bugün

orman vasfını kaybetmiş alanlardır.
ak parti hükümetince, üzerinde yıllardır yaşayanlara para karşılığı devri gündeme gelmişti ki bay veto tarafından engellendi.
(bkz: yangin sondurme ucagi alimi kampanyasi)
6831 sayılı orman kanununu.

açıklığa kavuşturulması gereken tam bir muamma olan kanun.

vasfını yitirmiş derken ne demek isteniliyor...

eğer yasal bir güvence altına alınmazsa her taraf yakılır ve kısa süre sonra vasfı yitirilir.

(bkz: ormanlara sahip çıkalım)

(bkz: gençtema)
(bkz: Tema nın imza kampanyası)
31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını yitirmiş arazilere denir. satısı daha oncede gundeme gelmıstı fakat zamanın cumhurbaskanı veto etmıstı adet geregi. bu arazilerin buyuk kısmının ustunde zaten evler vardır; bir kısmında gecekondular bir kısmında villalar. üzerinde bulunan bu yapıları yıkıp yerine agac dikip 20 yıl orman olmasını beklemeyecegimize gore (yok bu sana gerçekçi geliyorsa devam et tabi mücadelene)en azından bu devletın arazısını gasp eden kısılerden bunun bedelını almak tema nın ve facebook takı duyarlı kardeslerımızın bu kadar gucune gıtmemelıdır kanaatımce.
türkiye'nin gördüğü en aptalca satışlardan biridir. ki olmaması için biz çevreciler bunun için emek sarf etmekteyizdir. bu ağaçların arasında fındık ağaçlarının da bulunması çok ilginçtir. ayrıca akdeniz bölgesinin yemyeşil olmasını sağlayan makiler de orman vasfını yitirmiş sayılmaktadır. türkiye eğer ki bu arazileri satasa kasasına çok büyük para gireceği düşünülmektedir. evet çok büyük paralar kasalara girecektir ama eğer bu devlet kasası unakıtan efendiyse evet devlet kasası dolacaktır. ve ayrıca orman yangınları meşrulaşacaktır. artık her yaz yanan akciğererimizi izleriz televizyonlardan.
bir programında nihat genç; " yahu bir toprak orman olma vasfını nasıl yitirir, dikersin yine fidanları, orman yaparsın " demişti. ne kadar doğru bilemiyorum.
toprak olduğu müddetçe bir arazi orman olma vasfını kaybetmiş sayılmamalıdır. ama bu kriterleri değiştirirler istedikleri gibi. değiştirilmesi gereken yerler de vardır gerçekten. şuanda gasp edilmiş devlet ormanları var ve bunların hibirşey yapılmadan gaspçılara bırakılmaması gerekir. ama bunu yapmanın yolu bu kanun değildir. ecrimisil uygulaması bunu yapmanın en uygun yoludur.
ecrimisil, kamu mallarını herhangi bir izin almaksızın veya arada sözleşmesel bir ilişki olmaksızın kullanan kişilerden (haksız kullanıcı) alınan ücrettir. tamam kentleşmiş yerleri yıkıp tekrar orman yapmakla uğraşılmaz ama ormanın ortasına kurulmuş tek tük villalara, gecekondulara da bu esnekliği göstermemek gerekir.
bu yasa daha önce de çıkarılmıştır. 1961 den önce orman vasfını yitirmiş araziler için. şimdi de 1981 tarihi ile sınırlandırılmış. hiç merak etmeyin 10 yıl içinde o sınır 2001 olur.
son türban değişikliği kisvesiyle anayasa değişikliği paketine eklenmiş ve türbana sarılarak millete geçirilmiş yasa tasarısı.
ekonomik kriz nedeniyle bir kez daha akp hükümetinin gündemine giren konu.
http://www.yenicaggazetes.../haberdetay.php?hit=11810
seçim yaklaşıyor, buralardaki gecekondu sahiplerine arsayı satmak suratiyle tapularını verecekler. istanbulun en güzel yerinde gecekondu sahipleri çok cüzi bir miktara milyonluk arsalara sahip olacaklar.

