bugün

entry'ler (536)

uludağ sözlük

selam uludağ sözlük. ben geldim. kaç yıl oldu yazmayalı saymadım fakat değişik oldu be sözlük.
neyse arada yazarım
kib, ok, bye...

elektirik faturaları

100 tl lik faturanızda ort. 56 tl elektrik bedeli diğerleri vergi,fon, dağıtım bedeli gibi 44 lira bedel ödenir. yıllık 4500 kwh ve üzeri kullanan her abone tedarikçi firmasını değiştirme hakkına sahiptir. yani aylık 133 tl ve üstü gelen her fatura farklı bir tedarikçiye geçerek daha indirimli elektrik kullanabilir. ilgilenenler mesaj kutumu yeşillendirebilir.

17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu

Bir masal aslında , anlamak isteyenlere...

iran dan aldığımız doğalgaz karşılığı, altın verdiğimizi ve bunu da bir kamu bankası üzerinden yaptığımızı zaten nisan ayında A.B.D. nin bankayı kara listeye almak istemesinden biliyorduk.
Rüşvet operasyonun elbette ki bir amerika ayağı var. Zenginleştirilmiş uranyumla atom bombası yapmayı hedefleyen ve açıkça amerika yı kendine hedef edinen ülke olan iran a karşı amerika kendince ambargolar oluşturuyor. Siz burada ya iranla amerikaya rağmen ticarete devam edersiniz ve A.B.D. nin , AB ülkeleri nin tıpkı iran a yaptığı gibi ambargo koyulmasına göz yumarsınız ya da iranla çalışmaz diğer ülkelerle ticaretinizi genişletirsiniz. Oysa ki biz 3. seçenek olarak el altından iranla doğalgaz- altın alış verişine girdi.

Tabi ki iranla ticaret ilişkilerimiz genişletilmeli ama bunu yasal zeminlere oturtmanın bir yolu bulunmalı ya da yaptığın alış-verişi daha iyi kamufle etmelisin. Yoksa karşında aklını aptal yerine koyabileceğin bir halk yok.

Gel gelelim işin rüşvet ve yolsuzluk boyutuna.
Şimdi efendim bu aradaki gaz- altın ticaretini iranlı genç bir iş adamı yürütüyor. tabi bu işler yasal olarak yapabilmesi için de - ki geçtiğimiz yıllarda moskova da 150 milyon dolarlarını kaptırdılar kaçakçılıktan- bazı bakanlıklardan ve bankalardan yardım alması gerekli. Misalen bu sene belki haberlerden hatırlayacağınız üzere Atatürk Hava alanında uçakta yakalanan 1.2 tonluk altın. Bu altınlar yakalanıp mühürleniyor ama genç iranlı arkadaş bazı siyasi görevlilere ve onların oğullarına , bürokratlara rüşvet vererek mührü açtırıyor. "Altın"ı da doğal taş olarak gümrükten geçirip uçağı tekrar teslim alıyor. Bu şekilde yapılan onlarca ticarete siyasi ve yakın oğulları aracılık ederek rüşvet aldığı iddia ediliyor.

işin imar kısmı ile ilgili zaten özellikle istanbul da yaşıyorsanız biraz kafanızı kaldırıp bir kaç ilçe gezin ve hangi binaların ne kadar kat olduğu kaç paraya satıldığını, diğer müteahhit ve vatandaşların binalarının kaç kat olduğunu filan baksanız bile anlarsınız.
Tabi burada da siyasi görevliler ve oğulları işin içerisinde. imar ı olmayan yerlerin nasıl bir anda imara açıldığı gibi işler...

Son olarak para kaşılığında ülke vatandaşlığı yapma , tarihi eserleri yabancılara yasa dışı olarak satma ve istanbul da bir belediye nin sit alanı yerleri imara açması ve marmaraya zarar verecek şekilde raporlanmış bir arsa da inşaat izninin verilmesi iddiaları.
Yani operasyon 3+1. 3 tane ayrı ayrı ama belki bağlantılarda olabilecek bir operasyon ve ek olarak dışarıdan özellikle iranla ticaret kısmı ile ilgilenilen dış operasyon. Ee cemaat neresinde bunun. Cemaat işin her yerinde.

Yazı da ki kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür.

Ayrıca bakınız:
http://sozcu.com.tr/2013/...dogana-ders-olsun-426543/

türkiye nin dış politikası

Bugün itibariyle pratik ve reel değerlendirmeler ile bakıldığında, sınır komşuları, orta doğu ülkeleri, ABülkeleri ve Asya ülkeleri ile ilişkileri hem siyaset hem bazı ülkelerle de ekonomik anlamda kötü yönetiliyor. Bu kötü yönetimin en büyük sebebi ise tutarlılık, orta vadeli ve anlık değerlendirme analizlerinin iyi yapılamaması.

Irak devlet başkan yardımcısını Tarık Haşimi ülke de barındırılarak şuan ki mevcut yönetim olan Maliki ile ilişkilerimiz çok kötü. Bu durum hem sınır güvenliğimize hem ekonomik genişlememize engel teşkil ediyor. Bugün Irakta çalışmaya gden bir çok Türk firmasına ve çalışanlarına çeşitli zorluklar yaşatıldığını, pasaport işlemlerinde geciktirmeler yapıldığını biliyoruz.

Suriye konusu en açık tabirle bu hükumetin yaptığı en büyük dangalaklıklardan birisi. 3 yıl önce ikili ilişkiler devlet başkanlarınız bodrumda beraber tatil yaparken şuan savaş çığırtkanlığı yapmak ve bölgede ki muhalefeti desteklemek en basit tabirle "düşünememektir".

Şöyle ki,
Bugün Esadın halkını katlediyor diye müdahale istiyorsanız, diktatör diye müdahale istiyorsanız o zaman Ömer el beşir ile yaptığınız görüşmenin ne olduğu, Esad ın 3 yıl önce de diktatör olduğu, yakın ilişkiler kurmaya çalıştığınız Özbekistan başkanının da bir diktatör olduğu karşınıza çıkartılır. işte o zaman samimiyetiniz daha da önemlisi saygınlığınız azalır ve azalıyorda.

işin muhalif grupları destekleme boyutu ise daha feci sonuçlar doğurabilir. Bugün desteklediğiniz radikal dinci terörist gruplar * her geçen gün güney sınırınıza daha da yerleşmekte ve sizin sınırlarınızdan istediği gibi geçebiliyor. Yarın bitecek olan suriye iç savaşında bu grupların kontrolünü Türkiye nasıl sağlayacak? Bu sorunun cevabını bilmeyen yegane kişi sayın Davutoğlu dur bence. Şuan da bile ellerinde kimyasal silahlar olan bu gruplar, sadece kendi mezhebinden değil diye adam , kadın , çocuk öldüren bu gruplar yarın hizbullahgibi 10 sene önce ki HSBC bombalaması gibi ülkemizde terör olaylarına devam edebilirler.

Mısır konusunda hatta daha genel bi başlık olan arap baharı konusunda hükümet kendisini 1.5 yıl öncesine kadar gayet başarılı görüyordu. Hatta kendilerini U.S.A ile beraber bu projenin yöneticisi olarak atadılar. Fakat bugün olanların hiçte bekledikleri gibi olmadığı çok açık. Bölgede istikrar sağlanamadığı gibi 3 yıl öncesine göre daha da karıştı. Son Mısır darbesi ile beraber Türkiye nin Mısır ile ilişkileri diplomatik seviye de neredeyse durdu ve işin daha vahim tarafı kendi ülkesinde yapılan eylemlerde hükumetin tavırlarını eleştirenlere tahammülü olmayanlar bugün Mısır iş içlerine karışacak düzeye geldiler. Mısır özellikle Osmanlıdan sonra Arapların ağabeyi konumuna geldi. Mısır da hakim ilişkiler kuramamamız demek bölge coğrafyasında büyük bir boşlukta durmamızı sağlar. Mısırda halkın darbeden önce Mursiyi istememesi , AKP nin bu istekleri görmeyip sadece darbe oldu "tüh size , bi daha sizle konuşmam" politikası hiçbir işe yaramadığı gibi gelecekte askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik anlamda da Türkiye nin aleyhine olacaktır.

Dünya dış ilişkilerinde elbette ki Amerika , Rusya , Almanya ,ingiltere Hatta artık Çin gibi önemli ülkeler gözetilerek icra edilmeli. Lakin Emperyalist düzenin savaş çığırtkanlığını yapmak ülkenize sadece kan ve göz yaşı getirir. Derin strateji bu ülkelerin karşısında "diklenmeden dik durmayı" gerektirir. Kendi politik konumunuzu çok iyi konumlandırmadan ve ülkelerle ilişkilerinde "ya herro ya merro" zihniyetiyle bi yere varılmadığı çok açık.

gel de türkçeleştir denilen sözcükler

(bkz: offside) anlatması bile zor.

milliyet

Demirören ailesinin eline geçmesiyle yayın çizgisini hükümete yakın olmaktan çok hükümet için çalışır durumuna geçirmiş gazete. Doğan grubundayken de bi farkı olmasa da en azından yazarları istedikleri konuda yazabiliyordu.Hasan Cemal in kovulması, Derya Sazak ın görevden alınması ve son olarak Can Dündar ın kovulmasıyla beraber basında ki baskının bir örneği oldular. Muhalif yazan bir kaç kalemi kalsada gazetecileri kendi çıkarlarına harcamalarından ve can dündar ın kovulması yüzünden 2002 yılından beri aktif olarak her gün okuduğum gazeteyi takip etmeyi bırakıyorum. Hee çok umurlarında olacağını sanmıyorum, bütün gazeteyi satsalar ne olur ki. Beyoğlunda yapılan bir avm nin kaçak katından daha mı değerli...

chp vs mhp

ikisinin de son yaşanan gezi parkı eylemlerinde orada bulunan kitleyi iyi anlamama gibi bir sorunları var. mhp zaten bu tür olaylara tamamen bölücü olarak baktığından her zaman ki gibi soğuk ve basmakalıp düşünceler içerisinde. chp ise ak parti karşıtlığı ile bu eylemlere destek olmak istedi ama orada bulunan biz eylemciler buna pek rağbet göstermeyince uzaktan ama ilgilenen pozisyonunu korudu. lakin gene çözüm üretme aşamasında , ifade etme aşamasında yaratıcı fikirlerini sunamadı. her ne kadar eylemlere milletvekili bazında destek olsalarda, kritik zamanlarda, polisin şiddet uyguladığı zamanlarda daha yaratıcı fikirler sunabilirdi. Türkiye de ilk defa yaşanan bu olaylara bütün siyasal muktedirler ve muhalefetler kısaca bâb-ı ali teknolojik yenilikleri anlama, y kuşağını tanıma konusunda çok zayıf kaldı. artık 70 lerin devletçi toplumundan çok, bireysel özgürlükçü gençler var. tam bu noktada mhp çok eksik , chp gençlerle ama genç yönetimsiz, akp ise kendine siyasal miğferler aramakta ama kutuplaşmış toplumda her ne kadar kendilerine kısa vadede yandaş bulsalar da uzun vadede bireysel özgürlük, sınırsız bilgi zenginliği daha cazip hale gelecek ve en nihayetinde her birey topumda kendine göre özerk olacaktır. * tabi burada sorun özgürlük isteyen kitlelerin kalifiyesi. eylemlerde bulunanları her ne kadar 90 kuşağı densede eylemcilerin yaş ortalaması 28. yani daha çok 80 lerde doğmuş, internet çağı önce bilgiyi tartışarak ,araştırarak ve internet dışı kaynaklardan okuyarak almış bir nesil var. bu durum kendi bilgilerini belki daha sağlam yapmaz ama daha şüpheci ve araştırmacı yapar. 90 kuşağı ise internetten gördüğü her şeye inanan bir nesil. orada bulunan bir çok eylemci dahi siyasal parti görüşü olmasa da gelme motivasyonları "atatürk düşmanlığı yapanların karşısında durma" , "tc kaldırılıyor" gibi siyaasl fikir ve bilgilerden çok tepkisel olaylardı. tabi konulara genel olarak hakim çok değerli arkadaşlarda var. ama men nihayetinde bilinçli, bilinçsiz herkesin tek arzuladığı özgürlüktü. bu yüzden bu kadar katı çizgileri olan chp ve mhp kendilerini muhakkak basma kalıplardan kurtarmalı. ak parti kanadı da ise gençlere ulaşma çabasında daha yoğun bir çaba var. liberalle liberal, solcu ile solcu sağcı ile sağcı oluyor ama temelde hem bir fikrin muhafazakarlığın vermiş olduğu baskı mevcut. toplumun her kesiminden oy alma sebeplerinden biri bu. lakin akp her ne kadar gençlere ulaşsa da chp ve mhp kadar hatta onlardan biraz daha fazla özgürlük kısıtlamaları yapan bir parti.
Son olarak chp ve mhp iktidar olabilmek için siyasi propagandalarını , tabularını radikal şekilde değiştirmek zorundalar. ilk zamanlar çekirdek seçmen kaybı korkusu olsada bu son gezi parkı olayları çok net bir şekilde değişim isteğinin, özgürlük isteğinin insanları bir araya getirebildiği. kısa vadede bu hareketin çok sonucu olmasa da uzun vadede teknolojinin yaygınlaşması ile daha çok farklı insan bir araya gelecektir. ve son olarak umarım bütün siyasal partilerin çevre politikalarını yeniden gözden geçirir ve özellikle belediye bazından daha çok yeşil daha az imar uygulamasına, şehir planlamacı lığında doğa faktörüne daha çok yer verirler.

28 mayıs 2013 taksim gezi parkı işgali

Evet eylemlerin yoğunluğu, direnişe desteğimiz derken anca fırsatım oldu. gerçi yaklaşık 1 senedir çok yazamıyorum sözlüğe ya neyse o başka konu...

Olay, ak partinin toplumun her olayını en ince ayrıntısına kadar dizayn etme, iktidarı elinde bulundurma sarhoşluğunun 11 yıllık bir tepkisi sonucu başladı. Evet yıllar sonra yaşarsam eğer kendi evlatlarıma söyleyeceğim ilk cümle bu.
Taksim yaklaşık 6 aydır bir yayalaştırma projesi içersinde idi. Meydanın içinde ki araç trafiği yerin altına alınacaktı ve insanlar daha rahat hareket edebilecekti. Projeye başlandıktan sonra (ki bence çok acele ve gene oradaki insanları fikri alınmadan bi gece de "hop" diye başlandı) taksim in yanında , harbiye tarafına doğru bulunan gezi parkına da bir proje yapılmak istendi. Daha önce Osmanlı devletinde kışla olarak kullanılan , 30 mart olaylarında zarar gören 1918 yılında fransız şirketine satılan daha sonra cumhuriyet in ilk zamanlarında geri alınıp, kışlanın yıkılmasıyla gezi parkı yapılan yeşillik alana tekrar kışla projesi altında avm ve lüks konut yapılmak istendi. çok uzun yıllardır ülke nin yeşili , tarihi eserleri için mücadele eden insanlar bu projeye karşı çıktı. fakat ne bugun eyleme katılanlar ne katılmayanlar tarafından pek önemsenmedi. Daha önce yıkılan bir çok tarihi bina (emek sineması, beyoğlu tarihi taşarı v.b. maalesef bir çok olay) ormanlık yeşil alanlarda(acarkent villaları, akdenizde otel yapımı için kesilen ağaçlar, hesler için yok olan doğa) olduğu gibi insanların ilgisizliğinden en fazla yıkar yaparlar ya kim ne diyecek tepkisinden öte gidemedi. Doğasına ve yeşiline sahip çıkan, taksim de yeni bir avm istemeyen , özellikle taksimde çalışan , yaşayan, sahiplenen kitle (ki başlangıçta dışarıdan da destek alsada sayıca çok azlardı) belediye nin yol çalışmaları için sökmeye çalıştığı ağaçları kurtarmak adına park ın içine kamplar kurup işçilerin çalışmasını engelledi ve orada kalmaya başladı. ilk günler orada bulunan gruplar şarkılar söyleyerek, kitap okuyarak, slogan atarak, ağaçları sökmek isteyen insanların önüne geçerek karşı durdu. Sonrasında polis sabah ın 5 inde orantısız şiddet kullanarak insanlara gaz bombaları atarak, çadırlarını yakarak çok sert bir şekilde müdahale etti. Tabi bu durum sosyal medya da çok büyük bir yankı uyandırdı. Oradaki eylemcilere yapılan haksızlık bir duyarlılığa dönüştü ve binlerce inan taksime bu insanlara yardıma geldi. Bu duyarlılık karşısında polis in tavtı maalesef gene müdahale oldu. Öyle ki insanlar atılan gaz kapsülleri yüzünden yaralandı, boğulma tehlikesi yaşadı, şiddete mağruz kaldı. Oraya Bunun sonucunda maalesef bazı yerlerde eylemcilerde sert tepki vermek durumunda kaldı. Oraya kesinlikle taş atma, yolda ateş yakma, araçlara zarar verme gibi niyeti olmayan insanlar dahi bir anlık öfke patlamalarıyla olaylara sert cevapllar verdi. Tabi bu sertliği bilerek yapmak isteyenler sadece provakatörler değil canı yandığı için galeyana gelenler, ergenliğinden yapanlar da oldu. Ama orada bu taşkınlıkları yapanlar ( ki asla bir yağma yada camiyi talan etme yada bütün heryeri yakıp yıkma gibi değildi ama yinede olaması tercih edilen zararlardı) oradaki büyük grubun sadece çok küçük bir parçasıydı. Genel hava özgürlükçü barışçıl , birbirine dayanışma ruhu içersinde lan öğretmeni, doktoru, tıp öğrencisi, emeklisi,işçiisi , memuru, öğrencisi, işsizi, patronu, akp li, chp li,bdp li, mhp li, tkp li, ödp li, partisi olmayanı, kürt ü, türk ü, ermenisi, müslümanı , ateist i, desit i, yani her kesimden az ya da çok insan bulabileceğiniz bilinçli bir kalabalık, örgütlü bir halk vardı. gezi parkıyla başlayan eylem tepkiyle beraber bir dayanışmaya bazen gereksiz de olsa öfkeye ama en nihayetinde hep dayanışmaya doğru yol aldı ve alıyor. Aslında iktidar, medya , muhalefet açısında da bir çok söylenmesi gerekilen şeyler var ama onlar başka bir zaman itina ile tekrar yazılacak.

