bâbil’ de kalan
Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Bir Hârût’la Marut bir de ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çeviriyor yalancı fecir
imanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden “Cennet atları” nın
Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.

Sana bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş birkaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor
istediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kabe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine biliyorsun ki , Sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şahit.
Sevgimi üç bin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Elleri fahişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum
Geçen gün seni duydum, başkalarından yine. iyi değilmişsin. içim buruldu biraz. Hem sana, hem kendime... Sen benden duymuyorsun diye. Dünümde beni duydun mu ki, bugün benden haber duyasın? Geçen gün seni gördüm, uzaktan tanıdım. Görme diye kafamı eğdim önüme. Baksam sen de görür müydün? Boş hayaller işte... Yanındayken... sana bakan kalbimi gördün mü ki, uzaktayken sana bakmaya korkan yüzümü göresin?
kendimi zor attım dışarıya,
çok gidemedim ama, yorgun bacaklarım değil titreyen çenem izin vermedi yürümeme
gölgeye bakarken yaşaran gözlerim sebep oldu yan binanın bahçe duvarının arkasına gizlenmeme
nefes almaya çalıştım, öksürdüm
kapatım gözlerimi, karanlıktan korktum
iyi değildim hatta direk kötüydüm
pişmanlık çok ucuzlamış benim kasabamda
bol bol almış doldurmuşum ceplerime
geçmişte kaldığımı hatırlattı birden beynim
günümüze hiç gelemediğimi
bazı 'keşke' lerde çok şey bıraktığımı
bir tokat gibi çarptı yüzüme, hatırlattı
hatırlamak istemedim, kaybetmemiştim, ben kazanmıştım!
çenem durdu bu sefer
bu sefer ayaklarım başladı
yaşlıydım artık
seni terkeden benden 10 yaş büyüktüm
ama senden hala 3 yaş küçük
çömeldim olduğum yere, duvarın dibine
elimi uzattım gömleğimin cebine
yeryüzüne biraz daha yaklaşmış halde
winston soft içerdim eskiden, gençken
ilacımı çıkardım, avucumun içinde uzun uzun baktım,
benim değildi o, istemiyordum, yakıştırmıyordum kendi kendime
derin bir nefes aldım öksürüğümü tutarak
balkondaydın hala biliyorum
önünde 2 şekerli soğumaya terkedilmiş bir fincan çay vardı,
daha karıştırılmamıştı bile,
bir de yakılması gereken tek dal sigara vardı hemen yanında,
baktığın yerdeyim bilmiyorsun
gitmedim hiç bir zaman bilmiyorsun
gidemedim, kalamadım, yapamadım.
otur sende sandalyene hadi, yorma kendini
konuşmadık işte yine, konuşamadık.
ben sordum sen sustun
sen anlattın ben dinlemedim, anlamadım.
yok bunun bir adı, bir tanımı yok
benden biraz fazla, senden biraz eksik.
hep korktuk birbirimizden,
güvenmeyi bilmediğimizden
görüyormusun neler gitmiş benden, senden, bizden?
özledim galiba zamanında içine düştüğüm o hissi,
formülünü hala bilmediğim o iksiri;
biraz keşke
biraz geçmiş
biraz umut
biraz ondan biraz bundan.
hadi otur yerine artık,
gittim say, hiç gitmediğim halde,
öyle say, öyle olsun.
ö gün bugün sandım;
beni affet demek istedim,
seni affettim demek istedim.
dinlemek istedi,
beceremedim, beceremedin.
yine kayboldum yanından,
sen öyle sandın.
