bugün

requiem for a dream

herhangi bir konudan bir insanı soğutmak mı istiyorsunuz söyleyin aronofsky e çeksin filmini izletin kurbanınıza...gerçekten büyük bir iş yapıyor aronofsky bu filmde. uyuşturucunun asıl yüzünü tüm gerçekliğiyle gösteriyor bize. uyuşturucunun bir sürü amerikan filminde olduğu gibi " canım sıkıldı bro* alalım drugları* kafayı dağıtalım biraz com' onnn*" tarzında ciddiyetsiz , basit ve eğlenceli olmadığını tam tersine insanların hayatlarını nasıl dibe vurduğunu görüyoruz.bir tarafta kolunu kaybeden bir genç*** zayıflamak için uyuşturucu bağımlısı olan bir anne** öbür tarafta uyuşturucu için kendini satan bir genç kız** annesini ve sevgiyi özlemiş bir zenci*** hepsinin değişik hayalleri var ve bunların hiçbirinin asla gerçekleşmeyeceğinin farkında değiller.. yalnız filmin genelinde üstü kapalı olarak verilmek istenen bir mesaj var izleyiciye. filmin her yerine sinmiş veya sindirilmiş bir zencilere karşı ırkçılık.
şöyle bir bakarsak:

1. jennifer ı "kötü yola sürükleyen hain zenciden*" söz etmeye gerek bile yok ama "onu pek dışarı çıkarmıyorum, kötü kokuyor olabilir*" repliği de akıldan çıkar gibi değil. fareler ve insanlarda da bahsedilen kötü kokan zenci efsanesine iyi bir örnek bence.

2. dikkatli bir göz farkedecektir, edemeyenlere de bilinçaltından aşılanacak olan mesaj yerine ulaşmıştır, ki mesele de bu zaten bence, harry'ye de annesine de hastanede müdahale eden hastabakıcılar zenciydi ve kaba saba, çirkin ve duyarsız insanlar olarak resmediliyorlardı. beyazlara kötü davranan alt sınıftan kaba saba insanlar imajına iyi bir pekiştirme çekilmiş, helal olsun.

3.zenci kanka meselesine gelince. onun varlığı zenci düşmanılığının gizlenmesine yönelik iyi bir "alibi" bence. onu çıkarın, herşey çok daha açık gözükecek.

ayrıca amerikadaki sisteme de göndermeler var filmde.kolu simsiyah hastaneye gelen genci uyuşutucu almış bu diye polise veren doktor amerikadaki insanların artık ne denli ilgisiz, ruhsuz, robotlaşmış*** olduğunu ve amerikadaki gençlerin durumunun neden böyle olduğunu net olarak görebiliyoruz.

insanların hayatını yaz sonbahar ve kış olarak ayırması da çok ilginç aronofsky nin. gittikçe dibe vurmayı mevsimlerle açıklması çok hoş olmuş diyebiliriz..

bu filmi izledikten sonra " ya bu ne ya!! abartı bunlar yok artık!!! " diyenlere lafım siz trainspotting izlemeye devam edin olacak artık...