bugün

başbakan tayyip erdoğan ın chp genel başkanı deniz baykal a hitaben "sen bana sen diyemezsin, " diyen demecine chp grup başkanvekili kemal anadol un " başbakanın türkçe öğretmeni kim di acaba? " şeklindeki ayarıdır. hakikaten ben de merak ettim kim idi acaba diye. bu nasıl bir türkçe yahu. sen bana sen diyemezsin. saygı karşılıklıdır. yılmaz özdil in yazdığı gibi " "sen" izmir sin büyük düşün, "sen" giresun sun büyük düşün" diyen kim idi sahi?

edit: bazı yazarlar beni de eleştirmiş yok anlatım bozukluğu yok şu yok bu diye. ben başbakan değilim arkadaşlar, 70 milyon beni dinlemiyor. başbakan bile dikkat edemiyosa ben hiç edemem. tdk uzmanlığı ukelalığnda bazıları da. hani onların yazarlığını da bilmesek amenna.

gecenin 04.00 de o anda duyulan bir demece açılan başlıktır. siz mışıl mışıl uyurken, ve ya sonrasında dinç kafayla klavyeden sallarken, bu kişi mardin yollarında bu başlığı girdi, uykusuz, ve yorgun ve gergin ama heyecanlı. sizleri temsilen güya. bu da iki. bilmem anlatabildik mi?
"şüphesiz ki o, kutsal bir görev gerçekleştiriyordu lakin nerden bilebilirdi ki her öğrencenin dil bilgisini anlayamayacağını. biz ki; onlara kısaltmaları öğretemedik."

tdk suresi, 47. ayet

(bkz: akp mi ak parti mi sorunsalı)
ilk basbakan icin dusundugumuzde suphesiz osmanlicasi, turkcesinden daha iyidir.
aslında beden eğitimi öğretmeniydi, dersler boş geçmesin diye, türkçeye o girdi.
büyük ihtimalle matematik öğretmenidir dersler boş girmesin diye derslerine girmiş olan kişidir.
en azından başbakanı eleştirebilecek kadar türkçe bilgisine sahip olan öğretmendir. ama şimdi bakıyoruz eleştiren insan bağlaç olan de'leri ayırmadığı gibi iyelik eki -ki'leri ayırıyor, hatta görülen geçmiş zaman ya da -dili geçmiş zaman eklerini bile ayırıyor. işte burası tuhaf. çünkü bu komik bir durum oluyor. başbakandan türkçeye hakimiyet bekleyen bir bireyin kendi türkçesinin çok daha kötü olması bence çok sorunlu bir durum.

gelin itiraf edelim, başbakanın türkçe öğretmeni şu yazdıklarınızı okusaydı önce size dalardı.
--spoiler--
hem dilbilgisine hakim olacaksın hem de anlatım bozukluğu yapacaksın.

"çünkü bu komik bir durum oluyor." komik durum olmak?

(bkz: anlatım bozukluğu)

derdini anlatamadıktan sonra istersen tüm dilbilgisi kurallarını bil, neye fayda?
--spoiler--

hepimize dalmasından korktuğumuz, başbakanın ortaokul, lise, üniversite öğretmenidir.
--spoiler--
derdini anlatamadıktan sonra istersen tüm dilbilgisi kurallarını bil, neye fayda?

neye fayda? orta rayda!
--spoiler--

anlatım bozukluğu konusunda da çok işi olan öğretmendir.
seneler önce türkçe dersinde minik başbakanla aralarında geçen diyalog,

- recep sen söyle bakalım, bu parçadaki anafikir nedir?
+ sen bana sen diyemezsin!
- demek öyle? nedenmiş?
+ sen türkçe öğretmenisin, büyük düşün!
- bi düşüneyim? başbakan olup beni köyüme sürdürmezsen sorun yok canikom...
+ türkçe öğretmenliği yan gelip yatma yeri değildir hocaaa! gerekirse gidersin sen!
- başlatacansın 7 sülalenden çocuk! edepli ol lan!!!
+ lan mı? canın sağolsun hocaa...
- bak başlatacaksın şimdi otur sıfır!!! sen yarın anneni de al gel okula!!! görüşeceğim!!!
+ ananı da al git hocaaa!!
- ulannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn!!!

(bkz: once upon a time in kasımpaşa)
(bkz: balık baştan kokar)
--spoiler--
"neye fayda? orta rayda!"

neye ve fayda kelimeleri herbiri gayet anlamlıdır. "ne fayda-neye fayda" birisi faydası olur mu anlamında, diğeri ise, olsa bile "neye" fayda sağlayacağına yöneliktir. gerçi bir boka yaramaz, antenler kapalı olduktan sonra.

--spoiler--

bir konuşmacının artık konuşamaz hale geldiği konuda tek yapması gerekenin, kendisini dinleyenlere teşekkür etmek olduğunu öğretmemiş öğretmendir. komik durum olabiliyor sonradan.
daha çok merak edilen şudur ki;
(bkz: başbakanın ingilizce öğretmeni)
türkçesini eleştirdikleri insandan çok daha berbat bir performans sergileyerek milleti kendine güldüren öğrencilerin kaçırmış oldukları için üzüldüğü öğretmendir. en azından üzülmeliler.
Başarı sadece öğrenme sonrasında bilgilerin kullanılmasını değil, öğrenmenin nasıl yansıdığı... öğretmek değil, onun bu beceriyi edinmesini sağlamaktır aslında... öğretene değil öğrenene bakmak gerek bazen, bireyin suçunu başkalarını yüklemek kolaydır genellikle, her ebeveyn ya da öğretmen çocukların iyi koşullarda eğitim almasını sağlamak isterken ve karşısındakine bir şeyler vermeye çalışırken aslında; verilenin ne kadar alınabildiği gerçeği ve kişinin kapasitesi yeterli değilse öğretmenin ne suçu vardır diye sorgulanmalıdır.
aslında iş türkçede değildir . beni bilen insanlar bilirki sinirlenince şuur kapanır ve ne söylediğimi bilmem . saçma sapan , abuk subuk , kırıcı konuşurum düşünmem bile kim alınacak yada ben ne söyledim diye . tahminimce rte de de aynı sorun var . yoksa bu kadarıda normal değil .
beden eğitimi öğretmeni olma ihtimali de yüksektir.
60 kişilik sınıfta elinden ancak bu kadarı gelen öğretmendir. * *
iett arşivinden alınmış aşağıdaki yazıdan da anlaşılacağı gibi hocaları iyi eğitim vermiş.
tabii başbakan olabileceğini düşünmedikleri de ortada en fazla temizlik ve aksayan hizmetler müdürü olur diye düşünmüşerdir.
recep tayyip erdoğan, 24 temmuz 1974 te geçici olarak işe alınan 16 kişiden biriydi. altıntepe binasının temizlik ve aksayan hizmetlerini yürüteceklerdi. 15 ekim 1975 te dokuz kadro için açılan ve türkiye nin komşuları, yönler, aritmetikten oluşan üç soruluk imtihanı kazanarak daimi işçi oldu...
yersiz eleştirilere hedef olan öğretmendir. suçun tamamını öğretmende aramak yanlış olur. lakin "senin anlatacakların, karşındankinin anlayabileceği kadardır."
yurdum öğretmenidir. suç öğretmen de mi rte de midir bilinmez ama sevgili başbakanimiz ne hikmetse kibar konuşmayı bir türlü beceremez.
(bkz: anani da al git)
(bkz: sen domalansın büyük düşün)
muhtemelen olmamıştır. okuduğu okulda türkçe öğretmeni yoktur. türkçe derslerine din hocası girmektedir. aksi gibi din öğretmenide m.e.b. bağlı değildir mahalle camisinin imamıdır.
başbakan'ın, arapça vurgularla konuşmasını,
zorba tehditlerini,
halkla diyaloglarını duydukca kendinden nefret eden öğretmendir.
"Ben sana başbakan olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim" diye kendi kendine söylenen öğretmendir kendisi. tabii ki halen hayattaysa. hakkın rahmetine kavuştuysa da kemikleri sızlıyordur büyük ihtimalle. mekanı cennet olsun.
Krala dil öğretmek kimin haddine! Aman ha, ne yazdığınıza da dikkat edin. Sonra korumaya çalışanların 3 kuruşluk dil bilgisiyle tokadı yer, bokla sıvanmış egolarının kurbanı olursunuz. Başbakana Türkçe öğretmek... Peh!