bugün

entry'ler (162)

fenerbahçe nin türkiye ye yakışmaması

bilecik gezim esnasında son derece elit bir ortamda zikredilen bu cümleye önce kızdım. Bir şişe blush açtım ve dedim ki, türkiye fenerbahçe'ye yakışıyor mu? Cümleyi kuran sanatçı dostum, aykut fenerbahçe'ye yakışıyor mu diye sordu. Ben de mehmet topal aykut'a yakışıyor mu dedim. Bir süre soru cevap şeklinde devam eden sohbetimiz, beşiktaş'ın türkiye'nin en büyük kulübü olduğu gerçeğini dile getirmemizle son buldu.

not: futboldan aşırı anlıyoruz.

naylon brando

iddia ettiği gibi nikinin ilk sahibi değildir. küçücük bir tarihi araştırma bile bunu gözler önüne serer nitelikte. tarihler yalan söylemiyor dostum.

naylon brando

şuradadır;

http://www.bobiler.org/fr...mp;ne_gostereyimfr=hersey

yayayasasasa blogspot com

hem müzikal hem de görsel anlamda güzel kliplerin paylaşıldığı blog. bazen "aaa böyle bir şey vardı!", bazen de "aaa böyle de bir şey varmış!" dedirtiyor.

http://yayayasasasa.blogspot.com/

ya ya ya şa şa şa

überalles güzellikteki, güzel müzik şeysi;

http://yayayasasasa.blogspot.com/

alış veriş merkezi gezen mutsuz insanlar topluluğu

partisini kursan iktidarı sağlar.

evde otur otur sıkıldım, biraz vakit geçirmek biraz da paralanmak için izmir'de bir alış veriş merkezinde sikimsonik bir işe girmiştim geçen ay part-time.

tükkanın önünden günde binlerce insan geçiyor. adam çocuğunu, karısını, baldızını, görümcesini kapmış gelmiş mekana. bebek arabası önüne katmış kervan mobilyanın vitrinin içerisinden şaşkın gözlerle baka dalıyor. o an iç sesi ile "la bi sandalyeye 273 lira veren zihniyetin götünü keserim!" diye haykırıyor, görebiliyorum gözlerindeki bu ifadeyi. sadece o değil ki! aynı manzara ile dakika başı karşılaşmak mümkün. bu kadar mutsuz olacağını bile bile tüm ailesini de kapıp alış veriş merkezine gelen bu güruha inanasım gelmiyor.

çocuğu eline, bacağına yapışmış "dondurma!" diye zırlarken, "hadi fahriye hadi bak dövücem amaa artık haa!" kıvamı karşılık verirken belki de cebindeki cüzi işçi maaşının burukluğunu yaşıyordur bilemem. ama o asık suratından ve hiç bir mimik ile bezeyemediği ifadesiz yüzünden mutsuz olduğu o kadar aşikar ki, yanına gidesim geliyor. omzuna dokunmak istiyorum arkasından, "abi madem bu kadar mutsuz bu denli umutsuzsun, niçin aileni bir parka, bir sahil kenarına götürmedin? neden buradasın abii? ne işin var kervan mobilya'nın önünde güzel abim?" diyesim geliyor. tutuyorum kendimi...

fenahaldetirstim i maldanadam özentisi zannedenler

mal bunlar.

7 ay sözlüğe girmedim, bir adam gelmiş bir kenara koyduğum fransız bayrağını almış, akmış ortama. yahu eski başlıklarımı görüp altına "maldanadam özentisi bu" diye entry yazacağına, girdiğim entrylerin tarihine baksana be evladım.

tek tek mesaj atıp özür dilemelerini istediğim bu riyakarlarla daha fazla uğraşamayacağımın farkına vardım. sayıları gün geçtikçe artıyor nitekim. biraz dikkat edin bari bir bok yiyorsunuz.

neyse bu hiç birinizi zerre ilgilendirmiyor. mesajımı toplu vermek istedim.

ayrıca evet fransa dünyanın en mükemmel ülkesi. sonra da türkiye tebi.
şaka lan şaka türkiye 86. falandır herhalde.

tospuk com

bünyesinde uludağ sözlük'e şu şekilde sallayanlar var! şahsımla klon muhabbetine girdikçe sıçıp sıvıyorlar. bak hele;

--spoiler--

sözlükçüleri hiç sevmemişşimdir zaten. bu siteden adminlik teklifi geldi bir ara ama sahiplerini tanıyorum "hiç bir kızın parfümünü 3 metreden daha yakın mesafeden koklayamamış" tiplerden oluştu. Görükle'nin abazan topluluğu işte. Klon kelimesinin anlamını iyi biliyorlar aslında ama eğitimlerini layıkı ile yerine getiremediklerinden dolayıdır sanıyorum içini dolduramamışlar. Çakma ekşisözlük * Bunun üzerine bir tasarıım yapııp atasıım bile geldi kııl oldum ya nasııl havalarda.

bunlar abi ekşisözlük tarzı bir script yaz bize parasıyla diyen tiplerdi. yüzleri de kızarmıyor.

