bugün

haramiler grubunun vurucu şarkısı.

duvarları maviye boyadım
maviyi çok seversin
pencerende menekşeler dizili
sularken şarkı söylersin
gramafonda eski alaturka
hoşuna gider bilirim

duvarları maviye boyadım
maviyi çok seversin
pencerende menekşeler dizili
sularken şarkı söylersin
gramafonda eski alaturka
hoşuna gider bilirim

o yaz evinin içinde
denize nazır
sabaha kadar
bekledim seni
birden
dalgalar dedi ki
gelmeyeceksin
dalgalar dedi ki
gelmeyeceksin

birden çıktım viraneden
koşa koşa indim kumsala
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara

birden çıktım viraneden
koşa koşa indim kumsala
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara

acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara

hımmmmmm laylaraylay
laylay laraylay laylay laraylay
lay laraylay laylay laraylay
laylay laraylay lay laraylay
laylay laraylay laylay laraylay
lay laraylay laylay laraylay

en çok bu laylay kısmını seviyorum.
cesme plajlarından birinde yakılan koca bir atesin etrafında 8-10 kişi toplanıp 2-3 gitar eşliğinde hepbir agızdan söylenip insanı ucuran sarkı...
başka bir şarkı...bambaşka...kelimeleri bitiren, insanın içine işleyen ve boğazını düğümleyen..

ve birden, dalgalar dedi ki;
gelmeyeceksin...
haramiler grubunun solisti ayhan yener'in bestesi olan insanda ilginc bir etki birakan, duygulandirici sarki.
birden çıktım viraneden koşa koşa indim kumsalaa.. bölümüne geçerken , cidden insana bir kumsal bulup amaçlı amaçsız koşma isteği uyandıran şarkı,
yüzüne de sert bir rüzgar biraz da kum vursa da..hakkını versek şarkının
inanılmaz dalgalı ritmlere sahip başta üzen sonra coşturan,sövdüren en güzel türkçe şarkılardan biri.
yemyeşil düz bir çimen dolu bahçe ve üzerinde rengarenk çiçekler açmış kenarında ve mavi duvarları,
akademi türkiye'den tanidigimiz özgür'ün de cok güzel yorumladigi haramiler sarkisi.
ayhan yener tarafından arka arkaya üç albümde birden okunması sebebiyle tüm güzelliğine rağmen ilk çıktığı zamanlardan beridir şarkıyı bilip dinleyen ve mırıldanan kişilerde hafiften bir usanmışlık hissi uyandırmakta olan şarkı. sanki ayhan yener kişisi daha doğrusu prodüktörü üstün insan erol köse her albümünde bunu okuyup her neslin zihnine bu şarkıyı yerleştirip bu yerleşimin karşılığını görmek niyetinde. tamam şarkı a kalite ama galiba biz onu tükettik yahu; tüketmesek de her çıkan albümde aynı şarkıyı tekrar tekrar görme niyetinde değiliz sanki ama kendilerinin pazarlama stratejisi gereği olan şarkıya oluyor sanki elimizden ne gelir...
haramilerin en güzel şarkısıdır. birçok güzel duyguyu içinde barnıdıran şarkıdır.
yagmurlu bir günde, evin penceresinden bakarak yagmurun yerleri nasılda acımasızca dövdüğünü izleyip, kahvenizden bir yudum cekerken ahh diye iç gecirip yanınızda olmayan sevgilinizi bir an icin gozunuzden gecirip, uzaklara dalarak özlem duyacaginiz, yagmurla birlikte gozunuzunde damlacıklarla dolacagi harikulade, eser denilecek guzel bir sarki.
şarkının bir özelliğide şudur ki şarkının sözleriyle müziğin ritimleri aynıdır.örneğin birden çıktım viraneden derken gerçekten bir viraneden çıkmış gibi olursunuz ya da acı acı sövdüm sonra yüzümü kırbaçlayan rüzgara derken gerçekten rüzgara sövüyormuş hissine kapılmanızı sağlar bu şarkı.
haramilere teşekkürler bize böyle bir şarkıyı armağan ettikleri için.
mavileri duvara boyattım , maviler seni çok severdi.
duvarları maviye boyadım ,ben de çok severdim...
ana avrat sövüyorum şimdi utanmadan. hele o yazevine gidince.

duvarlar mavi. içim simsiyah.ana avrat nokta.
farklı kişilerin farklı duygularının birleştiği ama parçanın hiç değişmediği sözlerin hüzün ve gülümseme verdiği şarkı.
eskiden acıyla hüznün karışımı gülümsemeyi verirken şimdi kumsalın keyfiyle kocaman bir gülümsemeyi hatırlatan..
(bkz: davarları maviye boyadım)
(bkz: maviyi cok seversin)
kıyaslamak gibi olmasın hayalet sevgilimle beraber hakkında en çok hikaye teorisi üretilen şarkıdır. -hikaye teorisi ne lan?-

benim duyduğum hikaye de şöyledir.

bu şarkıyı yazan adam sevgilisi gelecek diye zilyon tane hazırlık yapmıştır. dur iki çiçek alayım kıza deyip, çiçekçye gül alma niyetiyle gitmiştir. ama içindeki pratik zeka ona "lan oğlum gülü alıcan iki gün sonra solacak evde kokacak, böceklenecek falan. gel sen saksıda bi şey al" diye fısıldamış. amcam da hemen ikna olmuş "hem çiçek açtıkça koparır veririm çiçek masrafından da kurtuluruz. kendi elcağzımla topladım derim daha romantik. hatun da sularken şarkı söyler demleniriz" vs diye kendince çıkarımlar yapıp, eve iki saksı menekşeyle dönmüş. (allahtan kasımpatı falan almamış, menekşe yine daha romantik.)

