bugün

istanbul un fethi

tarih gariptir, mesela sırp isyanı osmanlı tarihinde sadece bir ayaklanma iken; sırp tarihinde kurtuluş savaşıdır. yani dağın tepesindeyken gördüğünüz yer ile, aşağı indiğiniz de baktığınız yer siz de farklı izlenimler uyandırır; ve bir olayı objektivize ederek, yargı vermeden, yani çocuğun adını koymadan da tarih yazıcılığı zor gözüküyor. tabi olaya dayalı bir tarih anlayışı gelişirse eğer konuştuğumuz bambaşka bir şey olur.

tarih üstüne bu ufak anekdottan sonra konumuza geleyim; istanbul' un fethi fena halde efsaneleşmiş ve artık içinde barındırmadığı özelliklerle dolu bir muharebedir. bunun üstüne bir de ben anlatayım dedim bu fetihi:

öğrenmeden önce hayallerinden, sonrada parça parça mitlerden söz edeceğim; kolaylık olsun diye bölümleri sayılarla ayırıyorum;

1- savaşa dair beklentiler
2- önde gelen mitler ve aslında olanlar
3- genel anlatı, olay anlatısının içinde yine mitler ve cevapları
4- final

1.

karıştırmışlığım var eskiden bol bol kısıtlı kaynakları, yani elimin altında dünya yokken, bir tek türkçe biliyorken okuyabileceklerimi bir savaş canlanıyor ki gözümde vay vay;

gemileri binlerce yeni çeri tarafından çekiliyor. hazırlıklar yapılıyor, devasa toplar bizans surlarını yerle bir ediyor ve iki tane kalabalık düşman ordusu birbirine giriyor, savaş bir ona bir buna gidiyor, ve sonunda ulubatlı çıkıyor bayrağı sura dikiyor ve istanbul bu inanılmaz zaferle türklere geçiyor.

2.

mit 1: istanbul defalarca kuşatılıp alınamamıştır, - fatih,hz. muhammed' in kutlu komutan övgüsüne layîk olmuştur.

- 4. haçlı seferi sırasında, katolik haçlı ordusu, ortadoks bizans' ı ele geçirmiş ve kendi hükümdarları ile elli sene yönetmiştir. tabi sonrasında ortadoks bizans, katolik haçlılara isyan etmiş ve istanbulu' u gerçi almıştır, bu da tarihe yanılmıyorsam 57 yıl arayla gerçekleşen ikinci fetihtir. fatih' in fethi ise bundan ancak 200 küsür sene sonraya denk gelir. yurt dışına çıkıp, bir kız arkadaşınız olursa orada; seni istanbul gibi seviyorum, fethi zor fatihi tek demeyin fena dalga geçer, haçlılar düdükledi sen uyurken diyebilir.

mit 2: istanbul yağmalanmamıştır.

efendim, biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz bilemem ama yeneçeri ordusunun temel geçim kaynağı ganimet idi. yani gidilen yerlerin fethinden sonra asker yüklenebildiğini yüklenir savaştan payını alırdı. ve osmanlı da her fetih sonrası yağma süresi 3 gün idi, 3 gün boyunca yağma aralıksız sürer. üçüncü günün sonunda yeniçeriler köşelerine çekilip ırzına geçilmiş bir halk, elinde ne varsa alınmış insanlar bırakırdı; yani o zamanlarda da güçlünün borusu ötüyordu. tarihe geçen bir anekdottan bahsetmem gerekirse, 2. viyana kuşatmasından yağmaya izin verilmiyor, ve yeniçeriler kendilerini geri çekiyor; ve viyana kalelerinden avusturyalı askerler bundan mütevellit kuşatmanın kalkacağını anlayarak bizimkilere el kol hareketi yapıyor.

istanbul' da diğer her fetih de olduğu gibi 3 gün boyunca yağmalanmış, sonrasında sevgili fatih sultan mehmet şehre girerek fethi ilan etmişti.

mit 3: bizans ordusu ile baş etmek güç idi.

aslında bu da teknik açıdan komik. istanbul o eski istanbul olmaktan çok uzakta, elinde şuan ki türkiye' nin 10' da biri etmeyecek toprakları olan bir şehir devletine dönüşmüştü. fetihi zorlaştıran tek etken dönemin en ileri surları idi. dönemin bizans kayıtlarına göre, şehir nüfusu elli bin kişi; ordu ise ancak 8 bin kişilik bir topluluk, bunların yüzde otuzunu da paralı askerler oluşturuyor. karşılarında ki osmanlı ordusu ise dönemin ileri lojistiğine sahip, ve bizansdan katbekat güçlü, aynı zamanda 200 bin kişilik dev bir orduları var. yani osmanlının karşısında öyle çok büyük bir kuvvet yok, bizansın hali içler acısı.

