bugün

entry'ler (62)

aerobilet

mükemmel indirimler yapan, nasıl kazanç sağladığı merak edilen uçak bileti ve booking sitesi. istanbul-paris uçuşunu 8 liraya almamı sağlamıştır.
görsel

cici bebe ton balığı kola enerji içeceği

mükemmel enerji veren, her sabah kahvaltıda tüketilmesi gereken gıdalar bütünüdür. https://www.facebook.com/.../videos/1210970562250600/

blablacar

görsel
sitenin her zamanki halinin kısa özeti

gecenin şarkısı

Feyyaz Yiğit - Durup Durup Dönüp Dönüp Seni Bana Soruyorlar

https://www.youtube.com/watch?v=DmBP26_mX_s

rip akıntısı

Bugün "böyle ölmek istemem" listenize eklemenizi önereceğim bir olay yaşadım. Size bugünümü anlatıyım biraz. Hem de free solo tırmanışın ya da paraşütsüz uçaktan atlamanın aslında o kadarda tehlikeli olmadığını açıklıyım.

Not: Çok uzatmışım.
Özet: Kum kayması kötü biri. Yaşıyoruz. Ölünüyormuş.

Rip akıntısıymış adı diğer adıyla kum kayması. Hani sosyal ağlarda amcalarımızın teyzelerimizin paylaştığı bir fotoğraf var ya o işte. Hani görüpte hiç takmadığınız. Yani ben en azından hiç dikkatli okuduğumu hatırlamıyorum o paylaşımı. Saçmasapan işte, kumlu dalgalı denizde paralel 2 dalga var arasında dalganın o köpürtmesi var, bir de o iki dalgayı ortadan bölen dalgasız bir bölge var. O aradaysanız bıcıbıcı yapmayı bırakıp ciddi olmanızı anlatan bir paylaşımdı.

Bugün kız arkadaşımla Kilyos'a gitmeye karar verdik, hem biraz bıcıbıcı yaparız hem de o istanbul'un bir izmirliye yaşattığı, gereksiz psikopat manyak kalabalıktan uzaklaşmış oluruz dedik. Yolda giderken - her şeyi kafasına takan bir kız arkadaşım var- Büşra karadenizin deli deniz olduğundan bahsedip kum kayması oluyo oralarda çok tehlikeliymiş falan diyip telefonundan onu araştırdı. Dalga geçtim telefonuna göz ucuyla bakıp kum kayması sırasında yapmamanız gereken şeyleri ona söyledim. Sadece orasını okuyabilmiştim zaten. 3 önemli yapılmaması gereken vardı okuduğum yazıda. Panik yapılmamasını geçtim. Yapmam zaten diye. Ben yüzme biliyorum bana bişey olmaz demeyin yazıyordu. Aynısını göz ucuyla Büşra yazıya baktığımı görmeden söyledim. Kıyaya yüzme yazıyordu. iki kulaç attımmı bizim sezlongta olurum gibisinden bişey dedim.

Güvenliği ve plan yapmayı çok umursamaz bir türklükle yine Büşrayla baya dalga geçtim. O hem okuyup hem bana anlattı ne yapılması gerektiğini ben de kulak kabartmadan dinledim. Gittik kilyosun paralı bir plajına girdik - istanbulda parasız yapılacak bişey yok gibi zaten -. Neyse gittik. Gittiğimiz gibi suya ilk defa girecek olan çakma gopromu denemek için denize koştuk. Bolca video çektik güzel çekiyorda 30 doların karşılığını çok iyi vermişti. Çıktık yemek yedik çok güzel vakit geçirdik. Tekrar denize girelim bi serinleyelim dedik. Bıcı bıcı yapıp biraz daha goproyla video çektik. Suya gireli daha 2-3 dakika oldu. Bir gariplik oldu çarşaf gibi deniz 1 dakikada kocaman dalgalar çıkarmaya başladı. Biz de dalgalara uçan tekme attık. Eğleniyorduk çocuk gibi. Ama kız istemeye gidermiş gibi tedirgin, üniversitede 7.yılında okuldan atılcağınızı babanıza anlatacak kadar korkmalıymışız. SONRAAAA!

"Yardım edin!!!!". Ayağımız yerde, su yüksekliği göbeğime kadar gelen yerde dalgalarla ayağımız yerden kesilmeye başladı. Biri bağıyordu. Bir kadın yardım çığlıkları atıyordu. Kadın babasını işaret ediyordu. Babası 60lı yaşlarda bir amca. Hareket edip öksürüyordu. Ayağım yere deyiyor zaten telaşlancak birşeyde yok adamın elinden tutup getiririm. Adamın yanına gittiğimde aklımda o anda tüm öğlen 1 haberleri ve saçma bilgilerin hepsi geldi. -Sarılmasına izin verme hastanın sırtından sarıl.- Aklıma halen büşranın karadeniz hakkında söyledikleri gelmedi. Bana ne ki izmirliyim ben. Ne işim var karadenizde olsa olsa akdenize giderim yüzmeye, niye aklıma gelsinki. Adama sarıldım geri geri yüzmeye başladım "e ayağım deyiyordu benim?!?!?!" Arkama baktığımda büşradan ve kıyıdan iyice uzaklaştığımı farkettim. Bu sefer kadın adamdan daha gerideydi. O nasıl oldu?? Büşra kadında kötü gibisinden birşey söyledi ve kadının yanına yüzdü. ikimizde gayet iyi yüzüyorduk ama telaşlanma zamanı gelmişti. Sakın sarılmasına dokunmasına izin verme diye bağırdım tekrar tekrar. Noluyor deyip yakında duran başka bir adama baktım adam da kıyıya gitmeye çabalıyordu. Büşraya "bırak çık" dedim. Kadının bağırışlarıyla gelen 4-5 kişi daha geldi. Destek geldiğinde ben de bıraktım adamı ben bıraktığımda adam suda yuvarlanmaya ters durmaya başladı çok su yutmuş ve şuuru kapalıydı. Adamı kimse düzgün bir şekilde tutup kıyıya hızlıca yaklaştıramadı. Ben bıraktım zaten geçte olsa jeton düşmüştü. Göte geliyordum. Yüz kıvanç. Yüzüyorum olmuyor uzaklaşıyorum kıyıdan, kabus gibiydi sanki koskaca türkiye benden uzaklaşıyor diye düşündüm. Çocukkende asansörlerin apartmanları aşağı yukarı hareket ettirdiğini sanıyordum. Neyse. Paralel yüzmeliyim, kesinlikle kum kaymasında olduğumu anladım. Bu sefer kurtarmaya gidenler ben ölüyorum diye bağırmaya başladı. Yeni kurtarmaya gelen yardım et diye yalvaran bir çocuk kolumu kavradı ama kan geçişini engelliyecek kadar sert sıkıyordu. Bu sefer hem akıntı hem yüksek dalgalar yetmezmiş gibi beni de suyun dibine çekecek bir engel karşıma çıktı. Kolumu bırak yardım etcem dedim o an hayatta kalmak istememin sebebiyle attığım küçük bir yalanla. Neyse ki çocuk birden çok yorgun düşüp kolumu gevşetti ve o anda kaçıp uzaklaştım bana doğru yüzmesini kıyıya yüzmemesini söyledim. 10 dakika kadar aralıksız ve oldukça verimsiz kulaç savaşından sonra artık akıntıdan kurtulduğumu ve Büşranın bağırışlarını duymaya başladım. iyi olduğumu dalgaların arkasından bağırarak belirttim. Artık yere basmak istiyordum çok yorgundum diğer çocuğa baktım çok pişmandım ama yapacak birşeyim yoktu onun için. Çocuk şuursuzca beni kurtar diye yüzüyordu benden biraz uzakta ama pes etmemesine sevindim. Hatta kurtulmasına çok sevindim. Kendimi affedemeyeceğim birşey yaptım gibi hissetmiştim çocuğu bırakarak. Tek yapabileceğim onu akıntıdan yönergelerimle tamamen çıkarmaktı. Dinledi ve en sonunda elimi bu sefer ayaklarımız yere değerken tuttu normal bir şekilde, yorgundu bir süre bıraktı kendisini, çok su yutmuştu o da sonra yürümeye başladı ve telaşlı annesini gördüm yanında büşra duruyordu ona bakıp iyiyim ben dedim hayatımdaki en yorgun halimle. - Hasan dağı kış tırmanışımda siste yalnız kaldığımda kramponumun çok kritik bir yerde ayağımdan çıkıp gittiği an hayatımın en kötü anını yaşadığımı sanmıştım. Yakınından bile geçemez. - Herkes çok telaşlıydı tabi görüntüler karşısında. Biz ayaklarımız yere değerken akıntının başladığı yerde 10larca insanın kadının babasının yanında yüzdüğünü ve karaya çıkarmak için çabaladığını gördüm. Başarıyor gibilerdi. Bizim karaya dönme çabalarımız sırasında onlarda adam toplayıp gitmişler belliki. Bizde kıyıya çıkıp soluklanıp yere baktık. Ölmek için ne kadar berbat bişey boğulmak diye düşündüm. Suyun şeffaf değilde kara olduğunu anladım. Küçük felsefe patlaması yaşayıp büşranın telaşını giderdim. Bir süre sonra kadının babasını karaya çıkardılar. Akıntının diğer tarafından bizden 100-150 metre ötede karaya çıkmışlardı. Kalabalık toplanmıştı. Biz halen soluklanıyorduk diğer çocukla. Yanımızdan geçenlere adam iyi mi diye soran birileri vardı. Herkes başında duruyormuş. ilkyardım bilen yokmuş denildi. Büşra bana baktı sonra adama koştuk yeni bir macera yaşamaktan korkarcasına. Gittiğimizde birileri kalp masajı yapıyordu. iyi tamam diyip bizlik bişey olmadığından şezlonglarımıza gittik. Bu kadar dram yeterliydi.

Çok çabalandı ama adam öldü tabi, en az 10 dakikadır nefes almıyordu ve bolca su yutmuştu. Ama aklımda soru işaretleri vardı. Cankurtaran nerede? Bot yada bir tekne yok mu? Daha önce haberlerde çok gördüm madem biliniyor neden önlem alınmıyor ya da işletmelere izin verilip neden insanların orada yüzmesine teşvik ediyorlar? Yüzülecek bölgeyi belirtecek ip bile yoktu denizde. Girdiğimiz kumsala 20şer lira verdik. Gelir de var, nerede hizmet? Jandarmada alışmış, işletme çalışanları da ve garip bir şekilde orada yüzen halk da alışmış böyle olaylara. Hayatımda ilk defa karadenize girdim bu olayda 2 saat sonra bir benzeri daha gerçekleşti neyseki bu sefer o filmde ben yoktum. istanbulu herşeyiyle hep eleştiririm, istanbulu sevmememe bir neden daha oldu. Girmeyin karadenize. Gidin egenin akdenizin huzurlu şehirlerinde yaşayın, gittiğiniz şehirleri çöplüğe çevirip yok etmeyin, başka yerlerde yüzün. Karadenize girmeyin yeterki. Kum kayması gibi bir olayı hafızanızda gereksiz yer kaplamasınada gerek yok, sadece gidin başka denizde yüzün. Ya da gidin rus ruleti oynayın karadenizde yüzmekten daha yüksek bir şansınız olacaktır.

Gopro da o heyecanda denizde kayboldu. Olayın görüntülerinide kaydetmişti halbuki neyse sağlık olsun.

blablacar

genellikle suratsız ve umursamaz tonlarca insanın ilan verdiği, 10 ilana atılan mesajın şanslıysanız 2 ya da 3 mesajınıza cevap alabildiğiniz, 3 mesajın arasından eğerki şanslıysanız bir ilan sahibinin olumlu yanıt verdiği sitedir. ha tabi bir de şanslıysanız anlaşılan kişiyle buluşup gideceğiniz yere ücreti karşılığında bırakan bir sosyal ortam şeysi.

siteye ilan verenlerin %98i gerizekalı ya da "bö" deyince altına sıçan tavuklardan oluşuyor zannımca.

uzak ilişkim var 1 senedir masrafıyla osuyla busuyla idare ediyoruz. idare etmek olmadı gayet muhteşem daha iyi olur o cümleye. neyse. izmirden istanbula sürekli git geller uçak firmalarından ucuz bilet bulmada profesyonel yaptı ve otobüsle gittiğimde muavinlerle enseye şaplak durumuna geldim. gelgelelim şu uygulamaya ilan veren zihniyeti bir garip arabam var humuagum tipli insanlara.

