bugün

türkiye nin anlam veremedigi kişi. aslında o degişmemiştir, o bir "sahibinin sesidir" o kadardır...

yarın aydın dogan medyasını israil devlet şirketi oldugu ortaya çıkan almanya da kurulmuş axel springer şirketi patronaj koltuguna oturdugu zaman, israil yanlısı, müslüman düşmanı olması kesin gözüyle bakılan kişidir.
twitter peygamberi!
bir insan sağcıda olabilir , solcuda , dincide , ateistte bu hiç önemli değil savunduğu ideoloji uğruna bişeyler yapıyorsa zorluklara göğüs gerebiliyorsa ne olursa olsun fikirlerinin arkasında durabiliyorsa , sonradan ben değiştim de yok cart oldu curt oldu deyip taraf değiştirmiyorsa bu insana her zaman saygı duyulur.

işte ahmet hakan böyle biri değil saygıyı haketmiyor.hac vazifesini bile şova dönüştüren sözde müslümandır acaba hiç vicdan azabı çekiyormudur taraf değiştirdiği için para uğruna, çok merak ediyorum.Gerçi ne vicdanı be kardeşim bu insan vicdanını da aydın doğan a satmıştır para uğruna.
twitterden follow etmeye görün, mütemadiyen twitleri sıkabilir.
ne onlar sever ne bunlar adamı. arafta kalmış kimse sevmiyor kendisini. halbuki iki taraftan da olabilseydi. iki kesim de sevseydi kendisini. kötü kullandı şansını demek ki zamanında.
ece vahapoğlu düşmanı yazar.
twitter'ın aziz yıldırım'ı olan köşe yazarı. twitter'dan gidip gidip sonra geri döner.
tarafsız bir insan, tarafsız dediysek her tarafa döndüğü için nötrleşen bir insan manasında.
Son olarak, Radikal yazarı Ersin Tokgöz'den sağlam ayar yiyen yazardır.

Ahmet Hakan'ın düğümü
Ergenlik ve ilk gençlik dönemlerinde karşı cinsle temas kuramamış, tek cinsel deneyimi mastürbasyon olan biri ilerleyen yaşlarda istediği kadar parlak ilişkiler yaşasın, skor üstüne skor yapsın fark etmez. Doğasını baskılarken bilinçaltında biriktirdikleri, fark etsin ya da etmesin, yetişkinlik dönemindeki davranışlarının belirleyicisi olur. Ertelenmiş cinselliğin, doğayı baskılamanın elbette bir bedeli olacak. O artık iflah olmaz bir abazandır.
Bu girizgâh şunun için...
Beğenenin de nefret edenin de yadsıyamadığı bir vaka var: Ahmet Hakan. Her yazdığı tartışılan, her attığı adımda bir anlam aranan medyanın adı tek geçen polemik figürü. Türkiye'nin bir numaralı gazetesinin en çok okunan, yazıları internet siteleri tarafından en çok alıntılanan, üzerine tartışmalar yapılan bir isim Ahmet Hakan.
Bu kadar da değil. Bir de prestijli bir kanalda tartıma programları yapıyor. Yazılarının dışında ekranda da görünüyor yani. Üstelik başarılı.
Övünç verici bir mesleki parlaklık... Eh, bir gazeteci için böylesi bir etki yetmeli diyorsunuz değil mi? Bu kadar görünmek kesmeli aslında bir faniyi...
Ama kesmiyor. Ne televizyondaki konuşmaları, ne her gün yüz binlerin okuduğu gazete yazıları...
Bir de gün boyu Twitter'da ona buna laf yetiştirmeler, masaları dikizleyip canlı yayın yapmalar.
Diyebilirsiniz ki işte iletişim sevdası, işte kafasına göre takılan özgür ruh.
Ama değil.
Ahmet Hakan'ınki ne bir iletişim sevdası, ne kafasına göre takılma hali. Mastürbasyon döneminden sonra ne yaşarsa yaşasın kaçıp kaçıp o ana dönen tatminsiz ergenin geç halinden başka bir şey değil. Kendi kendini tatmin etmeye çalışırken ikiye, üçe ayrılan bilinç ve bu ayrılmalardan payına düşen tatminsizlik.
Kolay mı?
Kanınızın en deli aktığı dönemde her türlü nefsi kısıtlamanın görece kutsal olduğu bir iklimde seyredeceksiniz. Şöhretin tadını şöyle kenarından tadacaksınız ama ait olduğunuz cemaat nedeniyle isteklerinize hep ket vuracaksınız. Günlerden bir gün, o cemaati terk edip o yasakları yıkmanın hazzını yüksek sesle haykırarak, kayıp yıllarınızın hıncını çıkaracaksınız. Gidemediğiniz tüm ortamlara akacak, kaybı telafiye konsantre bir adanmışlıkla yeni dostluklarınızı da, nefretlerinizi de, öfkelerinizi de hep ama hep tezahürat eşliğinde yaşayacaksınız.
Ya arkadaşlarınızla, ya düşmanlarınızla, olmazsa kendi kendinizle... Dalaşacaksınız. Ama hep tezahürat eşliğinde...

