bugün

entry'ler (44)

ygs 2015

kötü geçenlerin üzülmemesi gereken sınav burada da belirttiğim gibi. (#27018288)

kız çok olur diye bölüm tercih etmek

ygs'ye girecek genç kardeşlerime öncelikle artık yatmalarını tavsiye ediyorum(sonra okursunuz).

evet değerli kardeşlerim sizlere peşin peşin üniversite okumayın çok mantıksız diyeceğim ama hiçbiriniz ikna olmayacaksınız. onlarca bölümden binlerce mezunun istihdam edilemediği, "devlete kapaa atarık" diyen binlerce insanın kpss kapılarında süründüğünü,, hatta devlet sana iş bulamıyorum kusura bakma diyerek bölüm sonu canavarı olan gss ile teselli veriyor. diyor ki gss, git askeri ücret filan demeden çalış çünkü bak prim borcun birikiyor yakandayımmm ha ona göre. zenginler daha çok zengin olacak olm bak git işte gir işe... gibi gibi gibi... bu konulara da çok girmeyeceğim zaten anlatmama da gerek yok.

işsizliğe hepiniz aynı mesafedesiniz o yüzden belirtmek isterim ki bildiğiniz bütün rehberlik efsanelerini unutun. şu an yaklaşık bir milyon adayı tercih yaparken ilgilendirecek bazı tüyolar vermek istiyorum.

güzel sanatlar: sanattan anlayan hatun çirkin olmaz. kalem tutuşuna, keman tutuşuna aşık olabilirsiniz. nü resim çalışmalarıyla hayata ve sanata bakış açınız değişir. mühendislikteki erkekler kızların traş olmadıklarından yakınırken burdaki hatunlar heykelleri traş ediyor...

iibf: kafası matematiğe basan destansı hatunlar burada. hesabı erkek mi ödemelidirlerin tartışıldığı bir dünyada adisyondaki yanlışları anında gören kişiler bu fakültelerde okuyor. kolay kolay kazık yemezsiniz kısaca. oranları güzel sanatlara göre daha düşük olsalar da en güzel kızlar genelde buradan çıkar.

mütercim tercümanlık: kesinlikle günümüzün ve geleceğin bölümü. kızlar buraya girerken de çıkarken de çok güzel oluyor. ayrıca bu bölüm sayesinde bilumum dille ilgili esprilerinizi dışa vurabiliyorsunuz.

çevre mühendisliği: illa mühendis olacağım diyenlere koşulsuz şartsız tavsiyem. sanki güzel güzel kızlar çevremiz iyi olsun ortamlarda namımız yürüsün dercesine bu bölümleri tercih ediyorlar. insanlar sudan sebeplerden kavga ederken siz bildiğin suyu tartıyorsunuz.

make your choice

herkese başarılar.

borcu olmayan insan

genel sağlık sigortası gibi bir sikkoluğun olduğu ülkede mümkün olmayandır.

teknik öğretmenlerin mühendis olması

http://galeri.uludagsozlu...endis-olmas%C4%B1-461870/

teknik öğretmenlerin mühendis olması

kaynak gözlüğü yerine at gözlüğü takan mühendislerin karşı olduğu olaydır. adam gibi söyleyin rant mücadelesi veriyoruz sizi de istemiyoruz diye anlayalım.

ortalıkta mühendis kaynıyormuş. benim yasal hakkım 1992 de verildi ama zihniyetini siktiklerim uygulamadı. mühendisler işssizmiş... teknik öğretmenlerin sorunu mu mühendislerin işsiz olması, teknik öğretmen proje çizsin, tasarım yapsın, ekip yönetsin... hiçbir meslek odasına bağlı olmadığı için proje müşavirliği yapamasın, mesleki hak talep edemesin, öğrgütlenemesin... ne de güzel bir dünyaymış meğersem...

sanki gökten bir yasa indi de teknik öğretmenleri mühendis yapıyor.... hayat boyu öğrenme diye bir kavram var mesela... sizin çektiğiniz setlerden çok daha yüce teknik öğretmenin ufku...