cepte 5 lira olunca kumbaraya yönelip kaç param var diye saydığım sevgi patlaması yaşadığım günlerde siteye girer "hadi lan otostopla uğraştırtmayın, aha 20 lira gömül kıvanç!" derim. ilana atcağım mesajı kopyalayıp işi ticarete dökmeyen herkese gönderirim. ama site puşt dolu. atılan mesajlara dediğim gibi nadiren cevap geliyor. gelen cevaplarda genellikle kusura bakma araç dolu gibi mesajlar. lan götelek, dolduysa işaretlesene oradan araç dolu diye ilanlarda araç dolu dense bile ilan kapanana kadar 2 boş koltuk vs yazıyor. hah ama aslında bu adamlar sitenin en iyi insanları en azından araç bulamadığınızı anlıyorsunuz. cevap verenlerin %10u ile buluşma yerleri vs ayarlanıp telefondan 1 gün öncesinden ya da 7-8 saat önceden konuşuyorsunuz. bir şüphe bir merak uğruna belki de buluşma yerine erkenden gittiğinizi belirtmek için aradığınızda iptal olduğunu duyuyorsunuz. tabi bu telefon konuşmaları sizi sikimsonik bir insanmış gibi hissettirmeye çalışıyor, bir an "abi nolar sümüğünü yiyiyim yapma etme, memur çocuğuyuz götür işte beni ne kaybedersin" diyor iç sesiniz.

bugün 4. defa kullandım siteyi yine aynı bok. adamla konuşup ayarlanıyor herşey gece 1de izmir'e gidilecek geç kalma gibisinden konuşuluyor. ben ebesinin nikahı olan türkiyenin en batı şehrinden beylikdüzü'nden, allahın dudullu kavşağına doğru yolculuktan yaklaşık 3 saat önceden çantamı sırtlayıp yola çıkıyorum. araşırız demişti e aramadı bu adam? usta ben geliyorum metrobüsteyim az kaldı dememe cevap olarak planlar değişti ya teşekkür ederim diyor. lan göt çanta hazırladım o kadar gecegece evden çıkmışım 1 saat metrobüste koltukaltı koklamışım niye teşekkür edersin?!

sonuç olarak couchsurfing gibi birşey. ilanı veren kişiler aptalın bayrak sallayanı oluyor genellikle. türkiyede güvenilmemesi gerekiyor ama avrupada gayet güzel işliyor.

bikini giyinip otostop çekmek daha güvenlidir.

izmir ekonomi üniversitesi

yönetiminden birçok çalışanına izmirde bulunan en berbat üniversitedir. okulu "güzel" yapmaya çalışan öğrenciler dışında hiç esprisi yok.

tülay inceisa

izmir ekonomi ünivesitesinde almanca okutmanlığı yapan derslerinde almanları ve almanyayı övmeyi çok seven, gerçek bir alman sempatizanı.

cep telefonlarına aşırı hassas olan öğretmenlerden. derste telefon görürse çıldırıyor ve tüm ders gergin bir şekilde kalıyor.

alpay erdem

kalemi ne kadar güçlü bilemiyorum. fakat güldür güldür show'da arada sırada sahneye tek kişi çıkıp bir eli cebinde, sağa sola yürüyerek doğaçlama yaparmışçasına ama ezberlenmiş olan ve zeka pek barındırmayan hikayeler anlatan, cümle sonlarına gelen gülme efektiyle televizyon izleyenleri "dur gülcem, dur gülmem gerekiyor, niye gülmüyorum lan" yaptırtan şahıs.

allah las

Dinlenirken dünyayı tek başına dolaşıyormuş hissine sokar.

din kültürü ve ahlak bilgisi

toplum için gerekli olan bir ders fakat "din" gibi genel bir terimi islam üzerinden anlatılması yanlış olan bir ders. dini anlatıcaksan tarafsız bir öğretmen gerekir, kafalara vura vura sübhaneke öğretmeye çalışan bir öğretmenden at gözlüklü insanlar yetişir.

izmir ekonomi üniversitesi

amerikan futbolu ve ilgisizler kulübü hariç diğer hiçbir kulübüne adam akıllı destek vermeyen üniversite. kulüpler kendi üyeleri sayesinde ayakta kalabiliyor, üyeleri aidatlara mahkum. öğrenci toplayabilmek için bir çok kulüp ismini sayfalarında görürsünüz ( http://www.ieu.edu.tr/tr/clubs ). ki bunların çoğu bunlara rağmen aktif.

neden mi?

