bugün

entry'ler (272)

trixx

(bkz: gidelim buralardan)

trixx

zirvede uzaktan gördüğüm, hoşsohbet yazar. tanışmak fırsat olmadı, sadece "hadi beyler aranızda toplayın, ben mi vericem biraların parasını" diyordu. orda sohbetine bayıldım.

gerçi konuşmadık değil. bana dönüp "bilader buraya iki 50lik bi 33lük. hadi koçum" demişti. ben de ağzımı açıp diyemedimdi "ben garson değilim" diye. peki abi deyip ilettim isteğini mekan görevlilerine "amınskm bi dahaki sefere bu kadar silik olmucam. masanın altına girip saklanıp zirvenin ortasında cee diye çıkacam amunim" diyerek mekanı terk ederken.

sik gibi zirve yapmıştır. *

mezun olunca ne iş yapacağını bilemeyen öğrenci

dil edebiyat mezunu olması muhtemel öğrencidir. lök gibi kalır da ortada ne yapacağından haberi olmaz.

avea

ödemeli aramayı kabul ederseniz tam 6.31'de konuşmanın kesildiği operatördür. ondan kelli, ödemeli arama geldiği vakit ya hiç kabul etmemeli ya da kapayıp siz düzgünce aramalısınız. bu da böyle bir tavsiyemdir.

mesleğin ne sorusuna verilen tarihi cevaplar

kimse yapmadan ben mehmet akif ersoy'un "evet baytarım, bir yeriniz mi ağrıyordu?" cümlesini yazmak isterim. diyalog yapacağdım emme baktım espriyi baştan komuşum tanımda hiç kasmayayım bu da benim sözlüğe bi ibneliğim olsun dedim.

insanın peşini bırakmayan şeyler

kesinlikle yemektir, ekmektir, nimettir. yarım kalınca adamın bir de peşine düşüyorlar arkadaş. öyle de yüzsüzler. yani şimdisini geçtim, öldükten sonra da gelip adamı buluyorlarmış. en azından öyle dedim annem. bilemedim.

30 mart yerel seçim tatili

o gün çılgınlar gibi ödev teslimimlerim ve sunumlarım olduğundan üniversite de tatil olsa göbek atacağım zaman dilimi. sonuçta görevse bizim doçentlerimiz de ter döktüler, ne yani...

edit: ödev teslimini yanlış anlayıp her şeyi pazartesine yetiştirmeye çalışan kendime, sunum tarhimi 18 mayıs'a erteleyip şahsıma konuyla ilgili tek bir bilgi vermeyen hocama ayrıca selam ederim. selam olsun size ey gönül dostları, selam, selam...

akp hukumeti bitince olacaklar

(bkz: hükümet bitmesi)*

filistin halkı yalnız değildir

kesinlikle doğruluğu su götürmez bir önermedir.

filistin halkı yalnız değildir. onların acılarını paylaşan yanı başımızda bir ırak halkı vardır. her gün onlarca insanın öldüğü, demokrasiye doyan, dünyanın sessiz kaldığı bu halk filistin halkıyla ortak bir kaderi paylaşmaktadır.

afgan halkı da yalnız bırakmıyor tabii ki de filistin'i. onlar da önce rusların sonra amerikalarının saldırılarına maruz kalıp destek veriyorlar filistin'e. yalnız değilsin kanka, biz de gördük geçirdik, diyorlar.

pakistan halkı da geri durmuyor elbet. o da yanında filistin'in. el kaide'nin, hindistan'ın, amerika'nın zülmünden bunalmış bu halk da yanında filistin'in.

bir de ruanda halkı var mesela. kişi başına düşen gelir artsın diye 800.000 kişinin aylar içinde, vahşice katledildiği afrika halkı. filistin'in yanında o var bir de. filistin yine yalnız değil yani.

haa, bir de türk halkı var. taksim'e çıkıp bağırıyorlar bazen duyarlılıklarını göstermek için "kahrol israil" diye. kahroluyor israil de ne yapsın... biz de bu şekilde yanında oluyoruz, yalnız bırakmıyoruz kardeş halkımızı.

filistin halkı asla yalnız değil, tek değil, ilk değil, son değil. onunla ortak kaderi paylaşan onlarca millet var. yalnız olan buna dur diyenler, sokaklarda bağıranlar, tepki gösterenler, istemeyenler. bu kadar kalabalık bir kitle o kadar yalnız ki, o kadar kapalı ki dünyanın gözü her şeye, ya da o kadar sıradanlaşmış ki savaş kimsenin de gık diyesi gelmiyor. arada sırada 500 kişi şak şak şak... protesto alkışları. filistin yanındayız, bilesin. acın büyük; acın, acım. içim sızlıyor merak etme sen. bakma şimdi bir şey yapamadığıma, ben kalpten üzülüyorum durumuna. yalnız mısın? asla...

hiç tanınmayan bir insana selam vermek

akabinde de "kredi kartı dağıtıyoruz, almaz mısınız?" diye devam eden bir eylemdir.

renkli bkz

ben de bildiğin farklı renk olacak sanmıştım, meğer sadece bir ton açıklık koyuluk farkı olan bakınızmış. o da ikisini yan yana getirmeden anlaşılmıyor zaten. bu ne la?

(bkz: her yeniliğe bu ne amına koyim demek)*
dur bir de dolu bakınız vereyim de aradaki farkı görün:

(bkz: elma)

gözler gözleri gözleyen gözleri gözler

(bkz: isyankar sokakların tövbekar delikanlısı)

entry nick uyumsuzluğu

yazılan entrynin nickle öyle bir ters düşmesi ki yazarlara ironik gelmesi olayıdır.

ne olur ne olur benim entrylerimi bkz gösterin de ben de kurtulayım artık bu azaptan diye arkadaş listemdeki yazarlara söylenmemi sağlayan uyumsuzluktur aynı zamanda. dicem ama arkadaş listem de boş lan. kimseye diyemiyorum öyle böyle bi şey değil.

(bkz: söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil)

mavi duvar

kıyaslamak gibi olmasın hayalet sevgilimle beraber hakkında en çok hikaye teorisi üretilen şarkıdır. -hikaye teorisi ne lan?-

benim duyduğum hikaye de şöyledir.

bu şarkıyı yazan adam sevgilisi gelecek diye zilyon tane hazırlık yapmıştır. dur iki çiçek alayım kıza deyip, çiçekçye gül alma niyetiyle gitmiştir. ama içindeki pratik zeka ona "lan oğlum gülü alıcan iki gün sonra solacak evde kokacak, böceklenecek falan. gel sen saksıda bi şey al" diye fısıldamış. amcam da hemen ikna olmuş "hem çiçek açtıkça koparır veririm çiçek masrafından da kurtuluruz. kendi elcağzımla topladım derim daha romantik. hatun da sularken şarkı söyler demleniriz" vs diye kendince çıkarımlar yapıp, eve iki saksı menekşeyle dönmüş. (allahtan kasımpatı falan almamış, menekşe yine daha romantik.)

sonra, bi romantiklik daha yapayım diyerek çiçekçiden çıkıp nalbura girmiş. ordan da iki kutu mavi boya kapıp eve gelince, duvarları da boyamış. her şey tam derken müzik eksik görmüş bakmış bilmem ne koymuş bi 45lik, çalmış abim zeki müren'i, ohh kafa da bi milyon tabii. boyarken solumuş tineri falan, dünya dönüyo.

bunun kafa iyice bi karışınca hayallenmeye başlamış. dalgalarla falan konuşmuş. denizle kavga etmiş. "abi senin kız gelmicek ben sana diyim. hem zaten sağlam ayakkabı değil diyorlar benden duymuş olma da abi o kız sana layık değil..." bilmem ne diye başlamış dalga. (güyaa tabi. yoksa kızımız çok hanım) "ne diyon sen it!" diye fırlamış cengaver abim koltuğundan, birden çıkıp viraneden. koşa koşa kumsala inmiş ki dalganın ağzının payını versin. ulan sen koskoca denizle baş edebilir misin? bi de kız kavgası yani. neyse o arada bi şey olmuş ben de kaçırdım anlatan çok sıkıcı anlatmıştı dinlememişim. dalga rüzgarı ayartmış, beni koru ayağna yatmış, demiş bu adam senin için şöyle böyle diyo.

bunu duyan rüzgar da durur mu indirmiş kırbacı adamın yüzüne... eee sen ne sandın doğayla baş etmek kolay mı? kırbaç darbelerine daha fazla dayanamayan adamcağız da sövmüş rüzgara. bu sövdükçe binmiş rüzgar bunun üstüne vurmuş kırbacı vurmuş kırbacı... e bu sefer de adam daha çok sövmüş, sen misin söven daha çok vurmuş rüzgar da bunlar böyle bi kısır döngüye girmişler kendi çaplarında.

işte rivayet olunur ki şarkının sonunda, bol bol geçen "acı acı sövdüm sonra yüzümü kırbaçlayan rüzgara" kısmı bu kısır döngüye bir gönderme yapmak için bu kadar çok tekrar edilmiştir.

bu kadar...

1000 den geriye sevgiliye sesleniş biçimleri

371- uyuyanı döverim, sabaha kadar sayıcaz senle

1000 den geriye sevgiliye sesleniş biçimleri

243- kaçtayız oğlum?

sozluk sana kari buldum lan allahsiz

sevinçli bir haber olabilirdi.
ama dostum tamamen yanlış anlamaşsın. karı isteyen sözlük değil sözlükçüydü. yoksa sözlüğe karı resmi koyarak, al da sus denseydi, bu şekilde hallolsaydı bunu önce zall mall gelir yapardı.

hem burası kerane mi lan? aile sözlüğü... annem, babam okuyor, yapmayın böyle şeyler. sonra ben istedim falan sanacaklar.

kısa yazan yazar sözlükten atılmalı

geçen harıl harıl entry giriyorum, biri geldi. pos bıyıklı, iri yarı bir amca (adı hamzaymış sonradan öğrendiğim kadarıyla..)

"yeğenim, sen şu kenara ayrıl şöyle.." dedi. ayrıldım. biraz da heyecanlandım açıkçası. öyle ya, sonunda yazdığım harikulade entryleri biri fark etmiş, beni kenara ayırmıştı. bu iyi bir şeydi. farklı muamele görecek, belki de populer olcaktım.

"hayırdır dayı, ne iş?" dedim. cool takılmak adına pek de yüz vermemeye çalışıyordum; ama içimdeki merak beni kemiriyor, "hadi dayı öv beni!" dememek için kendimi zor tutuyordum.

"bekle sen." dedi, bekledim. yaklaşık 5 dakika sonra yüzlerce olmştuk. dayı herkesin yanına gidiyor, kenara ayırıyor, sanki bundan zevk alıyordu.

sözlükte bu kadar kaliteli yazar olacağını tahmin etmiyordum. çünkü her gün eleştiriliyordu sözlük, demek ki bu kötü bir şeydi. hepimiz burada hoş sonuçlanmayacak olaylar için toplanmış idik gibi görünüyordu. sustum.

"hepiniz siktirin gidin, deyyuslar, şeytanın evladları.!!" diye başladı dayı ve önümüzdeki 10 dakika boyunca aralıksız sövdü. bazı sivriler karşılık vermek istedi. bense yine sustum.

o devam etti: "bundan sonra kısa yazan yazarlar sözlükten atılacak!" dedi. şaka değildi, ciddi görünüyordu. ekledi:"sıra bkz yazarlarında.. "ayrılın şöyle" deyip yine sözlüğe daldı dayı.

bkz yazarlarını toplamıştı. arada bir de gelip bize "siz hala burda mısınız?" diyordu. nereye gidebilirdik ki?
bkz yazarlarına da fırça attıktan sonra, onları da kovdu. şüphesiz ki bu da kötü bir şeydi, şaşkındık.

dayı durmuyordu, gözü dönmüştü. "sıradan eylemlere ayar veren başlık açanlar, ayrılın şöyle.." dedi. sonra bu tuhaf eylem, sözlükte sadece dinle ilgili yazanlar, sadece siyaset konuşanlar, en ciddi başlıkların altında bile geyik çeviren yazarlarla devam etti de etti. herkes bir kenara ayrılmış sözlükten atılmıştı.

sonradan öğrendik ki bu dayı deliymiş. zamanındaa (teee küçükken) bunu kısa yazan yazarlar düzmüş de ondan böyleymiş.. o gün bugündür kendi istediği gibi bir sözlük yaratmak, alemin yazdığına karışmaktan başka bir iş yapmazmış. hem bu şekilde dikkat de çekermiş. ama kimse buna elleşmezmiş de, çünkü diğerleri onun da ayrı bir tat olduğunu bilirmiş.

biz de ilk duyunca inanamadık. vay be dayı, demek düzdüler seni dedik.. ortamıza aldık, ateş yaptık. hemen her ihtimale karşı yanımda taşıdığım gitarı çıkardım. beraber şarkı söylemeye başladık. çok eğlendik.

yani demem o ki, bundan sonra hamza dayı size gelip "yeğenim ayrıl şöyle.. sen şöyle yazıyon böyle yazıyon git.." derse umursamayan, şöyle bi sırtını sıvazlayın, "hee hee" deyin, iki de pışpışlayıp gönderin, sevaptır.

aq diyen kız

o değil de bir de kızıyorlar bu kıza. "yok efendim, yapamayacağın şeyin küfrünü nasıl ediyosun?" diye..
ulan sanki amına koyim diyen bütün erkekler, dediklerini yaparmış gibi.

- ay mustafa ne biçim bi insan, ben onun amına koyim.
- ne diyon aysel sen? ahauhauha nası yapcan onu...
- öfff..
------

şimdi bir de bu diyalogu erkekten dinleyelim.

- ulan nolucak bu fenerbahçenin hali? hep aziz yıldırım mına koyimm..
- sorma lan.. ben aziz yıldırımın ta amına koyim..
- koy abi..
------

lan sanki bu adam yapıcak şimdi dediğini? e ne farkı kaldı şimdi bu adamın, yapamayacağı halde "amına koyim" diyen kızdan? bence bi farkı kalmadı artık..
e o zaman isteyen istediği gibi desin canım, nasıl istiyosa öyle küfür etsin. karışmamak lazım. sen kızsın git o bizim küfrümüz denmez, çok ayıp.. ben izin verdim kızlara diyebilirler..

galatasaray sampiyo

(bkz: ama neden böyle yarım ka)