bi de klişeleşmiş bir olay var hemşireler de doktor olsun... siz hiç doktorluktan yüksek puanlı hemşirelik gördünüz mü... öyle teknik eğitim fakültesi bölümleri sayarım ki türkiye'deki mühendisliklerin çoğundan yüksek puanla almış... ayrıca hiçbir hastahane doktor yerine hemşire almaz ama teknik öğretmenler zaten o konumda istihdam edilmekte...

o zaman mühendis olsaydık... sanane amk yasa bana 1992 de teknik öğretmen olduktan sonra bir yıl daha okuyarak mühendis ol dememiş mi zaten? bunu bilerek gitmiş olamaz mıyım?... sen de teknik öğretmen olsaydın derler adama...

önce entryleri okuyup sonra entry girmek

insan okurken sinirleniyor bazen... aslında okumak için başlıyorsunuz bazen sonra bakıyorsunuz garip garip entryler var şunlara ayarı çakayım diyorsunuz...

(bkz: http://www.uludagsozluk.com/e/20084456/)

teknik öğretmen

(bkz: http://www.uludagsozluk.com/e/20084456/)

teknik öğretmenlerin mühendis olması

öncelikle sevdiğimin ülkesinde herkesin bir konu hakkında fikir sahibi olması kadar iğrenilesi bir şey yok... bu yazdıklarımı makam mevki sahibi olmuş ama dünyadan bir haber, herkese bir yafta vuran saygıdeğer birçok oda başkanına ve bunlara inanan masum mühendislere ithaf ediyorum...

i) teknik öğretmenlerin çoğu (%95)'i anadolu teknik, teknik, endüstri meslek, vb. liselerinden mezun olmuşlardır. teknik eğitim fakültelerinin genel yapısının büyük çoğunluğunu anadolu teknik lisesi öğrencileri oluşturmaktadırlar. anadolu teknik lisesinde haftalık verilen ders sayısı 46 civarındadır. yani normal bir anadolu lisesi öğrencisinin görmüş olduğu derslerin yanı sıra meslek derslerini de almaktadır. bunun yanında resim, müzik, seçmeli ders olanağı çok yoktur. günde 10 saat ağır bir programa tabidirler. yani mühendisliğin temellerini burada atarlar... 4 senelik bir lise eğitiminin ardından teknik eğitim fakültelerine giderler... toplamda 8 yıllık bir eğitime tabii tutulurlar yani teknik öğretmenler.teknik eğitim fakültesinin atölye ve laboratuvar imkanları hayli gelişmiştir ve pahalı altyapısı vardır. anadolu teknik liselerinin durumunu anlatan kısa bir video... http://video.cnnturk.com/...asbakana-28-subat-cagrisi

bu paragraftan çıkartacağınız ders: 8 yıllık eğitim almış bir teknik öğretmen camiası olduğu.

ii) siz mühendisler dünyanın en zeki insanları olarak o dünyanın en kusursuz sınavına giripte mühendis oldunuzya hani o eşsiz puanlarınızla aferin lan size ama şunu bir inceleyin hele... 1997 ÖSYS klavuzu 'http://www.dosya.tc/serve...bolum1lisans1997.pdf.html

1998'den sonra katsayı uygulamasına rağmen birçok teknik eğitim fakültesi mühendislik fakültesinden yüksek puanlarla ve sınav türüyle öğrenci almıştır. 2005'ten sonra gelen iki bölümlü sınavda teknik eğitim fakülteleri her nedense 1. bölümden öğrenci almaya başlamıştır zaten bu yanlış uygulama sadece 4 yıl uygulanabilmiş devamında fakülteler kapatılmıştır. şimdi benim puanımı eleştiren anadolu'nun profesörsüz ve düşük puanlı üniversitelerden mezun mühendis arkadaşların puanlarımızı karşılaştırmalarını istiyorum. o da yetmezse marmara üniversitesi teknik eğitim fakültesi bölüm başkanlıklarında okutulan derslerin içeriklerini, müfredatlarını, hatta kitapların adlarını bile isteyebilirler... bizim bölümde bir süre kadro boş kalmıştı aynı yıl yerine mühendislikte ders veren bir hoca geldi sınavlarda mühendislik fakültesinden arkadaşlarıma finalde hangi soruları sorduğunu söylediğimi bilirim... bizim onlarla hiçbir sorunumuz yoktu aslında bu tmmob'un mesnetsiz açıklamalarıyla vasıfsız mühendisler galeyana geldiler...


bu paragraftan çıkartılacak ders: teknik eğitim fakültesi puanları birçok mühendislik fakültesinden yüksektir. yani siz o malum sınavla kafa patlatırken teknik eğitim fakültesine insanlar doğrudan geçmediler. 1998'den sonra katsayı olmasına rağmen bir süre daha yüksek puanlarla öğrenci almıştır teknik eğitim fakülteleri.

iii) teknik öğretmen kimdir evvela onu bilmek lazım. teknik öğretmen, çoğu ülkede -şuan bizde de öyle- mühendisliğin üstüne alınacak eğitimle olacak ekstra bir master ya da formasyon eğitimi sürecini kapsar... yani batının teknolojini üretmenizi geçtim eğitim sistemlerindeki doğruları bilgisizce eleştiren sevgili mühendisler, teknik öğretmenlerin 1992'de (3795 sayılı mühendislik tamamla kanunun çıktığı yıl) istihdam sorunu var mıymış bakın teknik öğretmenlere teknik hizmetler sınıfında ne tür unvanlar verilmiş... aşağıda sayacağım yasaları tek tek incelediğinizde teknik öğretmenin birinci sınıf fen adamı olduğunu anlayacaksınız zaten. bu yasalar çıkarken teknik öğretmenlerin ne öğretmen olarak ne de özel sektörde unvan sorunu vardı... yani neymiş ataması yapılmayan teknik öğretmenler mühendis yapılıyor diye söylemde bulunmak bok yemekten öte değilmiş....

-3795 Sayılı Kanun (BAZI LiSE, OKUL VE FAKÜLTE MEZUNLARINA UNVAN VERiLMESi HAKKINDA KANUN)
- 657 s.DMK. 36. Madde 5- Teknik Hizmetler Sınıfı
-6331 Sayılı iş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
- Enerji Yöneticiliğiyle ilgili Yönetmelik Madde 11
- imar Kanunu’nun 38. Maddesi
- Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği

bu paragraftan çıkartacağınız sonuç: teknik öğretmenler adı konmamış hakkı verilmemiş mühendislerdi zaten.

kimse kusura bakmasın lakin mesleğimi küçümseyip yalan yanlış beyanatlarda bulunarak tarafımı tahrik eden kişilere sarf ettiğim sözler gayet yerindedir. işinde gücünde olan mühendislerin zaten bu anlamsız tartışmalara girmediğini biliyorum ve sözlerimin hiçbiri kendilerine değildir. saygılarımla...

tanım: teknik öğretmenlerin haklarının iade edilmesi uygulamasıdır.

kaynak:ösym arşivi, `http://www.mevzuat.gov.tr/http://www.marmara.edu.trhttp://www.meb.gov.tr`

samsung galaxy s3

bu sıralar sony xperia z iphone 5 arasında kaldığım samsung cihaz. bilirim ki çok değerli sözlük yazarları kullanıyorlardır uzun zamandır bunu ve bana bununla ilgili olumlu ya da olumsuz bildirim döneceklerdir tavsiye vereceklerdir eminim.

zengin olmak için yapılabilecekler

zengin olmak için yapılacakların uzun bir listesidir.

çalmak, sömürmek, ezmek, gibileri de vardır...

çalışmak, üretmek, proje geliştirmek gibileri de vardır...

ama en önemlisi -kendi tecrübelerimden yola çıkarak- her şeyi kıvamında kullanmasını bilmek. bütün inançlara, görüşlere, yaşamlara vs. eşit mesafede durmak...

onun dışında kendi işini yapmak... limon da satmaksa bu evet kendi işini yapmalı insan...

