odtu rektorunun turbanlilari universiteye almamasi

sabit ve sıkı bir kılık-kıyafet yönetmeliğinin yerine kıyafet özgürlüğü tanınan üniversitelere türbanın girmesini destekleyen, ancak bu eylemin* bu yolla ve bu adamlar tarafından gerçekleştirilmesini istemeyen kesimi haklı çıkarmış hadise.

üniversitelerde devlet dairelerinde olduğu gibi sıkı bir kılık-kıyafet yönetmeliği yok. öğrenciler kılık ve kıyafetleri ne olursa olsun eğitim haklarından mahrum bırakılmıyorlar. haliyle türbanlı öğrenciler de bu özgürlükten paylarına düşeni almak istiyorlar.

buraya kadar mutabıkız sanırım, ki bir üstteki paragraf da aynen türbanlı öğrencilerin savunması.

ancak ben türbanın üniversiteye bu adamlar tarafından ve bu şekilde yapılmasına karşıydım. bir yandan özgürlükten dem vurup iktidara geldiklerinden beri levent kırca, emin çölaşan gibi kişilerin halkı zehir(!)lemesine izin vermemek adına insanların ekmeğiyle oynayan, ankara'nın kültür mirası sakarya caddesi'ni şehir dışına çıkarma tasarısı hazırlayan insanlar tarafından, üstelik de ülkedeki gerilimi bu denli artırarak gerçekleştirilmesini istemiyordum.

inanmıyordum bu hükümetin özgürlükçülüğüne. %47lik oy oranına güvenerek ülkeyi diktatör gibi yönetmelerini ve kalan 53lük dilimi çöpe atmalarını da hazmedemiyordum. ama asıl en önemlisi siz insanları gererek ve bölerek bunu üniversitelere sokarsanız bu kadar şiddetli gerilimden mutlaka kıvılcımlar çıkacaktır."bu tasarı geçerse bir odtü'ye türbanlı giremezken bir konya-selçuk'a da türbansız giremeyecek" önyargım çok da büyük bir kehanet değilmiş demek ki bu açıklamayı duyuyoruz.

balık baştan kokar. bu açıklama biraz sivri de olsa inanın ana odtü içindeki gerilimi o kadar güzel yansıtıyor ki. en az 50 kişi tanıyorum bu tasarı geçer de sınıfa türbanlı biri girecek olursa bir dahaki ders sınıfa kafasında donla girecek olan. kaç kişi tanıyorum bir bilseniz sınıfa mayoyla gelmenin planlarını yapan. ve yine kaç kişi tanıyorum, konya selçuk'a, sivas üniversitesi'ne gidip de artık okullarına sadece sınavdan sınava gidecek olan.

ne bekliyordunuz peki? bu kadar gergin bir ortam varken önünüzde bu ortamın kıvılcımlanması çok mu garibinize gidiyor? dua edelim de bu kıvılcımlar yerini alevlere bırakmasın.

eğer özgürlük adı altında işinize gelen başka şeyleri de değiştirirseniz o değiştirdiğiniz şeylerin sahibi de bir şekilde kendisini savunur.

yukarıda gerçekleşmiş bir kehanetimi sizlerle paylaştım. vu bir kehanette daha bulunacağım: üniversitelere bu şekilde alınan bir hakla türbanlı girmeye devam ederse kızlarımız, çok yakın bir zamanda başı açık olanlar giremeyecek derse. bakmayın şimdiki "kimse kimseyi zorlayamaz" şarlatanlığına. "pardon bacı, ama burası müslüman bir ülke" sözünü duyacağımız günler çok da uzak değil.

benim için özgürlük denen şey kadını eşyalaştırmanın bir simgesi olamaz. bunu dile getirdiğim zaman duyduğum ilk eleştiri: "o kadar özgürlük için yırtınıyorsunuz, bu mu sizin eleştiri özgürlüğü anlayışınız?"

güzel kardeşim, istediğini düşünmekte ve bunu dile getirmekte ve istediğin yere gitmekte serbestsin. hatta bana sorarsan senin asıl hakettiğin yer de orası. ancak bir yere giderken yeter ki çek o ellerini yakamdan.

ve adım gibi biliyorum ki şimdi boş olduğuna bizleri inandırmaya kastığınız o elleriniz bu gidişatla birkaç yıla kalmadan yakama yapışıcak.