bugün

dünyanın en güzel duygusudur.
önce anne olacak eş bulması gereken kişinin tadabileceği his.
haketmek gerekir bu payeyi.
anne olmanın yanında solda sıfır kalabilecek bir olgu.

9 ay boyunca beklediğin ve özlediğin bebeğini ilk defa kar(ı)na* tekme atmasından farklı olarak hissettiğinde idrak edilir. hamilelik eğer 1-2 hafta olsaydı sanırım baba da anne de bebeklerini ilk gördükklerinde bayılırlar ya da şok geçirirlerdi. günlerce uyumazlardı belki de. 9 ay olmasının nedeni bu şoku azaltma evresidir.

bugün bir oğlum oldu. ilk çocuğum. her yeni doğan bebek gibi çirkin. çirkin olduğunun farkındasın ama bir o kadar da hayransın. cennetten gelen bir hediye olduğunu düşünüyorum. dünyada görebileceğiniz en iyi sanat eseri. sesi en iyi müzik, görüntüsü en iyi tablo, kokusu insanı bayıltacak derecede güzel bir parfüm, cildi narin bir çin vazosu gibi hassas ve değerli.

baba olmak asla ama asla ne koşulda olursanız olun sizi gurur ve mutluluk veren bir şey. bu duygunun yakınına yaklaşacak başka hiç bir şey yok. babam'ın oğlumu sevmesini kıskandığımı farkettim bugün. kendime kızdım.

şuanda sanki büyümeyecek ve parmağımı kavrayamadığı küçücük eli hep öyle kalacakmış gibi geliyor insana.

baba olmak büyük bir sorumluluktur. Chuck Palahniuk'un choke adlı kitabında bu sorumluluk hakkında küçük bir lafı vardı;

- baba olmak istiyorum,
- dostum bebek yapmak köpek satın almaya benzemez, bebekler çok uzun yaşar.
Bir erkeğin sabah uyanınca işe gecikmesine rağmen sırf boynunu koklamak için kahvaltı yapmadığı, uğruna ikinci işe girmek daha çok çalışmak için can attığı, okuyacağı okuldan, evleneceği kıza kadar herşeyin hayalini kurduğu, kurdukça mutlu olduğu minik bir sıpaya sahip olma durumudur.
osuruk ya da geğirme sesine sevinebilmektir baba olmak. çünkü kucağındaki insan yavrusu o hain gaz kütlesini çıkarabilmek için dakilardır mücadele etmektedir. ve o büyülü ses duyulur. ardından ordusu zafer kanamış bir komutan edasıyla baba kükrer "assssslanım benimmm.."

**

bildiğin bok ile gurur duymaktır.

"valla bizimki öyle tavşan gibi değil mannnda gibi sıçıyor arkadaşım. errrkek adam o...di mi oğlum, di mi koç yumurtam?"

"gııı.."

"assslanım benimmm.."

**

sabah işe gidememek, akşam işten nasıl erken kaçarımın hesaplarını yapmaktır.

ilk "anne" deyişini hem coşkuyla karşılamak hem de içten içte kıskanmaktır baba olmak.

kolik sancılarında sırf uyusun diye mahallede arabayla onlarca tur atmaktır.

arabada uyuduğu zaman uyandırmaya kıyamayıp annesiyle arabanın içinde öyle beklemektir hava güneşli ve sıcakken.

anne olmak belki daha ilk mide bulantısıyla başlarken, baba olmak asıl doğduktan 7-8 ay sonra başlar. çünkü o zaman bilir babayı, o zaman tanır. o zaman alkışlar seni eve gelince. o zaman sesin kucağından başkasına gitmek istemez. o zaman onunla resimli kitaplara bakabilir, topları attiiii yapabilir, arabaları eeenn eennn sürebilirsin parkenin üstünde.

o zaman emekleyerek senden kaçmak en sevdiği oyundur çünkü.

ilk saklambaçlarını o zaman oynarsın.

ve ilk havuz sefasını ilk kez o aylardan sonra yaparsınız baba oğul.

sen, o ve sarı ördek.

* *

velhasıl mirim;

baba olmak eğer farkındalık ile yapılırsa dünyanın en büyük keyfi ve en büyük sorumluluğudur.

"bir şey hem bu kadar güzel, hem bu kadar zor nasıl olabilir?" diye sordurandır baba olmak.

öyledir.
pazar sabahı yatak keyiflerinden bilerek, isteyerek ve severek vazgeçmektir.

sırf onunla doya doya bir sabah geçirmek için. sırf onun uyku mahmurluğunu doya doya yaşamak için.

* *

bu zamana kadar hep sevgiyle, şefkatle yaklaştığın akraba çocuğuna sırf oğluna tokat attığı için kan davası gütmektir.

o tokadın hesabı sorulacak emre efendi!

bakma annen yanımızdaydı "eheh çocuk canım işte. bir daha vurmuyoruz di mi emrecimmhh...canımmhh.." diyerek geçiştirdim ama elbet intikam alınacak o tokada dair.

o çok sevdiğin müzikli arabanın üstüne kazara basıp pert edeceğim gün gelecek elbet!

yerden bitme eşkiya seni!

* *

manyaklar gibi fotoğraf çekmektir. ay emekledi, ay sıçtı, ay pipisi kalkmış, ay dişi çıkmış derken taşınabilir hd'lere, kartlara martlara kucak dolusu para dökmektir.

* *

ona alacağın en basit bir gereç için internette saatlerce araştırma yapmak, yetmedi bebek mağazaların alayını turlamak, hangisi daha hoşuna gider, hangisi daha güvenlidir, hangisinde daha rahat ederin peşinde koşmaktır. bu bir emzik olabilir, bir mama sandalyesi olabilir, bir araba koltuğu olabilir...örneğin herife bebek arabası alırken yaptığım araştırma ve incelemeleri kendime araba alırken yapmadım. (evet arabam var, hemde 5 vites.)

(bkz: daha gider bu)
gönüllü ve beleşe yapılan nakliyecilik.

evet taşımaktır baba olmak.

baba olmanıza sebep olarak varlığın yanında onunla ilgili yükte hafif pahada ağır, pahada hafif yükte ağır, pahada ve yükte ağır, pahada ve yükte hafif onlarca çeşit zırzavatı her an, her şekilde ve her durumda taşımak, taşımak, taşımaktır baba olmak.

ufak bir akraba ziyareti, kısa bir park yürüyüşü, arkadaşlarla yapılacak bir mangal partisi gibi vaka-i adiyeden bir meşkale için dahi bezi, maması, kallavi sıçarda üstüne geçirirse diye yedek kıyafetleri, biberonu, sıcak su dolu termosu, oyuncakları, ilaçları, güneş kremi, tüm bu saydıklarımın en az ikişer adet yedekleri, bebek arabası, puseti, battaniyeleri, kılı, yünü ile birlikte bizzat kendisi de dahil olmak üzere yaklaşık 50 kiloluk bir yük ile maceraya başlarsınız.

baba olmanıza vesile olan diğer varlık, ki biz ona bu yazıda kısaca anne diyeceğiz, sıpanızın kendisini yüklenir ve diğer tüm zerzavatı evden çıkarmak, arabaya yüklemek, arabadan çıkarmak, eve geri yüklemek size kalır. bu ne demektir?

gavurun elinden geldiğinde tek elle taşınabilir şekilde ürettiği fakat yapısı gereği hiç bir zaman yeterince olamamış ve muhtemelen ihtiyacım kalmadığında benzin döküp yakacak ve karşısında zevkle yanışını seyredecek kadar tiksindiğim bebek arabası nam aleti tek elinize, diğer zerzavatın yüklenmiş olduğu çantaları diğer elinize alıp, eşinizin önderliğinde asansör, merdiven, araba sarmalında kaybolmaktır.

hele bir de benim gibi işiniz gereği bagajınızda her daim bir takım malzemeler bulunan bir babaysanız harbiden babalara gelmişsiniz demektir. çünkü o kodumunun bebek arabası öyle menem bir boktur ki taşıması ayrı, içi kısmen dolu bir bagaja yerleştirmesi ayrı bir sanattır. öyle soksan girmez, böyle soksan olmaz, senindeee arabanındaaa bagajınındaaa diyerek tepmek suretiyle içeri tıkarsın bir yerden pörtler yine olmaz. sonunda sakinleşirsin, aranızda sadece ikinizin şahit olabileceği derin bir iletişim kurulur. konsantrasyon şarttır. bagajın ve bebek arabasının 3 boyutlu simulasyonu beyne nakşedilirmiştir zaten. hemen devreye sokulur. ve kısa bir uğraştan sonra bebek arabası artık bagajınızdadır.

