bugün

kuşlar filmi takdire şayandır.

büdüt: gençliğim soldu bu filmde.
bir grup sinema eleştirmeninin çıkardıkları sinema kültür dergisinde ilham aldıkları usta yönetmen.
(bkz: arka pencere)
psycho adlı filminin müziği bernard herrmann tarafından yapılmış ve gerilim verme özelliğiyle beni benden almıştır.
bugün bir "Bunları biliyor musunuz?" köşesinden göbek deliğinin olmadığını okuduğum yönetmen.
en kısa ifadeyle, üstattır. tam bir auteur yönetmendir. filmlerinin büyük bölümü kült olmuş ve remake'leri yapılmıştır. ismini gördüğüm filmi gözüm kapalı izlerim... desem saçma olacak sanırım, siz anlayın artık.
gerilim-korku türündeki filmlerin efsane yönetmenidir.
--alıntı--
alfred hitchcock, 13 ağustos 1899’da doğu londra'da, leytonstone, ingiltere’de doğdu. hitchcock çocukluk yıllarını ailesinin bakkal dükkânında geçirdi. koyu bir katolik olarak yetiştirilen hitchcock, londra’daki ıgnatius college adlı cizvit okulunda öğrenim gördü. hitchcock'un okul arkadaşlarınca takılan ismi "cocky" yani "burnu havada" idi.

koyu katolik eğitiminin sebep olduğu "katolik sanatçı" damgasını her zaman yalanladı ve işlerinde dini yönlendirmelerin olduğunu inkar etti. benim için filmlerim ahlak hakkında herhangi bir değerlendirmeden daha önemlidir. dese de günah, suçluluk, ceza ve pişmanlık temaları filmlerinin ana öğeleri olmuştur.

15 yaşındayken babasını kaybeden hitchcock, evlenene kadar annesiyle birlikte yaşadı. ölene kadar oğlunun üzerinde müthiş bir baskı uygulayan anne, ünlü yönetmeni ve karısını tatillerde bile yalnız bırakmazdı. babasını kaybettikten sonra çalışmak zorunda kalan hitchcock, 1920'lerin başında işe reklamcılıkla başladı. ardından da londra universitesi’nde mühendislik eğitimi aldı. sonrasında ıslington'da ünlü bir amerikan şirketi olan famous players-lasky film stüdyosu'nun londra şubesinde prodüktör yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1920 başlarında sessiz filmlerin ara yazı tasarımlarını hazırlayan hitchcock, bir süre sonra sessiz filmlerin yönetmeni oldu. bu çıraklık döneminde tüm yönetmenlik kariyeri boyunca koruyacağı fikirler oluşturdu.

1922 yılında ilk filmi olan no. 13 ü tamamlanmadı. bunun ardından 1923 yılında ilk kısa filmi olan always tell your husband'ı çekti. ancak kendi tarzını ilk gösterdiği the lodger'ı 1926 yılında çekti. 1929 yılına kadar çektiği sessiz filmlerinde çeşitli efektler kullanarak seyircilerini etkilemeyi başaran hitchcock, ilk sesli ingiliz filmi olan blackmail’i de 1929 yılında izleyicilerine sundu.

1934 yılından itibren yaptığı filmleriyle ününü dünya çapına yayan hithcock, 1939 yılında ingiltere’den ayrıldı ve hollywood’a yerleşti. hollywood’daki ilk filmi rebecca ile 1940 yılında en iyi film dalında oscar ödülünü kazandı.

1946 yılında çektiği notorious adlı filmi hithcock'un o dönemine ait en etkili filmdi. 1948 yılında çekilen, sahneler arası geçişlerin ustaca yapıldığı film olan rope ise, hitchcock'un ilk renkli filmiydi. north by northwest, vertigo, the birds ve psycho gibi geç dönem filmleri ile ününün doruğuna ulaştı. psycho filminde banyodaki kadının bıçaklanma sahnesi bir sinema klasiği oldu.

john russell taylor'ın hitch: the life and times of alfred hitchcock (1978; hitch: alfred hitchcock'ın yaşamı ve dönemi) ile fransız sinemacı françois truffaut'un hitchcock'la yaptığı bir söyleşiyi kaleme aldığı le cinema selon hitchcock (1966; hitchcock, 1987) adlı eserler hithcock'un ününün pekişmesinde büyük rol oynadı.

alfred hitchcock, 19 nisan 1980'de los angeles, abd'de hayata veda etti.
--alıntı--
komedi için charles chaplin ne ise gerilim için de alfred hitchcock o'dur. özellikle (bkz: psycho) şu anda gülünerek izlenecek bir film olsa da korku türünün mihenk taşlarından biridir.
geçen gün artık sabrımın sonlarındayım, dur dedim şuna bir numara yapayım, insanları korkutmak nasılmış öğrensin, yolda yürüyordu, arkasından sinsice yaklaştım cücük hareketi yaptım, bu bi hopladı, anlatamam. yaa dedim işte öyle korkarsın, hadi şimdi biraz da duygusal filmler çek dedim, peki abi ama aklım çıktı bilmiş ol dedi, ehem mehem olur öyle dedim, yoluma devam ettim, korkak bi adammış vesselam.
kendisi en iyi yönetmen dalında pekçok kez acedemy award'a aday gösterilmesine rağmen; bu ödülü hiç kazanamamıştır.
bu işin nasıl iyi yapıldığını bilen gerçek bir yönetmendir, sinema adamıdır.
gerilim ve korku tarzı filmlerin unutulmaz ve ünlü yönetmeni, denir ki kendisi küçükken üvey babası tarafından yaptığı yaramazlıklar neticesi, karanlık ve kuytu odalara hapsedilmesi neticesi, bu olay onda korku ve gerilim sinemasında ki başarısı için çok önemli bir dayanak noktası oluşturduğu söylenmektedir.
the birds ve vertigo gibi filmlerinin üstüne film çekilmemiş usta yönetmen.
filmlerinin tuhaf bir derinliği vardır, gerilimden fazlası söz konusudur çünkü aynı anda tuhaf bir güven duygusu verir. güç sorunlar vardır ama daima bir kurtuluş şansı söz konusudur, insan aklı özeldir duygusu taşır.
james stewartla fazlasıyla çalışmış bir gerilim sihirbazı.
vertigo ve rear window ayarında bir film 21. yüzyılda halen çekilmedi.

ayrıca neredeyse her filminde görülen bir yönetmendir.

http://tr.wikipedia.org/w...7un_Cameo_Rolleri_Listesi
Sarışınlara karşı zaafı olan yönetmen. Özellikler Grace Kelly'e kafayı takmıştır. James Stewart ve Grace Kelly ikilisine filmlerinde çokça rastlayabilirsiniz. Ayrıca rafadan yumurtaya karşı bir gıcığı vardır. Çoğu filminde yumurtaya sigara basan mı ararsınız, yumurtayı çöpe döken mi arasınız, bir garip yönetmen işte!
sinema tarihinin en büyük yönetmenlerinden birisi olmasına karşın hiç oscar ödülü kazanamamıştır bu usta. sen bir sürü insanı sinema aşığı yap, sırf senin filmini izleyip etkilendiği için insanlar yönetmen olsun, filmler çeksin, ama müzende bir tane oscar olmasın. bu durumdan birileri utanmışta adama yaşam boyu başarı ödülü vermişler. * allah razı olsun.
iyi ki oscar almamıştır. filmlerdeki gerilimi, insanı çileden çıkartır kimi zaman. izlerken "aha da şimdi bir şey oldu. heh şimdi olacak." demekten geri kalmayız. hayatlar risk altındadır. her şey sınırdadır. pamuk ipliğindedir. bıçak sırtındadır. at sikindedir.
tüm bunlara rağmen bir not: bazı sahnelerin bizim 80'li türk filmlerini andırdığı da doğrudur.
ama iyidir be hitchcock. hiçkoktan iyidir.
tam bir ego manyağı , tam bağımsız bir deli ne denir ki ? kısa kısa anlık duygularla ilgili çektiği filimlerin sunuşunu kendince yapan yönetmen.
Sinema Tarihi derslerinde adı sıkça geçen önemli bir yere sahip ingiliz Yönetmendir.

Bir alıntı yapmak istersek:

" Televizyonda bir cinayet görmek kişinini kinini giderebilir. Eğer siz hiç kin duymuyorsanız, reklamları izleyin. " demiştir.
figürana para vermemek için filmlerinde figürasyonu bizzat kendisi yapar. cimri işte.

bu cimriliği daha sonra imzasına dönüşmüştür.
saygı duyulası yönetmendir. sadece 2 mekanda film çekip sizi ekrana çivileyebilecek kapasitededir.
sevimli tombikliğinin altında büyük bir şeytan saklı saksocu yönetmen. filmlerinde oynayan bazı aktristlere arabada sakso çektirdiği söylenir.
lifeboat filminde figüran olarak yer alamamış fakat sandaldakilerin denizde bulduğu gazetede yer alan zayıflama ilanına kendi resmini koymuştur.

http://mithatsarcan.blogs...d-hitchcock-lifeboat.html
filmlerinde joker oyuncu james stewart dır. bir çok filminde görmek mümkün.
şu sıralar hayat hikayesinin beyazperdeye aktarılması gündemde olan ünlü sinema dahisi. yazılılanlara göre filmde alfred'i anthony hopkins canlandıracakmış. film 1960'lara yani alfred'in "sapık" filmini çektiği döneme odaklanacakmış. tabi bunlar şimdilik sadece söylentiden ibaret
dünya sinema tarihinin en ünlü figüranı.