bugün
- sevgilisi olmayan sözlük kızları tam liste17
- ne işim var şan benim burada denilen yerler11
- kaç yaşındasın11
- aydinoglu bombala'nın sözlüğe vedası13
- allah ın ahirette baldırını göstermesi8
- ülke ekonomisinin rezilliği13
- pervasozluk org8
- göte epilasyon yaptırmak14
- sözlükte bilgisiz yazarların çok olması12
- makarnayı bir üst noktaya taşıyan küçük detaylar25
- anın görüntüsü15
- bir yazarın zekasından şüphe duymak8
- altay cem meriç8
- bu kötü gidişe son vermek için akp14
- uludağ sözlük kızlı erkekli yaz kampı15
- waffle yapabilen erkek14
- kaldırımdaki taşa tecavüz eden adam9
- animelerin çizgi film olması8
- kedi besleyen insan evi33
- linet14
- duygusal yeme sendromu8
- 21-22 mayıs 2025 aykolik masklavi istanbul zirvesi12
- hindistanda türk malı boykotu17
- oynanan oynun film gibi olması9
- gecenin şarkısı8
- dünyanın en iyi sebzesi15
- en son ne yediniz14
- escort kadınla kondomsuz ilişkiye girmek17
- yaşamak için çalışmak zorunda olanlar11
- yurt dışına çıkmak iyi mi kötü mü11
- gazze bombalanırken müslüman ülkeler ne yapıyor14
- ilk yoğurt nasıl yapıldı26
- akraba evliliği tehlikeli midir33
- gençlerin evlenmek istememesi14
- şampiyon galatasaray10
- 19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramı19
- 19 mayıs 2025 büyük izmir mitingi37
- erdoğan'a belediyeden 466 bin liralık pastırma8
- kayseri'de öz kızına tecavüz eden baba12
- akp atatürk ten neden korkuyor11


entry'ler (728)
tavsiye cinsiyetçi olmaz, böyle olur.
kişi, sevdiğiyle beraberdir. "Hz. Muhammed"
kişi, sevdiğiyle beraberdir. "Hz. Muhammed"
Akdenizin Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi.
Yaz günleri beni hatırlamıyor.
Salgılı bir hayvanla bitişiyorum yaz yaklaşınca
yayılıyorum ortasına sevgili tüylerimin
geniş uykulardayım, muazzam uykularda
yılların zulmünden haberim yok
ne de sürgün taşralı kızlar korosundan
geçiyor hazza yatkın dudaklarıyla gece
canımın ilmekleri arasından.
Beni artık kimseler arayıp da bulmasın
beyaz harmanilerin göklere açık sofrasında
yıktığım saltanatın dizinde inlediğim
aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın
çünkü ben çok gizli bir yanlışın
dehşetengiz yeteneğini ölçmek için
yepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz'e
Meryemoğlu sanıp ben zavallı ademi
çarmıha çaktılar orda çok zaman önce.
Çok zaman önceydi ki otobüsler
mermer sütunlu şehirlerden sahil çardaklarına
nice yılgın havarilerle gidip geldi.
Hepimiz, yani taflan çiğnemekle güzelleşen çocuklar
havariler karşısında harami
gövdesinde hayvan kabarınca mecalsiz
kutlu bir tan çıkarmayı denedik
kayser makinasından
anneler
sevecen gözyaşlarıyla korurdular bizi.
Bizi sen ey beyhude ve baygın duyguların yırtıcısı
sen ey loş çalgıları uykulardan çıkarıp
Bahçelerin hayatına yerleştiren esrar
bizi bırakmıştın
acı güller salınırdı kanımın raddelerinde
ve ben güneş altında kendini bize öptüren neyse
gece onun kimlerle buluştuğunu araştırdım
o zaman yalın yürek kaldım şiddetin çölünde
aldanışların çölünde korkudan
denize dilimi soktum ayaklarımdan önce.
Bu kadar, bu kadardı Akdeniz
aslı yokmuş dinlediklerimin
eski moda güneş sanrılarından
bir şair cesedinden hiç farkı yok denizin.
Yok ve yaz günleri beni hatırlamıyor
boğulmuş hüznü gösteriyor bana memelerinden
geçiyorum bir yakıcı maviden derinleştirilmiş mora
geçiyorum ayaklarım altında kumları hıçkırtarak
Kara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardan
rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz.