çünkü ekrem parayı cepte tutmaya çalışırken, öğrenciler sevdiği hobileri yapmaya çalışıyor ve yapılacak olan masrafları ceplerinden ödüyor.

red bull can you make it

Mantığı kafama yatmayan garip, neden, niye dedirten bir olay. Redbull, "Can You Make it" diye bir olay ortaya çıkartmış. Bizim üniversiteli delikanlı nesil gaza gelip "yaparım lan ben bunu" demek için hareketlenmiş. Redbull'un katılacaklardan istediği olayda şu; 100x3 kişiyi evlerinden alıp, Paris'e bırakacaklar. Sonra diyeceklerki - gençler alın size 24 tane Redbull, şimdi şurdan sağa dönceksiniz cern nehrini göreceniz, nehri sırtına al sonra Berlin'e doğru yapıştır. - Para kullanmak yok, altın bozdurmak falanda yasak, kredi kartı zaten yok, telefon da yok. Otostopmu çekeceksiniz, bisikletlemi gideceksiniz, kalacak yerinizmi yok, acıktınızmı bizi ilgilendirmez. 1 haftaya Berlin'e ayağını bas yoksa kaybedersin. Ödül de buymuş; önce bir parti düzenlenicek Berlin'de sonra bir sürü fotoğraf çekilceksin, facebook'a yükleyip bir sürü arkadaşın beğenecek. Yani kaybedince üzülmeyin diye bunlar. Kıyamam.

Hayır, gezmek istemiyorsanız, yollarda kilometrelerce yürümek, otostop çekmekten kolunuzda varis çıkmasını ve reklam oyuncağı olmak istiyorsanız saygım var. Adam akıllı gezmek isteyen adamın zaman kısıtlaması olmaz bence ya da bir şeye bağlı olmak istemez. Şimdi sen hem beleşe reklam yapacaksın hem o kadar ülke geçeceksin ama göreceğin tek şey kara asfalt olacak ve yetişebilir miyim stresiyle günlerini geçireceksin, 3.-4. gün kokmaya başlayacaksın ve muhtemelen yolda samimi olduğun arkadaşlarınla tartışma yaşıyacaksın.

Bana kalsa, elimde snickers, kafamda şapkam, sırtta çantamla dolanarak şehir içlerine insanlarla tanışarak falan girerim. Belki güzel bir kız görürüm, plandaki rotamı değiştiririm. Sorun paraysa, ekipmanlı giderseniz günlük 20 euroya paşa gibi avrupayı altüst de edebilirsiniz ki bu size koymaz.

Çok talep var bu olaya, ben mi malım anlamadım.

http://www.redbullcanyoumakeit.com/index.php

izmir ekonomi üniversitesi

spor salonu olmayan sayılı üniversitelerden. Yer yokmuş, ama okulun ortasında kira verdiklerinden dolayı starbucks'a yer var.

stander

bilinmeyen, gözlerden kaçan, ocean's eleven'ın eline verebilecek güçte bir film. uykulu izlendiğinde saran, uyandıran, süper filmdir. torrentte indirmesi bir ayı bulabilir ama buna değer.

çocukken inanılan saçmalıklar

çocukluğumda asansörlerin üzerimde yarattığı etki inanılmazdı.

7-8 yaşlarımda asansörleri gitmek istenilen kat için apartmanı yukarı aşağı hareket ettiren araç olduğuna inanırdım.

daha sonra, truman show'u izledikten sonra bindiğim her asansörün arkasında gizli bir ofis olduğuna inanırdım. ofiste bir grup insan asansöre binenleri ayna sayesinde farkettirmeden izleyip orada geyik yapıp, dalga geçiyor sanıyordum. bunun yüzünden okuldan geldikten sonra, asansörde burnumu karıştırmamak için sabretmeye çalışırdım.

tabi bu çok uzun sürmedi, biraz büyüdükten sonra abime bunları anlattım ve o da bana öyle birşeyin imkansız olacağını ve asansörleri köle dinazorların hareket ettirdiğini anlattı.

capital radio

izmirde 99.5 frekansında olan 2000 jenerasyonunda olanların boktan diye algıladığı şarkıları çalan, şu anlık genellikle iyi olduğu kanıtlanmış olabilecek şarkılar çalan radyo. capital radio 99.5'e yerleştikten sonra virgin radio 103.1 frekansıyla yayınına devam etmektedir.

yazarların en sevdiği yabancı radyolar

(bkz: capital radio)

etkilenilen film replikleri

çocukken benim babam herşeyi yapar deriz.
10 yaşına gelince hemen hemen herşeyi yapıyordur.
15 yaşına gelince asabımızı bozuyordur.
20 olunca salağın teki olur.
25 olunca o kadar da salak değilmiş deriz.
30 olunca hay allah keşke babam yanımda olabilse deriz.
(bkz: ma vie en l air)

gecenin şarkısı

gerçekten sıkıcı geçen bir günün gecesi için;

carla bruni - l´amour.