Son not: yada sosyolojik açııdan yaklaşşıırsak çakma zippo kullanmaya alışan adam el yapımı bir çakmak gördüğünde "tıpkı muhtar çakmağı, hiç özgün deil" diye çamur bulaştırır. Tasarım kabiliyet ve zekâ meselesidir ilk önce kendi butonlarınıı 1990'lardan çıkarsınlarda konuşsunlar !

--spoiler--

yakışmıyor tosbaalar size. mükü çeyzaaa...

kendi ile çelişen türban

namahrem bitli kadın kıllarının örtülüyor olması moda ülkemizde.

şimdi tabi anadolunun yağız delikanlıları bu bit kafalıların kıllarına bakınca ereksyon oluyor olabilir pekala. fakat dünyevi zevklerin envayi çeşidini tatmış, sikiş kelimesini, mahlasından çok zikreden kumral ve dalgalı saçlı, elmacık kemikleri böyle çıkık çıkık bir erkek olarak beğenilerim bir kadın kılından çok ötede vuku buluyor.

bu gün şanzelize'de yürüyüş yaptığım esnada gördüm türbanlı bir kadın. aklıma hemen; onun gizemli, uzun saçlarının bileğime dolanıp dolanamayacağını ve dogi pozisyonunda belini kırmmamı sağlayacak uzunluğa sahip olup olamayacağını düşündüm. sonra dudaklarına baktım bunun. öfff dedim içimden peh ne alır ama!

allah ın genel af çıkarması

dün üzerinde epey düşündüm.

şimdi şehadet getirenler hop müslüman oluyor, islamın şartlarını yerine getirnmemiş bile olsa cennete girme şansları oluyor ya, -ki biz bunu cüneyt arkın'ın bizanslıları dövdüğü filmlerle de sınadık. böyle bir hoşgörü çerçevesi içerisinde ki allah bence yer yer af dahi çıkarıyordur.

rahşan affı gibim lan! şimdi fani dediğimiz dünya üzerinde allah'ın varlığının bir kanıtı olarak duyargalı deniz canlılarının gösteriliyor olmasını pek sindirememiş bireylerin tanrı inancı olmuyor. adam quantum fiziği diyor, diyanet işleri başkanı sıkılan parfüm orucu bozar! o halde bu allah'sız pezevenklerin cehennemde yanacak olmaları kaçınılmaz, elzem.

allah affedendir. ona sığındık ona güvendik. son dakika bir şehadet getirmesek de ben genel affa inanıyorum...

eski sevgiliyi şanzelize de görmek

geçen le cola almak için bime gidiy....

pardon lan karıştırdım! fransa seyahatlerimin ne denli sık gerçekleştiğini bilirsiniz. yine o seyahatlerimden birinde paris'in değil, fransa'nın değil, dünyanın en güzel caddesi olan şanzelize'de eski sevgilim melis'i gördüm. utandım eğildim hemen. kıçımın çatalı gözüküyormuş anladım, kalktım sonra. elimdeki le porta'yı çöbe attım. yanına gidip, ağzımdan; "melis tavşan louri'yi çamaşır sepetine atıp üzerine işediğim için özür diliyorum" cümlesi döküldü azımdan. "bu sözlerinde samimi misin?" diye sordu. sonra bir süre tartıştık ayaküstü.