(1974)
ismet Özel
Yaz günleri beni hatırlamıyor.
Salgılı bir hayvanla bitişiyorum yaz yaklaşınca
yayılıyorum ortasına sevgili tüylerimin
geniş uykulardayım, muazzam uykularda
yılların zulmünden haberim yok
ne de sürgün taşralı kızlar korosundan
geçiyor hazza yatkın dudaklarıyla gece
canımın ilmekleri arasından.
Beni artık kimseler arayıp da bulmasın
beyaz harmanilerin göklere açık sofrasında
yıktığım saltanatın dizinde inlediğim
aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın
çünkü ben çok gizli bir yanlışın
dehşetengiz yeteneğini ölçmek için
yepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz'e
Meryemoğlu sanıp ben zavallı ademi
çarmıha çaktılar orda çok zaman önce.
Çok zaman önceydi ki otobüsler
mermer sütunlu şehirlerden sahil çardaklarına
nice yılgın havarilerle gidip geldi.
Hepimiz, yani taflan çiğnemekle güzelleşen çocuklar
havariler karşısında harami
gövdesinde hayvan kabarınca mecalsiz
kutlu bir tan çıkarmayı denedik
kayser makinasından
anneler
sevecen gözyaşlarıyla korurdular bizi.
Bizi sen ey beyhude ve baygın duyguların yırtıcısı
sen ey loş çalgıları uykulardan çıkarıp
Bahçelerin hayatına yerleştiren esrar
bizi bırakmıştın
acı güller salınırdı kanımın raddelerinde
ve ben güneş altında kendini bize öptüren neyse
gece onun kimlerle buluştuğunu araştırdım
o zaman yalın yürek kaldım şiddetin çölünde
aldanışların çölünde korkudan
denize dilimi soktum ayaklarımdan önce.
Bu kadar, bu kadardı Akdeniz
aslı yokmuş dinlediklerimin
eski moda güneş sanrılarından
bir şair cesedinden hiç farkı yok denizin.
Yok ve yaz günleri beni hatırlamıyor
boğulmuş hüznü gösteriyor bana memelerinden
geçiyorum bir yakıcı maviden derinleştirilmiş mora
geçiyorum ayaklarım altında kumları hıçkırtarak
Kara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardan
rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz.
(1974)
ismet Özel
anket detected.
özellikle lüks araç kiralamadır. *
cinsin çok güzelmiş, güle güle kullan.
şu zıkkımı az iç.
lisedeyken, sanat tarihi sınavına hiç mi hiç çalışmamıştım. kızıl saçlı ellili yaşlardaki hocamla da aramda hep bi gerginlik vardı. o yüzden adımı soyadımı yazmdan sınav kağıdını doldurdum.
bütün cevapları hiyeroglif olarak yazdım. güneşler çizdim, biraz büyük bir "RA", elerini yılan gibi yapan etekli adamlar tepelerinde mısır kedisi filan. tüm soruların cevabı, götümden attığım hiyeroglif yazılardı. sonuçlar açıklandığında hocam çılgına dönmüş, alabildiğine hakaret ediyordu.
sonu disiplin oldu tabi.
bütün cevapları hiyeroglif olarak yazdım. güneşler çizdim, biraz büyük bir "RA", elerini yılan gibi yapan etekli adamlar tepelerinde mısır kedisi filan. tüm soruların cevabı, götümden attığım hiyeroglif yazılardı. sonuçlar açıklandığında hocam çılgına dönmüş, alabildiğine hakaret ediyordu.
sonu disiplin oldu tabi.
aynı zamanda, yeşilçamla ilgisi olmayan bir hakan özer vardır ki, harika şarkılara sahiptir.
https://soundcloud.com/hakan-zer
özellikle de, kırmızı etin faydası ve en fazla bu kadar olanlar aramızda parçaları.
https://soundcloud.com/hakan-zer
özellikle de, kırmızı etin faydası ve en fazla bu kadar olanlar aramızda parçaları.
zamanında her gün adına tıklayıp, acaba beni farkeden olmuş mudur diye bakan yazar.
peçetesizlik durumunda, pamuğu ıslatarak taharet temizliği gayet yapılıyor. ki ben arkadaşımın, peçete yokken ablasının pediyle sildiğini duydum ama siz pamuktan şaşmayın çocuklar.
çok populer olmasını istemediğim sanatçı. bana kalırsa güzel kara müzik yapan nadir sanatçılardan. hele ki trenler diye bir parçası vardır, tadından yenmez.
biraz üzgünseniz, biraz duygunuz varsa bu şarkı için bana küfürler ve teşekkürler edeceksiniz.
https://www.youtube.com/w...mbedded&v=6v3hXEJ3heY#!
biraz üzgünseniz, biraz duygunuz varsa bu şarkı için bana küfürler ve teşekkürler edeceksiniz.
https://www.youtube.com/w...mbedded&v=6v3hXEJ3heY#!
şimdi şöyle, matematiksel olarak sayılar sonsuza kadar gidiyor, sadece insanın okuyabileceği bir sınır var ve bu yüzden, imkansız değil de bir tık aşağısında ihtimaller üretebiliriz. bu nedenle dünyanın oluşma ihtimali, bir f16'nın bütün parçalarını*, vidalarına kadar söküp, bir odaya koyduktan sonra o odayı patlattığınızda kusursuz bir f16 oluşma ihtimalinden de öte, insanın okuyamayacağı büyüklükte bir sayıda bir ihtimal olan rastlantıyla oluşmuştur.
işte burda yine olaya dogmatik düşünce girecektir. bazılarımız der, evet bu imkansızın bir tık ötesindeki ihtimal gerçekleşmiştir.
bazılarımız da der, hayır, bunun oluşma ihtimali uzayın başından ve sonundan iki iğne fırlatacaksın ve o iğneler çarpışacak, ben bunu bir yaratıcının sağladığını düşünüyorum.
o yüzden ben hiç tartışmıyorum abi, adam inanmak istemiyor işte, o ufak ihtimali kolluyor. *
işte burda yine olaya dogmatik düşünce girecektir. bazılarımız der, evet bu imkansızın bir tık ötesindeki ihtimal gerçekleşmiştir.
bazılarımız da der, hayır, bunun oluşma ihtimali uzayın başından ve sonundan iki iğne fırlatacaksın ve o iğneler çarpışacak, ben bunu bir yaratıcının sağladığını düşünüyorum.
o yüzden ben hiç tartışmıyorum abi, adam inanmak istemiyor işte, o ufak ihtimali kolluyor. *
doğum günümün gelmemesinden.
bu aralar bünyem ve göz pınarlarım çok kötü durumda. hayatta kalmaya çalışıyorum ve mutsuzum, yani dünya ile alakalı her şeyden mutsuzum. yaşadıklarımdan, eski aşklarımdan, arkadaşlıklarımdan...
yarım bırakıldığımda ağlıyorum, annemin pilav yedirirken öğütlerinden kalma bir şey sanırım bilmiyorum ama çok ciddiye aldım sanırım.
kafadan keşkelerim var, ağlayacağım tabi.
depremlerde filan hayatımın eksikliklerini hatırlıyorum. geç kalacağımı, bir bok yaşamadığımı, tüm 'keşke-lerimi' düşünüyorum.
o boktan cesaretimi, "uykularda hayal kuruşumu da"
ben ahirette ne yapacağımdan çok,
-dünya da ne yaptım?, geride ne bıraktım?, nasıl biriydim?- ler.
Keşkeler,
aşklar;
aşk buymuş değilde, -şunların yaşadıkları aşk lan herhalde- dedim hep. o da filmlerde.
ya da toparlayayım, 'keşke aşık olsaydım.'
dostluklar;
ben sadece hitap şekli olarak kullandım 'dostum' kelimesini. internetin bir cilvesi o da.
yalan ve güven birbiriyle alakalı. güven de dostlukla.
hepimiz de dost dediğimiz insanlara gözü kapalı güveniriz elbet.
ki benim gözü kapalı güvendiğim bir kişi dahi yok, dostluk kriterlerinde.
bunun nedeni dönem. bir çoğumuzun bir internet sayfasından ibaret oluşu.
yakın arkadaşım yok mu? var.
