sözlükte görmenin beni mutlu ettiği ve onurlandırdığı bir başlıktır. sırf godotyu beklerken bile dünya edebiyatına ve kültür mirasına yeterince büyük ve önemli bir katkıdır.

acı ama gerçek bir vakadır. ergen kitlenin kendi evi olan inci sözlük sınırlarıyla yetinmeyip yayılmacı bir politika izlemesinin sonucudur. bir zamanlar ekşi ve uludağ sözlük çok kaliteli girdilerle gerçek bir sözlük niteliği taşırlarken günümüzde maalesef bu işlevlerini yitirmiş durumdadırlar.

seyirlik bir işlevi yok zaten, estetik olması gerekmiyor. bakmadan kullanmakta yarar var.

Bir romandan uyarlandığı söyleniyor, okuduğum bir yazar değildir, sanırım çok şey de kaybetmemişim. Filme gelince, romanda var mı bilemem de filmde çok fazla fikir araklaması mevcut. Tespit edebildiklerim: 1) Adalet-The Equalizer filminden: McCall'un saniyeleri sayma ve genç fahişelerle arkadaşlık kurma özelliklerinden apartma, ama McCall çok daha kaliteli ve seviyeliydi. 2) Eyes Wide Shut filminden zenginlerin sapkın ritüelleri. 3) Bukowski'nin Pulp romanı dedektifinden ve konusundan çaktırmadan apartmalar. Önce özgün olup sonra karşımıza çıkmayı ne zaman deneyeceksiniz acaba? Bir de Allah rızası için şu Balat'ı rahat bırakın artık. Bir aralar Samatya'ya dadanmıştı filmciler şimdi Balat. Yahu iki adım ötede Cibali var, Küçükmustafapaşa var mesela. Biraz daha zahmetle Zeyrek, Fatih, Karagümrük, Çarşamba Sultan Selim. Değiştirin biraz.

al birini vur ötekine.

üç dakikalık aksiyon gerilim sahnesi için otuz dakikasında israilli hayali ajanların cinsel hayatlarını izlemeye tahammül etmeye zorlandığımız dizi. bu diziyi izleyende oluşan izlenim bütün israil halkının başka hiç derdi olmadığı için olsa gerek aklının tamamen şeyinde olduğu yönünde olabilir. ajanlık kısmına gelirsek orası da enteresan aslında. diyelim bir operasyon var, çevrede de hedeflerinde olan kişiler hakim. operasyon yerine üstünde bir bu derin devlet aracıdır yazısı eksik bir vasıtayla gidiliyor, türbanlı nurit araçtan inip fark edilmemesi imkansız bir şüphe çekicilikle bir köşede dikiliyor ama sanırım onlar kamufle olduklarını filan düşünüyorlar. sonra tabii ki huysuz ve tatsız anti-kahramanımız doron yanında nuritin kocasını oynayan ve suratından meymenetsizlik akan diğer kişiyle araçtan inip çevredeki çocuklarla top filan oynuyorlar. o esnada nurit çocuklardan birinin yanına gidip gel sana şeker verim tarzı birşeyler söylerken çocuğun annesiyle de sohbete girip ajanımsı sorular sormaya başlıyor. sonra birden fark edildik galiba bizden şüphelendiler hadi şu işi çabuk bitirelim meali konuşmalar geçiyor aralarında. özellikle dördüncü sezonu izlemenizi tavsiye ederim bu açıdan.

seninki 11 cm galiba hadi iyisin kurtardın. bir de pasif gay nasıl olunuyor nereye hangi belgelerle başvuruluyor, yoksa göstermek yeterli mi onları da yazarsan mağdur gençlere kıyağın tamamlanmış olur sana zahmet.

Elbette böyle zırvaları yedirebilecekleri kesimler de mevcut. Malum distopya moda, hele ki The Walking Dead.Üstüne üstlük de palavra pandemi cuk oturdu, hazır arası soğumadan bir Sıcak Kafa attıralım da keriz silkeleyelim hesabı. Ne diyelim hayırlı işler bol kazançlar gençler.

bu provokasyona gelip o cevabı vermeyeceğim.

netflixde bulduğum güzel şeylerden bir italyan (sicilyalı) polisiye serisi. her bölüm ayrı bir isim taşıyor bağımsız film gibi. gerçi ilk izlediğim yılan yuvası adlı bölümün tadını diğerlerinde pek bulamadım ya da çok tekrara girdiği için kabak tadı verdi ama yine de oldukça hoş ve keyifli. özellikle introsunu tavsiye ederim. serinin beni en cezbeden yanıysa montalbano'nun yaşadığı ev ve evin konumu.

Nerden aklıma estiyse ben de yazayım. zaten gördüğüm kadarıyla bu sözlükte bayağı bir ihmal edilmiş, ekşide 2022 yılına ait bile epey girdi mevcut. bakırköy'ün pek çok yerinde yıllardır şaşılası bir ısrar ve inatla insan nedir başlıklı afişlerle felsefe seminerlerine çağrı yapan dernek. ben de yıllar önce sadece zevk için yoğun felsefe çalıştığım günlerde bakalım ne anlatıyorlar diyerek bir cuma akşamı açılış seminerlerine gitmiş, sonra da adeta kaçarcasına oradan ayrılarak bir daha uğramamıştım. hayır kötü muameleden filan değil, iyi niyetli nazik insanlardı hatta kapıda karşılıyorlardı. ama mesela o ilk semineri veren arkadaşın felsefe bilgisinin çok yetersiz olduğunu görmek bende düş kırıklığı yarattı. yani felsefe seminerleri düzenleyip insanları davet eden bir kurumdan herşeyden önce bu konuda yetkin olması beklenir, seminer verenlerin en azından lisans felsefe mezunu olmaları da beklentilerin başındadır. hayır öyle birşey söz konusu değildi, anlatıcı benden bile çok daha amatördü. sadece bu değil, beni asıl şaşırtan verilen arada kütüphanelerinde tek bir düzgün felsefe kitabının bulunmamasıydı. benim kitaplığım bile bunun yanında iskenderiye kitaplığı gibi kalıyordu. bu işe neden giriştiklerini, neden bilgilerinin çok fazla olmadığı bir konuda bu kadar iddialı ve ısrarcı olduklarını halen anlayabilmiş değilim.

