bugün

Abdülhak Şinasi Hisar, 1883 tarihinde istanbul'da doğduğunda, adı, kendisi de hikaye yazarı olan babası tarafından Şinasi ve Abdülhak Hamid'in isimlerinin birleşimden oluşturulmuştu. Oğlunu da edebiyatçı yapmak istiyordu Mahmud Celaleddin Bey... iyi bir eğitimle yetişti Abdülhalk Şinasi; Galatasaray'ı bitirdi, özel Fransızca ve Tevfik Fikret'ten Türkçe dersleri aldı. Bu sıralarda Istanbul'un en güzel semtlerinde Boğaziçi'nde, Büyükada da yaşıyordu ailesi ile birlikte.

Yüksek öğrenimini Paris'te, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde(1905-1908) tamamlarken, Paris bohemine, edebiyat çevrelerine ve Jön Türk hareketine de katılmıştı. istanbul'a döndüğünde, o yılların gözde ülkesi olan Fransa'dan aldığı diploması ve edebiyat kültürüyle kısa zamanda iyi bir çevre edindi Abdülhak Şinasi. Cumhuriyet'in ilanına kadar çeşitli şirketlerde çalıştı, 1928'de Ankara'ya geçti ve Dışişlerinde görev yaptı. 1963 yılındaki ölümüne kadar sürdürdüğü yüksek düzey bürokratlık görevlerinin yanı sıra sessiz sedasız bir biçimde edebiyatla da uğraşan Hisar, üç romanın yanı sıra bir çok inceleme kitabı ve şiir de yayınlamıştı. *
geçmiş zaman insanıdır, mekanı zamanın içerisinde eritebilmiş ruhunun tezgahlarından geçirip her satırı bir dizeyi andıran düz yazılar oluşturmuştur. romanları ve denemeleri teknik açıdan kusursuza yakındır özellikle "boğazici mehtapları" bir medeniyetin ruhta bıraktığı izleri ve bu medeniyetinin terkibini ele alışı açısından yazarın kaleme aldığı en güzide eseridir kanımca ki "mazi cenneti" özellikle okumasını tavsiye ettiğim bölümüdür. anı ve denemeye yakın duran bu eserinin yanında iki romanıyla da saç baş yoldurmuştur. fahim bey ve biz , çamlıca daki eniştemiz tükenmez bir kaynağın karşısında doyumsuz olmanın nasıl bir huzur verdiğini anlar insan abdülhak şinasi hisar okudukça.

"mazimiz çocukluğumuz ve gençliğimizle birlikte sevgili ölülerimizle buluştuğumuz mukaddes bir diyardır.mazi hepimiz için adem'in kovulduğunu hatırladığı cennettir.annelerimizin yüzleri ve muhabbetleriyle yoğrulmuş;çocukluğumuzun sevinçleri ve emelleriyle örülmüş bu mazi , ömrümüze ikide bir çiçeklerini veren bu bahçe ;ikide bir ahenklerini salan bu musiki ,ruhumuzua eski kuvvetlerin yeni hamlesiyle esince duyduğumuz bahtiyarlık içinde anlarız ki mazinin sükutu ve sesleri de ,hüznü ve zevkleri de gönlümüzde halin gürültülerine ve hislerine her zaman galip gelecektir" ( boğazici mehtapları sf.176 , yky 2006)
Türk edebiyatının gözardı edilmiş yazarlarındandır. Geçmişe bir aşkla bağlı oluşu, sanki o geçmişte yaşıyormuşçasına bir ruh hali içinde olması belki de cumhuriyetin ilk neslinin ve sonraki nesillerin kendisini fazla önemsememesine yol açmıştır. Aslen güçlü bir yazardır. Gücü sadece cümle kurmadaki başarısından gelmez. Romanlarında anlattığı dönemi karakterlerle başarılı şekilde sembolize eder. "Fahim Bey ve Biz" romanındaki Fahim Bey karakteri son Osmanlının kültürel ikliminde gezinir. Yeni bir yaşam tarzına, yeni yerleşmeye başlayan ekonomik ilişkilere yabancıdır. Roman boyunca bunun bocalamasını yaşar. "Çamlıcadaki Eniştemiz" romanı da okunmaya değerdir."Boğaziçi Mehtapları"ndaki şu cümle belki de onu bize anlatan cümledir: "Geçmiş bir zamanı anlamak için bize belki ilmimizden ziyade cehlimiz yardım edebilir."