bugün

türkiyede dönem dönem hem sağcı hem solcu kesimin menfaatleri doğrultusunda istediği ve artık gerçek olmuş şey.demokrasi oturdu(!)..
demokrasinin kendi kendini kontrol edebildiğinin göstergesi olsa gerek...

(bkz: kendi kendini kontrol edemeyen demokrası)
(bkz: askerin askerlik yapması)
cumhuriyet kurulduğundan beri gerçekleşmemiş olay.
(bkz: e muhtıra)
demokrasisini orenk aldigimiz bati ulkelerinde olmayan bir durum. mesela almanya'da genelkurmaya baskanin adini herkes bilmez. alman genelkurmay baskani hassasiyetlerini kamuoyuyla paylasmaz. alman genelkurmay baskani sadece mgk toplantilarinda konusur.

ayrica ataturk'un de kurtulus savasindan sonra asker arkadaslarina ya uniformayi cikarin ya da susun dedigini de goz onune almak lazim. uniformayi cikaran da olmustur, (bkz: ismet inonu) cikarmayan da (bkz: fevzi cakmak) sonucta tercih meselesi.

(bkz: muasir medeniyetler seviyesi)
ne yazık ki bazılarının onca yaşanana rağmen hala anlayamadığı zorunlu durum.gazi paşa bile balkan savaşına kadar bunu görememişti.ancak türk insanı askerine çok güvendiğinden bu durumu bir türlü kabullenemedi. (bkz: 27 mayıs), (bkz: 12 eylül).
iran da islam devrimi öncesinde yaşanan olaydır, laik ordu solcular, milliyetçiler, liberaller, batıcılar tarafından sürekli eleştirilip siyasetten uzaklaştırılmıştır, sonrasında ordunun siyasete karışmasını istemeyenlerin kendisi siyasete karışamamış, ya öldürülmüş, ya hapse girmiş, ya sürülmüştür.

eksi verecek arkadaşlara not: bu bir gerçekliktir, darbe çağrısı ya da askeri siyaset yapmaa çağırıyor değilim, ancak yukarıda söylenen olgu daha 30 yıl önce iran da yaşanan bir durumdur.
sadece amerika ve avrupa baskıları ve istekleri sonucu karışmaları gibi tam tersini yine aynı nedenlerle yapmaları, kesinlikle demokrasi ile alakası olmayan durum.
türkiye'nin pek alışık olmadığı bir durum. biz her 20 senede bir darbe olmasına alışık bir millet olduğumuz için bünyemiz kabul etmiyor tabi. her 20 senede bir
-ulan bişey mi oldu acaba,komutanlar uykuya mı daldı nedir? nie darbe olmadı bu sene?
diye düşüncelere daldırılan bir milletiz biz.
sarıklı cüppeli şeyhler, derebeyleri, külhanbey tavırlı sokak kabadayıları, mektep medrese görmemiş dallamalar siyasette başrol oynarken; ortaçağ rüyaları gören kıçı açıkta kalmış bünyelerin ve bazı satılmışların ısrarlı isteği.

harp okullarında, harp akademilerinde onca kitap yalayıp yutmuş, pek çok parlamenterden daha fazla yabancı dil bilen, yurtta ve dünyada olup bitenleri yorumlama yetisine sahip askerler, üstelik silah gücüne de sahipken siyasete karışmasınlar ve milyonlarca insanla birlikte kendi kaderlerini bir koyun sürüsünün oylarına bıraksınlar öyle mi?