üyelik ücretlerini artırdıkça kaliteyi düşüren spor kulübü. hem ücretler artıyor hem de üye sayısı ama hizmet olarak bundan üç yıl öncesini bile mumla aratıyor. resepsiyon çoğu zaman boş ya da tek kişi baktığı için üyeler girişte birikiyor gidenlerin yerine para vermemek için eleman almıyorlar anladığım kadarıyla. salon deseniz eğitmenleri araki bulasın olanlar da suratsız ne selam ne sabah. burası böyle bir yer değildi birkaç yıl öncesine kadar, eğitmenler hal hatır sorar gelip yanlış yapılan hareketleri düzeltirlerdi. resepsiyonda her daim üç dört tane güleryüzlü deneyimli eleman bulunurdu. pandemiyi filan bahane etmeyin kendinizi toparlayın artık zaten salonunuzda diğer mekanlarınızda hijyen vs de hak getire. şirket batıyorsa bilgi verin gelmeyelim beceremiyorsanız satın doğru düzgün işletecek olanlar gelsin. böyle giderse üyeliğimi yenilemem.

2019 sezonunun hatırına her yıl bakalım ne olacak diye göz attığım ama her seferinde birbirinden renksiz simaların ısrarla bir araya toplandığını görünce bıraktığım yarışma. son gördüğüm kadarıyla yarışma yine erkekler hamamına dönecek gibi. şeflerin anlayamadığı birşey var, yemekleri onlar tadıyor ama seyirci yarışmacılar için izliyor. 2019 kadrosuna buradan sevgi ve selam yolluyorum.

Ercan Kesal'ın olağanüstü iticiliğine rağmen oldukça başarılı ve keyifli bir siyasi hiciv.

temelde kış dizileriyle aralarında çok bir mantalite farkı yok her ikisi de seyircinin nasılsa ahmak olduğu kabulüyle yola çıkan ama aslında kendileri zeka sorunlu ve çapsızlıktan muzdarip sektör çalışanları tarafından üretilen seyirlikler. tek farkları yaz dizilerinde fazla ağlaklık olmaması hatta hiç olmaması.herşey toz pembe bir alemde birtakım zengin veletlerinin birbirlerine karşılıklı şirin laflar sokarak gördükleri aşk rüyalarında filan geçiyor, çoğu bu kıvamda yani.mekanlar da haliyle popüler yazlık beldeler.

aile arasında adlı hoş komedi filmindeki adanalı esnaf rolüne dikkat çekmek istediğim son dönem türk sinemasının önemli karakter oyuncularından. türk sineması derken kaldığı kadarıyla tabi.

erşan kuneri denen garabet dizinin bence en iyi oyuncusu. faqbadi bölümünde hem iranlı yönetmen amin feryadi hem de kenar mahalle bitirimi rollerini büyük bir başarıyla oynuyor, türk sinemasının son dönemlerdeki büyük kazançlarından.

tek sezonluk bütün yerli dijital platform dizileri gibi hızlı başlayıp çok şey vaad eden ama sonunda dağ fare doğurdu kıvamına geçiş yapan yersiz seyirlik. Kardeşim zaten bir yerden araklamışsınız, orijinal olsa şaşardık zaten ayrı konu. Bari doğru düzgün kopya çekin detaylara iyi çalışın karakterleri adam gibi oluşturun, kurguyu daha profesyonelce yazın. Ortada bir konu ve bir akıcılık var eyvallah, ama inandırıcılık ve tutarlılık yok. Detaylara da iyi çalışılmamış, subayların hepsinin rütbe işareti aynı mesela. Sona doğru bir yerlerde ise yonca komutan bir subaya sağol asker diye hitap ediyor vs. Birçok konu muallakta kalıyor, sondan ne olduğu anlaşılmıyor. Bir an önce bitirilmek istenmiş adeta.

en dandik yerli ve yabancı filmleri yeni içerik diye kakalayan, hedef kitlesinin liseli kezbanlarla apaçi hırtları kapsadığına artık net kanaat getirdiğim dijital platform.

Değilim. Hemen ilave edeyim tok kalsalar da mutlu olmayacaktım, taksicilerin ekonomik durumuna endekslenmiş bir mutluluğum yok çünkü. Benim tek derdim taksiye bindiğimde mutsuz olmamak, gideceğim yeri beğenmeyen taksi sürücülerinden imalı tehditler almadan yolculuk etmek. Taksicilerden beklentim kaliteli hizmet almak kısacası. Karakteri Kurtlar Vadisi dizisiyle dizayn olmuş, Arka Sokaklar figüranlarını andıran taksi sürücüleriyle muhatap olmamak. Aç kaldılarsa dönüp kendilerine baksınlar, kaliteli hizmet veren hiçbir sektör bu duruma düşmez. Bitti. Nokta.