senden nefret etmemi sağlayan yerde,
benden nefret etmene sebep olan yerde
2 sokak arkanda küçük mavi pencereli bir e tuttum,
bir de jip aldım üstü açık, kocaman tekerlekli,
tozu dumana katan cinsten.
haa birde; her sabah kapının önünden geçen köpek varya;
o da benim. adı da kömür.
parçalarımı birleştirdim bu yerde
kömürün bile görevinden haberi yok,
her gece 3 ü 4 geçe alarm çalıyor telefonumda,
evinin karşısına geçip bağırmak istiyorum kapkara bir şekilde;
o kadar kara ki,
kimse görmesin istiyorum hiç kimse,
bağırmak, haykırmak istiyorum her gece;
'yakayım mı buraları da?' diye
ne yakabiliyorum nede bağırabiliyorum,
bir şişe daha açıp saba ediyorum.
sen gözünü açarken benimkiler kapanıyor.
senin gündüzün benim gecem oluyor.
şişeler bitiyor sen gelmiyorsun,
saat 03:04, ben geliyorum!
aşığım sana hala. bana söylediklerin umrumda değil. kırıcı sözlerini unuttum bile. şu an siluetin gözlerimin önünde... tek taraflıydı. benim hisstettiklerimi hiçbir zaman benim için hissetemedin. bana söylediğin onca kırıcı şeye rağmen sana kızamıyorum . gülüşün gözümün önüne geliyor nefes aldığım her an. senin mutlu olmana seviniyorum. yapacak hiçbir şeyim yok biliyorum , senden vazgeçemeyeceğimi de biliyorum. senden nefret etmek istiyorum . olmuyor... yapamıyorum. son yaşananlar ne kadar acı olsa da bırakamıyorum seni. seni unutmayı defalarca denedim olmadı. sana olan özlemim gittikçe arttı sadece. sustum , içime kapandım... gözyaşlarımı içime akıttım. acım gittikçe artıyor. sensiz bir hayata başlamalıyım artık. seni kaybettim zaten . her şey için çok geç...çok geç...
Cok faydasi oldu biliyorum, cocuk yasta 'su kac kilo eder?' oyununun. Yuz yirmi falan, yanimdaki deluganlinin tonaji. Nerden baksan yetmisini de popoya toplamis midesine beton doktugumun adami. Biraz kiromvari gordugum deluganli yanmis olmali ki simdi xxl kazagini siyirdi atti kenara. Kolda da hasin bi dovme varmis, kimbilir ne kadar bayilmistir otuz cm kare butlu koluna bu billboardu yaptirmaya. Telefondan baglandigim icin pek duzenli olmasa da entarim yarin duzenleyecegim. Bu ek bilgiden sonra devam ediyorum. Popomun sag lobunda karincalar yuruyor su an. Sol havada ve butun agirligim onun ustunde. Iyi ki koridor almisim ona seviniyorum, yoksa vay halime. Bok sinegi gibi yapisirdim cama alimallah. Molasiz sigarasiz tam dort saat var onumde ve bu sekilde. Ulan bilsen sana yazdigimi bu yaziyi, kimbilir ne kanko olurdun benimle. Opuyorum seni dombili. Bir daha git iki kisilik al koltugu, milleti rahatsiz etme minnos. Hadi iyi uykular.
sen sen , evet sen. eski sevgili, dimağıma derinlemesine işleyen, hayatıma her yeni bi insanın girme aşamasında rüyalarıma gelen, beni benden alan, uyanmama sinir olmama sebep olan sen. ne zaman bitecek bu çile diye her düşündüğümde, aklıma gelen yüzünün hatrına çile çekmeye razı olduğum, sen. yüzüne söyleyebilseydim keşke bunları. Sahi dinler miydin? Gözlerine bakıp da seni sevdiğimi söylemeyi o kadar çok isterdim ki şu an. Ne çok dinledim içinde izmir geçen şarkıları, izmir sendin bana, ben sana hiç gelemedim.
acı çekiyorum. Sana 'gülsün' dedim ama değilsin gördüm. Seni yine isterim ama seni değil, sen sandığım kişiyi.

En büyük aptallıklardan birisi; insan üstü bir duyguyu fani bir şeye vermek. Fani ve aptal bir şeye.

Aptalsın çünkü gerçek bir aşığın kalbini umursamazcasına kırdın. bir kez gönül kırdınsa... Vay haline! Üzgünüm ama bunu yapanlarda iflah olan görmedim. Güle güle, bundan gayri ilişmem ne bülbüle ne güle.
ama keşke yazmasaymışsın be hacı.
oku oku nereye kadar.
bizdekide göz mübarek printer değil ya.
ben bu yazıyı sana yazdım
hiç okuyamayacağını bildiğim halde. sana söylemek istediklerimi yüzüne söylemeye hiç cesaretim olmadı. ben hep cool hiçbirşeyi takmayan güçlü kadın rolü yapıyorum hep. senin için. halbuki bu beni o kadar üzüyorki. her defasında sarılmak isteyip sarılamamak yumruklarını sıkmak. söylemek isteyip yapamamak ve dudaklarını ısırmak. ağlamak isterken gülmek. seni seviyorum. bak bunu sana aylardır ikinci söyleyişim gerçi bu sayılmaz çünkü bundan haberin olmayacak. koca bir gün seni sadece beş dakika görebilmek için çıldırıyorum. sevgilim. istediğin zaman sevgilisi. kayıp zamanların sevgilisi. ben senin görüp göreceğin son aşkım. sen benim pişman olup tövbe etmediğim tek günahımsın. seni seviyorum. çok seviyorum.
allahın artisti
serviste 16 hastan yatıyor. gece nöbetçisi benim ve sabaha kadar hastalarınla uğraşacağım. yan servisin hemşiresi olabilirim. ama bu her defasında yanımdan kendi hemşirelerine iyi akşamlar deyip geçerken bir iyi nöbetler demene engel olmaz. bu bir insanlıktır. gücüne giden şeyler varsa bilemem. bizce bir sorun yok biz senin gibi insan ayrımı yapmayız. yapıpta ortalıkta kabadayı delikanlı baba adam modunda gezmeyiz. bizim arkamızda hocam diye gezen yalaka tipler yok. ihtiyacını da hissetmeyiz. bununla övünüp koltuk kabartmayız. işimizi yapıp allah muradını versin dediklerinde mutlu oluruz. bayılmıyoruz senin hastalarına bakmaya ama bize verilen görevi layıkıyla yaparız. bunun vicdani rahatlığı yeter. bugün buna ilk defa sinirlendim. ama bu kadarda bariz yapılmazki. ayıp.
Hey Dünya!

Ben bu yazıyı sana yazıyorum;

Dönmeyi bırak ve beni dinle artık!
seni anlamayı, içini okumayı, düşüncelerini bilmeyi, dürüst olduğuna inanmayı en önemlisi gerçekten sevdiğini ya da hiç olmazsa değer verdiğini bilmeyi o kadar istiyorum ki. bunu bana versen, biraz işaret etsen ne olur ki. ne olur söyle bana ne olur bileyim neler hissettiğini gerçekten, ne olur bileyim benim önemli olup olmadığımı ne olur...
seni özlüyor muyum? evet...
hatta bazen etraftaki kimseyi duyamayacak, an'dan sıyrılıpta, boyut değiştirecek kadar.

sadece seni mi özlüyorum? hayır...
belki anları özlüyorum, belki o zamanları, belki seninleykenki beni. çok özlüyorum. belkide, özlediğim kendim. evet kendim sadece. o senden aldıklarımla başkalaşan ben yani. yok, hayır! bu da yalan.

ne seni, ne beni, ne de başka bir şeyi özlüyor muyum? hayır.. yok, yok evet. ben, en çok benim olduğu için geçmişi, sonrasında da anılardaki bizi ve oradaki seni özlüyor-um-(muşum). evet bu sanırım.

seni özlüyor muyum? hayır.(bilmiyorum belki bu da oturup, kendi kendime söylediğim bi yalan)

ya şimdi, şimdi ben seni özlüyor muyum?..
o akşam bana bir sözlükte yazıyorum dedin. keşke sormasaydım hangisi diye, adını öğrenmeseydim, koşturarak gelmezdim buraya. melankolinin dibine vurmuş durumdayım, anlarsın sen zaten, yaptığım şeyler çok komik geliyor, nasıl bu hale geldim bilmiyorum, hiçbir şeyden zevk almaz mı insan, şuan aynen o haldeyim.
acıyor bak canım bazen. yakıyor içimi bu acı. buna rağmen gel diyemem sana, yine benim ol diyemem. ben nasılsa görmeyeceğim diye "yan sen" diyemem. git ne yapıyorsan ama mutlu ol "yanma sen". ölsen dönmeyeceğim, ölsem dönmeyeceğim, asla affetmeyeceğim ama asla da unutmayacağım seni. unutmak, o gözleri mi? mümkün mü unutmak seni? içimi böyle yaksan da, beni böyle yarım bıraksan da senden nefret etmeyeceğim.sensiz nefes almak bile zor olsa da nefes almamanı değil, nefes aldığın süre boyunca hep mutlu, hep huzurlu olmanı dileyeceğim. yüreğimde çaresiz kalan hasrete rağmen. pişman mı acaba diye düşünmekten alamasam da bu yüreğimi, unutamasam da o gözleri, dönmen aslında dünyanın en mutlu insanı yapacaksa da beniyenilmeyeceğim artık aşkına. bu kez yenilmeyeceğim sana. karşında küçülmeyeceğim senin kadar.