işte birileri bir ömür çalışır zar zor şehre uzak bi yerden bir daire alır, biri çıkar isanbulun göbeğinde arsaya gecekondu kondurur bedavadan milyonluk arsanın evin sahibi olur.
yakında orman yangınları haberlerini sıkça duyacağımız muhtemel araziler olacaktır.
anadolunun en ücra dağbaşlarında yüzyıllardır ekip biçtikleri yerleri orman arajman haritalarında ve 1950 li yıllarda hazırlanmış 1/25000 ölçekli haritalarda yeşil görünüyor diye tarla bağ bahçelerinin tapuları verilmemiş kullandıkları taktirde hapse atılacakları söylenmiş.

yıllar sonra bu araziler orman vasfını kaybetti buraları orman alanından çıkaralım tarım arazisine çevirelim ama sizdende para isteyeceğiz dendi.

istanbulda antalyada izmirde üç - beş godaman bu açığı kullanması zavallı köylülerin haklarını almalarını engelleyecek gibi.

kuru odun yanar yaş odunlarda yanında yanar.
aslında orman vasfını kaybetmek diye birşeyin mümkün olmadığı için biraz katakulleye gelmiş arazilerdir. bi orman arazisi yanarsa o araziye yeniden ağaç dikilmesi 6831 sayılı orman kanunu yanan orman arazilerinin yeniden ağaçlandırılması gerektiğini, orman vasfının yok olmasının söz konusu olmadığını gayet açık bir şekilde dile getiriyor zaten.
Ne Tema'nın ne de ormanlarımızın geleceğinden endişe eden diğer kişi ve kurumların çabaları ne yazık ki karşılık bulmamıştır. Kamuoyunda 2-b olarak adlandırılan orman vasfını kaybetmiş hazine arazilerinin satışını öngören yasal düzenleme TBMM'de kabul edildi. Yasa, Cumhurbaşkanı onayının ardından Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek. Bu aşamadan sonra her bölge için oluşturulacak komisyonlar rayiç bedel tespiti yapacak. Bu aşamadan sonra da başvurular başlayacak. (Radikal, 20.04.2012)

Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra orman tahribatının artacağı ortada. Evet, ülke kasasına 16 milyar lira gibi bir paranın girmesi öngörülüyor. Üstelik bu rakam en az olarak veriliyor.

Ama işin ahlaki boyutu var bir de... Pembe hayallerle yaşayanlara şunu sormak lazım. Neden Tansu çiller'den ismail Türüt'e kadar bu yasayı bekleyenler ülkenin gelir seviyesi bakımından piramitin üstünde oturanlar? Daha bu yasanın dumanı tütmeye başladığında bir çok insan ormanlık alanların içinden kendilerine arazi çevirmeye başladılar. Bir kaç dikenli telle bu iş oldukça basit bir şekilde yapılıyor zira. Kısacası devletin arazisini işgal etmiş insanlar bu yasadan asıl faydalanacak olanlar. 1.000 - 1.500 lira geliri olan insanlar bu tip bir eyleme zaten cesaret edemezler. Ama kaybedecek bir şeyi olmayanlar ki çoğu zengin olanlar bundan faydalanma yoluyla arazi işgaline başladılar. Bizim gibi maaşla geçimlerini zar zor sağlayıp, kredilerle ev sahibi olup borçlananlar bir yana bunlar haybeden bir araziyi işgal edip, ağaçları kesip evleri kondurdular. Şimdi de bu yasayla o arazilerin ya da evlerinin tapusunu alacaklar. Bu 2-b'yi savunanlara etik geliyorsa kendi sorunları. Kısacası devlet kendini soyanlara prim vermiş oldu. Bizler senelerce çalışıp güç bela bir ev sahibi olmaya çalışa duralım bu arsızlar çevirdikleri arazinin rayiç bedelini ödeyip o evlerin tapusunu alacaklar. Sonra da o evleri ki çoğu orman içinde ya da kıyısında olduğu için devlete ödediklerinin bin katı fiyata satacaklar. Bu hak mıdır? Yiyorsa siz yapın bakalım nasıl götünüzü kesiyorlar. Gücü olmayanın, arkası olmayanın girişeceği iş değil...