O Düğüm...
Ahmet Hakan Kanal 7 anchormani, ben henüz üniversitede öğrenciyken bir panelde tam da bugünkü açmazını izlemiştim gözlerinden. Muhafazakâr jön Hakan'ı hayranlıkla izleyen türbanlı öğrenciler ile Hakan arasındaki flört- ama sadece orada kalan, bir adım sonrasına gidemeyen flört- acıklı bir enstantaneydi. Panel bitti, Hakan hayran bakışlar arasında, muhtemelen boğazındaki o kocaman düğümle salondan ayrılıverdi. Geriye kalan, sadece yutkunmasıydı.
işte şimdi Hakan'ın tüm uğraşı o düğümü çözmek için.
Ama kötü bir haberim var. Ne yeni mahallesinin en gözde ismi olması, ne en çok okunan yazar... Ne Hürriyet, ne CNN Turk, ne Twitter... Ne dostlarının ne de düşmanlarının köşelerinde yer bulması...
Artık hiçbir şey Ahmet Hakan'ı tatmin edemez. Çünkü o düğüm hep orada, duruyor. Onca vedaya rağmen Twitter'dan da bu yüzden çıkamıyor, magazin ya da geyik ortamları da onca eleştirisine rağmen onsuz olmuyor, Avşargillere de bu yüzden önce çakıp, sonra onlarla ,çıkıyor.
Dedim ya; kahrolası o düğüm.
Twitter'da yazdığına göre kendisi şu sıralar izmir'deymiş. Hatta şu sözleriyle izmir'i ikinci şehri ilan etmiş:

" Boyoz yedim, Alsancak'ta piyasa yaptım, Konak Pier'de dolandım, simite gevrek dedim, Tamer Şahin'i tanıdım. Artık izmir ikinci şehrimdir... "
benim için twitter öncesi ve twitter sonrası ahmet hakan iki farklı kişidir. şöyle ki;

twitter öncesi ahmet hakan: hayatımın hiçbir döneminde zerre haz etmedim bu adamdan. en önce çıkan sıfatı, ortama ve çıkarına göre rüzgarın estiği yönde doğru dümen kırmasıyla, "kaypak"tır.

twitter sonrası ahmet hakan: 16 yaşında, elinden düşürmediği iphone'u ile zıçarken bile tweetleyen, msn'de facebook'ta online olduğun anda salça olan, sevmediğin, yılışık, timberland'li, barbour'lu, buffalo'lu, ugg'lu, kırmızı pumalı bir teenager.

"twitter anlatılmaz yaşanır" ne demek olm?
ne olur ne olmaz bir de öbür dünya yoksa kek gibi hayat boyu dünya zevklerinden mahrum kalmak var, eldeki dünya vaad edilen dünyadan iyidir diyerekten laik kesime kapağı atıp teşvikiye civelekleriyle cilveleşmeyi tercih eden gazeteci. kendisini en son teşvikiye house kafenin güzel garsonuna sarkarken tespit etmiştim, arada sinema edebiyat filan yazmaya çalışarak beni güldürür sağolsun.
"ben yandas olsaydim" diye bir yazi yazmis muhterem bugun.

http://www.hurriyet.com.t...sp?yazarid=131&gid=61

guzel yazmis süsü verilmis. yalniz "Hasbelkader yandaş medyada yazıp çiziyor olsaydın, buna sesini çıkarmaz mıydın?" diye kendi kendine soruyorsun ya yazida, o sorunun kipi biraz yanlis olmus, yeni safak'ta calistigin gunleri hatirla, "sesini cikariyor muydun?"
twitter'da ortalama bir sözlük yazarının sahip olduğu entry kadar tweet yazmış köşe yazarı.içinde yıllardır nasıl biriktirmişse an itibariyle yazı yazmak duygusunu.twitter'a patlamış birden.
bu yazıyı iyi okuyan biri onun hakkında az çok mutlaka bilgiye sahip olacaktır.
önce entry mi yazmadan önce bir hatırlatma yapmak istiyorum. herhangi bir bebeye hangi takımı tuttuğunuzu sorun. küçük çocuk size tuttuğu takımı söyledikten sonra ona hayır onu tutma bu takımı tut dediğin zaman hayatta dönmez çocuk aklı ile. 5 yaşında bile olsa bir galatasaray taraftarı coçuğu fenerbahçe yada beşiktaş taraftarı yapamazsınız. hatta futbol ile ilgisi olmayan kız çocuğunu bile takımından vazgeçiremezsiniz.

