bugün

maniac

Frank Zito (Elijah Wood) içedönük, utangaç, yalnız yaşayan bir genç adamdır. Annesi Angela (America Olivo)ölünce oğluna bir cansız manken dükkanı bırakmıştır.

Bu dükkan 3 kuşaktır Zito'lara aittir. 1930'ların anlayışıyla oluşturulmuş mankenleri onaran Frank dükkanı ne yapacağını bilemez, onun bu antika restorasyonuyla kimse ilgilenmez. Dükkanı kapatmak, eski biçemli mankenleri terk etmek istemez çünkü onların insanlardan çok daha karakteristik yapıları olduğunu düşünür.

Dramatik ve hüzünlü bir geçmişi olan Frank gündüzleri sıradan bir yaşam sürse de geceleri insan avına çıkar. Randevu sitelerinden, sokaklardan bulduğu fahişeleri, eskort kızları öldürüp kafa derilerini yüzer. Bu kafa derilerini mankenlerin başlarına monte eder. Frank'e göre saçlar bedende sonsuza kadar kalan tek öğedir. Cinayetlerinden sonra pişmanlık duyan, kendinden nefret eden Frank, Dr. Jekyll - Bay Hyde gibi çift kişiliklidir. Bastıran korkunç itkisini Frank denetleyemez.

Gerçeğin yine tümüyle dışındadır, pathosu özgündür. Bir gün dükkanına genç sanatçı Anna (Nora Arnezeder) gelir, Frank'tan yeni sergisi için yardım ister. Fotoğrafçı Anna, Frank'ın yaşamını tümüyle değiştirecektir. The Hills Have Eyes (Tepenin Gözleri /2006), Mirrors (Aynalar/2008), Piranha 3D (2011) filmlerinden sonra Alexandre Aja - Grégory Levasseur ikilisi bu kez William Lustig'in kült korku filmi Maniac'ı (Manyak) (1980) ele aldılar.

Seksenlerin en tedirgin edici Slasher'ında geceleri kadınların kafa derilerini yüzen seri katille skandal yaratan bu öncü örnek kotku türünü etkiledi. Alexander Aja, Hign Tension'daki (Yüksek Tansiyon-2002) mola yerindeki tuvalet sahnesiyle Maniac'a gönderme yaptı.

Yönetmen Franck Khalfounun (Wrong Turn at Tahoe/2009) yeni Maniac'ı özgün versiyonun birebir kopyası değil. Seri katili iriyarı, ürkütücü Joe Spinell yerine ufak tefek çelimsiz Elijah Woood canlandırıyor. Tehlikesiz görüntüsü, mavi masum gözleriyle bir çocuğu andıran Wood'un arkasında insan avıyla geçinen yırtıcı bir hayvan saklanmaktadır.

Öykü de New York yerine Los Angeles'ta geçiyor. Yönetmen Khalfoun, Melekler Kenti'nin paranoyak potansiyelini sürekli sömürmüyor. Öznel kamerayla öyküsünü anlatan yönetmen izleyiciyi Frank'ın hastalıklı zihninin içine sokuyor, bu kanlı yolculuğu Frank'in gözünden izliyoruz.

Görüntü yönetmeni Maxime Alexandre'ın usta resim seçimiyle, Rob'un ürkütücü müziği atmosferi alabildiğine gerginleştiriyor. Frank'in görüntüsü aynaya, cama, dikiz aynasına, arabanın kaportasına, TV ekranına yansıyor. Bu olgu bir anlamda onun ikiye bölünmüş kişiliğinin uzantısı. Frank'ı sesiyle, soluk alıp vermesiyle, içsel konuşmalarıyla ayırt ediyoruz.

O kendine mankenleriyle apayrı bir dünya kurmuştur, başka bir döneme aittir, eski filmleri izlemeyi sever. Dr. Caligari'nin Muayenehanesi en sevdiği filmdir. Sin City (Günah Şehri - 2005), Green Street Hooligans'tan sonra Elijah Wood yine karanlık bir karakteri yorumlar, ona göre ise Frank kötü biri değil. Sadace o korkunç itkisini denetlemekten acizdir.

Seri katillerin psikolojisini çok ilginç bulan oyuncu Frank Zito'nun bugüne dek canlandırdığı en derin karanlık karakter olduğunu belirtiyor. Dr. Jekyll and Mr. Hyde (Rouben Mamoulian /1931), Lady in the Lake (Robert Montgomery / 1948), Profond Rosso (Dario Argento /1975), You,Murderer (Robert Zemeckis / 1995), Strange Days (Kathyrn Bigelow / 1996) Maniac gibi öznel kamerayla çekilen filmler.

(Aslı Selçuk, Cumhuriyet)