işin çevresel boyutu da çok önemli... Bu işten nemalanmaya çalışanlar ya da çalışacak olanlar çoktan arazilerinin etrafındaki ağaçlara kıydılar zaten. Sonrasında ne olacak? Her sene ne kadar ormanlık alanı kaybettiğimizi biliyor muyuz? Yakın gelecekte şehirlerde yaşayanlar için hayvanat bahçeleri gibi ormanat bahçeleri kurulursa şaşırmam. Kısa günün karını düşünürken geleceğimizi adım adım yok ediyoruz. Kaldı ki hayvanat bahçelerindeki hayvanları üretmek bir ağacı yetiştirmekten çok çok daha kolay. Bu tip çevresel katliamlara önem vermiyoruz ama geçtiğimiz haftalarda yıkılan köprü yüzünden 15 vatandaşımız hayatını kaybetti. Uzmanlar köprünün bakımının yapılmadığını da dile getirseler de HES'lerin de bu yıkımı kolaylaştırdığını bildirdiler. Kesilen ağaçlar yüzünden tepeler kabaklaşınca yağan yağmur ağaçların olmadığı tepelerden toprağı kolayca sürüklemiş akan suyun toprak ve kumla yoğunlaşması sonucu da köprünün yıkımını kolaylaştırmıştı. Bu canların hesabını kimse vermeyecek ama... en kıytırıl ağacın bile 10-15 yılda yetiştiğini hesap edecek olursak bu zararın telafisi ancak bu süreden sonra mümkün olabilir.

işin kokuşmuş tarafı bu alanları yağmalayıp evleri konduranlar etraflarına da ortak istemiyorlar bir de... Yani madem burasının orman vasfı yok dur şuraya iki kiremit koyayım da nasipleneyim derseniz sizi anında çizerler. Bu kapitalizmin bir yöntemi, adaletsizliğin ve vicdansızlığın tipik örneklerinden biri. Aynı iran'ın atom enerjisiyle uğraşmasına, atom bombası yapmaya çalışmasına karşı çıkan ülkelerinin hepsinin atom bombasına sahip olması gibi. Ben yaparım ama sen yapamazsın gibi.

Vicdanınız sizi gerçekten rahatsız etmiyorsa, kötü kokuları alamıyorsanız sizin sorununuz ama eninde sonunda zararlarını hepimiz gibi siz de yaşayacaksınız. Şunu da eklemek gerekir: Antalya sahip olduğu 2-B arazilerinin toplam büyüklüğü ile başı çekiyor.410 bin hektar 2-B arazisinin 41 bin hektarı Antalya'da... Antalya'yı 39.287 hektarla Mersin, 34.887 hektarla Balıkesir, 31.706 hektarla Ankara, 29.643 hektarla Sakarya, 29.139 hektarla Muğla, 18.233 hektarla istanbul, 14.772 hektarla izmir izliyor. Sanayi ve Turizm merkezlerimiz dışında orman vasfını yitirmiş hazine arazisine sahip illerimiz neredeyse yok demek. Anlayana sivrisinek saz anlamayanın kafasına...
şatış başvurularının 28 şubat'ta biteceği arazilerdir.
antalya-alanya arası babam anlatırdı, tamamen çam ormanlarıyla kaplıymış. bugün o güzergahta tek tük çam ağaçlarına halen rastlarsınız. ormanların yokoluş nedeni bu 2b arazi sahiplerinin o zamanlar ormanları yakarak yok etmeleri, orada tarım ve konut arazilerini üç beş kuruş vergi vererek sahiplenmeleriydi. yakılan o ormanlara üç beş zeytin ağacı eken, sera kuran gecekondu yapan bu uyanıklar yıllarca bu arazileri beleş kullandılar, arazilerine oteller yaptılar. ceza göreceklerine bu arazilerle ödüllendirildiler
şimdi birde bu araziler için devlete ödenmesi istenen bedele itiraz edip, yolları kesiyor, saatlerce trafiği aksatıyor,terör estiriyorlar. biber gazını en masum olaylarda kullanmaktan çekinmeyen emniyet güçleri bunlara neredeyse parfüm sıkacak. her partiden politikacılar bunların oy potansiyeli nedeniyle kıç yalama yarışına girmişler.
yazıklar olsun.
görsel
görsel
Türkiye nin pek çok ilinden daha büyük bir ilçesinin, tamamının da üzerine kurulu olduğu devlet arazileridir. neredeyse tüm kamu binaları dahil sultanbeyli ilçesi 2b arazileri üzerinde kurulmuştur ve nufüsü 300.000 in üzerindedir.
görsel
görsel
görsel
güncel Önemli Başlıklar