bugün
- bir müslüman olarak filistin benim meselem değil25
- türklerin çok kolay devlet kurması11
- üstteki yazarla nereye gitmek isterdin8
- ruh varsa neden görünmüyor9
- türklerden adam çıkmaması9
- türklerin ingilizce konuşamama nedenleri25
- mesajın altlarda kalmış kusura bakma diyen kadın10
- karadeniz bölgesinde yaşamak13
- sözlükteki erkek nüfusu9
- filistin'in türklere ihanetleri sıralı tam liste23
- arkadaşlar bu alınır mı9
- bir gün önce tanışılan kızın yazlığa davet etmesi8
- buluşunca sürekli derslerden konuşan erkek8
- bu başlıkta konya'yı övüyoruz16
- yemek yemeyi sevmeyen insan8
- ileride evleneceğiniz kişi şuan ne yapıyor9
- anın görüntüsü18
- nişanlı kalmanın saçma olması12
- icardi190513
- akp chp yakınlaşması12
- tayyip erdoğan'ın israil anadolu'ya girecek demesi21
- beni özlediniz mi8
- okula bikiniyle gelen kız8
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması16
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı21
- 15 mayıs 2024 türkiye japonya voleybol maçı13
- karşı cinse giyim önerileri16
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım20
- maca sekiz13
- en obez özelliğiniz17
- mauro icardi'nin karısı8
- larisalisa'nın parayla şukulatması8
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması16
- herkesin merak ettiği o piç erkeğim soru alayım18
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi12
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası19
- şampiyonluk için yanak okşatmak52
- gençler iş beğenmiyor8
- sevdiğiniz sözlük yazarları16
- kızılcık şerbeti dizisi12
- iki adım atınca kan ter içinde kalmak8
- embesil yazarlar8
- en nefret edilen yazarlar8
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin14
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- larisalisa15
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- aç karnına poğaça yemek11
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması19
- jose mourinho28
(bkz: kendinden bilmek)
eskidendi, çok eskiden... sonuçta ne mi olmuştur? platonik olarak kalmıştır. yani sonuç ilişki ya da kavuşma ile sonuçlanmayınca platonik oluyordu değil mi? tam beş sene... dile kolay. beş sene her gün mesaj attım bir kere. gittiğim bütün ülkelerden ve şehirlerden bir kart atardım ona. ismimi yazmazdım. bzen uzun mektuplar yazardım oradan buradan şeyler anlatan ama mutlaka içinde hüzünlü bir aşkın gözyaşlarını barındıran. bütün bu zaman zarfında, şehrin en yüksek noktasına çıkıp bütün ışıkların altına baktım ben, "şimdi hangisinin altındasın, kim bilir ne yapıyorsun" derdim... bütün şehri arabamla dolaşır, onun arabasını görene kadar gezerdim. görünce ne olurdu bilmem, rahatlardım onu görmüşçesine... nerededir, ne yapıyordur acaba diye merakımdan aramazdım haa, sadece arardım özlemekten midir... çaresizlikten belki, belki ne bileyim işte. sadece dolanırdım tüm şehrin sokaklarını, ve bir kez de mutlaka evinin balkonunun altından geçerdim. kuzenim vardı kız, onu alırdım bazen yanıma; "yine mi tavafa?" derdi, "yine" derdim. içimden geçtikçe yazdığım bir ajandam vardı, kapağında çalıştığı kurumun yetkilileri yürüyor arada çeyreği çıkmış bunun da. onu öpüp kokladım üç dört sene. ona yazılar yazdım. ve bir doğum gününde, evleneceğini de duymuşken, taktım arabasının farına bir poşet içinde ajandayı. "bu senin muhatabı sensin bende kalmasın" diye mesaj attım telefonuna. sonra saklanıp bekledim. kimliğimi resmen deşifre etmiştim onu kazanmadan kaybetmişken, o tepki ve cevap vermedi. ama benim gittiğimden emin olana kadar çıkıp almadı da. akşam dolaşırken baktım almıştı. yırtıp attığını düşünmüştüm oysa saklamış, saklarmış. bir ortak arkadaşımız söyledi eşi görmüş ama o hiç taviz vermemiş "benim en değerli hatıram, saygı göster" demiş. bunu duyunca pişman oldum verdiğime bir yanım burukça sevinse de. eskiden bazen olmadık yerlerde karşılaşıverirdik, nikahından sonra da karşılaşmaya devam ettik ara ara. gülümser selam verirdi. ben de öyle. yine aynı devam etti bu. nezaketini hiç bozmadı bana. ama tebessümden de ileri gitmedi. o yürüyüp giderken ben arkasından bakakalırdım, sonra eve gidince o halini resmederdim o ajandanın sayfalarına bazen karakalemle, bazen kelimelerle, çokça da gözyaşı ile.