ne güzel di o eski, o masum aşk. sen masumiyetini çöpe atana kadar. nasıl nefret etmiyorum senden? yaptığın herşeye rağmen neden hala mutlu olmanı diliyorum?

acaba sen de kapadığında gözlerini, düşünüyor musun benim gözlerimi? özlüyor musun o masum sevgimizi? mahvettiğin hayallerimizi hatırlıyor musun karanlık çökünce, herkes uyuyunca?

göze mi geldik dersin? biraz fazla mı mutluyduk? sence ondan mı bu sonsuz mutsuzluk? hiç düşünmemiştim bir gün sensiz kalacağımı. ele inat el ele yürüdüğümüz sokakların yalnız yürürken bu kadar uzun geleceğini tahmin etmemiştim. peki sen? içini acıtmıyor mu gülerek yürüdüğümüz sokaklara akıttığım gözyaşları?

bencillik değil miydi birlikte ördüğümüz duvarları tek başına, tek taraflı yıkmak? sonra "seni sevdiğim için" , "hep senin için" diye aptalca gerekçeler sunmak? beni sevdiğin için aldattığın yalanına inanmamı beklemek? hak mıydı? adalet miydi? kader miydi aldatılmak? daha mı güzeldi yoksa o yasak buluşmalar? daha mı güzeldi o yasak kızlar? bakılan o gözler? "teksin", "ilksin" diyen dudaklar sızlamadı mı bir başkasını öperken? üşüdüğümde ellerimi ısıtan o eller yanmadı mı başka tene dokunurken? ben miydim yoksa bencil olan? sana tek başıma sahip olmak istemem miydi bencillik? sen mi fazlaydın bana yoksa ben mi az geldim sana?

arkanda bıraktığın yüzlerce cevapsız soruya rağmen mutluyum ben, sakın merak etme, sakın endişelenme benim için! peki sen mutlu musun? huzurlu musun? rahat mı vicdanın?başını yastığa koyup gözlerini kapadığında gözünün önüne gelmiyor mu o gözü yaşlı, kızgın siluetim? yok hesap sormak değil asla niyetim. ne beklenebilir ki senden?

hiçbir şey beklememiştim, istememiştim de başta seni. o yalvarışlar, peşimden koşmalar, gönderilen çiçekler... madem basitti bu kadar neden uğraştın? madem hiçe sayacaktın neden bağladın kendine? neden kazanmak için bu kadar uğraştın paramparça edip atacağın kalbimi?

şimdi diyorsun ki "sil baştan". "yeniden deneyelim". mümkün mü? kırılan kalp yenilenir mi sil baştan? merak etme sildim ve başladım ben çoktan. mutluyum sensiz. sen de mutlu ol. ölsen dönmeyeceğim, ölsem dönmeyeceğim ama herşeye rağmen yanma sen...
bilmiyorum şimdi nerdesin, ne yapıyorsun, kimlesin?
merak etmiyorum da, biliyorum ki öğrendiklerim içimi acıtacak.
ayrılalı çok oldu... nasıl geçti bilmiyorum, kafam bir alem ben bir alem ordan oraya savruluyorum bir yaprak gibi.
seni seviyorummu dersen ..... neyse, bunu sormamalıyım kendime!
ama yarım kaldım , hiç olmadı bu gidişin. kırdın, döktün, hırpaladın beni... sana öyle güvenmiştim ki beni bu kadar üzebileceğine hiç ihtimal vermedim, ama sonuçta üzülen yine ben oldum.
seni öyle sevdim ki, öyle...anlatamam ki kelimelerle.. sana baktığım da içimden taşardı sevgim. nasıl göremedin beni, oysa ki gözbebeğindim ya hani...
çok boş ya artık sözler, konuşuyorum işte bakma bana sen.
keşke başka bir yerde, başka bir zaman karşılaşsaydık...
keşke sen beni biraz daha sevebilseydin...
keşke gözlerine hiç bakmasaydım, aşık olmazdım belkide sana o zaman...
keşke...
neyse, nasıl olsa boş hepsi...
bunu okuyacağından öyle eminim ki...
senin deyiminle ben "hayatımın işlem hacmi artsın" diye bıraktığın noktadan devam ettim bildiğin üzere. ne senin zannettiğin gibi hem okuyup hem çalışarak kötü yola düştüm, ne de 4 yılın ardından "kendimi kaybedip kurtlara yem oldum". afalladım doğru, sallandım, sarsıldım, düştüm zaman zaman kalkamadım,bir tek soğuk sert halılar kucakladı beni ağlarken. benim senin gibi yıkılma lüksüm olmadı ama hiçbir zaman. içinde dünyamı yıkıp yıkıp yeniden yarattığım kabus gibi yataktan çıktığım an dünyanın en neşeli en umursamaz en sığ kızı ben oluveriyordum o yatağa tekrar gireceğim saate kadar. benim senin gibi beraber içip sıçıp esrar çekip her türlü dengesizliği yapabileceğim arkadaşlarım yoktu çünkü. benim çevremdeki herkes senin gibi bir adamdan kurtulduğum için ne kadar şanslı olduğumu söyleyip durdu tek üzülme hakkımı da elimden alıp. o yüzden ben hiç koyveremedim. bunca zaman boyunca "ruhsuzluk" zannettiğin o şey işte buydu. sağlıklı her insan gibi rol yaptım tabiki, bunu bilemeyecek ne var? acısı geçene kadar rol, geçtikten sonra normal olmak nihai amacım.