güven miyor muyum? - güveniyorum ama, güvenmekle gözü kapalı güvenmek arasında büyük farklar var. burda ego uğruna kıran, kırılan insanlar var. dostluk bu devrin duygusu değil. kırılmaz bir şey o.
geleyim keşke-me,
'keşke dostluk benim mahallemden geçseydi.'
ihanet;
ihanetin telafisi olmayan bir şey olduğunu düşünmüyorum. bunun benim ihanet etmiş olmamla da alakası yok. ama bunu keşkelerin arasına sokan şey, geç kalmış olmak, ölüm.
evet, ihanet ettim. çok yakın bir arkadaşımın büyük bir sırrını, ortam ve eğlenmenin büyüsüyle, -söyleyeyim mi lan?- soruları arasında bir den ağzımdan döktüm.
güldüm. güldüm, anında pişman oldum. bu bir an pişman olup, sonra zamanla giden pişmanlıktan değildi.
neden bu kadar pişman oldum dedim sonra. tamam oldum da, neden bu kadar?
sonra bana sırrını ilk söylediği günü hatırladım.
-bak edip bu olayı, dünya üzerinde bir sen, bir de ben biliyorum artık- demişti.
anladım. bu, sana bir sır vereceğim dedikten sonra 50 kişiye söyleyip, 'kimseye de söyleme haa' dediğimiz sırlardan değildi. bildiğin gerçek sırdı lan bu.
ağırlığı büyük olduğu gibi, pişmanlığı da büyük oldu. 'tekrardan, dostluk bu devrin duygusu değil'
artık ihanetler çok kolay oluyor, pişmanlıklar zor.
bir ihanet daha, eski sevgilimden. eski sevgilim çünkü, kilit nokta benim.
o benim sevgilim-miş, ben onun değil. ihanetle de bunu anlıyorsun işte.
birlikte olduğumuzu düşündüğüm günden 2 hafta geçtikten sonra şöyle bir kelime kullanmış sevgilim.(ilişki tam 8 ay sürüyor)
-edip'le mi? yoksa ömerle mi? birlikte olayım.- dile kolay.
okuması, söylemesi, yazması sahiden kolay.
ne kadar basit di mi? edip'le mi? ömer'le mi?(ki sonraları bu tek kişilik aşk savaşı yaşayan kız, elime beyaz bayrak tutuşturup, galibi seçiyor.)
işte böyle zamanlarda da düşünüyorsun; -acaba aşk'da mı bu devrin duygusu değil?-
sonra anlıyorsun; yok yok, 4 mevsim olan bir duygu yok olamaz.
kasımda aşk başka oluyor.
eylül aşk ayı oluyor.
o garip yaz aşkları oluyor.
ilk baharda da aşk'a hazırlık okuyoruz zaten.
bunlar sadece bir anda akla gelenler. geleyim keşke-me.
'keşke o sırrı anlatmasaydım' ve 'keşke eski sevgilime aşıktım diyebilseydim' gerçek bir ihanet, beni bu konu da daha iyi pişirirdi sanırım sözlük.
ortak duygu ihanet.
benim anlattığım dostluğun içinde ihanet var. yaşadığım sevginin içinde de var.
işte ben bu depremlerde ölmedim.
düşündüm. keşke yapsaydım'lar ile keşke yapmasaydım'lar arasındaki uçurumda düştüm, uyudum, uynadım.
diyorum ya, hayatta kalmaya çalışıyorum sözlük.
yarım bırakıldığımda ağlıyorum, annemin pilav yedirirken öğütlerinden kalma bir şey sanırım bilmiyorum ama çok ciddiye aldım sanırım.
kafadan keşkelerim var, ağlayacağım tabi.
depremlerde filan hayatımın eksikliklerini hatırlıyorum. geç kalacağımı, bir bok yaşamadığımı, tüm 'keşke-lerimi' düşünüyorum.
o boktan cesaretimi, "uykularda hayal kuruşumu da"
ben ahirette ne yapacağımdan çok,
-dünya da ne yaptım?, geride ne bıraktım?, nasıl biriydim?- ler.