hasan pulur'un sıkça kullandığı güzel bir söz var, o geldi aklıma şimdi: kapıp da kaçan mı?
teröristlerin siyaset yaptığı bir zamanda askerin siyasetten uzak durmasıdır.(!)
demokratik ülkelerde olması gereken durum. ordumuz elbetteki güçlü olmalı ama bu siyasi yönden değil. dünyada ordunun sadece 2 ülkede siyaset yönüden ağırlığı var biri elbette türkiye. diğeri ise (bkz: cezayir)
akp ve meclisteki vatan hainlerinin işine gelen durumdur. ordu tabiki siyasete karışmamalıdır, sadece ülkenin güvenliğini sağlamakta yükümlüdür; ancak ülkeyi babasının malı gibi yöneten, düzeni değiştirmeye çalışan birileri ve mecliste bağımsızlıklarını isteyen ve hatta basına açıklama yapıp üç ay içersinde iç çatışmalar yaşanabilir diyen teröristler oldukça, müdahale gerekli midir değil midir orasını kamuoyuna bırakıyorum.
(bkz: hayal)
ah ah şu yurdumun entel geçinen zavallı insanları. söz konusu avrupa birliği, dünya ile entegrasyon çabamız olmasaydı, asker zaten göbek ata, ata bu iktidarı menderes gibi darağacında sallandırırdı şüpheniz olmasın.
herkesin istemesi gereken şeydir. asker siyasete karışınca ne gibi etkiler oluyor bunu hepimiz çok iyi bilmesek de şu an kendimize bakarak bunu kavrayabiliriz. 30 yıldır aynı yerdeyiz...
mevcut sistemlerin hiçbirinde mümkün olamayacak hadisedir. asker, polis ya da benzeri şekilde örgütlenen yapılar doğrudan siyaset için vardırlar ve her şeyden önce birer iç savaş aygıtıdırlar. üretimle elde edilen artı değerin bölüşülmesi konusunda çıkabilecek bazı anlaşmazlıklara karşın, düzenin hamileri tarafından finanse edilip yönlendirilirler. dolayısıyla bir yerde asker varsa zaten siyasete karışıyor demektir; çünkü siyasetin aktif bir aktörüdür. öyle oturuyor, ense yapıyor olsa bile bu durum değişmez.

ikincisi: eğer bu tespit son günlerin baygınlık getiren konusu türbanla ilişkilendirilmişse orada da bir yanlışlık var demektir; zira askerin siyasete karışmasından kasıt illa ki darbe yapması, tank yürütmesi, muhtıra vermesi değildir; susmak, ses çıkarmamak da gayet politik bir eyleme biçimidir yeri geldiğinde ve tarafsızlık dünyanın en büyük yalanıdır.
içinde bulunduğumuz durum.
hindistana özgürlügü veren ve demokrasiyi getiren aydin kesmin oradaki olumsuz durumlarda , demokrasiyi korumak adina yaptigi olaydir..
aynisi türkiye icin orduda gecerli olup cumhuriyet ve ilkelerin tek neferi türk silahli kuvvetleridir.
demokrasinin olmazsa olmazıdır. aynı zamanda askerin siyasete karışmasının sözde siviller tarafından da istenmemesi gerekir. milletten sandıkta rağbet görmeyenlerin kışla kapılarında ne olur darbe yapın paşam diye ağlamasının son bulması halidir.
(bkz: tskp)

bu ne peki?
ücüncü dünya ülkelerinde imkansiz olan dogru.
asker siyasete karışsın mı, karışmasın mı?

bayılıyorum bu muhabbete çünkü goygoyu hiç bitmiyor daima söyleyecek bir şeyler var. üstelik toplumu da 2 ye bölüyor.

kimisi; "seçilmişler eğer ellerindeki gücü kötüye kullanmaya başlamışsa mehmetçik sokağa inecek, huzuru sağlayacak kardeşim" diyor (darbeciler)

kimisi; "ordu dediğin ülkeyi korur, kışlada bekler. eğer biri indirilecekse onu millet seçimde zaten yapar, herkes haddini bilsin" diyor (anti darbeciler)

elbette naçizane sizin de bir fikriniz vardır konuyla alakalı ama ben farklı bir açıdan bakıp size bir gerçeği göstermek istiyorum...

mesele şu; Bu memlekette "askerin politikaya karışmasına" en şiddetle karşı çıkan iki kişi kimdir?

Atatürk ile inönü, öyle değil mi?

ikisi de askerdir!

Meclis başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı, ebedi şef, milli şef...

Bu "politika" değil mi?

Daha sonra gelen tam dört cumhurbaşkanı da asker (Gürsel, Sunay, Korutürk, Evren...)

Dört defa "başarılı" darbe yapan da asker (1960, 1971, 1980, 1997...)

Üç defa "başarısız" darbeye kalkışan da asker (1961, 1962, 2016...)

Serbest seçimi sivil muhalefet kazanınca darbe düşünen ve "inönü'den izin isteyen" de asker (1950...)

Daha 1955'te cunta kuran da asker...

1960 darbesiyle tatmin olmayıp 1961'de yeni bir cunta kuran da asker...

1971'de bir de değil, iki rakip cunta kuran da asker...

Kimisi emir ve komuta zinciri içinde, kimisi dışında...

Hadi bunlar darbeci... Peki, bir çeşit "üst hükümet" olarak görev yapan Milli Güvenlik Kurulu'nda ağırlık kimdeydi? Askerdeydi.

Askeri politikaya karıştırmamakta maşallah ne kadar başarılı olmuşuz be birader!!! vay amına koyayım!!!

ataturk'un de kurtulus savasindan sonra asker arkadaslarina ya uniformayi cikarin ya da susun dedigini de goz onune alırsanız her darbe Atatürk'e ihanet midir, değil midir?

ihanetin daniskasıdır!

tarihteki tüm darbelerde halkın "bir dakika ya ne darbesi siktirin gidin kışlanıza" diye tepki gösterip sokağa indiği tek darbe 15 temmuz ise, o zaman bu gün gerçekten tarihidir!

şimdi geçiniz küfürlerinizi, ithamlarınızı; "yok aberystwyth hükümeti yalıyor, yok şakşakçı, yok göt veren, yok yandaş". fetö yu kimin beslediği, kimin kandırıldığı ve yarım ağızla da özür dilediği ortada. konu bu değil. ampül kafalılarla aynı yatağa girmeyin hemen, ben size başka bir şey gösteriyorum.

bu ülkenin kurucuları zamanında anlı şanlı asker oldukları için o üniforma üzerlerinden çıksa bile, milletin kafalarından çıkmamış belli ki...

"Atatürk kendisine muhalefet eden paşalara 'ya asker olarak kalın ya da üniformanızı çıkarın ve siyasete girin' demişti..."

Aslında siyasete girmelerini istiyordu, kıtaların başında komutan olarak kalmalarını yani ellerinde silah olmasını istemiyordu.
Elinde silah olan darbe düşünebilirdi, sivil muhalifi ezmek çok daha kolaydı.

Peki, üniformayı çıkarıp siyasete girmek kabul edilebilir bir tercihti de, bu emekli paşaların oluşturdukları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası niçin kapatıldı?

bir dakika hangi konudan mı bahsediyorum?

1980 darbesinden sonra siyasi partilere "kontrollu" olarak izin verildiği sıralarda, emekli orgeneral Turgut Sunalp "Milliyetçi Demokrasi Partisi"ni kurdu.

Siyasete karışmayan cuntanın desteklediği siyasete karışmayan paşanın partisi 1983 seçimlerinde madara oldu ve bir süre sonra da kendi kendini feshetti.

Haa, bir de siyasete karışmayan fakat "Demirel'e yakınlığıyla tanınan" emekli orgeneral Ali Fethi Esener'in Büyük Türkiye Partisi vardı tabii.

On beş gün yaşayabildi.

Sonradan itiraf ettiğine göre Evren bu partiyi "iktidara gelebilir" diye kapatmış!

gerçekten çok ilginç! Atatürk ün mirasıyla övünüp yerlere göklere sığdıramıyoruz ama onun söylediklerine ters şeyler yapmakta da geri durmamışız cumhuriyet tarihi boyunca...