bugün

1788-1860 yılları arasında yaşamış alman filozof.
hegel ile aynı üniversitede ders vermişliği vardır..hegel in sınıfları dolup taşarken schopenhauer in sınıfı sineklerle doludur..hegel i çok kıskanır..
nietzsche'nin başlarda etkilendiği; ancak daha sonra tam tersi bir felsefe geliştirdiği ve her fırsatta kötülediği düşünürdür.
mircea lucescunun en beğendiği filozoftur (bkz: lucescu futbolu)
hegel in derslikleri dolup taşarken bu amcanın sınıfının boş kalması sebebiyle hegel e güzel giydirmelerde bulunmuştur. ömrü boyuncada hegel hakkında küfre varacak sözler söylemiştir. kendisi şahane eğlenceli bi hayat yaşamasına rağmen hayata karşı kötümser birr tavır takınmıştır.
(bkz: the schopenhauer cure)
nietzsche üzerindeki etkileri tartışılmayacak filozof. nietzsche, schopenhauer'den aldığı fikirleri geliştirerek felsefesinin ana hatlarını belirlemiştir. (bkz: aşkın metafiziği)
varoluşun acıyla harmanlandığını iddia eden alman filozof. nietzsche, geleneğini devam ettirmiştir. 23 yaşındayken ailesine, ' insanlığın gidişatından hiç memnun değilim, birşeyler yapmalıyım ' diyerek felsefe üzerine eğitim almaya karar vermiştir.
aşkın metafiziği adlı kitabın yazarıdır..aşkı öyle farklı bir biçimde anlatır ki; okurken dumur olur insan. alışılagelmiş tanımların tamamıyla dışında düşünen bir şahıstır kendileri.
"bodur, dar omuzlu, kısa bacaklı ve güçsüz bir insan cinsinden niye bu kadar hoşlanıldığını anlamakta güçlük çekiyorum. sanırım insanın karşı koyamadığı cinsel dürtülerinden..." demiş filozof. 1788-1860 yılları arasında yaşamıştır.
(bkz: 90 dakikada schopenhauer)
...."dünyanın herhangi bir yerinde elde edilebilecek çok fazla bir şey yoktur. dünya sefalet ve ıstırapla doludur; ve eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa , bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir..."

diyen filozoftur kendileri.
idealizm ve amprizmi birleştirme amacında olan kant felsefesine yeni ve kendine özgü bir bakış açısı getirerek görüşleriyle yeniçağ idealizminin sonunu hazırlayan, nietzsche'nin en çok etkilendiği düşünür ve belki de tüm insanlık tarihinin en karamsar filozofu olarak pesimizmin metodolojisini yaratmış yakınçağın en büyük filozoflarından biri.

özellikle kadın erkek ilişkileri ve aşk hakkındaki görüşleriyle aşkı sadece metafizik bir olay olarak algılayan romantizm tutkunlarını sudan çıkmış balığa döndürecek kadar ilginç fikirlere sahip olması bir yana, biyoloji, antropoloji,genetik gibi bilim dallarının çok yakın zamanda türün devamlılığını sağlamak içini doğanın canlılara oynadığı oyunları açığa çıkarabildiğini, schopenhauer'in ise bu bilimlerin ortaya koyduğu bilimsel gerçekliklere paralel görüşlere 1800 yılların başında kişisel gözlemlerinin sonucunda ulaştığını göz önüne alırsak,çağının çok ötesinde bir dehaya sahip olduğu da su götürmez bir gerçektir...
6 yaşındayken, dünyanın çok sıkıcı bir yer olmaya başladığını düşünen alman filozof. felsefe öğrenimi gördüğü 23 yaşına kadar, annesinin ' hayatı bu kadar dışlama ' gibisinden uyarılarıyla karşı karşıya kalsa da felsefeye daha çok gömülmüştür. yaşadığı hayal kırıklıkları ve yalnızlığı, felsefesinin ana hatlarını oluşturmuş ve üzerinden kalkmayacak bir karamsarlığa sebep vermiştir.
entelektüel birikimi ve çabasına rağmen, istenç ve tasarım olarak dünya adlı başyapıtının ilk baskısı çok az satmış, yılmayan filozof, daha çok çalışıp kitabına eklemeler yaparak yeni basımlarla iyi satış grafiklerine ulaşmıştır. kendisine o ana kadar saygı göstermeyen frankfurt halkının, tanınmasının ardından, filozofun kanişinin aynı cinsinden köpekler almaları trajikomiktir.
schopenauer, felsefede kazandığı önemli yere rağmen, mutsuz ve karamsar biri olarak vefat etmiştir. * *
insanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. takdir etmeden ve zevk almadan yanlarından geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. ve böylece umutlarla kandırılan insan ölümün kollarına koşar. *
Arthur Schopenhauer (1788 - 1860), Alman filozof ve düşünür. Felsefe Tarihi nde irrasyonalist ve karamsar olarak bilinir. En ünlü yapıtı henüz 30 yaşına varmadan yayınladığı istenç ve Tasarım Olarak Dünya dır. Schopenhauer görünen dünyanın ardında yatan esas gerçekliğin istenç olduğunu ileri sürdü. Schopenhauer e göre bu istenç akılsız, bilinçsiz bir öze sahipti ve kendisini Fenomenler dünyasında gösteriyordu. Bütün görünenenlerin kaynağıydı. insan bedeni de onun eseriydi. Aklın denetimde olmayan bu istenç insanları parmağında oynatıyor ve geçici tatminlerle veya ulaşılımayan hayallerle, insanı hiçbir zaman dışına çıkamayacağı bir bıkkınlık ve acı döngüsüne sokuyordu . Ona göre anlamsız, boş, acı-dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardı; o da istencimizi öldürmek.
"hayalgücü olan fakat bilgisi olmayan insanın kanatları vardır ama ayakları yoktur" aforizmasını dillendirmiş ve bu sayede hayatımdaki birçok şeye farklı bakmamı sağlamış filozof.
immanuel kant'ın öğretilerini ve savlarını takip ederek, hayatın gerçeklerini her daim kötümser algılayarak, aşkın hayatta hissedilebilecek hazların en yoğunu olması dolayısıyla acının da gerçek tanımı olduğunu ileri süren düşünür ve yazar. insanların bireysel iradeleri olmadığını ancak evrende paylaşılmış bütün iradelerin tercih edilmesi sonucu kişinin bir seçim yaptığına inanır. ayrıca çok çirkin birisiymiş. kötümser olması hakkında bu yüzden bazı fikirler vardır. çok çirkin olduğu için pesimist olduğu söylenir. kötümserliği karakterine de yansımıştır.
(bkz: aşkın metafiziği)
bi ortamlarda ismi geçtiği zaman, usul usul o ortamdan uaklaştığım, beni korkutan, konuşma sırası bana gelse hiç konuşamayıp sik kafa gibi kalacağımı düşündürten adam. mühim biri galiba. bu isimle bizim gibi futbolcu olunmaz ya zaten, böyle mühim bişi olunur zaten!
"duya ancak bir iblisin eseridir" diyen ve kadınların dunyada ki en buyuk yalancılar oldugunu idda eden alman filozofu.
O'na göre Evren'i yöneten Kör ve irrasyonel bir irade'dir. Doğa'da ve Toplum'da hiçbir Yasallık yoktur, Bilimsel Bilme'de imkansız'dır. Tarihte ilerleme yoktur. Halk tiksinilecek bir Topluluk'tur. insanlar'ın Ülküsü Budhacılar'ın Nirvana ideal'ı olmalıdır. Böylece Yaşama iradesi yerini Mutlak Sukunet'e bırakır.

Şöyle der:

'Ben bir Deneyler ve Gözlemler Dünyası içindeyim. Ne ilk, ne de Son'la uğraşmam. Benim bulabileceğim ancak bu Deneyler ve Gözlemler Dünyası'nın Gerçeğidir. ilk ve Son, bu Dünya'nın Dışında'dır. Ben, Deneyler ve Gözlemler Dünyamın Işığı'nda bütün olup bitenlerin bir irade'den, bu da Var olma isteği'nden olduğunu görüyorum. Deneyler'im ve Gözlemler'im bana bu Sonuc'u veriyorlar. Önce Beden'ime bakıyorum. işte Beden'im bu irade'nin Ürünü'dür. Beden', Olaylaşan irade'mdir. Beden'im Var Olma isteği'mden doğdu. Bunu sadece kendi Beden'imde değil, Gözlemler ve Deneyler Dünya'mın Bütün Objeler'inde görüyorum. iri Dişler parçalamak isteği'nin, Çevik Bacaklar kaçmak isteği'nin, Kocaman Gözbebekleri Karanlık'ta görmek istediğinin, Uzun Gagalar Sürüngenler'le beslenmek isteği'nin Ürünü'dür. Bu Buyrultu, bu istek hangi Yön'e çevrildiyse Yaratma ona Uygun oldu. Kendimden Yol'a çıkarak Evren'e doğru yürüyor, Evren'in de bu istekle var olduğunu görüyorum.

Kendim için edindiğim Düşünce, Dışımdakiler için de bana bir Dikir verir. Çünkü Ben sadece bir Süje olsaydım, Objeler'i hiç bir Zaman bilemezdim. Ben, başka Düşünceler'in Objesi olduğum gibi, kendi Düşünce'min de hem Süjesi hem Objesiyim. Şu halde kendim için de bir Obje'yim ben. Bundan da şu Sonucu çıkarabilirim: Bütün Objeler, benim olduğum Şey'dir.

Ben bir Süje ( Düşünen) olarak, Dışımdaki Objeler'i ( Düşünülenler'i) nasıl idrak ediyorsam, kendimi de öylece idrak ediyorum. Bir Kuş'u, bir Ağac'ı, bir başka insan'ı gördüğüm gibi görüyorum kendimi de. Şu halde, ben, kendim için de, dışımdaki bir Kuş, bir Ağaç, bir başka insan gibiyim. Obje olduğumun idraki bana, bütün Objeler'in, Objektifleşen Alem'in, Evren'in Gerçeğini de vermektedir. Benim Yapı'm, onların da Yapı'sıdır. Evren, Ben'den başka Türlü olamaz.

Öyleyse Bütün Objeler de, Evren de aynı var olma isteğinin, aynı Buyrultu'nun Ürünü'dür. Temel, bütün Akılcılar'ın savundukları gibi Düşünce değil, irade'dir. Düşünce, irade'den sonra gelir ve onun bir Gösterge'sidir. Biz, Öz olarak irade'yiz. Evren de Öz olarak irade'dir. Evren'i Var eden, Yaşamak isteği'dir. Mantar Işığa ulaşmak için Taş'ı parçalar. Bu istek öylesine Güçlü bir istek'tir.

Ya Ölüm?.. Ölüm bir Görünüş'ten başka bir Şey değildir. Gerçekte Ölüm yoktur, yaşamak Var'dır. Ölüm de yaşamak içindir. Ölüm'ü önemsemeyişimizin Nedeni, Doğum'u önemsemeyişimizdir. Doğum da, Ölüm de Yaşamak iradesi'nin birer Görüntü'sünden ibaret'tir. Yaşamak iradesi ölmez. Görünüşler ne olursa olsun yaşamak sürüp gitmektedir. Ölüm kendi Objemiz için pek Önemli görünmektedir ama insan Objesi'nin Yaşama isteği için Zorunlu'dur. Sonsuz sürekliliğin bir parçası oluşumuz bizi avundurmalıdır. Kendilerini öldürenler sadece acı çeken Bedenler'inin Acısına Son verebilirler, Sonsuz Süreklilikleri'ne Engel olamazlar.

Evren, Sonsuz birbirini yiyenlerin yeridir. Şu halde Asıl olan Erdem değil, Erdemsizlik'tir. Dünya, Leibniz'in (ö.1716) sandığı gibi Mümkün olan Alemler'in en iyisi değil, tersine en Kötüsüdür. Acı, Sevinç'ten çoktur. Parçalanan Hayvanlar'ın Acıları'yla onları parçalayanların Sevinçler'ini karşılaştırın. Erdem'i; Madenler, Bitkiler ve Hayvanlar'ın dışında, sadece insanlık Alanı'nda değerlendirmeye kalksak bile Öldürmeler, Yalanlar, Yağmalar, Entrikalar arasında boğulup kalırız. Tarih'in bir Yaprağını okuyan hepsini okumuş demektir. Erdem, bir Düşünce olarak, Evren Düzeni'ne Aykırı'dır. Yaşama iradesi Açısından Erdem'i aramak boşunadır, çünkü onu böylesine bir Boğuşma içinde bulamayız. Ölçüler, kendini yenme Çabaları, Çalışma Sevgisi, incelmiş bir Bencillikten başka bir Şey değildir. Bu incelmiş Bencilliğe ( Splendida vitia) Erdem Adını vermekle yetinmeliyiz.

Erdem denmeye değer Tek Eğilim Acımak'tır. Acımak'tan başka Erdem Adına bürünen Bütün Değerler'in Gizli Amacı, Yaşama ve Var olma isteği'dir. Acımak her Türlü Bencil Tutku'nun dışında bir Eğilim'dir. Gülmek ve Ağlamak gibi Acımak da insan'a Özgü'dür. Madenler gülmez, Bitkiler ağlamaz, Hayvanlar acımaz. insan acır ve büsbütün Mutsuz olur. işte Erdem'in insan'a kazandırdığı.'

budizm'in Ahlaki ilkesi Acımak ve Sevmek'tir. Son Sözü de Vaz geçmektir. Her Türlü istekler'den, Tutkular'dan, gerektiğinde de Yaşamaktan Vaz Geçme.. Bu Vaz geçiş insan'ı nirvanalaştırmaktadır.

Schopenhauer de Hristiyanlığı bu Açı'dan eleştirir ve onu Doğu'dan aldığı bu ilkelerden dolayı Doğru, Yahudilik'ten aldığı ilkeler'den dolayı Yanlış bulur. O'na göre Yahudiler Bütün Irklar içinde, Yaşamaya sıkıca yapışmış ve yaşamaktan ne Pahasına olursa olsun Vaz geçmemeye Karar vermiş Tek Irk'tır.

Şöyle der: "Hiç doğmamış olmak, doğmuş olmaktan çok daha iyi'dir. Var olmak Acı çekmek Anlamını taşır. Olumlu Mutluluk Sonsuz bir Kuruntu'dur. Olsa olsa Olumsuz bir Mutluluğa kavuşabilir insan. Bu Olumsuz Mutluluk da Acılar'ının Kısa Süreler'le azalmasından ibaret'tir. Parmağımıza bir iğne batar, Acı duyarsınız. iğne'yi çıkarır, Acınızı dindirerek sevinirsiniz. Mutluluğunuz bu kadarcıktır, daha Çoğunu beklemeyin. Bin bir Yeni bela Sizleri hiç bir zaman rahat bırakmayacaktır. O Belaları birer birer Yok etmeye çabalamakla geçecek Ömrünüz. Birini yok edince de, ardında ikincisinin sizi beklediğini düşünmeden, Mutlu sanacaksınız kendinizi. Bu yüzdendir ki Cinsiyet'i yaymak Büyük bir Kötülük'tür. Bilinciniz bu Kötülüğün Utancını taşır. Evlenmek, kendini yenmek gücünü gösteremeyenlere, Acıma';dan dolayı verilmiş bir izin'dir. isa'nın Babasız Doğuşu'nun ince Anlamı da buradadır. Çünkü isa, böylesine Utanç Verici bir Kötülüğü işleyen bir Adam'ın Oğlu olamazdı. Düşünce Gücümüz, Tutkular'ımızın Eğilimler'imizin Boşluğunu anlamak içindir. Bunu anladıktan sonra Vaz geçmeler'e doğru yöneliriz. içimizde Çevre'dekilere karşı bir Acıma başlar, Adalet Duygumuz gelişir."

kant'ın (ö.1804) ding an sich, noumen, yani nesnelerin zati yanı dediğimiz bilinemez diye ileri sürdüğü yanı, irade olarak keşfetti. O'nun Sisteminin Hint idealizmi ile benzeşen Yanları vardır. Kötümser'dir, Ateist Determinist'. Rasyonalizmin yerine irade Filosofisi'sini koydu.

kaynak: http://www.ulumulhikmekoe...etarihi/schophenhauer.htm
"insanın 40 yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o yılların eleştirisidir. " diyen ve çok da haklı olan alman filazof
"Erkeğin aşkı, doygunluğa erdiği andan sonra, gözle görülecek biçimde azalır; önüne çıkan her kadın, elde ettiği kadından daha çekici gelir ona; çeşitliliği arzulamaya başlar. Kadının aşkı ise, doygunluğa erdiği andan sonra artmaya başlar. Bu, doğanın amacının, türün sürdürülmesinin ve elden geldiğince çoğaltılması olmasının bir sonucudur. Erkek bir yılda, yüzden fazla çocuğu kolaylıkla yapabilir; oysa kadın, ne kadar erkekle sevişirse sevişsin, yılda ancak bir çocuk yapabilir." diyen filozoftur.
dünyaya geldiği andan terk ettiği ana kadar hiçbir zaman geçim sıkıntısı çekmemiş, aksine büyük bir refah içinde yaşamış ancak ironik bir şekilde son derece pesimist bir bakış açısına sahip olan alman filozof...

hayata bakışı ve aforizmaları buram buram umutsuzluk ve melonkoli kokar. en önemli eseri istenç ve tasarım olarak dünya*'dır.

yaşadığı dönemlerde akademik olarak fazla başarılı olamamıştır. 1820 yılında berlin üniversitesinde hegel'in yanında bir avuç öğrenciye ders vermek istemiş, ancak hegel'in sınıfı dolup taşarken kendisi hiç ilgi görnediği için tası tarağı toplamak mecburiyetinde kalmış fakat daha sonra başta nietzsche olmak üzere almanya'nın en seçkin düşünürleri hayranları arasına girmiştir.

schopenhauer'ın özellikle nietzsche'nin felsefesi üzerindeki etkisi yadsınamaz.
"Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." demiştir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar