bugün

allyson araujo santos isimli enteresan kişiliğin, nobre'ye resmen cüneyt arkın uçuşu yaptığı maç. hani o meşhur, ayaklarla hasmın kafasına uçma hareketi.

edit: pardon ya, bilemedim. santos burda galiba; eksilendiğine göre...
beşiktaş'ın 2-0'dan sonra, tribün desteğini de arkasına alarak 3-2 kazandığı maç. açıkcası tribünlerde, sahada mücadele eden oyunculara en ufak bir olumsuz hareket yoktu. sadece ibrahim üzülmez'e çalım atarken kaptırdığı gereksiz toplar, takım arkadaşına atmaya çalışırken rakibe verdiği paslar ve ceza sahasını bulmayan ortalarından ötürü tepki oldu ama, bunlar zaten her maç oluyor, kendisi ve tribün artık bunları olağan karşılar hale geldi.

tello, cisse, diatta ve hatta higuain süper transferler. higuain'in nasıl biri olduğunu çok yakında herkes görecek, o adamda ışık var. ama tello müthiş mücadele ediyor, kendini kanıtladı. ataklara katkıda bulunuyor. frikik, korner kullanıyor. şut çekiyor, orta yapıyor. en önemlisi oyun kuruyor. rakip atağa kalkınca, tuttuğu futbolcuyu kesinlikle bırakmıyor.

cisse orta sahayı süper toparlıyor. kleberson filan fasa fisoymuş, bunu iyi anlıyoruz. giunti'den sonra o bölgeye gelen en iyi oyuncumuz. koray biraz daha yavaş kalıyor, cisse çok ince çalımlar atarak, iyi ataklar başlatıyor.

diatta özellikle ikinci yarıda rakibe bir tane bile kafa topu vermedi. ibrahim toraman zaten şu ana kadar her maç 90 dakika mücadele etti ve ikinci kaptan olarak yüreğini ortaya koyuyor. her pozisyonda rakibinin mutlaka bozuyor. ee kafa toplarında da diatta olayı bitirince, beşiktaş taraftarında geleceğe dair umut veriyorlar.

higuain taraftardan mı çekiniyor, yoksa daha tam ısınamadı mı bilmiyorum ama, bobo'nun ilk geldiği zamanları acayip andırıyor. göreceksiniz, o adam bobo gibi olacak.

yalnız mehmet yozgatlı dün çok kötüydü. o bölgede 5 tane futbolcumuz varken (serdar özkan, ali tandoğan, higuain, burak yılmaz ve kendisi) bu hataları yaparsa, formayı zor görür.

nobre biraz şanssızdı. serdar özkan'ın verdiği pası daha iyi değerlendirip golü bulsa, kendine gelecekti.

basit 2 hatadan gol yedik ama oyundan asla kopmadık. futbolcuları bu yüzden tebrik ediyorum.

hakem olayına değinmeyeceğim. zaten yapılanlar apaçık ortada. bu sefer 3-2 kazandık, şanslıydılar. ama maçın son dakikalarında olanlar ikinci yarının başında olsa, ikinci bir samsunspor olayıyla karşı karşıya kalabilirdik. çünkü tribünler "vur vur vur vur" diye bağırmaya başlamıştı. o maçta da bu slogan atıldıktan sonra, futbolcularımız atılmaya başladı.

3-2'den sonra feci makara oldu. önce yeni açık, sonra numaraları, sonra eski açık ile siyah beyaz çekildi. localar ayağa kaldırıldı ve onlarla yapılan siyah beyaz, kapalı tribünde süper bir görüntü oluşturdu.

ayrıca; aleyküm selam. (bkz: aramaya inanmak) *
* ramazan ayı olması ya da son yaşanan üzüntü verici olaylardan sonra maça ilgi fazla olmamıştır... stadın kapalı hariç diğer tüm tribünlerinde büyük boşluklar gözlenmekteydi...

son yaşanan üzüntü verici olaydan sonra ise kapalı üst bile hiç kimsenin dillendirmediği ama anlayabildiği entersan bir sinir harbine gebe gibi duruyordu... göbek dediğim yer de kimse yok ya da olması gerekenler yok. onların yerine bir sürü çoluk çocuk kaplamış etrafı... cılız sesleri ile göbekte olmanın mutluluğunu yaşar gibiydiler... neyse allahtan nmaçın başlamasına çok az kala toparlandı göbek ve eski performansını devam ettirdir... özellikle sevgilimizin ilk golu öncesi ve sonrası kendimin, lock ve diğer tüm kapalının çıldırmış şekilde tezahuratini hatırlamak hala tüylerini diken diken yapıyor...

göbekte ve sağ tarafında maç öncesinden beri olan bir anlaşmazlık organize takım desteklemeyi bir süre aşırı zorlandırdı... lakin gelen gollerle o sorunlar da düzeldi...

ama üzücü bir durum var yaşları daha 17 bile olmamış çocukların o göbekte olmaması gerekmektedir... zira orası her an bir keşmekeş içinde ve tek bir kıvılcıma bakar haldedir... hatta olasi bir golden sonra bir yerlerinizin kırılmasına/çıkmasına, yarılmasına, kanamasına ve hatta alt kata bile düşme olasılığına karşı daha çocuk yaştakilerinin orada olmaması en güvenlisidir... (zira ben hayatımın pişmanlığıyla karşı karşıya kalabilirdim gol sonrası)

ve son olarak da, bizler yani o kapalıda bulunan %99 herkes maddi bir çıkar için gitmiyoruz oraya, bir aşk bizimkisi, sevgililerimizin bile kıskandığı bir aşk, karşılık beklemeden sadece orada olmak, o havayı hissetmek, anı yaşamak ve olası bir gol de yanımızdaki insana sanki onu hiç bırkmayacakmışız gibi sarılmak için gidiyoruz...

ama lanet olsun ki orada maddi çıkarları için duran, yorulan, ter döken ve bizim üzerimizden prim yapar herkese...

bu hataya düşenlerin zamanında dediği gibi bitirmek en iyisi; beşiktaş üstünden haksız kazanç elde eden herkes orospu çocuğudur...

ayrıca; salca'ya selam ederim... *
hemen hemen hiçbir köşe yazarının denizlispor sertliğinden bahsetmediği, onu geçtik, allyson adlı kasaba karşı hakemin sabrına değinmedikleri hatta erman toroğlu'nun daha da ileri giderek, "hakem iyiydi" sözünü kullanabildiği maçtır.

hakeme itirazın cezası sarı kart burası normal, cisse'nin atılması da normal ancak defalarca itiraz eden hatta hasan şaşvari davranan selahattin'in kartı nerede? arkadan müdahale sarı akrt da, bu kartlar neden sadece beşiktaş'a çıktı? kafaya vole girişiminde bulunmak ne zamandan beri sarı kartla geçiştirilir oldu? -keza aynı topçu zaten sarı kartlık davranışlarda bulundu defalarca, ha sen hakem olup da topçuyu önceden disipline edemiyorsan maçı çığrından çıkarırsın-

bundan sonra beşiktaş'a karşı oynayacak tüm takımlara duyrulur ki, kan çıkmazsa faul yok, sakatlık olmazsa kart yok! basın tekmeleri gençler... nasıl olsa taktik bu!
önemli olan 3 puandı. üzerinde durmamız gereken ise hakemler.

(bkz: bu lig bu hakemlerle bitmez)
ankara maçındaki rezalet yetmezmiş gibi bu maçta da bir hakem katliamına kurban gidiyordu az kalsın beşiktaş. yönetim maç kazanıldı diye sessiz kalırsa ilerde daha çok başımız ağrır bu hakemlerden.

beşiktaş artık hücum etmesi gerektiğinin farkına varmalı ve gol yemeyelim de illa atarız bir tane felsefesinden kurtulmalıdır. büyük takım gibi oynamadıkça büyük takım gibi sonuçlar almamız da zor olur.

cisse'nin önümüzdeki hafta çok kritik bir maç varken -itirazlarında ne kadar haklı olsa da- böylesine sorumsuzca davranması da onun ayarında bir profesyonele asla yakışmayacak bir hareketti.

ibrahim üzülmez ne kadar çabalasa da artık takıma faydadan çok zarar vermekte. tello'nun defansa çekildiği ve ibrahim akın veya başka bir hücumcunun sol açığa koyulduğu beşiktaş çok çok daha etkili oyun oynamaya başlar. ibrahimin defansif anlamda katkısı olduğunu düşünenler yediğimiz ikinci golde toraman kadar üzülmez'in de hatalı olduğunu farketmeliler.
allyson araujo santos isimli hayvanla tanışmama sebebiyet vermiş maç. maç boyunca nobreye yapmadığı kalmadı. itti, vurdu, boğazını sıktı sonunda suratına uçan tekme attı. nobre de sabır taşıymış herhangi bir insanın -özellikle suratına tekmeden sonra- cinnet geçirip tekme tokat adama dalması gayet anlaşılır bir şeydi, nobre profesyönel davrandı, gözüme girdi. ama beşiktaşta gene dört dörtlük olan taraftardı. 2-0 gerideyken bile hiç susmadan bağırdılar, duygulandım valla.
hakem yunus yıldırım'ın cinsel münasebette bulunduğu maç.

maçın hemen başında pozisyonsuz ve salak denecek türde bir gol ile toraman'ın inanılmaz hatasından gelen ikinci gol... ancak maçla alakalı skoru televizyon kanallarının sağ üst köşesinden takip edenler için, beşiktaş'ın mutlkak kaybedeceği yönündeki maç.

beşiktaş'ın son 3 maçına göre farkı çok açıktı. istekliydi ve pozisyon kovalıyordu dahası, pozisyon bulacağı, gol atacağı sinyallerini belirgince göstermekteydi.

nitekim, önce 2-1 sonrasında kaçan gol, atılan gol, 2-2 sonuçlanan ilk yarı.

özellikle ikinci yarıda denizlispor'a ezdirilmeye çalışılan bir beşiktaş. denizlispor'daki allyson adındaki topçu görünümlü kasap, nobre'yi her pozsiyonda nizami olmayan şekilde ezdi, hakem bunların bazılarında faul bile vermezken, bazılarında ise net sarı akrtları es geçti. bu allyson adındaki kasap kişisi, yunus yıldırım adındaki eyyam işi ile meşgul tacir tarafından kollandıkça azdı en sonunda, nobre'nin kafasına dömivole girişiminde bulundu. eyyam işiyle meşgul kişi yunus yıldırım ise, mutlak kırmızı kartlık bu hareketi ise, biraz da sıkılarak sarı kartla cezalandırdı. eyyam işiyle meşgul şahıs, gerektiğinde kartlarını çıkarsaydı, maç kendisinin kontrolünden ve çığrından çıkmazdı... ayrıca, kendisi şunu anlamalı, sarı kart sadece kendisini protesto edene veya kendisine itiraz edene çıkarılan bir kart değil, nizami olmayan şekilde sert oynayan, arkadan müdahalede bulununan futbolculara da gösterilir. zannımca, kendisi en az 5 maç dinlendirilecektir.

sonuç olarak bu haftanın muhtemelen en tempolu ve en pozisyon zenginliği yaşanılan maçıydı. beşiktaş, bileğinin hakkıyla, eyyam işiyle meşgul, tacir yunus yıldırım'a rağmen maçı kazanmıştır. 3. golden sonra sahaya giren taraftar beşiktaş'ın başını ağrıtacağa benzer.

bir parantez, higuain'e açmak isterim ki, bu adam kahraman olmaya çalışmaktan başka bir halta yaramıyor. türkiye'nin maradona'sı olmak iddiasındayken, maymunu olmak yolunda ilerlemekte. tamam herifte kumaş var ama, maç içinde kendisini düşünmekte ve takım disiplininden kopmakta.
futbolcuların değil taraftarın kazandığı turkcell süper lig 6. hafta karşılaşması. takım 2-0 yenikken takıma olan *destekleri görülmeye değerdi. *
kısa kısa özetlersek;

beşiktaş'ın 0-2 den 3-2 ulaşabilmesi karşısındaki takım kim olursa olsun önemli.

beşiktaş hala güç olarak, kalite olarak kendi ayarında olmayan bir takımla bile oynarken, bu farkı hissettirecek etkili bir futbol oynayamıyor.

nobre'ye karşı hakemlerde müthiş bir önyargı oluşmuş, sürekli faullere maruz kalmasına rağmen görmezden geliniyor. son dakikalarda maruz kaldığı tekme tamamen kasıtlı, yüzünü gözünü parçalayacak cistendi, sadece sarı kartla cezalandırıldı.

tello kırkyıldır beşiktaşta oynuyor gibi, çabuk uyum sağladı, gayretli, beşiktaş'ta şu aralar ne yaptığını bilen oyunculardan biri.

sonuç olarak, galibiyet sevindirici ama yanıltıcı olmamalı, beşiktaş iyi değil.
ankaraspor ve marsilya maçlarından sonra oynadığımız teselli maçı.
denizlili olarak denizlililer tarafından hain ilan edildiğim maç.
3-2 neticelenen sıradan oldugu kadar gereksiz sertlikle gecen musabaka. beşiktasa karsı her oynayan takım bu kadar kasap olursa sezon sonuna bu takımda adam kalmaz. bir beşiktas macı bitse de hakemi konusmasak. ömrümde böylesine kalitesiz, böylesine eyyamcı bir hakemle daha karsılamadım yahu. nice hakemler geldi düdükleri astı gittiler. o degil tüpçüye hak vermeye basladım bu köpekler yüzünden yahu !

- ceza sahası onunde oyuncu dusurulur, faul verilmez. be köpegin soyu faulu vermedinse orada mehmet yozgatlı'ya sarı kart vermen gerekir. o da yok.

- denizlispor defasında görevli * nobrenin baldırına tekmeyi indiriyor, avatanja bırakıyorsun. pozisyonun devamında topu kapan denizli'li oyuncuyu koray indiriyor, avantaja birakiyorsun. sonra ilerde top durunca dönüp koray'a sarı kart gösteriyorsun. be karaktersiz eyyamcı koray'a sarı kart gösteriyorsun da o kel herife neden sarı kart yok.

- kırmızı kart konusunda sözüm yok. alkıslamanın cezası sarı karttır, atacaksın! *

- ve buna benzer 7-8 tane faul pozisyonu ve ciddi sert ve kasıtlı fauller. ama ortada sarı kart yok.

neticesinde hakemsi insan rahat rahat sakin izledigimiz * bir karsılasmayı eyyamları yuzunden az daha tatil etmek zorunda kalacaktı. bir kulubun taraftarı bu kadar cileden cıkarılamaz buna ne hakemler ne de federasyon göz yumabilir. vur be tüpçü yumrugunu, sana haksızsın diyen serefsizdir ! *
Beşiktaş'ın 3-2 ' lik üstünlüğüyle bitmiş maçtır . Taraftarın da Serdar Kurtuluş'un golünden sonra sahaya girip sahada golü kutladığı maçtır.
rodrigo alvaro tello valenzuela ve serdar kurtuluş'un beşiktaş formasıyla gol attıkları ilk resmi maç.

(bkz: gürkan kubilay tarzı entry girmek) *
bir galatasaraylı olarak beni çileden çıkarmayı başarmış maçtır. özellikle allyson santos adındaki denizlispor stoperinin nobre' ye attığı tekme tepki gösterilmeyecek gibi değildi. beşiktaş iyi bir futbol ortaya koymadı, tello ve nobre' nin kişisel gayret ve becerileriyle 3 puanı aldı, yine de tello ve nobre' ye yapılan hareketlerin futbolda yeri yoktur, tek kelimeyle bu müdahaleler kasaplıktır.
yıllardır 3 büyükler korunuyor diye yeri göğü inleten anadolu takımları, rakibinizin temposuna ve gücüne ayak uydurma hesabıyla yaptığınız bu hareketler, sizi belki pozisyon kaçıran bir hakemle maça ortak eder ancak kesinlikle vicdanınızdan da çok şey eksiltir.
denizlispor' a, tüm gücünü sahaya yansıtarak oynamaya çalıştığı oyundan dolayı takdir edilmek yakışırdı ancak o kasaplıklar bütün takdirleri yoketti.
gerçekten yazık...
televizyon başında çıldırdığım maçtır. yunus yıldırım isimli hede nin*, içine ettiği maçtır. verilmeyen penaltılar, çıkarılmayan kırmızı kartlar, verilmeyen onlarca faul daha neler neler. bütün maç zevkini kaçırmıştır ve beşiktaşı katletmiştir. her hafta böyle bakalım nereye kadar.

adam gibi yönetsinler, bu şekilde olmaz, olamaz. iki maç daha böyle yönetilirse inönüde ne olacağını hep beraber görürüz.
(bkz: top yuvarlaktir hakem de yuvarlaktir)
beşiktaş'ın lig sonuncusunu zar zor yendiği maçtır. kimse kendisini kandırmasın lan sonuncuyu zor yendik ne şampiyonluğu. sağlam istifaa. *

edit: maçı izlemedim. bakalım hakem neler yumurtlamış.
Beşiktaşın galatasarayı yalnız bırakmayacağını gösterdiği bir maç olmuştur. *
beşiktaş'ımızın çoğu kişiyi popo* edebileceği karşılaşma.
bizi 'maç 90 dakikadır' sendromundan kurtaramayan bir tarih tekerrürüdür...
oha falan olduğum maç.
denizli fener olsa asılır.
bu anadolu takımlarının alayından nefret ediyorum, acımayacaksın hiçbirine..
geç gelen edit:sözlükte hiç mi fenerli yok yahu?
(bkz: kartal gol gol gol)
nobre yuzde yuzluk bir gol pozisyonundan yararlanamis rakip ceza alani yakinlarinda cisse'nin dusurulmesine hakem oyna karari vermistir. bu iki talihsiz durum zaten istim ustunde olan tribunlerin tepki vermesine neden olmustur.
izleyen herkesi biri bizi gözetliyor izlemeye davet ettiğim ilk yarısı 2-2 bitmiş maçtır. şu an reklamlar var. birazdan başlayacak hadi hadi.. çabuk çabuk..
Maçın ilk yarısı 2-2 bitmiştir. Böyle bitmesini temenni ettiğimiz sonuçtur.