Keşkeler,
aşklar;
aşk buymuş değilde, -şunların yaşadıkları aşk lan herhalde- dedim hep. o da filmlerde.
ya da toparlayayım, 'keşke aşık olsaydım.'
dostluklar;
ben sadece hitap şekli olarak kullandım 'dostum' kelimesini. internetin bir cilvesi o da.
yalan ve güven birbiriyle alakalı. güven de dostlukla.
hepimiz de dost dediğimiz insanlara gözü kapalı güveniriz elbet.
ki benim gözü kapalı güvendiğim bir kişi dahi yok, dostluk kriterlerinde.
bunun nedeni dönem. bir çoğumuzun bir internet sayfasından ibaret oluşu.
yakın arkadaşım yok mu? var.
güven miyor muyum? - güveniyorum ama, güvenmekle gözü kapalı güvenmek arasında büyük farklar var. burda ego uğruna kıran, kırılan insanlar var. dostluk bu devrin duygusu değil. kırılmaz bir şey o.
geleyim keşke-me,
'keşke dostluk benim mahallemden geçseydi.'
ihanet;
ihanetin telafisi olmayan bir şey olduğunu düşünmüyorum. bunun benim ihanet etmiş olmamla da alakası yok. ama bunu keşkelerin arasına sokan şey, geç kalmış olmak, ölüm.
evet, ihanet ettim. çok yakın bir arkadaşımın büyük bir sırrını, ortam ve eğlenmenin büyüsüyle, -söyleyeyim mi lan?- soruları arasında bir den ağzımdan döktüm.
güldüm. güldüm, anında pişman oldum. bu bir an pişman olup, sonra zamanla giden pişmanlıktan değildi.
neden bu kadar pişman oldum dedim sonra. tamam oldum da, neden bu kadar?
sonra bana sırrını ilk söylediği günü hatırladım.
-bak edip bu olayı, dünya üzerinde bir sen, bir de ben biliyorum artık- demişti.
anladım. bu, sana bir sır vereceğim dedikten sonra 50 kişiye söyleyip, 'kimseye de söyleme haa' dediğimiz sırlardan değildi. bildiğin gerçek sırdı lan bu.
ağırlığı büyük olduğu gibi, pişmanlığı da büyük oldu. 'tekrardan, dostluk bu devrin duygusu değil'
artık ihanetler çok kolay oluyor, pişmanlıklar zor.
bir ihanet daha, eski sevgilimden. eski sevgilim çünkü, kilit nokta benim.
o benim sevgilim-miş, ben onun değil. ihanetle de bunu anlıyorsun işte.
birlikte olduğumuzu düşündüğüm günden 2 hafta geçtikten sonra şöyle bir kelime kullanmış sevgilim.(ilişki tam 8 ay sürüyor)
-edip'le mi? yoksa ömerle mi? birlikte olayım.- dile kolay.
okuması, söylemesi, yazması sahiden kolay.
ne kadar basit di mi? edip'le mi? ömer'le mi?(ki sonraları bu tek kişilik aşk savaşı yaşayan kız, elime beyaz bayrak tutuşturup, galibi seçiyor.)
işte böyle zamanlarda da düşünüyorsun; -acaba aşk'da mı bu devrin duygusu değil?-
sonra anlıyorsun; yok yok, 4 mevsim olan bir duygu yok olamaz.
kasımda aşk başka oluyor.
eylül aşk ayı oluyor.
o garip yaz aşkları oluyor.
ilk baharda da aşk'a hazırlık okuyoruz zaten.
bunlar sadece bir anda akla gelenler. geleyim keşke-me.
'keşke o sırrı anlatmasaydım' ve 'keşke eski sevgilime aşıktım diyebilseydim' gerçek bir ihanet, beni bu konu da daha iyi pişirirdi sanırım sözlük.
ortak duygu ihanet.
benim anlattığım dostluğun içinde ihanet var. yaşadığım sevginin içinde de var.
işte ben bu depremlerde ölmedim.
düşündüm. keşke yapsaydım'lar ile keşke yapmasaydım'lar arasındaki uçurumda düştüm, uyudum, uynadım.
diyorum ya, hayatta kalmaya çalışıyorum sözlük.
(bkz: ferhat güzel)
kaş ve bıyıktan dolayı diyorlar ama alakam yok.
http://urun.gittigidiyor....05543#product-information
kaş ve bıyıktan dolayı diyorlar ama alakam yok.
http://urun.gittigidiyor....05543#product-information