ünlülerin çiş yapmadığını sanmak

(bkz: amına bile kor valla)

göbeği yalayıp penise elini bile sürmeyen sevgili

mahremiyetin sınırlarını bilen sevgilidir.

ayrıca;

(bkz: namusludur)

(bkz: dürüsttür)
edit: şaka lan şaka

tef mezunlarına mühendislik ünvanı verilmesi

baştan sona dikkatlice okumanız şahsım tarafından önerilir.

bir mühendis olarak içerisinde bulunduğum ve olaylarla alakalı birinci dereceden ilgili birisi tanımamdan ötürü, bu konuyla ilgili bir yazı yazmadan edemeyeceğim.

mühendislik fakültelerine giden öğrencilerin birinci hedefi %90 ihtimalle ar-ge departmanında çalışmak, yeni projeler üretmek kendini yaptıklarıyla kanıtlamak piyasaya adını duyurmaktır. en azından benim çevrem öyleydi. derslerin o denli yoğun olması ve öğretilen bilgilerin pratik olarak o denli boşta kalması özellikle birinci sınıf için geçici, ilerisi için düşündürücü olmuştu. ikinci sınıfta, daha da yoğunlaşan ve bölüme odaklanan birçok dersin insana öğrettiği şey aslında çok şey öğrendiğin ama ne öğrendiğini bilmediğindi. ikinci sınıfın sonunda staj yapmak az çok fabrikalar uygulanan sistemi anlamanıza yardımcı olsa da teknik olarak ne denli yontulmanız gerektiğini yüzünüze çarpan gerçekler arasındaydı. staj sonunda artık yavaş yavaş yönetim departmanı fikri aklımda canlanmaya başlamıştı. tabi kafamı kurcalayan bu husus hedefimde sapmama ideallerimden uzaklaşmama delaletti. nihayetinde hedeflerim; istediğim şeyin ne olduğu hususunda, beni olmam gereken yöne çekmişti. ceo olma düşüncesi yönetim departmanı bunca emeğin karşılığı olmamalıydı. evet piyasaya tutunabilmek için gerçekten teknik olarak donanımlı olmalı ve dil hususunda üst düzey bilgiye sahip olmalıydım. iki hedefimde üniversite bitiminde çok geride kalmıştı -ki; bu benim bitirdiğim üniversite türkiye'nin en iyileri arasında gösterilen bir üniversite olmasına rağmen böyleydi- ama temel olarak gerekli olan kısma hakimdim teknik anlamda. aldığım eğitimin yetersiz olduğunu bildiğimden ötürü yöntem değiştirerek yurt dışına gitmeye karar verdim. yurt dışında, dil ve günümüz teknolojilerini inceleme imkanı buldum. iş önlüğü giyip çalıştığımız zamanlarda oldu. projeleri takip amaçlı bir takım mevzulara yabancı kalmayarak sistemin nasıl işlediği öğrenme amaçlıydı. biraz zaman geçtikten sonra üretim mantığı ve temel ürün kontrolü sistemini anlayıp uzmanlaştıktan ve çalışan teknikerlerin ustaların nerelerde hatalar yaptığını çözümümün ne olduğunu v.b.lerini anlar seviyeye gelmiştim. bu işlerden sorumlu üretim mühendisi veyahut uygulama mühendisi şeklinde bir ünvanla da orada tanışmıştım ilk olarak. normal mühendislerin çalışma sistemi olarak düşünürken o sistemi, farklı bir uygulama yani değişik bir mühendislik dalı olduğunu uygulama kontrolü ve çalışma sistemlerinin denetlenmesi üzerine uzmanlaşan kimi zaman, denetmen kimi zaman, iş şağlığı uzmanı olarak çalışan kişilerin projelerden sorumlu mühendislerden biraz daha farklı olduğunu temelde aynı fakat çalışma sistemi olarak farklı temellere dayanmış olduğunu gördüm.

