bugün

entry'ler (18)

gucci de satılan 4600 liralık kirli ayakkabı

Temiz de olsa şöyle zevksiz bir ürüne 150 liradan fazla para veren andavaldır.

baba bizim niye 3 yıldızımız var

"çünkü kutu satmak için boş fanatizm gerekliliğinden ötürü tüm dünyada yıldız mefhumunu geliştirip daha sonra bununla övünecek salaklar yaratıp akabinde de bunun peşinde dünyaları harcasınlar diye lümpen bir tayfa oluşturdular. Biz çıkar topumuzu oynarız; armamızdaki ay-yıldız galaksilere bedeldir." şeklinde yanıtlanacak soru.

galatasaray taraftar kalitesi

Benim çevremdekiler (ki yaşı kırkını geçkin insanlardan oluşuyor çoğu) doksanlardan itibaren gsnin prim yaptığı zamanlarda karılı kızlı ortam varsa en iyi yerlerden maç için yer ayırtır maç ayağına karıya kıza yürümek için aportta beklerler, çoğu maçı bile izlemez, iki tane tezahürat bile bilmezdi. işlerine gelmediği zaman, kötü oldukları sezon "yeaaaaaaaaaa fitbol ne kadar banal bişey yeaaaaaaaaa..." ya da "hala fitbol mu seyrediyorsunuz yeaa" cümlelerini duyabiliyoruz. Şimdi bu gelenek kendi başkan ve yöneticileri tarafından da bizzat devam ettiriliyor.

Bu camianın kazandıkları başarıları "kutu satma" mefhumu ortaya çıkmadan önce milli bir olay gibi gören toplum, bu kutuları satmak için kin ve nefrete ve dahi düşmanlığa sevk edilince işler önce bi değişmeye başladı. Kutu satmak için birbirini desteklemek değil; ölümüne kin gütmek gerekirdi çünkü. Centilmenlik ancak çooook seyrek görüldüğü zamanlarda bir William Wallace miti gibi olurdu; haftalarca konuşulur, gündem yaratır ve özlem duyulan bir olgu olduğu nidalarıyla bu kaosu yaratan yayıncı şerefsizlerce kuruyuncaya, içi boşaltılıncaya kadar sömürülebilirdi.

O zamanlarda topyekün desteklendiklerini unutan bu andaval tayfa öteki sarışın kardeşinin kendini "cumhuriyet" ilan ettiği zamanki kibir ve ukalalığa gömüldü zamanla. Sandı ki Türkiye ve Türk futbolu kendilerinden oluşuyor... Ama anlaşıldı ki bileğinin yetmediği yerde keseleri, keselerinin yetmediği yerde de duaları devreye giriveriyordu.

Türkiye'nin Galatasaray'ını bir rüyaya sürükleyen; Hatemoğlu takım elbiseli, emekli albay traşlı teknik adamı Signor Terim oldu bir anda. Olduğu anda da yaptığı her hareketten, her jest ve mimikten anasından Stefano Bemer'lerle, Aubercy'lerle doğduğu izlenimi yaratan; transfer olduğu ülkenin filmlerine hayranlığından olsa gerek üç tel saçını briyantinle geriye yatırarak Don Terim'e dönüşen bir figür oluştu... işte o andan itibaren şu an tartışmaya başladığınız konuyu doğuran değişim başlayıverdi. O Türkiye'nin Terim'inin görgüsüzlüğü futbolculara da yansıdı, çığ oldu büyüdü ve durdurulamaz bir magandalığa dönüştü.

Oysa biz onu Emre Belözoğlu'na tokadı çakıp elinden lüks arabasının anahtarını aldığında sevmiştik. O zaman harbiden "Godfather"dı çünkü. Sporcusunu ve taraftarını iyiye yönlendiriyor ve rol model oluyordu.

Sonra yer altı ve tarikatlar da dahil olmak üzere aldıkları destekler, verdikleri rüşvetler ortaya çıkmasına rağmen kalitesizlik, teknik-taktik ve analitik düşünme yoksunluğu ve "kazanmak için her yol mübah ulan" anlayışının giderek yozlaşan yeni jenerasyonlara yansımasıyla ahan da bu tribünler çıktı ortaya.

Ben şu an hangi takımdan olurlarsa olsunlar kızmıyorum artık bu tribünlere. Ne için orada olduğunun bilincinde olmayan aptal sürüler haline dönüştüler bana göre.

Ama illa derseniz ki "başlığın altına yorum yapman gerekiyor", o zaman size rahatlıkla şunu söyleyebilirim:

Galatasaray taraftarı 1991 yılında otobüs durağında beklerken sırf boynunda Beşiktaş atkısı olduğu için otuz kişi tarafından dövülerek öldürülen mühendis Oktay'ın, 2002 yılında da iki Leeds United taraftarının katilleridir.

Aralarından Alparslan abi gibi değerli insanları çıkartmış olsalar bile (en azından bizim dönek kebapçı amigo gibi değildi rahmetli) genel olarak toplumda statü olarak nerede duracağını bilemeyen, fransızlıkla lümpenlik arasında gidip gelen boş bir topluluktur.

Beni okuduğunuz için teşekkür ederim.

nike vs puma vs adidas

Bunların arasındaki farkı senelerdir alım gücü/trend/prim üçgeninden başka türlü ele alan olduysa o azınlık kitle karşısında ceketimin önünü ilikleyeceğimi baştan ifade etmek istiyorum.

insan yaradılışının en büyük özelliklerinden biri olan "farklı olarak önce hemcinse; akabinde de karşı cinse hükmetme" olgusunun küçük bir örneğidir bu ve benzeri markalar.

içtiğin su markasından bindiğin arabaya, götünü sildiğin tuvalet kağıdından kullandığın diş fırçasına kadar "etiket" yaşamaya çalışır, yaşamayı ister deli gönül.

Parayı bulamayanın iki seçeneği vardır:

1. Duyar kasmak
2. Entellik kisvesi altında muhalefet yapmak

Bu böyle uzayıp gidebilecek bir listedir ayrı konu ama bu minvalde (bkz: under armour) diyerek içinde bulunduğumuz zaman diliminin trendiyle sizleri başbaşa bırakıyorum. (bkz: Nike)bile yanında amele kaldı belirli bir güruh için.

mert sert

başlığı açan arkadaşa hak veriyorum; ancak, bunu bir de isim soyad olarak taşıyan insanlar var. Onnaranoğlacağk?

mert sert

başlığı açan arkadaşa hak veriyorum; ancak, bunu bir de isim soyad olarak taşıyan insanlar var. Onnaranoğlacağk?

blonde mermaid

ezik sözlüğe dadandığı yıllarda bunun ne mal olduğunu anlayıp basmıştık kıçına tekmeyi. Orada da millete şirinlik yapıp odak obje olma derdinde ilgi budalası bir tipti. Şimdi bir de tarz / stil yarışmalarına falan katıldığını da öğrendim ki breh breh breh...

Ne demiş atalarımız??

Katranı kaynatırsan olur mu şeker? Cinsini sektirdiğim cinsine çeker.

boru sesi

girdiği ortama göre değişkenlik arz edebilen olgu.

misal: (bkz: hart)
ekstra misal: (bkz: colp)

dod

8 yaş ve 120.000 km sınırı olduğu halde akın akın takasa araba almayı kendine ilke edinmiş, piyasa fiyatının en az iki üç milyar aşşa paha biçmek üzere uzmanlaştırılmış mensuplarının araç, model, km, standart ve opsiyonel donanımlar sayıldığında onbeş saniyeliğine boyut değiştirip matrixvari bakışlar fırlatarak boktan bir rakam verdikleri otomotiv sektörü parçası.

piç kurusu

ince ve tercihan bakır bir telin tüm piçler toplanarak kulaklarına sokulmasıyla oluşturulacak zincirin iki duvar arasına gerilmesiyle oluşturulabilecek kışlık sarfiyat maddesi.

burnundan solumak

bu tip solunumlarda şnorkel denen edevatın kifayetsiz kalacağı durum

nihat genç

tartışılan konuyu dinlerken jest mimik ve pozisyon itibariyle de takip edilmesi gereken son zamanlarda eşine az rastlanır durulukta ifade kullanan lombak çizeri görünümlü kişi

dans kursu

hemen hemen tüm hatunlarda görülebilecek rahatsızlıktır. partner olayı da işe bulaştığından el altındaki ilk erkek arkadaş ya da zavallı koca binbir türlü laftan sonra pes ederek beyaz bayrak cekecektir. şimdilik bunu bir ayrıcalık ve prestij zanneden bayan kişiler her muhabbetlerinde kendileriyle aynı düşünen hemcinslerini farkederek "ay bu da mı , ay sen de mi, ay o da mı" yorumlarını yapacak ve bu güzel sosyal mevzuatın da uzun marlboroyla aynı klasmana girmesini sağlayacaklardır.

ernesto che guevara

devrimci lider fidel castro'nun sağ kolu ve askeri gücü...

heryeri temizledikten sonra "dur lan şu bolivyaya da bi uzayalım belki orda da bişeyler çıkar" diyerek dandik bi bolivya eri tarafından zımbalanmış meraklı köfteci. ya meraktan ya. .......rraktan di mi abicim!

minik minik minik kelebek
minik kelebek minik kelebek
dur yerinde uçmak ne demek
uçmak ne demek uçmak ne demek

fazla gezinme git bi dalda dur
git bi dalda dur git bi dalda dur
fazla tepinme yerinde otur
yerinde otur git otur!

voltran

beş aslanın birleşimiyle oluşacağını her defasında ümit ettiğim ancak hipna bir farenin siyah aslanın anahtarını şaka amaçlı olarak yuvasında saklamasıyla en az on beş bölüm "şindi voltran olacak" dediğim ama her defasında "aaaallllllll" (bkz: nah) dığım teknoloji harikası. bi de evrenin koruyuculuğu misyonu var bunun!

kapak

yeteri kadar biriktirildiğinde tabak, çanak, bardak vs. gibi materyallere beles sahip olma ayrıcalığı kazandıracağından züccaciye ve çeyiz mağazalarının iflasına sebep olabilecek plastik gereç.

benny benassi

muhtemelen dünya çapında optik anlaşmaları yapmış ve bundan yüklüce kara geçmiş kişilik.

bursa

çocukluğum, gençliğim, hayallerim, arzularım, korkularım, sevinçlerim.... kısacası hayatım bursa... altıparmak'ta beğenilen bir ayakkabı bursa...itfaiye meydanı *, tophanede bir çay buğusu, timurtaş paşa'ya okunan bir fatiha bursa... yeşil türbe'ye hayran olmak, fatih'in doğduğu eve saygı duymak bursa...maçlarında setbaşı'ndan stada kadar timsah yapılan yer bursa...macır'lara * bağrını açmış kutsal şehir bursa...kışın kurum kokusunu ciğerlerime her çektiğimde bana time portal açan yer bursa...ankara'dan ulaşmak için yola çıktığımda zeynel'de mutlak durduğum yer bursa...uluabat'lı hasan'ın yüceliğini her düşündüğümde tüylerimi diken diken eden yerdir bursa...zeki müren'iyle fatih ürek'iyle bağrıma bastığım yer bursa...mahallede top oynarken hangi kapıyı çalarsanız çalın size su verilen yerdir bursa...kurban bayramlarında kurbanın en güzel yerlerinin komşuya bırakılıp kalanına razı olunan yerdir bursa...gecenin birinde bile setbaşı köprüsü üstünde hanımlarımızın özgürce dolaşıp çekirdek yiyerek dolaştıkları ve gençlerin rahatsız ederim korkusuyla başlarını çevirip bakmadıkları yerdir bursa...bayramlaşmanın anlamının ne olduğunu öğreten, emir sultan'da sonsuzluğa kanıt oluşturan yerdir bursa...senelerce türkiye'nin yükünü çekmiş, işçisin sen işçi kalma diyen yerdir bursa... akıttığın terin karşılığını en güzel alacağın yerdir bursa...ölürken sırtını sıvazlayıp hoşgeldin diyendir bursa...

ikimiz bir fidanın güller açan dalıyız bursa.

seni seviyorum
işte öyle bir şey...