"istiklal caddesi'nde de gördüğümde aynı tartışmaları yapıyoruz, ne bokuma şanzalize'de karşılaştık ki?" diye hayflandım kendi kendime. püüü hiç romantik değil!

ortada delil birakmayalim

her gün entry giren yazar. sevindirik oluyorum. böyle çok fena.

tospuk com

(#6120616) numaralı entrymden sonra resmen kudurmuşlar!

garafikmen rumuzlu arkadaşımız "heheh biz klonsak sen de klonda yazıyorsun ama yıh yıh" demiş. yahu ben uludağsözlük ekşisözlüğün klonu değildir demedimki! demem de. buna dilim varmaz lan!

tolgaca rumuzlu arkadaşımızda "bobiler'i bobiler yapan üyeler şu anda burada, tek tek isimlerini yazdırma bana fenahaldetirstim, bir kere soğurberi burada voaww 2 gazeteyi birbirine düşürmüş insan çok acayip!" gibi lüzumsuz açıklamalar yapmış. yahu ozan olsa ne yazar bünyenizde? sonuçta klonsunuz arkadaşım.

bir başka noktada soğurberi'nin bünyenizde yer alıyor olması, adil oylama sisteminizin sekteye uğramasına yol açmasın dikkar edin. zira mafyacılık oynamayı çok sever kendisi.

l-manyak ve lombak benzetmesine ise tamamen gülüyorum! formatları iyi incelesin benzetmeyi yapan arkadaş. neyse monte/conta, it/tosbaa bunlar fani şeyler. klonsunuz!!!

mükü mükü çeeyğzaaa -ığ mükü çeyğzaa

tospuk com

bu başlık altında girilen entrylere şöyle cevap vermiş bir üyesi;

--spoiler--
Bu eleştirilerin gelmesindeki en büyük etkende lafebesi.tospuk.com'un bobilerden sonra kurulmuş olmasından kaynaklanıyor. Ama dikkatli incelenirse adminlerin bobilere benzememek için gerek sitenin grafikleri olsun gerek de üye alımındaki hassasiyet olsun, uğraş verdikleri rahatlıkla görülebilir. Şuan için lafebesi.tospuk.com beta aşamasındadır ve kaliteli insanları bünyesine katarak gelişmektedir ayrıca ne kadar gelişirse gelişsin bobilerdeki gibi adam kayırma politikası uygulanmayacaktır. Hatta yapım aşamasında olan bir sistemden bahsetme ihtiyacı duyuyorum; adil bir puanlama sistemi hakkında ugras veriliyor. Böylelikle bobilerdeki gibi oy sistemi belli baslı kişilerin elinde dönmeyecek ve jüri sistemi oturtulmaya çalışılıcaktır. Şimidilik söyleyeceğim bunlar ben istanbuldan epsilonn sözü merkeze bırakıyorum. (basından tospuk) =)))
--spoiler--

öncelikle dikkatle incelenecek bir şey yok! söz konusu internet sayfanız bariz çakmadır, klondur! önemli olan yaratıcılık ve yeni bir şeylerle kendini ispat etme çabasıdır. birde, bir zamanlar ekmeğini yediğiniz bobiler.örg'de adam kayırma ve adil olmayan bir oylama sisteminin varlığından bahsediyorsunuz! hangi sanal platform bu güne dek demokratik bir sistem çerçevesinde yönetilmiştir? elbette oylama sistemi ve karar mercii belli başlı, kendini ispat etmiş isimler etrafında
dönmek zorundadır. hem zaten bobiler.örg'ye kayıt olduğunuzda "burada demokratik bir oylama sistemi vardır!" gibi bir ifade gördünüz de ondan dolayı mı bu rahatsızlığınız, bu tripleriniz, tafranız? size böyle bir vaad verilmemiştir zaten.

siz demokratik oylamalarınızı yapın hele... sayfanız bir klon ve bir para kazanma mekanizması haletiyesinden öteye gidemeyecek. hele işin içine bir para girsin, o zaman göreceğiz demokratik oylama sisteminizi.

özgünlük konusu da gayet komik. monte yerine conta diyorsunuz. konuşaga yerine "bıdı bıdı" diye aynı formatta bir fasiliteniz var. sektör muadili lafebesini de açmışsınız. bu mu özgünlüğü tospuk'un?

kolay gelsin. ama biraz özgün olun olur mu?

esmer uzun boylu yakışıklı erkeklerden hoşlanmak

ibnelik alametidir.

bayram günlerinin vazgeçilmezi beton kalburabastı

lan yapmayın artık şu tatlıyı!