şimdi buradan gelmek istediğim nokta şu aslında; şu an türkiye'de bir fabrikada ar-ge'de çalışıyorum. hedeflediğim seviyede teknik bilgi ve dil yetisine sahibim. bunun en temel hususu üretim departmanında çalışmamdan kaynaklanıyor, siz de takdir edersiniz ki. uygulama esnasında kişinin öğrendiği şeylerin projelere aktarılması ve bunun mantıksal, matematiksel, fiziksel ve kimyasal olarak geliştirilmesi daha kolay ve uygulanabilir oluyor.
olayla ilgili olmamın diğer sebeplerinden olan bir diğer hususa değineceğim şimdi: teknik eğitim fakülteleri; açıkçası ismini pek duymamıştım daha öncesinden. şimdilerde çalıştığım iş arkadaşım, sorumlu olduğum departmanda benimle aynı görevde çalışan bir arkadaşımın mezun olduğu fakültenin adı olduğunu yeni öğrenmiştim. isim olarak tekniker v.b. bir şey çağrıştı ilkin aklımda. arkadaşımla sohbetimiz ilerledikçe mevzuya daha da hakim oldum. teknik öğretmen yetiştiren fakültenin adı imiş teknik eğitim fakültesi, diğer bir deyimiyle ''tef'' insanın aklına gelmesi en doğal olan soru; o şahsiyetin böyle bir yerde ne işi olduğuydu. öğretmenlik mezunu birisinin ar-ge de çalışması pek normal bir şey değildi doğrusu, benim açımdan. biraz daha sohbet ettikten sonra kendilerinin öğretmen olma imkanlarının düşük olduğunu mühendislik fakülteleriyle hemen hemen aynı dersleri aldıklarını uygulama eğitimi de aldıklarını v.s. uzun uzun anlattı bana kendisi. zaten bir mühendisten farkı olmadığını aynı departmanda çalıştığım için rahatlıkla söyleyebilirdim. zaten belirli bir takım dersleri verdikten sonra kendilerine mühendislik ünvanı verilmesine ilişkin bir yasanın var olduğuna da değindi. bilgi ve becerilerinden ötürü çalışması hiçte kolay olmayan bir departmanda ünvansız, olarak çalışması da pek uzun sürmemiş kendisinin. çalıştığımız firmanın dünya çapında prestijli oluşu ve çalışan sistemin yapmasında çalışanı korumak ve onu değerlendirmek olduğundan ötürü olsa gerek kendisine gerekli ünvanın verilmesi için, yurt dışında yarım dönemlik mühendislik tamamlama dersleri alarak kendi geliştirdiği projelere imza atma yetkisine de kendisine olanak olarak sağlanmış.

bu yazıdan son olarak geleceğim nokta şu ki;
- türkiye üretim mühendisi veyahut teknoloji veyahut uygulama mühendisi uygulması hususunda çok geride kalmıştır.
- bu mühendislik türü diğer mühendislikle aynı değil bir bakıma tamamlayıcı niteliktedir ki kısaca kimsenin kimsenin yerine geçme durumu v.b. olmayacaktır.
- diğer bir husus bu konuda teknik eğitim fakültelerinin teknik anlamda bu tarz mühendisliğe uygun olması ve gerekli donanımın bulunması. (atölyeler laboratuvarlar v.b.)
gibi hususlardan ötürü taktir edersiniz ki bu tarz bir mühendislik ünvanının bu fakülteden mezun olanlara veyahut yeni açılacak olan fakültede okuyan öğrencilere verilmesinin kimseye zararı olmayacaktır...

bir güç birimi olarak iman

(bkz: bir güç kaynağı olarak imam)

kin

beklentilerin farklılığından kaynaklı oluşan hoşlanmama nefret etme şeklinde kendini gösteren duygudur. kin beslemek bazen karşılık alamamak bazen yüzde olması gereken bir tebessümü görememektir. en okkalı kin çoğu zaman en sevilen kişiye karşı beslenen kindir. o diğerlerinden farklıdır kusursuz olmalıdır. kimse mükemmel olamayacağı için bir gün farkında olmadan en sevdiğiniz kişiye karşı kin duymaya başlarsınız.

kellerin libidosunun yüksek olması

saç nedir, neyle beslenir sorusu bugün birçok insanın merak ettiği ve araştırdığı bir husustur. saç dökülmesine neden olan sebepleri. temelinde keratin protein denilen yapıdan oluşur. keratin protein fibröz bir protein çeşididir. meninin yapısını incelediğimiz zaman yine göreceğimiz en bariz şey yapılarının temelinde amino asitlerden oluşmalardır.
saçı besleyen ve yapısında bulunan proteinler yoğunlukta saçta bulunarak öncelik sırası olarak saçı beslemek ve büyütmekle görevlidirler. kellerin yapısını incelediğimiz zaman saçtan yoksun olmaları ve vücutlardında bulunan proteinlerin cinsel orana dağılımında bir artış meydana gelecektir. birçok erkeğin yaşlandıktan sonra saçlarında dökülme meydana gelmektedir ve kelliğin libidoyu yükseltmesinin nimetlerinde pek fazla yararlanamamalarına sebep olmaktadır.
kellerin toplumdaki yerleri ve yapıları incelendiği zaman aslında keller hakkında söylenen sözlerin pekte asılsız olmadığını görüyoruz. bunlardan en bilindiği; ''keller her göte eller'' şeklindedir. burada da kellerin libidosunun ne denli yüksek olduğunu kolaylıkla anlayabiliyoruz esasında.
gel gelelim porno sektörüne... porno sektörünü incelidiğimiz zaman, kellerin oranının, saçlılarının oranına göre en az iki kat fazla olduğunu rahatlıkla görecekseniz. bu tesadüf olamaz.

özetleyecek olursak keller her daim öndeler.

erkeklere verilecek en hoş doğum günü hediyesi

(bkz: bu anketinin sonucunu yazıcıyla yazdırıp vermek)

uludağ sözlük te hiç güzel kız olmaması

eğer güzel kız olsaydı sağ tarafta reklam bölümünde 4-5 tane kız resmi koyulan arkadaşlık sitelerinden reklam almazlardı...

cinsel hayatı dışa vuran sevgili

msn de dün gece çok iyiydin şeklinde yazan sevgilidir.

