bugün

tef mezunlarına mühendislik ünvanı verilmesi

baştan sona dikkatlice okumanız şahsım tarafından önerilir.

bir mühendis olarak içerisinde bulunduğum ve olaylarla alakalı birinci dereceden ilgili birisi tanımamdan ötürü, bu konuyla ilgili bir yazı yazmadan edemeyeceğim.

mühendislik fakültelerine giden öğrencilerin birinci hedefi %90 ihtimalle ar-ge departmanında çalışmak, yeni projeler üretmek kendini yaptıklarıyla kanıtlamak piyasaya adını duyurmaktır. en azından benim çevrem öyleydi. derslerin o denli yoğun olması ve öğretilen bilgilerin pratik olarak o denli boşta kalması özellikle birinci sınıf için geçici, ilerisi için düşündürücü olmuştu. ikinci sınıfta, daha da yoğunlaşan ve bölüme odaklanan birçok dersin insana öğrettiği şey aslında çok şey öğrendiğin ama ne öğrendiğini bilmediğindi. ikinci sınıfın sonunda staj yapmak az çok fabrikalar uygulanan sistemi anlamanıza yardımcı olsa da teknik olarak ne denli yontulmanız gerektiğini yüzünüze çarpan gerçekler arasındaydı. staj sonunda artık yavaş yavaş yönetim departmanı fikri aklımda canlanmaya başlamıştı. tabi kafamı kurcalayan bu husus hedefimde sapmama ideallerimden uzaklaşmama delaletti. nihayetinde hedeflerim; istediğim şeyin ne olduğu hususunda, beni olmam gereken yöne çekmişti. ceo olma düşüncesi yönetim departmanı bunca emeğin karşılığı olmamalıydı. evet piyasaya tutunabilmek için gerçekten teknik olarak donanımlı olmalı ve dil hususunda üst düzey bilgiye sahip olmalıydım. iki hedefimde üniversite bitiminde çok geride kalmıştı -ki; bu benim bitirdiğim üniversite türkiye'nin en iyileri arasında gösterilen bir üniversite olmasına rağmen böyleydi- ama temel olarak gerekli olan kısma hakimdim teknik anlamda. aldığım eğitimin yetersiz olduğunu bildiğimden ötürü yöntem değiştirerek yurt dışına gitmeye karar verdim. yurt dışında, dil ve günümüz teknolojilerini inceleme imkanı buldum. iş önlüğü giyip çalıştığımız zamanlarda oldu. projeleri takip amaçlı bir takım mevzulara yabancı kalmayarak sistemin nasıl işlediği öğrenme amaçlıydı. biraz zaman geçtikten sonra üretim mantığı ve temel ürün kontrolü sistemini anlayıp uzmanlaştıktan ve çalışan teknikerlerin ustaların nerelerde hatalar yaptığını çözümümün ne olduğunu v.b.lerini anlar seviyeye gelmiştim. bu işlerden sorumlu üretim mühendisi veyahut uygulama mühendisi şeklinde bir ünvanla da orada tanışmıştım ilk olarak. normal mühendislerin çalışma sistemi olarak düşünürken o sistemi, farklı bir uygulama yani değişik bir mühendislik dalı olduğunu uygulama kontrolü ve çalışma sistemlerinin denetlenmesi üzerine uzmanlaşan kimi zaman, denetmen kimi zaman, iş şağlığı uzmanı olarak çalışan kişilerin projelerden sorumlu mühendislerden biraz daha farklı olduğunu temelde aynı fakat çalışma sistemi olarak farklı temellere dayanmış olduğunu gördüm.

şimdi buradan gelmek istediğim nokta şu aslında; şu an türkiye'de bir fabrikada ar-ge'de çalışıyorum. hedeflediğim seviyede teknik bilgi ve dil yetisine sahibim. bunun en temel hususu üretim departmanında çalışmamdan kaynaklanıyor, siz de takdir edersiniz ki. uygulama esnasında kişinin öğrendiği şeylerin projelere aktarılması ve bunun mantıksal, matematiksel, fiziksel ve kimyasal olarak geliştirilmesi daha kolay ve uygulanabilir oluyor.
olayla ilgili olmamın diğer sebeplerinden olan bir diğer hususa değineceğim şimdi: teknik eğitim fakülteleri; açıkçası ismini pek duymamıştım daha öncesinden. şimdilerde çalıştığım iş arkadaşım, sorumlu olduğum departmanda benimle aynı görevde çalışan bir arkadaşımın mezun olduğu fakültenin adı olduğunu yeni öğrenmiştim. isim olarak tekniker v.b. bir şey çağrıştı ilkin aklımda. arkadaşımla sohbetimiz ilerledikçe mevzuya daha da hakim oldum. teknik öğretmen yetiştiren fakültenin adı imiş teknik eğitim fakültesi, diğer bir deyimiyle ''tef'' insanın aklına gelmesi en doğal olan soru; o şahsiyetin böyle bir yerde ne işi olduğuydu. öğretmenlik mezunu birisinin ar-ge de çalışması pek normal bir şey değildi doğrusu, benim açımdan. biraz daha sohbet ettikten sonra kendilerinin öğretmen olma imkanlarının düşük olduğunu mühendislik fakülteleriyle hemen hemen aynı dersleri aldıklarını uygulama eğitimi de aldıklarını v.s. uzun uzun anlattı bana kendisi. zaten bir mühendisten farkı olmadığını aynı departmanda çalıştığım için rahatlıkla söyleyebilirdim. zaten belirli bir takım dersleri verdikten sonra kendilerine mühendislik ünvanı verilmesine ilişkin bir yasanın var olduğuna da değindi. bilgi ve becerilerinden ötürü çalışması hiçte kolay olmayan bir departmanda ünvansız, olarak çalışması da pek uzun sürmemiş kendisinin. çalıştığımız firmanın dünya çapında prestijli oluşu ve çalışan sistemin yapmasında çalışanı korumak ve onu değerlendirmek olduğundan ötürü olsa gerek kendisine gerekli ünvanın verilmesi için, yurt dışında yarım dönemlik mühendislik tamamlama dersleri alarak kendi geliştirdiği projelere imza atma yetkisine de kendisine olanak olarak sağlanmış.

bu yazıdan son olarak geleceğim nokta şu ki;
- türkiye üretim mühendisi veyahut teknoloji veyahut uygulama mühendisi uygulması hususunda çok geride kalmıştır.
- bu mühendislik türü diğer mühendislikle aynı değil bir bakıma tamamlayıcı niteliktedir ki kısaca kimsenin kimsenin yerine geçme durumu v.b. olmayacaktır.
- diğer bir husus bu konuda teknik eğitim fakültelerinin teknik anlamda bu tarz mühendisliğe uygun olması ve gerekli donanımın bulunması. (atölyeler laboratuvarlar v.b.)
gibi hususlardan ötürü taktir edersiniz ki bu tarz bir mühendislik ünvanının bu fakülteden mezun olanlara veyahut yeni açılacak olan fakültede okuyan öğrencilere verilmesinin kimseye zararı olmayacaktır...