sonra, bi romantiklik daha yapayım diyerek çiçekçiden çıkıp nalbura girmiş. ordan da iki kutu mavi boya kapıp eve gelince, duvarları da boyamış. her şey tam derken müzik eksik görmüş bakmış bilmem ne koymuş bi 45lik, çalmış abim zeki müren'i, ohh kafa da bi milyon tabii. boyarken solumuş tineri falan, dünya dönüyo.

bunun kafa iyice bi karışınca hayallenmeye başlamış. dalgalarla falan konuşmuş. denizle kavga etmiş. "abi senin kız gelmicek ben sana diyim. hem zaten sağlam ayakkabı değil diyorlar benden duymuş olma da abi o kız sana layık değil..." bilmem ne diye başlamış dalga. (güyaa tabi. yoksa kızımız çok hanım) "ne diyon sen it!" diye fırlamış cengaver abim koltuğundan, birden çıkıp viraneden. koşa koşa kumsala inmiş ki dalganın ağzının payını versin. ulan sen koskoca denizle baş edebilir misin? bi de kız kavgası yani. neyse o arada bi şey olmuş ben de kaçırdım anlatan çok sıkıcı anlatmıştı dinlememişim. dalga rüzgarı ayartmış, beni koru ayağna yatmış, demiş bu adam senin için şöyle böyle diyo.

bunu duyan rüzgar da durur mu indirmiş kırbacı adamın yüzüne... eee sen ne sandın doğayla baş etmek kolay mı? kırbaç darbelerine daha fazla dayanamayan adamcağız da sövmüş rüzgara. bu sövdükçe binmiş rüzgar bunun üstüne vurmuş kırbacı vurmuş kırbacı... e bu sefer de adam daha çok sövmüş, sen misin söven daha çok vurmuş rüzgar da bunlar böyle bi kısır döngüye girmişler kendi çaplarında.

işte rivayet olunur ki şarkının sonunda, bol bol geçen "acı acı sövdüm sonra yüzümü kırbaçlayan rüzgara" kısmı bu kısır döngüye bir gönderme yapmak için bu kadar çok tekrar edilmiştir.

bu kadar...
kırmızı olmayan duvar.
Aşk acısı çeken birinin suratına rüzgardan kırbaç yemiş hissi uyandıran şarkıdır.
o yaz evinin içinde
denize nazır
sabaha kadar
bekledim seni

kısmında; kendimi öldürme isteği uyandıran şarkı.
bir repeat mode şarkısı.
akordiyon, piyano, keman, gitar, mükemmel sözler ve birbirini tamamlayan bu bütünlükler arasında kuvvetli ve baskın bir ses.
neden artık böyle şarkılar yapılmıyor?
bu şarkıyı dinleyip de duvarlarını maviye boyatmak istemeyen, menekşe sulamak istemeyen ya da gramofonda eski alaturka bir şarkı dinlemek istemeyen var mıdır diye düşünüyorum şarkıyı ilk dinlediğim günden beri.
benim için dünyanın en değerli şarkısı..
hayatımın en güzel anlarına benimle beraber şahit olmuş eşsizzzz 'mavi duvar'..
bıraktığı izler sebebiyle 5 kasım 2008 den beri dinleyemediğim, bu şarkıyı bana 'yaşatan'a'
içimden yüzbinlerce defa teşekkür ettiğim; ama onun bunu hiçbir zaman bilmeyeceği biricik şaheser.
ankara'da bir evi hatırlatan şarkı. öylesine bir ev. evi vasıflı kılan içindekiler.

arkadaşlarla toplanılmış bir gece. kuş sütünün eksik olduğu sofralar yok. birkaç cips paketi, bolca efes extra kutusu. boş hepsi. doluları dolapta bekliyor. etraf külden geçilmiyor. sigara paketleri var her yerde, kimisi dolu kimisi boş. birkaçı winston, birkaçı west.

oradaki insanların hepsi güzeldir. ama iki tanesi çok başkadır. üç kişi hissedersin orda, kendinle birlikte.

ortamda herkesin bir yarası vardır kalbinde. olmazsa olmaz. ama herkes gülmektedir. sonra biri, içinden gelir sadece, açar şarkıyı. önce hüzünlü hüzünlü söylersin. gözlerin dolmuştur hafiften. acıdan değil, umutsuzluktan da değil, daha kötüsünden: çaresizlikten. ordaki herkesin boş anları vardır, ne yaptıklarını bilemedikleri, ne yapacaklarını bilmedikleri...

o sırada, kimse göz göze gelmez. buna özen gösterilir. sonra herkes birden bire çıkar viraneden. koşa koşa iner kumsala... sesler yükselir. kafalar kalkmıştır. herkes birbirinin gözünün içine bakar. herkesin gözleri doludur. bir tanesi ağlamıştır da hatta. sonra hepsi dolu gözleriyle acı acı söver yüzünü kırbaçlayan rüzgara...

şarkı biter. gülüşürler dolu gözleriyle. içleri burkulurken hiç dokunmadan birbirlerine tutunanlar onlar değillerdir sanki.

bu yüzden işte, hiç o gidenler gelmez o akla, bu şarkı dinlenirken. hep yanında kalanlar gelir dolu gözlerin önüne. onlar hep daha çok özlenirler.
güncel Önemli Başlıklar