bugün

yabancı damat

kendi içinde paradoks oluşturan dizi. birinci tezat şudur ki; dizide yunan tarafını oluşturan hizmetçilerinden, ıvır zıvırına kadar ilk çıktıkları bölümden itibaren her kişisi türkçe konuşmaktadır, fakat bu zengin olarak lansedilen yunan enişte ''niko'' nun ailesi daha ilk çıktıkları bölümler itibariyle, istanbul'dan ırkları nedeniyle kovulduklarını söylemişlerdir. hadi kaldıkları yıllar itibariyle türkçe anadilleri olmuştur, kendileri ikinci dil olarak gördükleri ''yunanca'' ile karıştırıp kullanmaya devam etmişlerdir, buna rağmen nasıl olur, parasını pulunu verdikleri kişileri paso yarım yamalak türkçe yarım yamalak yunanca konuşan kişilerden oluşturmuşlardır, her izlenen bölümde insanı kıl eder, ''ulan bööle iş mi olur, hadi yaşlı nine kıldı türklere, memik dedeyi kaptı ona bi şey demedik, ama bu kadar kıl bi milletin ana dili nasıl türkçe olur, o ''bizim dilimiz'' demek gelir içten. buna karşılık olan tezat ise, dizinin asıl izlenme sebebidir, özellikle eksiksiz tüm kadronun mükemmele yakın bir biçimde, tiyatro oyunu havasında yörenin geleneklerine, yaşam tarzına, yemeklerine ve en göz önünde olan unsur olan diline, şivesine kendisine alıştırması, sırıtmaması, olayın ters yönüdür, erdal özyağcılar, sumru yavrucuk, binnur kaya, zeki alasya, ilker aksum, birbiriyle öyle bir paslaşırlar ki, kaleci degajı yapar, sumru yenge topu orta sahada yumuşatır, ince bir bel hareketiyle pası, kızı güzeli, naziresi'ne verir, o da sağ kanatta aldığı topu, taç çizgisinin üzerinde tuttuktan sonra, yaşlı kurt zeki amca'ya gönderir, onun görevi ise, topu iki sektirip, ayağında tutup, usta 10 numara, kaptan erdal baba'ya vermektir, alır topu, iki kişiyi öylesine bir çalımlar ki, iki kişinin bacakları birbirine dolanır, sonrada akıl dolu ince bir pasla, hızlı santrafor ilker gardaş'a verir, onun işi de topu sadece kaleciye nişanlamadan ince bir plase ile gol atmaktır, izleyici ise genel baz ele alındığında bu takımın 12. kişisidir, arkasındadır, iyi günde kötü günde destekler...