diğer çantalar da bagajın boş kalan kısımlarına sıkıştırılır ve bu günlük gavur eziyeti sona ermiştir. darısı yarınların başına duasıyla kontak çevirilir.

fakat asıl eziyet gavurdan illerinden uzak doğuya terfi ederek tatil sürecinde yaşanır ve çin işkencesi seviyesine ulaşır. yukarda bahsedilen zırzavatın yedek sayısı üçe katlanır, yanlarına simidi, havuzu, mayoları, kum oyuncakları vesaire vesaire vesaire de dahil olunca 40'lık bir konteynır tutsanız ve deniz yoluyla direk tatil mahalline gönderseniz yeridir hatta evladır. ama hayır! siz babasınızdır ve bu sıpayla ilgili tüm nakliye işleri ellerinizden öpmektedir. taşıyın lan durman!

toplam ağırlığı azaltmak adına siz ve anne yanınıza yedek bir mayo almak için bile 3 saat düşünmüş ve çift olarak bavulunuzu orta boy olacak şekilde minimize etmişsinizdir. lakin sizin toplam ağırlığınızın onda biri kilo çeken şirinler şirini sıpanız için hazırlanan kendi ağırlığının 5 katından fazla kilo çeken bir büyük boy bavul ve yan öğeleri kapının önünde tüm haşmetiyle arabaya yüklenmeyi beklemektedir.

evet beklemektedir ve bir süre o şekilde bekler. çünkü o bebek arabası denen şeytan icadı uzaktan göz kırpmaktadır size. yine iletişim kurulur onunla. bu sefer mesafelisinizdir. "bak senede 1 kez yapıyoruz bu işi kulun köle olayım akıllı ol zorluk çıkarma toynağını siterim senin!" nevinden çelişkili bakışlar atılır. ve ortalama bir nba maçında bir pivotun harcadığı ter miktarında ter sarfedilerek o büyük boy bavul, sizin minik bavul, diğer yan öğeler ve o puşt bebek arabası bagaja sığdırılır.

bir de bunun tatil dönüşü o denli yol teptikten sonra bu malzemeyi eve geri taşımak meselesi vardır ki kesinlikle bana anlattıramazsınız ülkemin gelecek yıllardaki genç nüfusunun sekteye uğramasını istemem. babalıktan değil erkeklikten soğutur adamı.