acımı azaltmak için elinden geleni yaptın her türlü abuk sabuk halinle, müteşekkirim. içine sıçmak için hiçbir fırsatını kaçırmadığın hayatımı röntgenlemek sana hala ne tür bir haz veriyor anlamaya çalışmayacağım artık, sen busun. biliyorum ki bu yazıyı okuyacaksın, anlayacaksın ne yaptığını anladığımı. bunca zaman sessiz kalmaya çalıştım, ama artık anlaman gereken çok net bir şey var. "28 haziran 2008" de sen başka bir insanın nişan halkasını taktın parmağına, daha önceden informal olarak bitmiş olsan da, 28 haziran seni formal olarak sildiğim gündür. bu gece bunu yazmayacaktım, ama yapmam gerekti bir ara. 14 şubatını "canın" nişanlınla kutla, bana bulaşma. satırlarıma müslüm babanın bir şarkısıyla veda ederken sana gani gani mutluluklar diliyorum yeni hayatında, benim de artık sensiz bir ömrüm olsun izin ver de...

Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver
Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et
Sende benden kalanları
Her şeyi al
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer, başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
masumların günahı olmazmış ama masumluğun günahı içler acısıymış. artık ne acıyorum ne yanıyorum ne de ölüyorum sensiz. sen benim en temiz günahımsın bildiğim tek sey bu sana dair. artık dualarım ikimizin kavusması değil. ikimizin mutluluğu. nerde kiminle olursak olalım mutlulugumuz sadece. hayır unutmadım seni ama duygularım eskisi kadar net değil. bu gün 14 subatmış üç yıl öncesi geldi aklıma. mumlarla gelen masum tertemiz kutlama. az kalsın annenler bozuyordu güzelliği. güya geliyolarmış ama şakaydı bak güldüm yine. şimdi ne mumlar var ne istanbul ne biz ne de şaka yapan annen. hayat hep bana değil aslında hepimize acıymış meğer. aradığımda seni kalbim yerinden cıkıcaktı sanki.hiç kimse ama hiç kimse bu kadar attırmadı kalbimi. keşke başsağlığı için değil mutluluk dilemek için arasaydım seni. ama gelen haber kötü olmasa belki aramazdım yine ben seni. o zaman bilinmeyenli bir denkleme sokmazdım yine kendimi. ben seni ne sevebilirm ne de unutabilirim. insanın aldığı her nefesin bir nebzesinin eksikliğinin sebebi hangi kelimerle ifade edilir bilemedim. beş sene önce tanıdım seni. üç sene olmak üzere görmeyeli. hiç bir imza bir insanın hayatına atılandan daha kalıcı olamadığını ben senle gördüm. yaşadıklarımızın ifadesi nedir bilmiyorum ama sende, benm yaşadıklarımın masumluğun en temiz günahıydı sanırım.
güncel Önemli Başlıklar