hiç azalmadı mı diye sorarsanız, içimde bir garip tanımsız his olarak kaldı. aşk değil kesinlikle, çünkü şimdi canım sevgilim dediğim kişiye sonsuz aşkla bağlı olduğumu hissediyorum. ama o bi garip burukluktu öylece de buruşuk durur hafızamda işte.
yani dostlar "beş yıl" derken uzun gibi gelse de, çağımızda çok makul mantıklı gelmese de beş yıl ne ki... sevgilime aşık olana kadar, tam onbir yıl evlendikten sonra bile beklemişim ben onu.
sonuç; gereksiz acıdır. allah herkesi benimi gibi kurtarsındır. meleğim, biricik sevgilim, senin için ölürüm!
eskidendi, çok eskiden... sonuçta ne mi olmuştur? platonik olarak kalmıştır. yani sonuç ilişki ya da kavuşma ile sonuçlanmayınca platonik oluyordu değil mi? tam beş sene... dile kolay. beş sene her gün mesaj attım bir kere. gittiğim bütün ülkelerden ve şehirlerden bir kart atardım ona. ismimi yazmazdım. bzen uzun mektuplar yazardım oradan buradan şeyler anlatan ama mutlaka içinde hüzünlü bir aşkın gözyaşlarını barındıran. bütün bu zaman zarfında, şehrin en yüksek noktasına çıkıp bütün ışıkların altına baktım ben, "şimdi hangisinin altındasın, kim bilir ne yapıyorsun" derdim... bütün şehri arabamla dolaşır, onun arabasını görene kadar gezerdim. görünce ne olurdu bilmem, rahatlardım onu görmüşçesine... nerededir, ne yapıyordur acaba diye merakımdan aramazdım haa, sadece arardım özlemekten midir... çaresizlikten belki, belki ne bileyim işte. sadece dolanırdım tüm şehrin sokaklarını, ve bir kez de mutlaka evinin balkonunun altından geçerdim. kuzenim vardı kız, onu alırdım bazen yanıma; "yine mi tavafa?" derdi, "yine" derdim. içimden geçtikçe yazdığım bir ajandam vardı, kapağında çalıştığı kurumun yetkilileri yürüyor arada çeyreği çıkmış bunun da. onu öpüp kokladım üç dört sene. ona yazılar yazdım. ve bir doğum gününde, evleneceğini de duymuşken, taktım arabasının farına bir poşet içinde ajandayı. "bu senin muhatabı sensin bende kalmasın" diye mesaj attım telefonuna. sonra saklanıp bekledim. kimliğimi resmen deşifre etmiştim onu kazanmadan kaybetmişken, o tepki ve cevap vermedi. ama benim gittiğimden emin olana kadar çıkıp almadı da. akşam dolaşırken baktım almıştı. yırtıp attığını düşünmüştüm oysa saklamış, saklarmış. bir ortak arkadaşımız söyledi eşi görmüş ama o hiç taviz vermemiş "benim en değerli hatıram, saygı göster" demiş. bunu duyunca pişman oldum verdiğime bir yanım burukça sevinse de. eskiden bazen olmadık yerlerde karşılaşıverirdik, nikahından sonra da karşılaşmaya devam ettik ara ara. gülümser selam verirdi. ben de öyle. yine aynı devam etti bu. nezaketini hiç bozmadı bana. ama tebessümden de ileri gitmedi. o yürüyüp giderken ben arkasından bakakalırdım, sonra eve gidince o halini resmederdim o ajandanın sayfalarına bazen karakalemle, bazen kelimelerle, çokça da gözyaşı ile.
hiç azalmadı mı diye sorarsanız, içimde bir garip tanımsız his olarak kaldı. aşk değil kesinlikle, çünkü şimdi canım sevgilim dediğim kişiye sonsuz aşkla bağlı olduğumu hissediyorum. ama o bi garip burukluktu öylece de buruşuk durur hafızamda işte.
yani dostlar "beş yıl" derken uzun gibi gelse de, çağımızda çok makul mantıklı gelmese de beş yıl ne ki... sevgilime aşık olana kadar, tam onbir yıl evlendikten sonra bile beklemişim ben onu.
sonuç; gereksiz acıdır. allah herkesi benimi gibi kurtarsındır. meleğim, biricik sevgilim, senin için ölürüm!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar