bugün

nabi

na ve bi kelimeleri farsça ve arapça'da yokluk belirtirler..

daha ismiyle bile kendisini anlatabilen şair..
namahrem,(mahrem olmayan)binamaz(namaz kılmayan) gibi..

ayrıca urfalıdır, kürttür.. bununla ilgili komik bir menkıbe bile var..

--spoiler--
Devrinin namlı şâiri Nâbî'nin kardeşi, Urfa'dan istanbul'a ağabeyini ziyârete gelmiş. Kardeşi Nâbî'de misâfir iken pâdişâh, Nâbî'yi bir ziyâfete çağıracak olmuş. Tabiî nezâketen kardeşini de çağırmış.

Bütün saray erkânı ve dâvetliler huzurunda, yemekten sonra bir ara pâdişah tabaktan bir elma alıp, kendi eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Nâbî'nin kardeşi de ne bilsin garip, elmayı almış, 'Hart!' diye ısırıp yemeye başlamış. Oradakiler sıkılmışlar, pâdişah huzûrundaki bu edepsizlikten rahatsız olmuşlar ama, seslerini de çıkartamamışlar. Pâdişâh da renk vermemiş ve meclis dağılmış.

Çıkışta Nâbî, kardeşini bir kenara çekip paylamış.

-Ne yaptın yâhû, demiş, pâdişâh bir şey ikrâm edince, 'Devletle pâdişâhım' dersin, koltuğunun altına sıkıştırırsın. Çıkınca da güzelce yersin.

-Peki, demiş kardeşi, ben ne bilirim. Bir daha öyle yapayım mâdem.

Bir zaman sonra, pâdişâh bunları başka bir ziyâfete dâvet etmiş. Yine âbi kardeş gitmişler. Sofrada, ortada bir tabakta tavuk varmış. Pâdişâh bu sefer de tavuktan bir but koparıp eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Tabiî bu sefer tâlimli, 'Devletle sultânım' demiş ve budu aldığı gibi koltuğunun altına sıkıştırmış.

Meclis buz gibi olmuş. Hem kimse edebinden bir şey söyleyemiyor, hem de mesele yenilir yutulur cinsten değil. Ne yapsın Nâbî, vaziyeti yumuşatmak için irticâlen bir beyit söyleyivermiş:

'Nâbî'yi Nâbî yapan bir hüsn-ü nazâr,
Urfa'nın Kürd'ünde nezâket ne gezer?'
--spoiler--