bugün

aslında çok acıklı bir durumdur. nedeni ise gayet açıktır. 18 yaşında daha ruhen çocuk olmaktan tam anlamıyla çıkamamış birinin kucağında bir çocuk... bu kişi o çocuğa yeri gelir öfkelenir tokatta atar, yeri gelir bırakır gider de. bunun sebebi de gerekli eğitimin verilmeyip, bazı şeylerin "sakın yapma" denip bırakılmasıdır. neden yapmayacağı anlatılmaz. ardından ilk fırsatında korunmadan ilişkiye girilir ve agu agu diye ses çıkaran bir şeyi kucağınıza verirler.
17 yaşında mala vurmakla gerçekleşir.
Yeni bir oyun arkadaşına kavuşmak
Aslında kadın yada erkek hiç değişmiyor. Daha ne olduğunu anlamadan, hiçbir şeyin farkına varmadan, kaldırıp hayatın acımasız yaşam şartları içinde buluyor kendisini.. Sonra da ne oluyor! Hayattan bir beklentisi olmayan, psikolojik sorunlarla savaşmaya çalışan, aciz, zavallı birisi gibi hissediyor kendini.. Tabi ki bazı şanslı olanlarda var, mutlu bir evlilik, çocuğuyla beraber neredeyse kardeş yada arkadaş gibi olanlarda var.. Ama bilirsiniz istisnalar kaideyi bozmaz..
(bkz: Neymar) 19 da olabilir.
herkese nasip olmaz.
28-29 yaşında dede olmaktan daha iyidir en azından...

var böyle olaylar..
daha çok dezavantajları ile bilinse de avantajı da çoktur.
40 ınıza geldiğinizde çok iyi bir arkadaşa sahip olabilirsiniz. tabi büyütürken iyi davrandıysanız.

iyidir iyi.
"marketten okey! al" diğen kız arkadaşa , ıstaka ve okey taşlı bir takım alıp gelen herifin 9 ay sonra başına gelen olay.
yazılanları okuduktan sonra bazı önemli noktaların atlandığını fark ettim. mesela 90'lılar kuşağını ele alırsak ki bu benim de dahil olduğum gruptur. bu gruptaki insanların hayatı çok büyük ölçüde şöyledir: anne ve baba tarafından eğitimini tamamlayana kadar giderleri sağlanır, cebine harçlığı konulur. okulunu bitirip bir iş bulana dek ailesine bağımlıdır ekonomik açıdan. bu da kişinin sorumluluk duygusunun gelişmesini yavaşlatır ve hayat tecrübesi olarak insanı geride bırakır. dolayısıyla bu kuşağa ait insanlar 18 yaşına gelene kadar aslında çok da olgunlaşmamış olurlar ve bir çocuğa babalık yapacak yeterliliğe sahip değildirler çoğunlukla. ancak kuşak olarak biraz geriye gidecek olursak örneği; dedem yaşındaki insanların kuşağına bakacak olursak çoğu kırsalda yetişmiş, küçük yaşlardan beri kırsalda oraya ait işlerle uğramış evin geçimine yardımcı olacak icraatlarda bulunmuş insanlardı. sorumluluk duyguları ve hayat tecrübeleri çok daha gelişmiştir. bu neden bu kuşağa ait insanlar 18 yaşına geldiğinde bizim kuşağımıza ait insanların 18 yaşına göre olgunluk bakımında çok daha ileridedir. nitekim çoğumuzun dedeleri ve anneanneleri erken yaşlarda evlenip çocuk sahibi olmuşlardır. onların çocukların bizim annelerimizi ve babalarımız olduğunu düşünürsek ebeveynlerinden memnun olmayanlar bunu açıkça söylemelidirler. yok eğer memnunlarsa büyük anne ve babalarımız çocuklarını iyi yetiştirmiş demektir ki bu da o kuşaktaki insanların erken yaşta çocuk sahibi olmasında bir sorun olmadığının kanıtıdır. anlatmak istediğim şey görecelilik kavramının iyi bir şekilde ele alınmasıdır. sadece şimdiki kuşağı düşünüp de 18 yaş denilince liseyi yeni bitirmiş bir insanı ele alıp ondan baba olmaz demek eksik bir tanımlamadır.
18 yaşında baba veya anne olmak zannedildiği gibi acınılacak, ah vah edilecek bir durum değildir. tabi evlilik söz konusu ise. zaten yaşanılacak olan hayata erken başlama durumudur. daha bir çok çocuk dünyaya getirmeye vakit kalması, genç yaşta anne, baba, nine dede olmak gibi avantajları vardır. yaşadığımız zaman için bir felaket gibi görünen bu durum bundan 20-30 yıl önce çok olağan bir durumdu.
(bkz: okey)
(bkz: 14 yaşında anne olmak)

çoğunlukla doğu taraflarinda gerçekleşen olaydir.*
muhtemelen 38 yaşında da dede olmaktır. ki bu korkunçtur.
korunmak lazım, gençleri bilinçlendirmek lazım, evlenene kadar seksten uzak durmak lazım.
11 yaşında mecburen anne olanlar varken pek de sorun edilmemesi gereken şey.