cinsel hayatı dışa vuran sevgili

saç teli kadar ince, elektrik kadar tehlikeli sevgililerim vardı... yoğun yaşadığım ilişkiler oldu tatmin edebilme hususunda çok başarılı olduğumu bütün çıktığım hatunlar dile getirmiştir bizzat yüzüme karşı söylemişlerdir... günde 7-8 saat düşünülmemde belkide en önemli husus keşvedilmemiş yerler keşvedilmemiş tarzları partnerime doya doya yaşatmamdı... bu sebeple hep en iyisi oldum ve hep iyilerle birlikte oldum... bir yerden sonra artık orta düzey hatunlar -jennifer lopez gibi- hayatımda hiç bir anlam ifade etmemeye başlamışlardı... iyi sevgili hususunda ki kriterlerim mükemmeliyetçi oluşum bir yerden sonra yaşamı daha da zorlaştırıyor... hep en iyisi benim oluyor fakat cinsel anlamda tatminkarlık veren birisi manevi anlamda duygularıma karşılık veremiyordu... kusursuz karakterim ve cinsel anlamda mükemmel bir partner oluşumun yanı sıra belirli yerlerde adımın sıkça geçiyor olması rahatsızlık veren bir husus olmaya başlamıştı... kocasının tatmin edemediği 30 yaş çocuklu kadınlar sevgilisi askere gitmiş gencecik körpe kızlar hepsinin bakışları ve sıklıkla gelen mesajları hayatımı çekilmez bir noktaya taşımaktaydı... hal böyle olunca sürekli değişik ikametlerde bulunma durumları beni çok yormaktaydı...öğrenim hayatım dolayısıyla pekte uzağa gitme imkanım olmadı açıkcası... işte tam bu sıralar artık her şeyin kötü gitmeye başladığı ve sanki kin duymam gereken birilerinin olduğu hissi sürekli birilerinde suç bulma isteği uyandırıyordu şahsımda... işte bu noktada artık şahsımın bu kadar popüler olmasının sebeplerini araştırmaya başladım... her ne kadar ilişkilerde istediğim bir sevgili bulamasam da bir sevgilim muhakkak olurdu... onları köle niyetine kullanıyormuşum hissi hep içimde bulunmuştur. lakin bunu istemli bir şekilde yapmadığımı da şahsım çok iyi bilirdi... partnerin bana olan bir minnet borcu olarak çektiği vicdan azabını benim ayaklarımı yıkayıp kusursuz yemekler pişirerek ve evin sürekli bal dök yala şeklinde temiz olması şeklinde bastırıyordu belkide kim bilir? bu tarz ilişkilerimin içinde bir tane kumral yeşil gözlü bir sevgilim olmuştu... kendisi ile ilişkim uzun soluklu sürdü epey, birinci yılını doldurmuştu... lakin kendisinde şehvetin doruklarda olması onunla yaşadıklarımın içinde giderek büyüyerek içinde patlama hazır bir bomba olması yaşanılan her şeyi dışa vurma ve rahatlama hissiyatına maruz kalmasına sebep oldu... hal böyle olunca birlikte olmadığımız sıralarda kendisi beni bütün kız arkadaşlarıyla - ki hiç bir erkekle konuşması dahi yok idi, benim erkek takıntımdan değil kendi hüsnü kuruntusundan hiç bir erkekle konuşmaz hatta bakmazdı- en ince ayrıntıma kadar konuşur yaşanılan her şey kulaktan kulağa şeklinde yayılırmış... bunu öğrenmem yaklaşık 1 senemi aldı tam ilişkimiz bir senesini doldurduğu sırada kendisinin en yakın arkadaşı beni arzularmışçasına bunları anlattı sandı ki kendisine minnet borcum olacak ve bunun karşılığında bir şeyler vereceğim... öncelikle pek bir tepki vermedim... ama ne yapacağımı da biliyordum... mükemmel bir akşam yemeğinin ardından kendisi şarap eşliğinde müzik dinlerken -ben içki içmem- dans ediyor ben de kendisine eşlik ediyordum. daha sonra sarhoşluğun verdiği hafif bir tebessüm ve ardından boynuma kondurduğu küçük bir öpücükle ön sevişmeye başlamıştık... kendisini yatak odama doğru yönlendirdim öyle her yerde seks yapmayı sevmezdim... kendisi anadan üryan şekilde soyunuk bir haldeyken birden kalktım ve elime kumandayı alarak plazma ekran televizyonumu açtım... yatak odasında ki gizli kamera düzeneği kendisinin bütün vücut ayrıntılarını çekmiş baştan sona net bir şekilde her şeyi görünüyordu.. ilk başlarda bu çok hoşuna gitti... lakin benim yüzümün hiç görünmüyor olması kendisinin bana neden senin yüzün hiç görünmüyor şeklinde oldu...

işte kopma noktasına gelinmişti... kendisinin sevgilim olduğunu fakat bu her şeyimizin ortak olduğunu özellikle özel hayatımızda birbirimiz için verdiğimiz kararlarda birbirimizin de söz sahibi olduğunu, tek taraflı, yaşanan şeylere sahip olmanın mümkün olmadığını ve tek yönlü benim ve kendi hakkında bazı yaptırımda bulunmasının yanlış olduğunu eğer bu yaptıkların doğru olsaydı benim de bu görüntüleri serbestçe kullanma hakkımın olduğunu belirttim... bu karelerde sadece sen varsın ve bu kareler sadece seni ilgilendirir... eğer bu karelerde ikimiz olsaydık işte bu video ikimizin videosu olurdu ve paylaşıp paylaşmamak ya da insanlara bundan bahsedip bahsetmemek ancak ikimizin ortak görüşleriyle karara bağlanırdı... lafı çok uzatmadım... kendisi ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı... bittiğini anlamıştı... elmacık kemikleri titriyordu... kızarmış yanaklarından yerlere süzülen göz yaşları ve gözünde ki o anlamsız ifadeyle sadece elbiselerini alarak çıktı ve gitti... işte o günden sonra onu ne gören oldu ne de ondan bir haber alan...