bu bilgiyi verdikten sonra bu hafta sonu milliyet pazar ekinde ahmet hakan ile bir röportaj yapılmıştı. hangi takımı tutyorsunuz diye sorulmuş aslında galatasaray taraftarıydım ama geçen sene mustafa denizli'yi beşiktaş'ın başında görünce artık beşiktaş'ı tutuyorum diyerek beni benden almış kişi. hemde 40 ından sonra dönmüştür ama normaldir karakteri ortaya çıkmıştır. zira her borusu ötenin borusunu binmektedir. ulan buraya yazıyorum bir gün benim borum öterse seni de boruma bindirip öttürmeyen ne olsun. saksocu seni
twitter'da takip etmek gibi bir hataya düşmeyin,zira adam her saniye bir şey tweetliyor dolayısıyla saçma sapan şeylerle sayfanızı esir aldırmayın.
yaprak dökümü nün ceydabaşak sayan ile birlikte.
uludag sözlük magazin haberlerini dinlediniz.
iyi geceler.
twitter dan karı düşürmeye çalışan asosyal bir kişiliklerin gurusudur. sosyal ağın geldiği son nokta ama en üst seviyesi değil en son uğradığı durak olarak en son nokta * ahmet hakan olunca oda çoşarak sıçıyor. sıçsın ama kokutmasın çünkü sözlüktekileri rahatsız ediyor. genç sivil arkadaşlarında miting yapmasını bekliyoruz; genç siviller tecavüzcü ve twittercı çoşkunlardan rahatsız.
ertuğrul özkök'ün istifası sonrası tweetlediği "Türk basını rengini, eğlencesini, güler yüzünü, yaratıcılığını, batılılığını, fırlamalığını kaybetti... Onu çok arayacağız" tweeti ile yalakalığın boyutunun nerelere varabileceği konusunda müthiş bir örnek olmuştur. gerçi ben de lise mezunu olup sırf ertuğrul istedi diye hürriyet'te yazsam ve ayda onbinlerce euro alsam yalakalığı yapardım mı ne?
3 ocak 2010 tarihli "ben bir ergenekoncuyum" yazısıyla dikkatleri üstüne çeken ve milyonların hissiyatını başarıyla yansıtan gazeteci.
eski halini falan hayal meyal hatırlarım, kanal 7 de ana haber sunuyordu, fakat şimdilerde bazı kesimler tarafından "dönek" olarak nitelendirilmesi çok garibime gitti. mümtazer türköne gibi hükümeti yıkayıp yağlayan orduyu sürekli darbe yapabilme potansiyelinde gören bir yazar değil o, oldukça objektif düşünceleri, eşleştirileri, tespitleri var, bugün cnn türkteki "eğer tayyip erdoğanın başarılarının takdir edilmesiyle beraber yanlışlarının eleştirilmesine bile tahammülü yoksa gider balıkçı kasabasında yaşarım" sözü de çok anlamlıydı, gerçekten anlamak imkansız , toplumun böyle çağdaş yazarlara yüklenmesini.
ananemlerin komşusuymuş zamanında.babası müftüymüş.sağlam karakterli bir adammış...*
kimileri entelektüel biri gibi görebilir onu ve hatta sempati duyabilirler de, fakat ben geçmişinden bugüne düşünecek olursak kendisini içtenlikten çok uzak buluyorum ve bu nedenle dedikleri her ne kadar doğru olsa bile bir yalancının doğru söylediğinde, bir katilin hayat kurtardığında, bir teröristin teslim olduğunda onlara karşı ne düşünüyorsam onun için de bu şekilde düşünüyorum.
nişantaşı nda yemek yemediği ünlü kadın kalmayan adam. yılların acısını çıkartıyor.
doğan medya'nın tamamının satılmasından sonra tweetlemeyi bırakacağı düşünülen kişi.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar