bugün

bugün de öğleden sonra kalktım yataktan. aslında kalkmak da istemedim, kalkıp ne yapacaktım nereye gidecektim?

neyse lavoboya doğru yöneldim, aynada kendime baktığımda dünyanın en mutsuz insanını gördüm ve ona küfrettim. nasıl bir insandı bu her daim mutsuz, umutsuz. neyse takılmadım ona en büyük zevkim olan açkarnına sigara içme tutkusu geldi aklıma, aslında aklımdan hiç çıkmamıştı çünkü düşünecek başka bir şey yoktu zaten. sigara paketini aradım aradım bulamadım, ee tabi sonra aklıma geldi pakette değil poşetteydi sigaram, tütün içiyordum çünkü ben. para istemek bu yaşta zor oluyordu keza. neyse biraz hava alayım diye dışarı çıktım ve çıkar çıkmaz bir tütün daha sardım. aç karnına ağır tütün öksürük krizine yol açtı ve 5 dakika kadar sürdü. 25 yaşında bitik gibi hissettim kendimi. neyse buna da takılmadım ilçenin merkezindeki çay ocağına gittim bir çay söyleyip bir tütün daha yaktım. çaycının yüzü asıldı beni görünce veresiye içeceğimi o da ben de biliyorduk. tabi takılmadın yine, parasızlık sanırım yüzsüz yapıyordu bünyeyi. 10 dakika kadar sonra uzaktan bir akrabam geldi çayocağına ve görmezlikten gelmeye çalıştı beni ama gözgöze gelince ayıp olmasın diye yanıma geldi. ne yaptın dedi hala işsiz misin?. bende, evet diyebildim sadece. hayırlısı dedi ben de onayladım, zaten bu aralar en çok kullandığım kelimeydi. hayırlısı olsun, hayırlısı inşallah. ben de öyle dedim hayırlısı dedim. neyse yavaş yavaş hava kararıyordu artık eve gideyim dedim. eve giderken başka bir akrabamla daha karşılaştım. uzaktan bana: ne yaptın memcos iş olayını diye bağırdı. ben de hayırlısı dedim. bu kelimeyi sevmeye başlamıştım hem söylemesi kolaydı hem de ucu açık bir cevaptı. siz bu kelimeyi kullanınca ya karşınızdaki de hayırlısı diyor ya da söyleyecek bie şey bulamıyordu. her neyse eve gittim birkaç saat ders çalıştıktan sonra yine gece oldu. uyumaya çalıştım yine olmadı 2 saat kadar yatak içinde dolandıktan sonra sabaha karşı hergünkü gibi uyuyakalmışım.

bir sonraki gün mü?

yine öğleden sonra kalktım yataktan. aslında kalkmak da istemedim, kalkıp ne yapacaktım nereye gidecektim?

neyse lavoboya doğru yöneldim, aynada kendime baktığımda dünyanın en mutsuz insanını gördüm ama ona küfretmedim. gülümseyerek ona doğru yaklaşıp canın sağolsun sen her şeyden daha değerlisin dedim. güldü. güldük.

not:şizofren değilim.*
evet 25 yaşında işsiz olabilirsiniz fakat çok şükür 600 trilyona mal olan süpersonik stadyumlarımız var. gidip karşısına elleri cebe sokup bir sigara* keyfi eşliğinde gurur duymak karın doyurur bu memlekette. sonracıma canınız bir deniz havası almak istediğinde yurdun herhangi bir deniz kenarına gidip gemicikleri izleyebilirsiniz. olaya romantik açıdan bakmak isteyenler bu manzarayı tam da gün batımı saatine denk getirip ıksırana tıksırana kadar salkım üzüm yeme eşliğinde izleyebilir. bunun gibi örnekler çoğaltılabilir zevkinize kalmış.
başlığı okuyunca aklıma ilk gelen şey: cedric büyümüş, türkiye' de, işsiz ve sözlük yazarı.
25 yaşında ve işsizseniz hayat çok zor ama kimin umurunda. önemli olan herşey yolundaymış gibi davranıp kimseyi ıslıklamamakmış(!)
işsizliğin yaşı olmaz mnkym. her yaşta hayat zor oluyor. hele çocuk çocuk varsa, tey gidi tey.
müthiş sosyal devletimiz işsizlere bakıyor ya, ne bok yemeye isyan ediyorsunuz !
zamanında başıma gelen durum gerçekten çok zordu yada aslında o kadar zor değildi de ben abartmıştım, okul bitmiş 15 gün memlekete gitmiş ve dönmüşüm istanbula iş arıyorum sabahtan akşama kadar ve istediğim gibi bir iş bulamıyorum 3. 4. günden sonra eve geldiğimde televizyon bile izlemiyordum işsizim ya hak etmiyorum diye düşünerek 15 gün sonra baktım olacak gibi değil boktan bir teklifi kabul edip ilk işime başladım dünyanın angaryasını üç kuruşa yapıyordum,sonra kpss puanıyla uyduruk bir memuriyete girdim bi yandan 8-5 çalışıyorum çalışıyorum bi yandan sınavlara hazırlanıyorum vücut iflas etti edecek neyse istediğim kurumun sınavı açıldı kazandık ta rahatladık halbuki ne gerek vardı onca eziyete memlekette kal sıcak evinde ders çalış 6 ay sonra açılacak sınava gir kurtul.sırf üniversite bitirmiş işsiz güçsüz gelmiş evde yatıyor demesinler diye çektik onca sıkıntıyı.
hayat işsiz de cok zor işin olsa da cok zor. aslında bu ülkede yaşamak cok zor. eğer sermaye sahibi değilseniz tabi.
tamamen aynı koşullara sahip olduğum ve aynı süreçlerden geçtiğim zorluktur.
insan hergün öğlene kadar yatıp, çay ocağından başka bir yere gitmez, hiçbir iş araştırmasında bulunmaz ve yattığı yerde iş bana gelsin derse, bu numaraları da kimse yemez.
bu olayın "23 yaşında ve işsizseniz hayat çok zor versiyonundan" 1 ay önce kurtuldum..

şunu çok rahat söyleyebilirim ki "torpilin olmazsa iş bulmak çok zor."

iki dil bilen yüksek lisans mezunu biri olarak 6 ay boyunca yaklaşık 100 yere başvurdum.

15'inden görüşmeye çağrıldım. 10 tanesi çok komik rakamlarla çalışmamı istediği için vazgeçtim.

geri kalan 5 tanesi de geri dönmedi.

olaya idealist yaklaşmayı bırakıp "dayı bana iş bul, diye ankara'ya açılan bi telefondan 2 saat -evet tam 2 saat- sonra telefonum çaldı ve görüşmeye çağrıldım..

ve tahmin ettiğiniz gibi işe girdim..

dayım olmasaydı, ne bildiğim dillerin, ne yaptığım yüksek lisansın bir anlamı kalmayacaktı.

maalesef böyle bir ülkede yaşıyoruz ve işler böyle yürüyor..
samimi ve gerçekçi bir itiraftır. yalnız şöyle bir durum da var; yaşınız değişken olmakla birlikte iş sahibi olsanız bile hayat zor olmaya devam ediyor. hani iş yokken para yok hesap da yok durumu var. paranın olmadığını biliyorsun ve hiçbir harcamada bulunmuyorsun. gel gör ki iş sahibi olunca işin rengi değişiyor.

maaşım var amına koyim illa ki ödenir mantığıyla tüketim manyağı olabiliyorsun. okul sonrası bir iki senelik bir boşta kalma durumun da varsa eyvah eyvah. o süre zarfında ihtiyaçların birikmiş oluyor ve bir işe girdiğin an ipin ucunu kaçırıyorsun.

hadi kendini geçtim bir de etrafındakiler var. ne bileyim ailen, arkadaşların, sevgilin vs. ister istemez onlarda da bir beklenti oluşuyor. en azından sana öyle geliyor, öyle hissediyorsun. e onların da gönlünü hoş edeyim derken iş iyice zıvanadan çıkıyor. maaşı aldığın gibi eritiyorsun.

velhasıl hayat her daim zor be hocu, işin varmış yokmuş pek fark etmiyor. çünkü hiçbir zaman yetmiyor, yetinemiyoruz.
(bkz: 8 yaşındaysanız hayat çok zor)
yarrak gibidir afedersin.

gece gece bunu yazmak istemezdim belki de, fakat basligi acanin da, bizim gibilerin de pek farki yok aslinda. hicbir seyden tat alamayan bunye, belirli bir yasa gelmenin vermis oldugu agirlikla, ebeveynlerden para isteyememeye binaen, yaklasik 20 km'lik yolu yuruyerek gidip gelmek falan. o da neden diyecekseniz, hala asiri derecede sinirli bir anneye sahipseniz, ve de size bir takim isler yaptirmaya calisiyorsa da, eliniz mahkum, buzuk kelepce misali, istediklerini yapmak zorundasinizdir. isbu sebepten mutevellitte, sizi saga sola gonderir, ama ''paran bitti mi'' sormasa bile, siz zaten

- anneeaa ismet topumu aldi..! der gibi, ''anne param bitti!'' diyemeyip, esek gibi 1.5 saat yol yurursunuz. neyse, bir de sigara iciyorsaniz, vay ki vay; vaylar bana..!

bu arada da, yaklasik 2,5 aylik bir issizlik sureci icinde bulunsaniz bile, anneniz ''srraakk'' diye ertesi gun is bulabileceginizi sanan, tezcanli; psikolojisi bozulmus, internetten baska dunyayla ilisigi kalmamis, sumuk haline gelmis ogluyla camlari zangirdatacak derecede kavgaya meyilli biriyse de vay halinize ! sonuc mu. bombok !

iki bucuk ayda, saclarim agardi lan. suratina bakmadigim adamlarin - keza hepsi copluk - torpil ayagina gotunu yalayacak raddeye geldim. bir de madi kayiplar oldu tabii ki. banyo kapisini, bir sinir harbi sonucu catlatip, diger bir sinir harbi sonucu da, odamin camini indirip, sah damarima ramak kalan bir bolgeyi yardim. benim de sinirli yapiyasahip olmamdan dolayi, mutfakta saga sola firlatip, sonra da kicimi kaldirip da temizledigim tabak canak parcalari da cabasi.

bunlari da niye mi yaziyorum.!? tabii ki, cogumuzun basinda olan bir sey su issizlik denen bok. ama eger ki bir de, son 2 senede 10 kisilik asabiyet bulunduran bir sahsiyet olduysaniz, allah korusun kavga aninda, daha kotu seylerin olmasi, isten bile degildir. tabii ki, ebeveynlerin sabirsizliklari da hat safhada; onlar da istemiyorlar cocuklari evde pineklesinler, butun gun, torrent'ten indirecek film arayip, kos kos otursunlar... ama olmuyor, olmuyor be sozluk !

bir de cevrediklerin isleri gucleri yokmus gibi, ota boka burunlarini karistirmalari da, bir nev i harakidir. diger bir yandan da, yine anneniz, sanki 10 yasindayken mahalledeki cocugun derslerini ovmesi, ama sizin universiteye gidip de, onun gidememesi gibi, yas 25'i gecince, bir ust upgrade modu olan, is guc olayina tasir mevzuyu..

- himm, bak aliye'nin oglu da, zort firmasinda zirtliga baslamis..
+ sorduk mu anne?
-yoo soyledim bilesin diye?
+tamam bildim !

ee bildim de ne oldu !? Allah gani gani genel mudurluge terfi ettirsin, ama bana gelip de, ''sumuklu x'in oglu baltaya sap oldu da, sen daha saman olamadin'' demek ne diye anne?

ise girdikten sonra da, bu gelir ;

- ali'yi hatirliyo musun
+hangi ali yahu?
-hani ilkokuldan arkadasin vardi ya !
+ee ne olmus ona?
-evleniyomus, annesi davetiye verdi?
+Allah mesut etsin, karisi guzel miymis bari?
- mavi ekran
eğer evli ve cocuklu bir durum varsa ortada daha vahimdir.
25 yaşına gelip 5 yıldır maaş alıp borçtan kurtulamayanlar var birde.herşeyin kendine has güzellikleri var.
--spoiler--
iyi bari daha 3 sene var.
--spoiler--

gamsız üniversite öğrencisi
bir de bunun üzerine annenin bir an önce iş bul sonrada evlen demesi paha biçilemez.
cedric'in 25 yaşına geldiğinde kuracağı tümce.
türkiyede genç ve aileden zengin değilseniz işiniz zor önermesiyle desteklenebilecek önermedir.
evet çok zordur...bir de bakmak zorunda olduğunuz bir aileniz varsa...küfretmekten başka bir yol aramak lazım gerekir..neden bu haldeyiz diye sormak mesela..başlar sorgulama süreci..
(bkz: özgüveni yıkan şeyler)
bu ülkede yaşayan birçok kardeşimin müzmin kaderidir yazık ki.
küçük cedric'in 25 yaşına geldiğinde sıkça sarfedeceği sözdür.
(bkz: 8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat çok güzel)