bugün

bazı sabahlar uyandığım ilk beş dakika ete kemiğe bürünüp iki eliyle boğazıma sarılıyor sonra kalkıp kedime mama veriyorum kendime bir kahve yapıyorum. elleri boğazımda değil şimdi ama gölgem gibi yanımda. dost olmaya niyetim yok bırak peşimi ucube.
bir his.

acıyı paylaşarak -ki bu çok nadirdir- karşı tarafa gayriihtiyari yüklediğim ağırlığın altında öyle bir eziliyorum ki bazen acıyla tek başıma baş etmek mi daha zor bununla baş etmek mi bilmiyorum.
hafif acılar konuşabilirken derin acılar dilsizdir.
insan duygularının olduğuna işarettir.

Her bir tecrübe acıdan doğar.
yerinde ve ayarında olursa tek düzelikten bir süre çıkartır.
Kimi zaman bedende, kimi zaman ise ruhun içinde..
Çıkagelen çığlık.
(bkz: pain)

Okunduğunda zihinde ilk canlandırdığı tat değil, histir. Bu çok acımasız.
Sevgiliye hayatının her daim geçirmek istediğin kişiye, "benim duygumdan, sevgimden, seninle evlenmek istediğimden eminsin biliyorsun değil mi?" Diye sorduktan evet kesinlikle cevabı alıp peşine ben kendimden emin değilim bilmiyorum demesi.
Tercih edilmemek.

Acıdır, zor geçer.
Can yakan durumlardır. Bunun bir alt dalı olarak duygusal acı ise, her bilinçli varlığın özünde bildiği küçük büyük his patlamalarıdır.
bir anlamı "Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem" olan kelime.
Sebep.
En iyi öğretmendir.
En iyi dost yada düşman.
Koyulduğu yere göre insanı ya yavaş yavaş güçlendirir yada yavaş yavaş sömürür.
"...Marie Antoinette’nin ilk gerçek öğretmeni acıdır, söz dinlemeyenin ders aldığı tek öğretmen..."

(Marie Antoinette - Stefan Zweig, s.350)
Yangın yeridir bazen insan,
Umutların bir bir söndüğü sokak lambaları gibi...

Herkesin bildiği ama kimsenin senin gibi bilmediği,
Bir rüyanın kâbusa dönüşümüdür belki...

Suskun,yorgun,mutsuz,umutsuz...
Gibi sıfatların temelidir, eskilerden kalma bir fotoğraf gibi renksiz.
zamanla ruhsal versiyonunun fiziksel versiyonundan daha ağır olduğunu anladığınız insani duygu.
ben kökümden kurudum, daha yeşeremem ki.
gözü elde olana, ''benimsin'' diyemem ki
artık kendi kendime ben ümit veremem ki.
birgün gerçek seveni bende bulurum belki.
küsüyorum feleğe, düştüm bitmez çileye.
artık bana fırsat yok kahkaha ile gülmeye.
bana yemin edenler sözünde durmadı ki,
sende git sende unut, kimler unutmadı ki?
inanamam rüyama, ben küsmüşüm dünyama.
yeter ki, sen mutlu ol. sakın bana acıma.

böyle acı çok çektim, sanma ki dayanamam
acıyanım sen olma, kandırma inanamam.
bana her defasında haramdan bahsederdin,
''bilmediğim şahısla ben evlenemem'' derdin.
benim geçim kaynağım, kavaldan, davuldan.
müslüman koca buldun, başı kalkmaz kumardan.
bir baktım, kahvehanede zavallının birisi,
'' otur yanıma dedi, senin yüzde ellisi.''
mecbur, parası bitmiş. para dileniyordu.
tanımak istese bile, beni tanıyamıyordu.

kız, bu muydu annenin milyoner eniştesi?
o akşam geldiğinde, nasıldı neşesi?
işte o akşam senden para istemedi mi?
sen param yok deyince, doğru de demedi mi?
o mutluluk, o neşe demek o akşam bitti.
aradın mı acaba haram yiyen selim'i?

kumar kağıtlarıyla kim vururdu kafana?
ben sana suç bulmuyorum, yazık olsun annene.
hani seni alırken altınlara sarmıştı,
senin karşılığında, annen köşk yaptırmıştı.
senin karşılığında, annene köşk yaptırmış!
annen köşkte oturur, bacak bacak üstüne,
ağlanacak haline, güldürdün beni yine...
hani bileziklerin? nerede küpelerin?
hani o eski düzen, o neşeli evlerin?
hani o güllerin, o cibinliklerin?
çöreklenmiş koynuna, geziyorsun elleri.

inci boncuklarıyla süslenmiş gelinlikler,
hadi şimdi göreyim, nerde seni sevenler?
o dolu filelerin, birden nasıl boşaldı?
ben yine acıyorum, sanma selim hoşlandı.
gülüm, kuyumcularda bozuldu altınların
kahvelere taşınmış yemek masaların.
hani beni taşlardın, yoktu benden kötüsü!
seccadeleri bile oldu masa örtüsü!
müslümansın, tövbe de allah adamı yakar.
hani kocanda namus, neresinde ar?

kız kocanın yaşları bir dolu akar.
bundan böyle o adam pencereden çok bakar.
saksı da boynu bükük kız gelinlik güllerin
kahveye perde oldu, gördüm gelinliklerin.
kahvede dün oturdum beyinin masasına
baktım ismin yazılı, örtünün ortasında.
birgün kumarhanede karıştırdım defteri
deftere başlık yapmış kocanın resimleri.
hiç düşünmedin mi tez biter hazır para.
beyin kayıplarda, duyuyorum ara sıra.

beyinin adını kayıp ilanı verdim.
parası çok kaçmıştır, dış devlete söyledim.
otuz altı gün oldu, demek eve gelmedi?
mektup yazmıştır ama postacı getirmedi.
postacı da alıştı ondan rüşvet yemeye
gören başladı artık yüzüne tükürmeye
yaklaş azacık dedim, sana bişey diyeyim.
kocan kayıp değilmiş, müjdeni de vereyim.
ceketini buldular, cepte kumar kağıdı.
beyoğlu sokağında dilencilik yapardı.
ben onu zor tanıdım, o beni tanımadı.
kaç para boya dedim? içinden mırıldandı.
sandığının üstünde boya, simit parçası
çamur, yağ pislik dolu pantolonun paçası.

bir ekmek parasına dedi boyayacağım
memnun olursun dedi, bol cila vuracağım.
bağırıyordu kocan, parlamazsa para yok!
ekmek gözünü tutsun, sana bir simitte çok.
zamanında ekmeği atardın bayat diye
attığın ekmeği ekmekleri köpeklerle paylaşır
ne bulursan atardın ben zenginim diye
senin çöplerin için bezmişti belediye.

annen durduğu köşke kiracılar alırmış
annen kiracısına, hizmetçilik yaparmış.
r a z ı o - l u y o r m u s u n - g e c e - k o n d u l a r ı m a ?
görmek istemiyorum, girme rüyalarıma
bir zamanlar bey diye hitap edilen adam
içimi döküyorum, acıyorum sana sevdam
cami kapılarından geri gelmeyeceğim
küsme az dinle beni,
bak, ben ne diyeceğim?
bir zaman fakirlere para dağıtıyormuş
bak allahın işine
şimdi de topluyormuş
en çok güldüğüm taraf
hani altın dişi?
dişi de satmış yemiş.
bilmem allahın işi.

sg.
bir süre sonra mide bulandırır ve kusmak istersiniz.
"...Bana o kadar bilinçle acı çektirdiniz ki, şu anda sizi bağışlamak elimden gelmiyor..."

(Karamazov Kardeşler, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, s.360)
insanın neresi acıyorsa canı oradadır.
Şu anda tarifi imkansız bir acı çekiyorum.

Eminim insanların %90'ı bu tip acıların varlığından dahi bihaberdir.

Her şeyim var fakat sefalet içindeyim. Adeta yanmaktayım. Yanıyorum.

Aklım olmazların zoru içinde. Ruhum bedeni terk etme niyatiyle yayından fırlamış bir ok...

Sonumun ne olacağına dair en ufak bir fikrim yok, zaten sonunu düşünecek vaktim hiç olmadı. Beni yakalayan ruhsal fırtınanın esareti altında her gün başka cephede çarpışmaktayım. Saadete dairse hiç umudum olmamıştı zaten.

Kan, yara, ve fiziksel acıyla betimlenemeyecek bir acı bu. Geçmişimle savaş halindeyim. Bugünümle savaş halindeyim.

Her an her dakika savaş halindeyim. Bu acı ben yaşarken bitemez. Öyleyse ölüp tekrar dirilmem lazım.
insan medeniyeti geliştikçe hep daha fazla acı yarattı.

Hakikat: Gelişim arttıkça, acı artar. Gelişimin amacı acıyı azaltmak değildir. Gelişimin tek amacı vardır: Güç.

Güç ise kendi kendinin amacı olabilecek tek şeydir. Öyleyse güçlenmek için her yol meşrudur.

işte bir ahlak temellendirmesi.
ruh ikizim olan bitki, acıdır seveni vardır. acılara özgürlük!
Yazdığım şiirleri ve onca yaşanmışlıkları unutun. Bu acı, şiirlerden ve yaşanmışlıklardan çok daha öte.
En narin yerinden yapıştırılır.
görsel