gerçekten seven birinin yapabileceği davranıştır.
+neden beş peki?
-çünkü, bu benim başlığım.
+peki, sağlık olsun.
(bkz: 5 sene aynı çocuğu sevmek)

bizler peşinden koşmuyoruz tabii, anca bekliyoruz.
+dur artık, koşma yeter!
-ay ne var be!
+nasıl ne var yarram! beş senedir koşuyoruz...
*
+ abi bi kızın peşinden 5 sene koştum.
- hımm! sonuç?
+ abi tecrübe.
- ne tecrübesi?
+ artık akıllandım.
- hımm. nasıl?
+ artık koşmam.
- iyi.
(bkz: kız evlendi sen hala koşuyorsun)
(bkz: senin askerliğin bitmez haaa)
Artık yürümesi gereken erkektir.
beş seneyi bir hiç uğruna harcamaktır. yıllarca beklersin, seni kabul etmesi için çalışırsın. fakat o sırada o kişinin aklında bir başkası vardır. buna rağmen sana asla git demez. çünkü yedekte birini ister.
6. sene başka bir kızın peşinden koşmaya başlamak.
koşarken aradaki fark kapanmıyorsa 6. seneyi zorlamaması gereken erkektir.
bir ispanyol filmi.

(en kısaca özetliyorum)
Kendisi fakir olan adamımız sevdiği kızın ailesi tarafından red yedikten sonra gönlündeki boşluğu doldurmak için 1800'lerin ispanya'sında herkesle beraber olur ama içindeki sevgiyi dolduramaz, bastıramaz. Amcasının gemicilik şirketinde kendine yer bulur yükselir, her yattığı kadına bir numara verir. Bu arada sevdiceğide bir doktorlar evlenir. Filmin final sahnesinde doktorun ölümüyle beraber kadının kapısına gider ve
"bu an için 51 yıl 4 ay 3 gün ve 22 dakikadır bekliyorum" der.
o beş sene içinde kız da boş durmamış, bir sürü sevgili eskitmiştir tabii.
ama siz hala koşuyorsanız, bilemiyorum tabii.
biran önce kızdan ayrılıp bundan sonra ki hayatında uzun süreli ilişkiler yaşamaması gereken erkektir.
(bkz: maratoncu sevgili yapmak)
(bkz: 5 senede bir kız peşinde koşmak)
bunun 5'te birini yapıp çok sevdim demek.
(bkz: 1 sene bir kızın peşinde koşmak)
tavsiye edilmeyen bir durum. sonuç hep aynıdır. hüsran.
(bkz: Elvan Abeylegesse ye aşık olmak)
(bkz: kendinden bilmek)
eskidendi, çok eskiden... sonuçta ne mi olmuştur? platonik olarak kalmıştır. yani sonuç ilişki ya da kavuşma ile sonuçlanmayınca platonik oluyordu değil mi? tam beş sene... dile kolay. beş sene her gün mesaj attım bir kere. gittiğim bütün ülkelerden ve şehirlerden bir kart atardım ona. ismimi yazmazdım. bzen uzun mektuplar yazardım oradan buradan şeyler anlatan ama mutlaka içinde hüzünlü bir aşkın gözyaşlarını barındıran. bütün bu zaman zarfında, şehrin en yüksek noktasına çıkıp bütün ışıkların altına baktım ben, "şimdi hangisinin altındasın, kim bilir ne yapıyorsun" derdim... bütün şehri arabamla dolaşır, onun arabasını görene kadar gezerdim. görünce ne olurdu bilmem, rahatlardım onu görmüşçesine... nerededir, ne yapıyordur acaba diye merakımdan aramazdım haa, sadece arardım özlemekten midir... çaresizlikten belki, belki ne bileyim işte. sadece dolanırdım tüm şehrin sokaklarını, ve bir kez de mutlaka evinin balkonunun altından geçerdim. kuzenim vardı kız, onu alırdım bazen yanıma; "yine mi tavafa?" derdi, "yine" derdim. içimden geçtikçe yazdığım bir ajandam vardı, kapağında çalıştığı kurumun yetkilileri yürüyor arada çeyreği çıkmış bunun da. onu öpüp kokladım üç dört sene. ona yazılar yazdım. ve bir doğum gününde, evleneceğini de duymuşken, taktım arabasının farına bir poşet içinde ajandayı. "bu senin muhatabı sensin bende kalmasın" diye mesaj attım telefonuna. sonra saklanıp bekledim. kimliğimi resmen deşifre etmiştim onu kazanmadan kaybetmişken, o tepki ve cevap vermedi. ama benim gittiğimden emin olana kadar çıkıp almadı da. akşam dolaşırken baktım almıştı. yırtıp attığını düşünmüştüm oysa saklamış, saklarmış. bir ortak arkadaşımız söyledi eşi görmüş ama o hiç taviz vermemiş "benim en değerli hatıram, saygı göster" demiş. bunu duyunca pişman oldum verdiğime bir yanım burukça sevinse de. eskiden bazen olmadık yerlerde karşılaşıverirdik, nikahından sonra da karşılaşmaya devam ettik ara ara. gülümser selam verirdi. ben de öyle. yine aynı devam etti bu. nezaketini hiç bozmadı bana. ama tebessümden de ileri gitmedi. o yürüyüp giderken ben arkasından bakakalırdım, sonra eve gidince o halini resmederdim o ajandanın sayfalarına bazen karakalemle, bazen kelimelerle, çokça da gözyaşı ile.
hiç azalmadı mı diye sorarsanız, içimde bir garip tanımsız his olarak kaldı. aşk değil kesinlikle, çünkü şimdi canım sevgilim dediğim kişiye sonsuz aşkla bağlı olduğumu hissediyorum. ama o bi garip burukluktu öylece de buruşuk durur hafızamda işte.
yani dostlar "beş yıl" derken uzun gibi gelse de, çağımızda çok makul mantıklı gelmese de beş yıl ne ki... sevgilime aşık olana kadar, tam onbir yıl evlendikten sonra bile beklemişim ben onu.
sonuç; gereksiz acıdır. allah herkesi benimi gibi kurtarsındır. meleğim, biricik sevgilim, senin için ölürüm!
(bkz: istikrar)
(bkz: yapılmış en aptalca dalgınlık)
(bkz: soyunuktu hızlı koşuyordu)
kızın resmini bir tişörte bastırıp kıza vermek ve kızın kabul etmeyişiyle tişörtü yakmak ile sonuçlanan olay.

(bkz: buda böyle bir anımdır)
(bkz: 10 sene sonra sevişmeyi düşünüyoruz)