3.

entry' nin bu kısmını okuma kolaylığı açısından 3 entry olarak yazacağım, illa bir gün biri gelir okumak ister, zorlanmasın.

entry dizisi bölüm 1/3 fetih öncesi genel durum

selçuklu dönemine dönelim, işte bizans ile ilk karşılaşma ve selçuklu devleti. nam – ı değer, türklere anadolunun kapısının açılduğu rivayet olunan malazgirt savaşı. savaş öncesi türk boyları bizans sınırlarına akınlar düzenliyor, bizans içinde ise sınırlarında yaşanan bu yağma akınlarından rahatsızlık var. müslüman abbasiler ile fatimiler ile arasındaki anlaşmazlıkta fatimilere destek veren bizans bu hareketi ile aynı zamanda anadoluyu yağmalayan selçuklu akıncılarına da göz dağı vermek istiyor. sonuç olarak selçuklunun göz bebeği alparslan

- ulan bu diyojen bir puştluk edip fatimiler ile ittifak kuruyor olmasın.

diyerekten, bu seferi kendi üstüne alınıyor, ve bizans üstüne akın ediyor, ve bizans ordusu içinde bulunan uz ve peçenek boyları savaşta selçuklu tarafına geçiyor; sonuç olarak bizans yenilgiye uğratılıyor. ve alparslana kan dökmek kimseye fayda sağlamaz, yapma etme diyenler alparslan kazandı ama insanlık kaybetti, fuck the sytem diyor.

işte bu bizans ile türklerin ilk karşılaşması idi.

sonrasında alparslan geri çekilirken, müslüman ak sakallı dedeler kazanılan topraklarda kalmayı tercih ediyor ve selçuklunun kontrolsüz sınır ucu oluşmuş oluyor, tabi bu böyle olmaz diyerekten kılıç arslan anadoluya geliyor ve kontrol altına alınan gaziler bir süre sakince bekliyor.

sonra bir gece, i.s. yıl 1243' ü gösterirken sabaha karşı moğollar, cengiz baba, cengiz baba nidaları ile selçukluları önünde sürüklüyor. sonuç olarak anadolu da bağımsız türk beylikleri oluşmuş oluyor. gel gelim beylik dediysem, sınırlar da hala başı bozukluk hakim ve bizans üstüne devamlı yağma akınları düzenleniyor ufaktan ufaktan.

bu sırada bizans da ise yukarıda bahsettiğim mitlerden biri hakim, yani 1204 4. haçlı seferi sırasında kutsal toprakları almak için çıkılan yol, değişmeye başlayan ekonomik düzen yüzünden çıkmazda, yani feodalite yavaş yavaş yerini burjuvaziye bırakıyor, krallar tüccarlara borçalnıyor, devamlı hak veriyorlar falan, baktılar olmayacak borçları kapatmak lazım, komutan baştaki gemiye

tam yol kuzeye, diye bağırıyor.

tam ege denizini geçiyorken, ve istanbul fethediliyor, 57 yıl süren bir hükümranlıktan sonra ortadoks bizans topraklarını tekrar geri kazanıyor, ve alacağını almış olan katolik haçlı ordusu da geri çekiliyor.

aslında bizans' ın yıkılacağını gösteren en önemli gelişme bu, istanbul' un yüzyıl başlarında milyonla ifade edilen nüfusu, iki yüz içinde sadece 50 bine geriliyor. imparatorluk sırbistan krallığı tarafından her an yok edilme tehlikesi altında, daha vahimi yunan dünyası gittikçe ufalmış, trabzon da ayrı bir rum imparatorluğu baş göstermiş, deniz ticaretinde ceneviz ve venedik yelkenlileri söz sahibi olmuş, bizans fethedilmeden önce zaten tamamen bitmiş.

- - - - bu sıralarda beylikler - - -

yukarıda bahsettiğim gazilerden biri olan osman bey, sınırda cukka bir yer ediniyor, ticari açıdan iyi gelirler elde edilebilecek olan çevreyi tutan osman bey, bizans üstüne düzenlediği ancak aylık ihtiyacı karşılayacak küçük akınlarla da kendine bağlılığı sağlıyor. aslında zamanında bizans bu küçük beyliklerin sorun olacağını düşünmüyor, avrupadan trakya sınırlarını zorlayan ve ufak bir gelirle kandırılan barbar topluluklarından ayırt etmiyor. gel gelelim buna dair önlem alınmayınca işler pek öyle iyi gitmiyor.

ölümüne doğru osman bey, bursa çevresini ele geçiriyor.

- - - - bu sırada bizans - - -

1341 yılında bizans, çocuk imparator ve 4. cantacuzenus çekişmesinden doğan iç savaş ortaya çıkıyor, iç savaş sırasında iki tarafta birbirlerine karşı askerleri içerisinde türkleri de kullanıyor, ve osmanlıyı büyütecek olan ilk adım atılıyor, 4. cantacuzenus asker için osman bey' in oğlu, orhan bey' e orhancığım bana yardım et diye rica da bulunyor. bu fırsatı kaçırmayan orhan bey, yollayacağı askerlere karşılık 4. cantacuzenus' in kızını kendine istiyor. yani anlayacağınız 6000 adam 1 tane kadın ediyor. - böylece akrabalık ilişkisi kurulacak ve osmanlının önü iyice açılacaktı. -

iç savaştan galip çıkan yeni imparator, batıdaki sırp tehlikesine karşı orhan bey' in askerlerini kullanıyor, ve böylece osmanlı beyliği, trakya toprakları ile tanışmış oluyor. sınırları genişleyen beylik, süvari birliklerinin yanına, piyadeleri, ve paralı asklerlerini ekliyor. ve taht sırası orhan bey' in oğlu murat 1' e geliyor.

- - - - -
1. bölüm sonu.

- - - - - - - - - - - - - - i.s. 1458, ayasofya' ya son bir kez bakıyorken, akheramosis.

ben buradan buraya aktarıldım: http://www.sozlukeko.com/...ocess=eid&eid=1017549
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar