bugün

entry'ler (29)

7 temmuz 2008 dehset plani

eğer böyle bir plan sözkonusuysa, bunu öğrenir öğrenmez bir an önce iddianame haline getirmeyip 13 ay bekletenler uykucu, soruşturma başlar başlamaz darbe takvimini geri çekmeyip 13 ay bekleyenler salaktır.

13 aydır onu bunu topla ve 5 gün sonra darbe yapılacağını söyle...

(bkz: yedik onu biz)

böyle ciddi bir suçlamanın iddianamenin tamamlanması için yeterli olmadığını düşünen salakların olması ne güzel. insana kendini zeki hissettiren böyle oluşumlara da ihtiyaç var tabii.

fatih terim

Kamuoyunun fikirlerine saygı göstermekle kamuoyunun söylediklerini yapmak ayrı şeydir. tabii ki işini toplumun söylediklerine göre yapması beklenemez. ancak kendisi gibi düşünmeyen insanlara da "istanbul'da görüşürüz" deme hakkı yoktur.

"ama başarılı olup milyon dolarlık tanıtım yapıyor" diyenlere sözüm yok. para karşılığı yüzüne tükürülmeyi hazmedenler varsa ona birşey diyemem.

zaten bir olay, insan veya kavram türkiye'ye para, başarı veya tanıtım getiriyorsa bu duruma neden olan adamın her terbiyesizliği yapma hakkı doğuyor. çocuğunuzun, iş arkadaşınızın, eşinizin, dostunuzun böyle insanlardan oluşmasını hiç arzu ettiniz mi? ettiyseniz ne ala, o tercihe de saygı duyarım. ama emediysek ne olur sanal alemde de günlük hayattaki kendi tercihlerinize saygı duyalım.

"türk gururludur" diyoruz ama fransız, italyan veya ingiliz kamuoyuna para vererek saygısızlığa ikna etmek kolay değildir.

"onların para ve tanıtıma ihtiyacı yok" diyen dilenci edebiyatına ise sadece güler geçerim.

egemenlik kayitsiz sartsiz anayasa mahkemesinindir

"salman rüşdi'nin iran halkının neredeyse tamamı tarafından linç edilmek istenmesi milli iradeye saygıdan dolayı kabul edilmeli midir" sorusunu akla getiren önerme.

(bkz: demagoji)

1 2 3 4 5 galatasaray 7 besiktas 9 10

samsunspor ve beşiktaş'ın fenerbahçe'yi arka arkaya 2 sezon 2'şer defadan toplam 4 defa 4-0 yendiği günlerde dillere dolanan "arkayı fenerliyelim" tarzı dolmuşçu esprileri türemişti. 86-87 ve 87-88 sezonlarıydı.

sonra beşiktaş feneri kadıköy'de beşleyince büyü bozuldu ve dolmuşçular bu espriyi bir kenara bıraktı tabii. hele fenerbahçe aydın'dan istanbul'da 6, sigma'dan deplasmanda 7 tane yiyince işin iyice boku çıktı. karanlık günlerdi ama neyse ki o günlerde sözlük geyikleri yoktu. şans işte.

olsa şöyle olurdu:
1 2 3 fener fener (bjk+gs+fener) fener bjk 9 adanademirspor

(bkz: bir aydınspor vardı noldu ona)

bjk'yı 6 hanesine yazdıran leeds'i de unutmadık tabii. takım yenilir yener bunda gocunacak birşey yok. asıl sorun haftada 3 dk. maç özeti izleyen milyonların hafta boyu 72 saat sidik yarışı üzerinden futbol konuştuğunu zannetmesidir.

zekeriya temizel

bakanlık koltuğundan ayrılırken "3 yıl sonra programımla döneceğim" diyerek dinleyenlere anlık bir kabus yaşatmıştır. neyse ki 7 yıl oldu ama kendisinden ses seda yok.

bakanlık yaptığı dönemde bankaların patır patır batması başlangıçta "yolsuzlukların üzerine gidiliyor" izlenimi verse de sonuçta kabak yine vatandaşın başına patlamıştır.

euro ya avro demek

dalır'a dolar, london'a londra demektir.

lan istanbul sen mi buyuksun ben mi

cem yılmaz'ın bir tiplemesinin ağzından çıkan soru cümlesidir.

"ben şovumu yapar giderim ama sizin üzerinizde ne etki yapacağını bilemem. mesela yahya kemal gibi birisi istanbul'a bakıp muhteşem eserler verir, bir başkası aynı siluete bakıp "lan ittanbul sen mi buyutsun ben mi, senin ananı sitecem" diye yumruklarını sıkarak haykırır. şehir aynı şehir ama her bunye uzerindeki etkisi farklı"

cy

solun yetistirdigi en buyuk liderin baykal olmasi

her duzen kendi adamini yetistirir prensibinin bir sonucunu evrensel doğru zanneden yanlış bir varsayımdır.

doğrusu şudur:

- mevcut siyasi partiler yasasının çıkarabildiği parti başkanı deniz baykaldır.

ankara halki

melih gökçek'le arasında kurduğu kimyasal bağ sayesinde* kobay mertebesine yükselmiş topluluktur.

(bkz: melih gokcek in ankara ya kizilirmak suyu icirmesi)

deney hayvani

üzerinde yapılan son deneylerden sonra ankara halkının dahil olduğu canlılar grubu.

(bkz: melih gokcek in ankara ya kizilirmak suyu icirmesi)

http://www.netbul.com/sic...akhaberdisp.asp?id=300672

melih gökçek

kızılırmak suyunun kimyasal içeriğinde bir sorun olsa da olmasa da hakkında kişisel tazminat davalarının açılması gereken kişidir.

insanların her gün kullandıkları su ile ilgili böyle bir tasarrufu yapan kişinin hala birileri tarafından savunulması çok ilginç bir durum. zira eleştirilen şey asıl olarak suyun zararlı olup olmaması değil, halkın kobay olarak kullanılmasıdır. kişinin kendi rızası ve bilgisi olmadan yaptığınız deney hukuka ve ahlaka aykırıdır. deney sonucunun yararlı veya zararlı olması mühim değildir.

müslümanlar dini özgürlük sorunu yaşıyor

melih gökçek'in ankara'ya getirdiği boklu sular yüzünden "temizlenme" özgürlüğünü kullanamayanların dahil olduğu gruptur.

malum temizlik imandandır.

edit: aman da gökçek'in de çok zikindeydi sizin ona yalakalık edip bu yazıyı kötülemeniz. kesin akşam kapınıza bir torba kömür bırakır.

umarım gökçek önümüzdeki sene 21 gün suyunuza fare zehiri katar ve sonra "hani fare zehiri öldürüyordu. bakın denedik işte size bir bok olmuyor. afedersiniz hayvan gibisiniz" der ve sizi daha bir kendine bağlar.

(bkz: 4s kuralı)

http://www.netbul.com/sic...akhaberdisp.asp?id=300672

ali babacan

mayıs 2008 itibarıyla dışişleri bakanı ve başmüzakerecidir. (önemli not: türkiye adına görev yapmaktadır)

Avrupa Parlamentosu Dış ilişkiler Komitesi üyelerine yaptigi konusmada "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor" diyerek ülkesini şikayet etmiştir.

durum sorundur değildir o da tartışılır. ancak bugüne kadar aile içi şikayetlerini bakkala manava yaparak başarıya ulaşanı gören varsa beri gelsin. yöntem içerikten bağımsız olarak rezalet ötesi.

ve varsaydığı problemi bu yolla çözmeye çalışan bir adam, bir "strateji uzmanı" olarak dışışleri bakanı koltuğunda.

gittiği her ülkede ve yaptığı her dış görüşmede babacan'ın takındığı ağlamaklı üslupla parti kapatmayı, türban sorununu, dinini bir türlü yaşayamadığını anlatması ancak bize has bir durum olsa gerek.

düşünsenize alman bir bakan türkiye'ye gelip "ya bizim orada sadece türkleri değil almanları da yakıyorlar" dese bir daha almanya'ya ayak basabilir mi dersiniz?

çarşı

kendini feshettiğini söyleyen grup "çarşı" değil bir süredir kendinin "çarşı" olduğunu iddia eden gruptur.

çarşı grubunun yaşı, kendini çarşı lideri zannedenin yaşından büyüktür. tabii herşeyin internetle başladığını zannedenler için bunu anlamak zor olabilir ama "çarşı" kavramından haberdar olmamın 1978 yılına rastladığı düşünülecek olursa, daha da evveliyatı olduğu anlaşılır. kim kimin adına neyi feshediyor anlamış değilim.

okul müdürünün okulu feshetmesi kadar komik bir olay. o sadece görevinden istifa edebilir. tabii eğer gerçekten o görevdeyse.

atatürk tişörtleri

olay eleştirilebilir veya övülebilir o ayrı. ama kesin olan birşey var, bu tişörtleri modernist değil de adidas, nike, DKNY üretmiş ve amerika'da satışa sunmuş olsa milli gurur vesilesi olur, devlet kademelerinde, özel gün ve haftalarda hüngür kıyamet satış olurdu.

biz de için için sevinir sevinç gözyaşı dökerdik.

ama yapan firma türk ise "çok ayıp!"

bunları yazarken aklıma ne geldi. bundan 6-7 ay once whoshouldliveagain diye bir olay patlak vermişti. vatandaşlık görevini yerine getirip atatürk'e oy verenlerden birisi daha sonra sitenin bir türk'e ait olduğunu öğrenince internette yaylım ateş başlatmış ve site sahibinin, google toolbar'lardan filan para kazandığını ortaya çıkararak bunun bir terbiyesizlik olduğunu iddia etmişti.

önce ben de bu saldırıyı haklı buldum.

ama sonra "niyeki?" dedim.

"siteyi yapan ve parayı götüren george olunca evrensel bir hareket, cevri olunca şerefsizlik oluyor. bu nasıl iştir" diye sordum kendime. cevabını hala bulabilmiş değilim. parayı götüren bizden olunca biraz rahatsız oluyorum galiba.

yine de satırlarımıza klasik şekilde son verelim ve gönül rahatlığıyla işimize dönelim.

(bkz: ata rakı)
(bkz: bir marka olarak atatürk)

çocuğun beklenmedik anda erotik kelime söylemesi

yıllar önce bir banliyö treninde türlü sempatiklikler yapıp herkesin ilgisini üzerine toplayan 4-5 yaşlarındaki erkek çocuğunun yaptığı şeydir.

- adın ne senin?
- okula gidiyor musun?
- anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?
- vs.
- vs.

bir an sessizlik olur. çocuk yanındaki annesinin kendisine en yakın yerini göstererek:

+ Amca bak bu annemin götü.
- Şşş oğlum çok ayıp!
+ Bakın bu göt!
- (Çimdik)
+ Uaaaagh! Ne sıkıyosun be? Göt işte göt göt göt! Bakın bu annemin götü! Iaaaaargghhh! seni babama söyliycem, hıvuaaaaaa! güövt işte göööövvheaaae!

(bkz: yer yarılsa da içine girsem denilen anlar)

c ronaldo nun götünün kalkması

oysa ne güzel olurdu "rakı şiş kebap, belly dancer, boğaz, 3 buyukler" muhabbeti yapsa.

soru şudur: "türk milli takımının şu an en formda oyuncusunun porto veya lisbon'a transferi ile ronaldo'nun türkiye'ye transferini karşılaştırabilir miyiz?"

ha tabii bu iki olayı karşılaştırmak bir eziklik göstergesidir kesin.

zaten bir insan kendini üstün görüyorsa "götü kalkmış" karşıdakini üstün görüyorsa "ezik" tir. normal olan başarı veya başarısızlığı ölçü almadan herkesin eşit olduğunu varsaymaktır.

o halde şuradan buyurun:

- yerli malı yurdun malı, herkes türkü yalamalı.

yine de merak edenler icin soyle birseydir:

http://ronaldo-is.com/pics/ronaldo-diving.jpg

hulki cevizoğlu

icat yaptığını iddia edenleri ekrana çıkarmadığı sürece inandırıcılığı yüksek olan gazeteci.

popüler bilim dergisi ile ilişkisi düşünüldüğünde aslında teknolojik çalışmalar konusunda da yetkin olması gerektiği düşünülür. ancak yıllar önce hasbelkader benim de tanışmış olduğum birini (şu piri reis haritasından hareketle bilimi çözen çocuk) programına "anlaşılması gereken bir mucit" edasıyla çıkarınca açıkçası çok şaşırmıştım. saatlerce yakıtsız uçan uçak, kendi kendini şarj eden araba gibi mesnetsiz ilkokul çocuğu teorileri ekranda dillendirildi. konuğu bu kadar sığ bir programı bu kadar ciddi ve hakim bir tavırla sunan bir insanın diğer programlarındaki ciddiyetinin konuya hakimiyetten kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair önemli şüphelerim oluştu.

oysa gecenin bir saati "hadi artık programı bitirmemiz lazım" paniği yaşamadan en ince siyasi veya stratejik ayrıntının üzerinde dakikalar harcaması önemli bir titizlik göstergesidir. bu durum hala devam ediyor ancak bir ara yaptığı teknoloji tabanlı programlar bence kariyerinin dip noktasını oluşturuyor. neyse ki bu mucitlere kol kanat germe tavrı uzun sürmedi.

bülent uygun

sivasspor'un dördüncülüğünü vestel manisasporlu futbolcuların solaryuma girmesine ve manita peşinde koşmasına bağlamıştır.

kaşlar kalkık acıların çocuğu rolünü bir kenara bırakmazsa futbol onu bir kenara bırakacak. bu sezonki açıklamalarından sonra bıraktı bile belki.

kendisinin ahlak, milliyetcilik, din, vatan sevgisi, psikoloji, futbol, yonetim, adalet, ekonomi, federasyon başkanlığı vs. konularında araştırmaları mevcuttur.

fikirlerinin, şiirlerinin ve vecizelerinin yer aldığı bir de internet sayfasi mevcuttur.

Canım feda toprağına
Akan suya, yaprağına
Yetmiş milyon Mehmetçiğin
Selam durur bayrağına

YAŞAR Paşam emrindeyiz Sadakattir yeminimiz
Tek yürekte, tek bir rengiz Mehmediz biz, Mehmetçiğiz.

Selam olsun vatanıma
Suyun içtim kana kana
Kıyameti yaşatırız.
O vatana yan bakana

BÜLENT UYGUN

- Adalet adalet diye bağıran adaletsizlerin yanında durmaktansa, adaletsizce ölmeyi tercih ederim. Gerçek adaletinde kendi vicdanları olduğunu bilmeyenlerede güler geçerim..!

Bülent UYGUN

http://www.bulentuygun.com.tr

genc yasta profesor olmak

her zaman zeki olmayı gerektirmez. Bazen kolay yolu seçenlerin elde ettiği de olabilir. eskidendi 3 yılda doktora bitirenlere gıpta etmem.

bir de tabii şu "x yaşta profesor olma" kavramı var kafayı karıştıran. profesörlük dünyanın her yerinde geçerli olan evrensel bir unvan değildir. hatta birçok ülkede üniversiteden üniversiteye bile değişebilir. bir kadro meselesidir. evrensel olan unvan doktora unvanıdır ki onun da hangi üniversiteden alındığı büyük önem arzeder.

(bkz: assistant professor)
(bkz: associate professor)
(bkz: full professor)