30 eylül 2011 dredg istanbul konseri

kimseyi ilgilendirmese de eşime evlenme teklifi ettiğim konser olmuştur ayrıca.

pkk nın ateşkes ilan etmesi israilin özür dilemesi

"Siyasi suçlarla ilgili olarak değil ama terör ve ölüme sebebiyet verme kapsamında idamı tartışmak elbette mümkün olabilir."
Başbakan recep tayyip erdoğan ın yaklaşık 5 ay önce verdiği demeç. Şimdi buradan idam edeceğim insanlarla niye görüşüyorsun, bu barış süreci ne saçmalık diyenlerden değilim. Barış için elbette ki her ne kadar terör örgütü de olsa müzakere şiddete kıyasla en önemli etmen. Yıllardır verilen fiziki savaş en nihayetinde bir sonuç vermediği çok açık. Eğer olacaksa barış sürecinin birinci yolu müzakere olmalıdır. Dünyada -ingiltere ira görüşmeleri gibi- bunun bazı örnekleri mevcut. Fakat pkk yı son günlerde özellikle gösterildiği gibi ezilmiş kürt haklarının savunucu bir örgüt olarak görmek yanlış olur. pkk tamımıyla bir suç örgütü yani terör örgütüdür. Uyuşturucu, organ ve insan kaçakçılığı, haraç gibi bir çok bağlantısı olan bu örgütün * yarın barış olacak ümidiyle faaliyetlerine son vermesini beklemek cahillik derecesinde saflık olur.

Şimdi bu girizgahtan sonra esas büyük resimlere bakalım. israil, büyük marmara baskını sonucu beklenen özürü geçen hafta en nihayetinde diledi. Türkiye nin bu olayda ki becerisizlikliği, gemiyi hiç bir koruma olmadan oraya göndermesi ayrıca tartışılması geren konular olsa da israil bu konuda büyük bir hatası yadsınamaz. Özür herkesin bilindiği gibi a.b.d. başakanı obama nın ziyareti sırasında bizzat obama aracılığı ile oldu. peki israil yaklaşık 2 yıl aradan sonra neden şimdi özür diledi? bilindiği gibi her devlet ulusal çıkarları olmadan hiç bir şey den taviz vermez.eğer bir vatan hainliği yoksa Recep tayyip erdoğanın eş başkanıyım dediği büyük orta doğu projesi sözüm ona demokrasi projesi son 2 yılda büyük petrol zengini orta doğu ülkelerinde geçekleşti. tabi Amerika ile sıcak ilişkileri olan suudi arabistan ve katar gibi ülkeler hariç. bölgede iki önemli güç kaldı. biri suriye biri iran. recep tayip erdoğan ın 2 sene önce ki kardeşi şimdi düşmanı esad * lı suriyede olanlar zaten malum. - bu arada 3-4 sene öncede kaddafi de dostumuzdu, ankarada çadırına ziyaret yapıyorduk o da gitti, hüsnü mübarek te öyle, bunların tesadüf olduğunu düşünmek fazla mı komploculuk olur acaba- bölgede ki en büyük güç olarak iran kalıyor. hem israil i tehtid açısından hem petrol piyasası açısından hem de elinde ki nükleer güç açısından. tabi iran a, son yıllarda ırak , afganistan, libya gibi ülkelere yapılan müdahalelerin yapılması çok güç. kaldı ki bu ülkelerde bile hala tam olarak kontrol ele geçirilmiş değil. çünkü iran hem daha disiplinli hem ekonomik olarak daha güçlü hem araplardan farklı olarak daha milliyetçi güçlü bir devlet. rusya nın ve çin in de iran a olan desteği düşünüldüğünde olası bir iran operasyonu fiziki olarak çok zorlaşıyor. şimdi tabi buraya kadar anlatıyoruz ama iran a müdahale olacağını nereden biliyorsun be adam diyenler olabilir. bunun için orta doğu da yaşanan gelişmelere , son obama gezisine bakarsak bir savaş çıkma olasılığının payı çok büyük. gel gelelim türkiyemize. böyle olası bir operasyonda türkiye nin hem coğrafi hem lojistik desteği çok önemli. amerikalılar ırak savaşından kuzeyden kara desteği vermediğimiz için bize ne kadar kızdıklarını hatırlarsınız. (bkz: türk askerinin kafasına çuval geçirilmesi) özellikle amerika, türkiye nin desteği olmadan böyle operasyonu düşünemiyor bile. tabi bunun için türk hükümetinin desteğini alması lazım. bunun için atılacak ilk adımın daha bir kaç aya kadar önce idamı konuşan sonra pkkve bdplilere ateş püsküren başbakanın öcalan ı muhatap alarak ateşkes ilan etmesini sağlamaktı. şimdi komplo teorsi üretildiği düşünülebilir fakat her nasılsa yıllardır kendi kafalarına göre ses çıkartan amerikan yanlısı ırak kürt liderleri * * bi anda pkk ve bdp ile görüşüp süreci destekliyor. ardından israil hem de ülke çıkarları olmadan kürdanını bile kırmayan israil kendi onurunu kırarak bizden özür diliyor. --tabi tekrar belirtiyim ne israil in özür dilemesine ne ateşkes sürecine karşı değilim, amacım geniş resimleri değerlendirmeye çalışmak-

peki bütün bunları sonu nereye varacak? gayet açık olan bir durum var ki olası iran savaşında pkk terör örgütünün sınırdışına çekilmesi, türkiyenin lojistik olarak savaşa destek vermesi, suriye de esad güçlerinin savaşı kaybetmesi hem iran hem abd açısından son derece olumlu senaryolar. bu sebeple türkiye çok önemli bi aktör. hem suriye hem iran konusunda kilit noktada. burada bakmamız gerek acaba kullanılıyor muyuz sonucu. dün kardeşimiz dediğimiz ülke ile bugün düşman, dün savaştığımız pkk ile bugün sınırdışına çıkartığımız din kardeşiyiz. ırak la ameirkan hükümetinin arasının açıldığını biliyoruz. rusya ve iranın da amerika ve nato tarafından ülkemize kurulan askeri füze savunma sistemlerini vurmakla tehdit ettiğini biliyoruz. en önemlisi iran a askeri müdahaleye hazırlanan bizim düşmanımız israil bizden özür diliyor. ve bizim hükümetimizde pkk ile ateşkesi getirdiğini, israile özür dilettiğini, esad a karşı dur dediği için kendini başarılı sayıyor. acaba bütün bunlar bir başarı mı? yoksa savaşa çekilmek istenen türkiye ye yapılan komplike stratejiler mi? bu kadar değişken bir coğrafya da süreçleri nasıl değerlendirmeliyiz.

son olarak gelecekte beklediklerimi yazmak istiyorum. israil, iran a yıl sonuna kadar bir müdahale yapma girişiminde bulunacağını düşünüyorum. burada iki sonuç var. biri türkiye bu sürece nasıl destek verecek. eğer türkiye destek vermezse pkk ile ateşkesin bozuluacağını düşünüyorum. eğer türkiye destek verirse önce suriye - ki suriye kafasını kaldıracak dumuda olmasa da yine de tamamıyla yok olması daha çok işlerine gelir- sonra iran a müdahale edilir- ki israil özürden hemen sonra suriye sınırını bombalaması manidar- tabi hükümet bu sureci tıpkı ırak savaşına verdiği destek gibi desteklemek istese de hem önümüzde ki seçimler hem de halktan olan çekincesi ile uzak durabilir. ama türkiye nin aleyhte yapacağı her hareket kendisine terör olarak geri döneceğini düşünüyorum. hem de her zamankinden daha güçlü...

son olarak unutulmamalı ki savaş çok korkunç bir şey. hele ki şuan için iran a yapılacak savaş felaket sonuçlara neden olabilir. önce ırak şimdi suriyede olanlar çok açık. kaldı ki iran hepsineden daha güçlü ve arkasında rusya ve çin gibi ülkelerin destekleri var. türkiye değişen dünyada tarafını iyi seçebilmeli, hükümet burnu havadanlığı ve koltuk hırslarını bir kenara bırakıp olayları iyi sezebilmeli. çok açık ki türkiye savaşa destek versede vermese de savaşta en ağır yaraları alacak. abd güdümlü politikar bizi sadece amerikanın istediği çıkarlar gerçekleşene kadar korur daha sonra yine baş başa kalır daha büyük sorunlarla uğraşırız. bu hep böyle oldu bundan sonra da böyle olacak.

kim milyoner olmak ister

bugun yarışan kars lı çoban, 3 kız çocuğu okutan amcanın bizlere bir şeyler öğrettiği bir yarışma günü oldu.bilgi, birikim, aslında bizim göremediğimiz, bakamadığımız yerlerdeymiş. bugün bunu gördük. az önce 60.000 TL de iken çekini alıp ayrıldı. ayrılırken ki şu iki cümlesi çok önemliydi : "yukarıda bekleyenlere daha fazla mani olmayayım"
ayrıca kenan bey in "buralara kadar gelmeyi bekliyor muydunuz" sorusuna verdiği " evet bekliyordum" cevabı da ayrıca bir öz güveni temsil ediyor. Bu amcamız bizlere ön yargının ne kadar yanıltıcı olduğunu gösterdi. aslında iki şeyi gösterdi bize; biri yukarıda , biri aşağıda, biri gizli , biri açık...

Kenan ışık: bu parayla kaç koyun alırsınız?
Amca: hiç
Kenan ışık: Neden alamazsınız?
Amca: Ben 5 öğrenci okutuyorum bu para onlara gidecek
Kenan ışık:yani koyun almak öğrenci okutmaya yetmiyor mu?
Amcam: Yetmiyor bazen, 2012 de yetmedi mesela, bir çok hayvancı battı!

evet bu da amcanın verdiği aslında gizli mesajdı gecenin. hani diyorlar ya ekonomi çok iyi diye gezinen hansel ve gretelciler. ekonomi sağa sola avmyapmakla iyi olmaz.

mng kargo

Diyelim eviniz 4. katta, kargo bilin ki büyük bir ihtimal eve gelmez. kapıdan not asıp giderler. Sorduğunuzda geldik evde yoktunuz derler. Piyasa da ki en pahalı kargo şirketlerinden biri ayrıca.(Ptt kargo bi gün geç gider ama en azından ucuz gider)
Ayrıca burada çalışacaklara bir kaç sözüm var. Maaşınızı sigortada her daim düşük gösterilir. Çalıştığınız onca fazla mesai ( ki bazen gece 10 bile bulabilir) parasını alamazsınız. ik da diye rezil bir kurumları var ki hele hiç bir işe yaramadan , sadece ukala bir tavırla ay sonu maaş alırlar. Sözü özü uzk durulması gerekilen bir firma, ne kullanın , ne de çalışın

uğur mumcu

Uğur Mumcu 1974 yılında şöyle diyor Suçlular ve Güçlüler başlıklı yapıtında: ''Siz hiç 'fikir suçu' sanığı AP'li, DP'li, CGP'li, MHP'li gördünüz mü? 'Fikir suçu' işlemek için insanda bir parça 'fikir' olması gerekmez mi? Boşuna mı kitap düşmanlığı yapar bunlar!” (um:ag vakfı yay, 1996)*

yusuf ziya yılmaz

az önce samsun da ki yağmur olayların da ki durumdan dolayı istifa ettiğini açıklayan samsun belediyesi başkanı. Ehuheh yok lan şaka işini yapmadı diye türkiye de kim istifa etmiş.

türk polisi

ivedilikle kendi teşkilat yapılanmalarında yeni bir örgüt modeli oluşturmaları gerekiyor. bugün haberlere konu olan olay bile bu teşkilatın ne kadar güvenden uzak olduğunu kanıtlamaya yetiyor. Kontrolsüz şekilde gelişen güçleri, adalat kurumunun dahi ötesine geçen kendilerine olan güvenleri bir şekilde frenlenmeli, Polis in asli görevi asayişi sağlamaktır, suçun cezasını vermek değil.

ilgili haber:
http://gundem.milliyet.co....2012/1556255/default.htm

enver aysever

Gaziantep te yaptıları dört bir taraf programında, seyircilerinin kendisine yaptığı tepkiyi kendi savunduğu hayat görüşü hoşgörüsünde karşılayamamış kişi. Orada bulunan seyirciler kendilerine yanlış gelen bir görüşe sesli olarak tepki vermeleri son derece normal kaldı ki kendisi seyirciyi tahrik edercesine oradaki insanlara "bindirilmiş kıtalar" yapıştırmasını yaptı. Tabi oradaki seyircinin neleri alkışladıkları ya da nagehan alçının orada seyircinin gazına nasıl geldiği ayrı bir tartışma ola da kendisinin sürekli bahsettiği demokratik yaşamın gerekliliği anlyaşına uygun olmayan bir şekilde gelen tepkileri yargılaması, küçümsemesi kendi samimiyetini zedelemiş oldu.

he birde nagehan alçı ile enver ayser bana 90 lı yılların ortasında ki tasu çiller-mesut yılmazikilisini hatırlatıyor bugunlerde nedense.

bülent arınç

"Başbakan Yardımcısı Arınç, “Anayasayı, içtüzüğü biliyorsanız grup toplantısını parlamento dışında yapamazsınız” dedi.
Sayın Arınç’a daha 9 ay önce, 30 Haziran 2011 tarihinde, partisinin grup toplantısının AKP Genel Merkezi’nde yapıldığını hatırlatmak isterim."
Yukarıda ki yazı Can Dündar ın 27 mart 2012 tarihli yazısından bir alıntıdır. Yorumsuz.

nagehan alçı

yani olaylara bakış açısı, entelektüel birikimi, gazetecilik etiğini ne ölçüde kalemine yansıtabildiği, iktidar yandaşlığı yapıp yapmadığını tartışılabiliriz ama tartışılmayacak tek şey karşısında ki insanı kesinlikle dinlememesi ve sürekli karşı tarafın lafına müdahalede bulunması, keşke biri bu hanımefendiye sürekli müdahalede bulunmak yerine gerekli yerlerde karşısında ki konuşmacının söylediklerini not alarak kendi söylemlerini karşısına iletmesini söylese.

bi de bu aralar enver aysevere karşı çok büyük bir insanlık suçu işlemekte. işlemekte diyorum çünkü, kendi görüşünü kabul etmek uğruna karşı tarafın etnik kimliğini alenen ortaya çıkarıp bu kimliği üzerinden onu bir konu hakknda yaftalamakta. Sürekli liberal ,özgürlükçü olduğunu söylüyor kendileri ama hala bu konuda bir özür duyamadığım gibi her programda da bu tavrını üstü kapalı devam ettirmekte.

recep tayyip erdoğan

hani tutuyorum kendimi hep olumsuz eleştiri yapmıyım dedikçe olay üstüne olay . bugün yaptığı açıklamalar gene samiyetsiz , vizyondan uzak konuşmalardı.
şimdi ne demiş bir bakalım.

(bkz: muhafazakar demokrat parti kimliği sahibi ak parti)
Hem muhafazakar olup hem bu kadar ülkenin değerlerini dejenere etmek ancak bu iktidarın başarısı olabilirdi zaten. Haydarpaşa garını yakın, beyoğlunun taşlarını değiştirin, alış-veriş merkezi yapın, baraj yapıcam diye antik eserlerin yıkılmasına göz yumun, imar için ormanlık alanların yakılmasına izin verecek yasalar hazırlayın, cami alanı dediğiniz yerlere inşaat yapın,hes yapıcam diye yeşil alanları mahvedin, ülkede tarım bile yapılamaz olsun, kurban bayramı için bile hayvanı dışarıdan ithal edelim , kent merkezlerin de ki eski binaları yıkıp yerlerine kendi müteahhitlerinize avm yaptırın ondan sonra biz muhafazakar bir partiyiz diyin.

içeride tutuklu onlarca gazeteci var sayın başbakan bunlara terör suçlusu diyorsunuz. ya sadece suçunu bilmediği için bile yatan onlarca , sadece telefon rehberinde birinin ismi olduğu için yatan insanlar, gazeteciler var. hadi onları geçtim parasız eğitim istiyoruz diye pankart açan "çocuklar" 16 ay içeride yattı. bu da mı terör. Sonra Paul Auster bizim ülkemize demokratik değil diyince kız bi de adama "gelsen ne olur gelmesen ne olur" de. Ancak türkiye gibi günde 8 saat televizyon izleyip internete giren , eğitim seviyesi düşük insanların seçtiği bir ülkenin başbakanı bu ülkede böyle bir yazara böyle bir laf edebilir en hafif tabirle.

Bugün kü açıklamalarının bir diğeride dindar nesil yetiştiricez ve 12 eylül 2010 sonrası yargıyı temizledik beyanatı. Bu yargıyı temizleme fethullah gülenin bir konuşmasında da belirttiği gibi hakim satın alınarak mı oldu acaba. Bir de şu mesele var ki türkiye de 1950 li yıllardan beri seçilen hükümet iktidarları büyük bir çoğunluğu tayyip erdoğanın da belirttiği gibi muhafazakar demokrat parti kimliğine sahipti. Demokrat parti, adalet partisi, Anap, Doğru yol, Ak parti bunların hepsi aynı görüşte olan partiler. Hatta bugün ak parti de siyaset yapan bir çok insan geçmişte bu partilerde siyaset yaptı .Ülke yaklaşık 60 yıldır bu iktidarlar tarafından yönetilmekte ama ne hikmetse sayın erdoğan hala 1930 chp yönetimini eleştirmekte. 60 yıldır sen ve senin gibiler bu ülkeyi yönetti ama ne saf bi halkım var ki takımı gibi tuttuğu bu partileri sürekli iktidara getiriyor ama hepte şikayet ediyor. Aslında hangi partinin gelmesi meselesinden ziyade iktidara hesap sorma meselesi ama şimdi dünyada bu kadar çok televizyon izleyip, internete giren sağlıklı bilinçli halkım için bunların yapmak hep fuzuli meşgale.

haşim kılıç

Türkiye de ki "adaletli yargı" sisteminin en güzel örneği. ayrıca eskişehir iktisadi ve ticari bilimler mezunu anayasa mahkemesi başkanı olması sebebiyle de ilginç biri.* *
Bu zat-ı muhterem ecevit hükümeti dönemimde çıkan kanun hükmünde karanamelere * anayasa mahkemesinde ret oyu kullanmış. tabi bu khkları o denem anayasaya iptali için refah partisi yolladı. gene aynı zat-ı muhterem ak parti hükümetince çıkarılan khklerle ilgili yasayı bu sefer ne hikmetse evet oyu ile anayasa mahkemesi komisyonundan geçirdi. Acaba bazen diyorum bu muhafazakar kesimde 10 yılda bir değişmek adet mi oluyor. Gerçi değişim gelişim yönünde olursa iyi bir şeydir. kaldı ki adı muhafazakar olup bu kadar çok değişmek ne kadar ilginç. hani biz artık değiştik gömleğimizi değiştirdik diyip sonra yine değişmedik biz aynıyız diyenlere hitaben.

Şimdi burada liyakat, adalet, dik duruş, bağımsızlık gibi kavramlardan dem vurup bu konu üzerinden uzunca bir eleştiri yapıcam ama maalesef artık bir muhatap bulamaz olduk güzel ve bahtsız ülkemde.