bayram günlerinde ikram edilen tatlılar ve vücuttaki glikoz yoğunluğu beni hasta ediyor sonraki günlerde. kalkamıyorum yataktan. pastanelerden alınmış baklava, kalburabastı ve bilumum benzeri tatlılar hoş tabi. ama evde hazırlanmış bir kalburabastıyı kelimelerle ifade edemiyorum. içimdeki ev kalburabastısı nefreti son yıllarda hat safhada. kalburabastının, bayatlamış kurabiye ya da bir biriket taşı olduğunu zanneden ev hanımları sizedir bu sözüm; madem böyle yapıyorsun tatlıyı, yanında çatal getirme bari. ince demir testeresi getir. zira çatalı batırmaya çaba sarfederken, birinin kafasını yarmaktan çok çekiniyorum.

supernatural

ruhlara çifteli ile ateş edip, koşarak kaçan iki mazlum kardeşin hikayesi.

internetin günlük hayattaki rolü

artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

interneti herhangi bir kefeye koymak, buna çaba göstermek yersiz. biliyoruz ki, insanlık tarihinin en önemli buluşlarından bir tanesi. böyle geçiştiriyoruz işte interneti, teknolojik bir olay işte diyoruz.

her fırsatta nostalji yapmaya yeltenen yazar rolünde bulunmak istemem. ama bunu yapanlar da bilirler, elde olan bir şey değil bu geriye bakmak. hele baktığında hüzünde varsa içerisinde of çok fena bir şey. yani demek istediğim bir şekilde bağımlısı olduğum internetin varlığından rahatsız olduğumu, durup durup eşime dostuma mı anlatayım? olmaz!

evet hiç bir şey eskisi gibi olmuyor, herhangi bir araştırma esnasında bol kilometreli kütüphanelerin kapılarını çalmak zorunda kalmıyorum. bir şarkı dinlemek istediğimde, ismini brovsıra yazmam yetiyor. tak anında kulağımda. para bile harcamıyorum kitap okumak istediğimde. bu ve buna benzer bir dolu şey evet kötü değil hatta ligtv'yi HD kalitesinde, beleş izlemenin verdiği keyif paha biçilemez. ama ne bileyim işte huzursuz ediyor insanı şu internet. en yakın dostunun sırlarını seninle değil de blog sayfasında paylaşıyor olmasını düşünmek iyi bir şey değil. ya da sevdiceğinin feyspuk zımbırtısına bakmadan edememek ve akabinde uyuz olduğun sima veya isimlerden hır çıkartmak hoş değil.

en çokta çocukluğumda tanışmadığıma seviniyorum internet ile. mazallah şimdi kuzen gibi onlayn oyunlarda sosyalleşir mesenelerde titreşirdim. feysden(!) hiç yüzyüze gelmediğim kankalarımın fotoğraflarının altına "kanjca jock cikkis jckmıshsın" yazar öyle eğlenirdim. o yaş için bana gerek olmayan terimlerle bir bilgisayar dahisi olmadığıma seviniyorum. şimdi tüm çocuklar internetin kralı! ben ise çocukluğumda muçinin kralı olduğum için memnunum. zira hız ve çeviklik gerektiriyordu.

internetimin borcunu kapattım bugün. yokken bir sıkılganlık, bir huzursuzluk vardı. şimdi var. daha bir sıkılganlık, daha bir huzursuzluk şimdi...

satori evresindeki mahsun kırmızıgül

tehlikeli. insan nirvana'ya ulaştığında neler yapabileceğini düşünemiyor.

şimdi bu adam çok değil bundan bir 10 yıl öncesine kadar tek kaşlı ve alemin sıradanlığının içerisindeki döngüde kral olabileceğini iddia eden bir adamdı. ne oldu da çeşitli metaforların başımızı döndürdüğü, avrupada o festival senin, bu festival benim gezen sinema yapıtlarının sahibi oldu. ne oldu da katıldığı tolkşov programlarında en uç noktalarda verebileceği mesaj; "hepimiz kardeşiz!" iken, bukowski, baudelaire gibi isimlerden alıntılar yapmaya başladı.

kendisine tavsiyem. macar ve rus felsefi sinemasından uzak durması yönünde. hayır o değil, bakışları da tekin durmuyor artık.

türkler avrupa birliği için çok kaba bir ırktır

fransa'da konuşmacı olarak katıldığım bir seminerde sarf ettiğim cümle.

zira cümleyi kurmamla beraber, bir türk gazetecinin yüzüme ayakkabısını fırlatması bir oldu. bu da sarfettiğim cümlenin içerisindeki gerçeklik payını doğrular nitelikte. avrupa birliğine girmiş bir türkiye'nin serbest dolaşım hakkı kazanabilmiş olmasını düşünemiyorum.