bugün

o'nun herşey gibi,huzur gibi olması.
gereksiz. "mutlu"luk vermekten çok acı verir.
aşk intihardır.
bazen ağlatan bazen mutluluktan bulutların ucuna çıkartan ama asla sevişmek ve öpüşmekten ibaret olmayan duygu. herkes yaşamalıdır.
aşk, kalın bağırsağa baskı yapan bi boktur. sıçmadığın sürece tuvaletten başkasını düşündürmez. sıçarken de rahatlık verir, huzur ve mutluluk verir. ama elbet sonunda o boku ve götü temizleme zamanı gelir.
sinemi ıraktan yakar ızdırabın
bir zelzele ile uzanan sanadır ihtirasım
derdin nedir gönlüm
sanki cennetten bir gül mü
aşk ile kokan özenerek bezenmiş mavi mercandan mı yandığın
yandım deyip koşarsın ne vardır beşeri aşkta
unutma gül başka kokar, toprak başka
nefesin göğsünden fırlayacak gibi sanki her bakışta
bir güzelin ahıyla yananda aynı
bedeninden sıyrılıp semalarda sevdiğine kavuşan canda
bir yel ile savuştur kederimi hadi tez elden
ruhumu sıkan kıskaçtayım ezelden
kalem yazar durur da çare dökülmez dilinden
eğer bir günahım yoksa kuldan yana
bir bakışla küle çevir en dibimden.

ismail özgan
aşk mı? o da ne..
Yıllar geçse bile sönmeyen bir ateş. Çok yakıyor.
''Aşk, hayal ettiğin ve sonra "hayal ettiklerin" elinden alındığında hissettiğin duyguların toplamıdır. ''
"aşk,yarım kilo ölümdür
ikiye bölünerek erir
ve yarım kilo diriliştir
birleşip tek olurlar
herkes kendi ayağı üstünde yürümez ama...
ayaklarda birleşir:
AŞK DÖRT AYAKLI EŞEKTiR"
hayatta ailen için gerekirse düşünmeden canını bile verirsin ya hani işte o listeye yabancı birinin daha girmesidir aşk.
ilk gördüğünde hissedersin, o olduğunu. tanımak istersin duygularını, vücudunu. dokunmak istersin, bilmek için; elleri yumuşak mı, yüzü kuru mu... elde etmeye çalışırsın. ettiği her kelime kazınır kalbine, her dokunuşu iz bırakır üzerinde. ve bir gün gelirde açabilirsen hislerini, duygularının kapılarını, gece gündüz dua edersin. belki de hayatında ilk kez Tanrı ya yalvarırsın. "lütfen o da beni sevsin, başka birşey istemem senden ömrüm boyunca.." gün gelir ve yalvarmaların kabul olur... gelir yanına ve sana karşı 'birşeyler' hissettiğini söyler. o 'şey'in ne olduğunu ikinizde bilirsiniz ama asla söylenemez. günler ve belki haftalar geçer. elini tutarsın, aşkım demesini duymak için beklersin. duyduğun zaman rüya gibi gelir. avucunun içindeki ellerine ne kadar baksanda inanamazssın. senin olduğuna, yanında olduğuna. kendini başkasıyla düşünemezssin asla. aşk dendiğinde tek o gelir aklına. çevrendeki insanlar gelip anlatırlar, "çok aşığım birine..". ama inanmazssın onlara. bilirsin çünkü, başka kimse hissedemez senin hissetiklerini. veya seninki aşk değildir, başka bir şeydir. seni seviyorum demek az gelmeye başlar, kelime bulamazssın. yoktur da zaten. ama yıllar geçer ve ayrılık günü gelir... ve ben bu kısmı yazmam, yaşamadım hiç. umarım o gün asla gelmez..
Üzüleceğini bile bile o anın o kişinin büyüsüne kapılmaktır aşk.
"Herkes bıraksın senin için ölürüm laflarını. Önce kendiniz için yaşamayı öğrenin, sonra başkası için ölürsünüz."
Turgut Uyar
çekirdekli mandalina gibidir.
tadı güzeldir ama çekirdeği bütün keyfinizi kaçırır.
o kadar çok söz söylenebilir, o kadar çok cümle kurulabilir ki yanyana gelmiş bu üç harf hakkında... ama en kısa, en anlamlı ve yine üç harften oluşan bir kelime açıklayabilir aşkı; acı!
"Bir defa yaşanır aşk. Eğer ikinci kez yaşayacağına inanıyorsan; ya kendini kandırıyorsun yada önceden kandırılmışsın demektir."
Huxley
nereye giderseniz gidin her adımınızın sizi ona götürmesidir.
bulduğunu, umduğuymuş gibi yemektir.
başlangıç ve bitişinde dağlar kadar fark vardır. geçen gün izlediğim bir filimde bunu oldukça güzel bir şekilde özetlediler.

başlangıç:

summer'a resmen aşık oldum.
gülüşünü seviyorum.
saçlarını seviyorum.
dizlerini seviyorum.
boynundaki kalp şeklinde olan doğum lekesini seviyorum.
konuşmadan önce bazen dudaklarını yalamasını seviyorum.
gülerken çıkardığı sesleri seviyorum.
uyurken ki halini seviyorum.
bu şarkıyı her duyduğumda aklıma onun gelmesini seviyorum.
bana hissettirdiklerini seviyorum.
sanki her şey mümkünmüş gibi.
yaşamaya değermiş gibi...

ve sonu:

summer'dan nefret ediyorum.
yamuk yumuk dişlerinden
1960'lardan kalma saç kesiminden.
kemikli dizlerinden.
boynundaki ezilmiş hamam böceğine benzeyen lekeden nefret ediyorum.
konuşmadan önce dudaklarını yalamasından nefret ediyorum.
gülerken çıkardığı sesten nefret ediyorum.
bu şarkıdan nefret ediyorum.
bir yanım unutmak istiyor.. bi yandan da,bu evrende beni mutlu edebilecek tek insanın o olduğunu biliyorum..
herkes kendine aşık aslında. bu yüzden herkes kendiyle benzeşik birini arar. dinlediğim müziği dinlesin.. beğendiğim filmi o da beğensin.. şuyum aynı olsun, buyum aynı olsun.. kriterler şunlar.. bu bu bu olsun..
bok püsür şeyler..
kendimizi arıyoruz. hiç kimseyi olduğu gibi kabul etmiyoruz. bu durumda kimse bana aşktan söz etmesin. bu zihniyette birinin aşktan bi bok anladığı yok.
bazen yazmasıda söylemeside en zor kelimedir.
boşaldıktan sonraki sarılmadır. yok eğer boşaldıktan sonra kıçını dönüp bu ne zaman gidecek diye düşünüyorsan bu senin hala evrimini tamamlayamadığının göstergesidir. hayvansın yani..
ağır bir terk edilişten sonra 3 yıldır falan benim yakınımdan geçmeyen duygudur. duyguların en güzeli, sizi en kolay sarhoş edebilenidir. kalp atış ritminizin bozulmasına neden olabilir.
Hani derler ya insan aşık olunca herkesi herşeyi siler gözünde. Gerçektende öyle aşık olduk mu kimseyi görmüyor kalbimiz. Bunun büyük bir hata olduğunu terk edildiğimiz gün anlıyoruz. Ama o gün herşey için geç kalmış oluyoruz.