o kadar diyeyim!
harika bişe lan süper bişe, doyumsuz mükemmelden öte bişe, anlatamam o derece. *
kimi erkeklerin hissetmeyi haketmediği duygudur.
(bkz: paya vey)
budur. *
annelikten farklı olarak; ağırlıkla biyolojik değil sosyal, yani sonradan öğrenilen bir durumdur.
asla istemediğimdir. böyle bir mesuliyeti hakkıyla, doğru dürüst üstlenebilmek belki de hiçbir erkeğin yapabileceği bir şey değildir. ileride kaçınılmaz olarak yapılacak hataların, zararların meydana gelmesindense, hiç baba olmamak bence en iyi yoldur. (tabi ki aynısı anne olmak için de geçerlidir.) bir insan, altında kalacağı bir yükü asla omuzlarına almamalıdır. baba (ya da anne) olmak işte tam da budur: altında kalacağın bir yükü bile bile omuzlarına almaktır. bu fikrin biraz egoistçe ve fazlasıyla pessimistik ama oldukça da realistik bir fikir olduğunun farkındayım. her insan bu fikirle hareket etse, insanlık kendi kendini yok etme sürecine girmiş olur. ama insanların çok büyük kısmı bu fikre sahip değil ve olmayacak da. her zaman bilinçli olarak ya da bilinçsizce üreyenler olacak. sonuçta bu fikir hiç bir zaman yaygınlaşmayacak, yaygınlaşması mümkün de değil. kısaca, beni ve bunu benimsemiş bir grup insanı ilgilendirecek. herkes kendi kaderinin demircisidir.
mutluluk hissinin doyum noktasıdır,kız ya da erkek çocuğun nasıl görüneceğini merak ederek geçen bir hamilelik sürecinin sonunda kazanılan bir oscar ödülü kadar herkese teşekkür etme gereksinimini ortaya çıkartır.
kucuk erkek cocukların buyuyunce ne olmak istiyorsun sorusuna verdikleri cevaptır.
bebeğin *hastaneden çıktığı günün gecesi, sürekli ağlamakta olan bebeği, sıkıntısını da tam bilemememin verdiği acziyetle sürekli kucakta taşımak, sallamak, gazını alabilmek için sırtına hafifçe dokunmak, gram uyku uyumamak neden sonra sabah ezanını duyarak önce saate bakıp daha sonra hala ağlamakta olan bebeği annesine emanet ederek; balkonda ezan sesi ve garip bir tebessüm hali ile beraber bir sigara tüttürmektir, baba olmak.
anneden daha az sorumluluk almaktır.
(bkz: godfather)
pazar günleri trt1 de western film kuşağını izlemektir..
tarifi imkansız bir duygudur.erkeğin hayatı ikiye ayrılır.baba olmadan öncesi,olduktan sonrası...bebeğinizi gördüğünüz an ona aşık olursunuz.Yan odadayken bile onu özlersiniz.içinizden şöyle düşünürsünüz:"ben olmasaydım o olmazdı,yani o benim bir parçam""
baba olmak, her zaman güçlü olmayı, çocuklarına ve eşine güç vermeyi gerektirir. bazen çok zor olsa da...

http://www.babaolmak.com/...r-fotograf-ve-baba-olmak/
insanı genç yaşta saran korkudur. hayır bu " sikik " dünya'ya bir çocuk getirmek kötüdür ama getirmezsen de ülkeyi " orospu çocukları " istila edecektir. yani aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık olayıdır. bir yandan da sevgili (!) başbakan " en az 3 çocuk " der iyice depresyona girersin...

öyle ya da böyle çocuğun olur ve bereketiyle gelir. bereketiyle gelir ama bu dünya onun için fazla pistir ve temizlenmesi güçtür.
milliyetçi bir adam olduğundan mütevellit bu çocuğu vatana millete hayırlı bir evlat olarak yetiştirmen gerekmektedir. eğer erkekse " yiğit " kız ise " namuslu " yetiştirmelisin... yani her halükarda çocukların kendi ayaklarının üzerinde durabilmelidir. zordur babanın işi...

bunca şeyi yaparsın çocukların için ama her daim en yakın dost ana'dır. 9 ay hak mahrumiyetinden dolayı...
kimse demez 9 ay bu evin tüm yükünü erkek üstlendi diye... kimse bilmez eğilemeyen eşi yerine süpürge çeken erkeği...

demem o ki sevgili dostlar, ne kadar kasarsanız kasın bu dünya'da baba olmak ahde vefa'yı ucundan görmektir.
bir öğrenci için evlilik öncesi her korunmasız seksteki korku unsuru. ertesi gün hapı da bir yere kadar.
yer yüzünde bir erkeğe verilen en büyük paye.
hayat meşgalesinde kimi zaman insanın aklına gelen bir duygu, baba olmak.

ben kendi açımdan baba olmak kalıbını henüz hayatımda bir yere oturtmuş değilim. bir sorumluluk biniyor. sorumluluktan kaçıyorum anlamına gelmesin bu. insan her şeyi düzgün olsun ister. bir düzeni olsun ister. rayında ilerlerken çocuk sonradan konumlanır bu raya. önemli olan bu rayı inşa edebilmek.

bir gün baba olursam belki çevreme karşı daha merhametli olabilirim. belki o zaman vicdanım sızlamaya başlar, vicdanım yıkar beni ve yıktıkça da kendime gelirim. abimin yıllar yılı arkasından taşlamalar dizmiş ben, onun şimdiki düzenini görünce gıpta ediyorum. insan daha bilinçli hareket ediyor oluyor baba olunca sanırım.

yıllar birikti arkamda, önüme bakamaz oldum...