bugün

çayı şekersiz içen insan

bir birbuçuk sene öncesiydi işte bir ağustos sabahı sonrası henüz öğlene varmamışken işte bildiğin güzel güzel bir kahvaltı hazırlamışken güzeller güzeli misafirim demişti ki"sen hala şeker atıyor musun? atma, bak böyle daha güzel olacak." külliyen yalandı biliyordum. daha önce denemiştim ve sik gibiydi tadı. fakat o ortamı bozmak istediğim son şeydi. o daha güzel olacak dedi ya, zaten daha güzeldi her şey. bıraktım amk şekerini ve o şekerle beraber kendime dair oluşturduğum ön yargılarımı kalkanlarımı duvarlarımı artık adına ne dersen hepsini de şekerle beraber bıraktım. kahvaltıyı ağır ağır, sigaralarımızı balkondan tellendirdiydik. yahu öyle de güzel bir gündü hala özlemle anarım.

şekeri bıraktığım gün, bir koca sene boyunca sana başlamıştım. müptezelin olmuştum, aptal bir filme giderdik işte biliyorsun sen film boyunca, iki saat put gibi filmi izlerdin ben de her mimiğini bir de karanlıkta göreyim, vay amk böyle de güzel gülünür mü diye seni izlemiştim. ben şekeri sen de bir ara sigarayı bıraktın. sonra çok güzel içtiğimden dem vurarak ara ara yine içmeye başladım demiştin. aslında çok güzel değil çok içli içiyordum, sana içiyordum. senin için içiyordum. güzel olan oydu. sana içmek. ne şekeri bırakmak ne de sigaraya başlatmak ikisi de bir olamamışlığın hikayesi.

çok boş bir şekilde aptalca; elini her uzattığında tutacak birinin, artık senden umudu kesip kendi yoluma bakmalıyım dediğinde senin buralar benim dercesine sahiplenişin. benim ötekini unutuşum, takriben senin de bir iki hafta içerisinde beni eski sahipsiz halime bırakışın. götlüktü bu. biliyordum bunu. lakin bir gece saat böyle iki falan, bir şiir okuyup göndermek, sesinde ne var biliyor musun diye başlayıp, yüreğimin içinden geçip ağzıma gecenin bir vakti sıçıp bıraktıran. "lakin" birinin sadece öylesine içinden geçmemeliydi o şiiri okuyup göndermek, sonra yürrü be olm bu sefer oluyo galiba diye yardırıp duvara bu sefer fena çarpıp ağız diş dökülüp götümün üstüne oturmamdı o şekersiz geçen bir senenin özeti.

bir güzelin yüzü suyu hürmetine gaza gelip de ilan-ı aşk edince o suyun içinde boğulabilirdiniz de, eriyebilirdiniz de, yok da olabilirdiniz sonra o geceye unutmamak için düştüğünüz notu sikik bir sözlüğün serverları kendini güncellerken yutup gidebilirdi.

tıpkı çaya kattığın şeker gibi erimek pek bir kaçınılmaz oluyordu ağız dolusu gülüp dudaklarını istemsizce titretince.