bugün

entry'ler (409)

hulusi akar

papyonlu fotoğrafı cumhuriyet bayramı resepsiyonundan, nikahtan değil. herhangi bi ortamda eğlenip göbek attığı, golf falan oynadığı da görülmemiş, oldukça ağır başlı ve neredeyse her ay doğuya ziyarete giden bir paşa. az haber seyredin de konuşun.

şuan oldukça başarılı giden sınır ötesi ve sınırlar içindeki terörist avlama operasyonlarının da en başındaki isim.

darbe yapmadı, sonrasında da hükümete ters düşmedi diye bu kadar bok atmaya gerek yok, az sakin olun.

hulusi akar

eğri oturup doğru konuşalım, beyefendi açık ara tarihin en yakışıklı ve karizmatik genelkurmay başkanı.

sosyal medyada kendisinin baya bi kadın fan kitlesi varmış ayrıca, ben de "bi tek benim dikkatimi çekmiş olamaz" diyodum, rahatladım asdkdkd

liseye geçenlere tavsiyeler

kıro, maço ve kaşar olmayı marifet sanmayın, azcık klas olun.

sözlük yazarlarının itirafları

çiçekli eteğimi giyip efil efil esen yaz rüzgarında yürümek istiyorum, buz gibi sularda korkmadan en ıssız koylara yüzmek, yağmurda hastalanmayı düşünmeden iliklerime kadar ıslanmak, yıldızları en net görebileceğim karanlık tepelere sürmek, kimse kızar mı demeden gecenin bi yarısı kahkahalarla çevreyi inletmek, sonunu düşünmeden duygularımı söyleyebilmek..

sadece güç ver allahım, hayatın bir dakikasını bile boşa harcamak istemiyorum artık...

the x files

dün gece "olmaz ya, yine de bi bakayım var mı" diye dizi sitelerinden birinde adını aratıp tüm sezonlarını bulunca gömü bulmuş gibi sevindiren dizidir.

tüyler ürperten müziği, cool ajanları ve en doğaüstü olaylara gayet olağan bir şeymiş gibi yaklaşmalarıyla çocukluğumuzun efsanesi, bugünün nostaljisi...

hayattaki en büyük aptallıklar

yakında bu ülkeden gidecekken adamın birine aşık olmak, giderayak hayallerini süsleyen ilişkiye başlamak.

akrep burcu erkeği

mutsuzken hadi neyse de, mutluyken bile sarılıp ağlamayı isteyeceğiniz, hatta mütemadiyen sarılmak isteyeceğiniz, babacanlıkla çocuksuluğu en güzel dengede tutan erkekleri bünyesinde bulunduran burç olabiliyormuş. *

sözlük yazarlarının itirafları

hayatımın ilk defa bir evresinde aile, aşk, eğitim, arkadaşlar, planlar, kısacası her şey yolunda gidiyor.

kötü olansa, bu mutluluğa, bu huzura alışmaya korkuyorum.

sözlük yazarlarının itirafları

zor insanlardan,
işleri zorlaştıran insanlardan,
ıssız adam tripli insanlardan,
net olamayan insanlardan,
buralarda büyük büyük laflarla atıp tutarken gerçek hayatta bi bok yapamayan insanlardan sıkıldım.

sözlük yazarlarının itirafları

eski entry'lerime baktığımda şuandakinden nasıl %100 zıt fikirlere sahip olduğumu görüp, (hatta biraz da o zamanki fikirlerimin komikliğine gülüp) şaşırdım.

büyümek bir çok açıdan kötü belki ama, bu açıdan mükemmelmiş.

bir kadına yapılabilecek en büyük kötülük

onunla sevgili olmaktır, başka birine aşıkken...

kötülükten ziyade kalleşlik de olabilir bu, bilemiyorum.

yalnızlığa iyi gelen şeyler

gece gökyüzünü seyretmek..

hava açık, yıldızlarla dolu olacak elbette..

türk kızlarının en büyük problemi

bir türk kızı olarak söyleyebilirim ki, "başkaları ne der" mantığıyla bir ömrü heba etmek..

umut sarıkaya tipi mutsuzluk

mutsuzken "bari filmlerdeki gibi sıcak sütümü alıp 'fincan battaniye film' üçlüsü yapayım da mutlu olayım" demek, sütten ilk yudumu aldığında bozuk sütün acı&tuzlu tadıyla tükürmek, sütün bile mutluluğuna engel olduğunu fark etmek.

aziz yıldırım başbakan olsa olabilecekler

avrupa birliğine bile girerdik.

ama sor bir hangi yolla?

her şey uğrunda feda edilecek kadar iyi kız

yoktur, olamaz da. çünkü iyi bir kız size; üzerinde hayatınıza giren herkesin bir parça emeği olan "her şeyinizi" herhangi bir insan için feda etmenin ,kendisi için bile olsa, nasıl yanlış olduğunu anlatır zaten.

bir kız tavsiyesi olsun bu da...

tekila içme yöntemleri

üstteki ipuçlarının istediğin birini yapıp, "hazırlanan bardağın fotoğrafını çekerek internete koyma" aşamasını atlamak harika bir yöntemdir mesela, tavsiye ederim. en azından içtiğinizden zevk alırsınız, kim ne yorum yapmış diye sonrasında internette dolaşmak yerine.

istanbul

başına gelmiş gelebilecek en kötü şey "insanlar" olan şehirdir.

gece vakti, bak gece diyorum iş çıkış saati falan değil, sahil yolunda yeşilköy - zeytinburnu istikameti tarafında gidersiniz. pardon gidemezsiniz. neden mi? çünkü o 2 şeritli sahil yolunun 1 şeridi gecenin bir vakti "piknik yapmaya gelen aileler"in arabalarıyla kapatılmıştır. şaka herhalde dersiniz ama değildir. tek şeride düşmüş yolda trafik akmaz, yarım saat beklersiniz kontak kapatıp. he bu sırada hemen yanınızdaki şeritte, sahilde piknik yapanların arabalarından piknik araç gereçlerini getir götür yapışlarını görür, keyifle mangal yapışlarını seyreder, istanbul'u terk etme isteğini hissedersiniz.. çünkü dünyanın en güzel şehri bile böyle medeniyetsiz insanlarla çekilmez hale gelir.

how i met your mother

"american dream" dizisidir.

en düşük kiralı evlerin 4bin 5bin dolardan başladığı new yorkta bütün günleri ev ve barda oturarak geçen ve gayet de geçim derdinden uzak bu arkadaşların hayatları da çılgınca eğlenerek geçer. ne mimarın doğru düzgün işe gittiğini görürsünüz ne avukatın. sabah sevgili peşinde gece barda dostlarla.. her gece farklı bir kızla yatmak da inanılmaz kolaydır. ben mimarım deyince seninle yatacak binlerce kızın olduğunu gösterir mesela * .

başta adamlar yaşıyor arkadaş diye mırıldanarak seyredilse de sonra güzel bir "amerikan rüyası" denemesi olduğunu anlarsınız.

peki güzel dizi midir? gayet de güzeldir, eğlendirir fazlasıyla. sadece yaşadıkları her şeye inanıp "ne hayatlar var" diye özenmediğiniz sürece..

mutsuzluk

duygu ama elle tutulabilir, gözle görülebilirmiş, yeni öğrendim.

canından çok sevdiğin, ama nasıl sevmek, bir insan; yıllardır nasıl mutsuz olduğunu, nasıl acı çektiğini, nasıl yaşadıklarını içine attığını, sen dışarıda gülüp eğlenirken o canından çok sevdiğin insanın sıkışmış göğüs boşluğuyla nasıl hiç istemediği bir hayata sıkışıp kaldığını hüngür hüngür ağlayarak anlattığı bir gece, mutsuzluk neymiş diye sormadan eline veriyorlar o'nu senin, mutsuzluk buymuş diyorsun. ama nasıl bir ağrı göğsünde...